No haşhaş, yes Afyon
“Afyon’a gidilmez, bir yere giderken Afyon’dan geçilir” diye bir söz var. Türkiye’nin İstanbul’dan sonraki en işlek kavşağı Afyon... E tabii doğal olarak da en çok mola verilen ili... Hâlbuki Afyon, bu molaları uzatmanız, hatta tatilinizin birkaç gününü geçirmeniz için de sucuk ve kaymaktan başka birçok sebep sunabilir size.
"Olgunlaşmamış haşhaş kapsüllerine yapılan çiziklerden sızan, güçlü bir zehir olmakla birlikte içinde morfin, kodein vb. uyuşturucular bulunan madde.” Afyon’un Türk Dil Kurumu’na göre tarifi böyle... Bitkinin adı haşhaş olmasına rağmen şehrin adının “Afyon” olması hep bana garip gelmiştir. Gerçi şehre “haşhaş” deseydik o da enteresan olurdu değil mi?
Öyle afyon ya da haşhaş deyip geçmeyin. Afyon halkının yiyecek (özellikle de bükme, ağzıaçık, lokul, katmer, pide, ekmek, çörek içinde), yağ, ilaç, yakacak ve küspe olarak kullandığı haşhaş, bir dönem ABD ile Türkiye ilişkileri arasında büyük gerilime sebep oldu. Soğuk Savaş döneminde gençlerinde uyuşturucu kullanımının ve buna bağlı olarak ölümlerin artması üzerine ABD, özellikle de 1968’de iktidara gelen Richard Nixon, Türkiye’de haşhaş ekimini bitirmeye ant içti. Başarılı da oldu hani. 12 Mart 1971 Muhtırası’yla asker tarafından organize edilen Nihat Erim Hükümeti de “uyuşturucu” kelimesi etrafındaki gerekçelerle sadece afyon üretimini değil, haşhaş ekimini komple yasakladı. Aynı dönemde başta Afganistan ve Çin’de artan kaçak haşhaş ekimlerine, ABD’de üretilecek sentetik uyuşturuculara, Türkiye-SSCB ilişkilerine, Vietnam Savaşı’na ve hatta Kıbrıs mevzularına girmeyeyim şimdi. Elbette afyon krizi sadece Afyon’u ilgilendirmiyordu ama en büyük yansımaları bu şehirde oldu. Çiftçisi, yağhanecisi, tarım işçisi, taşirhanecisi, nakliyecisi derken binlerce kişi büyük zarara uğradı bu süreçte.
Yasak, nihayet CHP-MSP koalisyonunun kararıyla 1974’te kaldırıldı. Afyon, yine haşhaşın merkezi hâline geldi. Bu arada Türkiye’nin tek morfin (alkaloid) fabrikasının Bolvadin ilçesinde olduğunu biliyor muydunuz? Peki ya Afyon Müzesi’nde sergilenen ve Şuhut’tan çıkarılmış, MÖ 3. yüzyıla ait “Synnada Sikkesi”nde haşhaş kabartması bulunduğunu... Demek ki haşhaş, çok eski devirlerden beri bu coğrafyanın kaderiymiş.
AFYONKARAHİSAR, PARİS, HAMM!
Afyon, Afyon diyoruz ama şehrin tam adı Afyonkarahisar (Ben “Afyon” diye bahsetmeye devam edeceğim)... Türkiye’nin en çok (altı) heceye sahip ili... “Karahisar” mevzusuna sonra geleceğim ama önce bakalım bu Afyon nerede? Cevap veriyorum; Ege Bölgesi’nde... İnanın bu bilgi beni de çok şaşırtıyor. İnsana İç Anadolu şehri gibi gelen Afyonkarahisar’ın Ege’de olmasıyla ilgili de internette epey geyik yapılmış. Gerçi birisi “İç Ege’nin Paris’i” demiş ki Türkiye’deki şehirlerin hepsinin x’in Paris’i olarak anılmasından fena hâlde sıkıldım. Bari “İç Ege’nin Hamm’ı” deseydiniz. Zira Almanya’daki Hamm, Afyon’un kardeş şehri Afyon ve il merkezinde bu isimli bir bulvar var. Neyse çoğunluğun yorumlarına dönelim: “Kendini Egeli zanneden Yozgatlılardan oluşan güzide İç Anadolu ili.”, “Ege’nin yüzkarası bir şehir.”, “Gel de Muğla ile bir tut hadi.”, “Ege’nin Teksas’ı.”, “Haritada bölgeleri belirleyen coğrafyacı ekibin İç Anadolu yerine yanlışlıkla Ege’ye koyduğu şehir.”
'AFYON’A GİDİLMEZ, BİR YERE GİDERKEN AFYON’DAN GEÇİLİR'
Afyon’un çevresinde Eskişehir, Konya, Isparta, Denizli, Uşak ve Kütahya illeri bulunuyor. Türkiye’nin dört istikametine demir yolu olan tek ili... Ülkenin, batısında tüm yollarının birleştiği ve İstanbul’dan sonraki en işlek kavşağı... Yaz günlerinde, bayramlarda günde 100-150 bin aracın geçtiği söyleniyor. Hatta “Afyon’a gidilmez, bir yere giderken Afyon’dan geçilir.” diye bir söz var. Belki de Türkiye’de tuvalete gitmek için en çok durulan şehir de Afyon olabilir ya da hava durumuna en çok bakılan... Zaten bakmazsanız yandınız. Güneşli bir İstanbul sabahında yola çıkıp Afyon’da karla, yağmurla ve soğukla karşılaşabilirsiniz. Hele ki motosiklet sürücüleri için bu büyük bir dramdır ki tecrübeyle sabittir. Ama bu kadar haksızlık yapmamak lazım. Sucuk ekmek ya da sucuk döner de birçok insanın geçerken bu şehide durması için bence çok geçerli bir sebep...
