Niyetinin önüne geçen paylaşımlar
Politik hataların insan hayatındaki sonucunu, yanlış bir yöntemle yaymak ne yazık ki kimseyi doğru bir noktaya taşımaz.
Umarım birçoğunuz izlememiştir. Geçtiğimiz cumartesi günü sosyal medyada iki farklı şehirdeki iki intihara dair videolar dolaşmaya başladı. Birisi intihar eyleminin tamamını, diğeri de intiharın yaşandığı mekânı gösteriyordu.
Bir insanın kendi hayatına son vermesi düşüncesine, bu kararı alım sürecine ve uygulamaya dair çözümleme yapabilecek yeterliliği kendimde göremem. İntihar meselesi başlı başına çok derin bir konu ve kesinlikle sadece uzmanlarının ince eleyip sık dokuyarak seçtiği sözcüklerle açıklayabileceği bir konu. Benim söyleyebileceklerim ancak söz konusu iki intihar vakasına dair paylaşım yapma reflekslerine dair olabilir.
Şunu artık hepimiz ezberledik: Sosyal ağlarda bir eşik bekçisi yok. Herhangi bir görsel veya metin paylaşmak isterseniz Facebook, Twitter, Youtube, Instagram, Pinterest gibi çokça insanın takip ettiği ağlarda paylaşım yapmak tamamen bu platformun üyesine kalmıştır. Elbette bu platformlar bazı içerikleri kaldırmak veya hassas içeriklere dair uyarılar yapmak gibi işlevlere sahip ancak ne kadar işe yaradığı veya platformların doğru zamanda doğru hamleyi yapıp yapmadığı da başka tartışma konusu. Enformasyonun daha dar kanallardan aktığı, sosyal ağ öncesi dönem düşünüldüğünde genellikle duyurulacak olay, haber değeri olan konu televizyonların ve gazetelerin değerlendirmesine tabiiydi. İdeal dünyada, haber değeri olan bir içeriğe ve nasıl paylaşılacağına evrensel gazetecilik ilkeleri de göz önüne alınarak karar veriliyordu. Şimdiyse bu eşik aşılmış, kullanıcıların insafına kalmış durumdayız.
Her olayın nasıl haberleştirildiği ve duyurulduğu önemliyken intihar gibi çok daha hassas bir konuda, ne kadar ayrıntı verileceği, ne tür bir görsel materyalle bu haberin geçileceği, haber metninin nasıl yazılacağı ince ince dokunurdu. Sanıyorum Türkiye’de bu kaygıları taşıyan gazeteciler ve haber kuruluşları hâlâ varlığını eser miktarda da olsa sürdürüyor. Örneğin bir insanın nasıl intihar ettiği detaylarıyla anlatılmaz veya intihar girişiminin neden başarısızlıkla sonuçlandığı sebepleriyle sunulmaz. Kullanılacak fotoğraf ve videonun -kullanılırsa- nasıl kullanılacağı bile çok hassas bir terazi de tartılır. Bu uzun girizgahla altını çizmek istediğim nokta, intihar haberlerinin verilme şekli, yani geniş kitlelere nasıl duyurulacağının aslında ne kadar büyük bir dikkat istediğidir.
Yazının başında bahsettiğim iki intihar vakasına dair sosyal ağlarda yayınlanan videolar 2 gün içinde kabaca 3 milyondan defadan fazla oynatılmış. Yani en iyimser tahminle iki video da yüzbinlerce insanın önüne düştü ve muhtemelen çok büyük bir bölümü de sadece merak ettiği için izledi. Bu videoları görenlerin içinde duygusal çöküntü yaşayan insanlar var mıdır, belki kafalarında dönüp duran bazı fikirlerin fitilini ateşler mi, ne düşünürler, ne hissederler? İşte bu iki videoyu yayanların hiçbirinin böyle dertlerle hareket ettiğini sanmam. Üzüntü veya öfkeyle paylaştıkları videoların sonuçlarının olabileceği akıllarına bile gelmez. Herhangi bir sorumluluk duymazlar. Bu kadar kesin konuşabiliyorum çünkü paylaşımlarından önce böyle bir sorumlulukla, akıllarından böyle düşünceler geçse paylaşmazlardı.
“Bir buhranla, belki de üzüntü ve öfkeyle videoları paylaşıp ülkede olanları diğer insanlara duyurmuşlar, fena mı?” diyenler çıkabilir. Cevabım kısa ve net; evet fena. Hem de çok fena. Tıpkı siber zorbalık, işkence, şiddet, cinayet, türlü vahşet içeren paylaşımlarda olduğu gibi intihara dair paylaşımlar; paylaşımını yapanın elinden bir kez çıktıktan sonra geri dönüşü olmayan sonuçlar doğurabilir. İşte tam da bu yüzden fenadır.
Bu tür paylaşımlar, yaşanan olayın vuruculuğunu, ciddiyetini artırmaz; sesin daha çok duyurulmasını sağlamaz. Saydığım konular, özünde zaten her durumda ciddiye alınan, alınması gereken konulardır. Olaya konu kişilerin haklarının ihlal edilmesinden tutun da toplumda yaratabileceği çöküntüye kadar birçok sonuç doğurabilir. Gerçek zaten olanca sertliğiyle önünüzde dururken onu, diğer insanlara zarar verecek şekilde servis etmeye kimsenin hakkı yoktur. Bu tür bir olaya dair yapılan paylaşımda mağdurun siz veya bir yakınınız olduğunu düşündüğünüzde nasıl bir refleks göstereceğinizi tahmin edebiliyorum.
İntihar anının veya hemen sonrasının açık seçik kaydedilip yayınlanması toplumda bir infial yaratmıyor ne yazık ki. Birkaç saatliğine TT oluyor, birkaç öfke, üzüntü mesajı ve adalet talebi yazıldıktan sonra genellikle unutuluyor. Unutuluyor derken sosyal ağlardaki gündem yoğunluğunda arka sıralara düşüyor demek istiyorum. Yoksa bu videoları izleyen bireyler bunu kolay kolay unutamıyordur. Bu kadar olumsuz referanslar içeren paylaşımlar öyle veya böyle birçok insanda farkında olsa da olmasa da hasar bırakıyor. Herkesin duygusal açıdan yıprandığı ve zorlandığı bu salgın döneminde çoğu insanın duygu durumunun ne kadar stabil olabileceği veya dışarıdan gelen bu tür olumsuz mesajlardan ne kadar kolay etkilenebileceği de cabası. Hele herkese açık bu ağlarda daha savunmasız yetişkinlerin ve çocukların olduğunu da unutmamak gerek.
Türkiye’de işlerin politik, ekonomik ve toplumsal anlamda ne kadar yolunda gitmediğine dair birçok insanda oluşan kanaati ben de paylaşıyorum. Geçen haftaki bir kısıtlama gününde -mecburen- kağıt toplayan bir emekçiye yazılan cezayı da bu hafta bir futbol maçında tribünleri dolduran birkaç bin kişiyi de herkes gibi ben de gördüm. Tam kapanmanın bazıları için özel partiler dönemini başlattığını, bazıları için evde taş kaynatma dönemi olduğunu ben de biliyorum. İntihar videolarını paylaşanların, ülkede işlerin ne kadar zıvanadan çıktığını haykırmak için yapmış olabileceğini de hesaba katıyorum. Salgınla birlikte derinleşen ve çok daha görünür olan toplumsal ve ekonomik krizin patladığı noktalardan biri olarak bu intihar vakalarını duyurmak istediklerini varsayıyorum.
Paylaşımlarıyla kimsenin ruh sağlığını bozmak istemediklerini, insanların bu sorunlardan ve sonucu olarak yaşananlardan haberdar olmalarını istediklerine inanıyorum. Niyetleri iyi de olsa yaptıkları paylaşımların, amaçlarıyla örtüştüğünü söylemek yine de mümkün değil.
Ülkedeki politik hataların insan hayatındaki sonucunu, yanlış bir yöntemle yaymak ne yazık ki kimseyi doğru bir noktaya taşımaz.
İnsanlara derinden etki edebilecek hassas görsel ve video materyalleri bir öfke veya üzüntü anında paylaşmak yerine güvendiğiniz gazetecilere, ajanslara, haber kuruluşlarına iletmeniz, aslında duyurmak için yapabilecekleriniz arasında birinci tavsiyem olur. Bu yolu takip etmek, hiçbir olayı halının altına süpürmek anlamına gelmez. Yine herkes istediği tepkiyi yazıp, istediği konuyu tartışmaya açabilir. Sadece bunu nasıl yaptığınız, verdiğiniz mesajı kökünden değiştirebilir. Gerçek sosyal filtreleri, insanların muhakeme güçlerine dayanır.