Biraz önce uluslararası bir krizden söz ettik, şimdi de sucuğun sebep olduğu bir “iç savaş”ı anlatayım. Afyon’da Kayseri’den daha fazla sucuk üretildiği açıklamaları, iki il arasında geçtiğimiz yıl kavgaya dönüştü. Yine koca koca adamlar işi gücü bıraktı “Hayır ben!” kavgasına girişti. Bence ikisi de güzel ama sucuk deyince “Afyon”, pastırma deyince “Kayseri” geliyor aklıma benim.
AKP, QUEEN, MOTOKROS
“14 Ağustos 2001’de AK Parti’yi kurarken Afyon’dan yola çıkmıştık. Şimdi de Cumhuriyetimizin 100. yılında, Türkiye Yüzyılı’na giden yolu yine Afyon’dan başlattık.” Geçtiğimiz yıl ilk seçim mitingini de Afyon’un Zafer Meydanı’nda yapan Recep Tayyip Erdoğan, miting sonrası sosyal medya hesaplarından yaptığı paylaşımda bu sözleri söylüyordu. Evet, AKP’nin ilk kurultayı, 14 Ağustos 2001’de Afyon’da gerçekleştirildi. Son cumhurbaşkanlığı seçiminde ise Erdoğan, bu şehrin yüzde 67,84’ünün oyunu aldı.
AKP deyince Afyon’da yaşanmış bir kriz daha aklıma geldi. AKP’li Afyonkarahisar Belediyesi’ne bağlı Kent Konseyi, 2021’de logosundan kentin simgesi olarak kabul edilen Atatürk’ün Kocatepe’deki silüetini kaldırıp yerine tarihî Paşa Camii’nin koymuş, büyük tepkiler üzerine belediye bu değişiklikten haberinin olmadığına dair açıklama yapmış ve logo eski hâline döndürülmüştü.
Ciddi konulardan sıkıldım biraz... Ekşi Sözlük’te “14 Temmuz 1987 Queen Afyon Konseri” diye bir başlık () var. Tam tamına 151 sayfa ve tam 1.505 kişi yorum yapmış. Bu hayali konsere dair onlarca öyle inandırıcı anlatımlar yapmış ki insan “Acaba?” diye şüpheye düşmeden edemiyor. Şarkı listesini paylaşanlar mı dersiniz, Freddie Mercury’nin “Emirdağı Birbirine Ulalı” türküsünü söylediğini ya da konserin Büyük Taarruz’un altmış beşinci yılı nedeniyle düzenlendiğini iddia edenler mi dersiniz, ne ararsanız var! Hele ilk yorumu okuduğumda, “Herhâlde ben gittiğim konseri bu kadar detaylı anlatamam.” diye düşünmedim değil.
Hadi yine gerçekliğe dönelim. Elbette bu konser hiç olmadı ama Afyon’da “Afyon Motor Sporları Merkezi” bulunuyor ve bu motokros pistinde “Dünya Motokros Şampiyonası MXGP Türkiye” de dâhil birçok yarışma düzenleniyor. Türkiye’nin şehirlerinde görmek istediğimiz hareketler bunlar.
İKİ KISA AFYON ZİYARETİ
Geçtiklerimi saymazsam Afyon’un içine ilk kez, sürgün edilen Metin Göktepe davasını izlemek için gittim. Hayatımda ilk kez cep telefonunu da Afyon’da, duruşmayı bir radyoya aktarmak için kullandım. Ama başıma şöyle bir olay geldi: Bütün gelişmeleri telefonda anlattım, “Bir sorunuz var mı?” diye sordum ve hiç ses yok. Meğer telefon çoktan kesilmiş, ben tek başıma konuşuyormuşum ve heyecandan bunun farkında değilmişim. Uzun süre daha cep telefonum olmadı ve hâlen daha “şeytan icadı” bu aleti tam hakkını vererek kullanmayı öğrenemedim. Afyon’da o gün çok kısa süre kaldık. Etrafa göz gezdirdiğimde de kalesinden başka bir şey dikkatimi çekmedi.
İkinci kez ise tek başıma çıktığım motosiklet yolculuğu sırasında şehir merkezini ve kalesini gezmek için uğradım. Şehrin tam merkezinde dapdaracık bir caddede kırmızı ışıktan sonra harekete hazırlanırken arkamdaki araba beni sıkıştırdı ve bacağımı son anda arabayla motosikletin arasından çekerek, ciddi bir şekilde yaralanmaktan, belki de bacağımın kopmasından kurtuldum. Trafik sıkışmasın, yolu kapatmayayım, kenara çekeyim derken fırsattan istifade araba plakasını alamadan kaçtı gitti. Ama korumalı botlarımın tabanı bu sıkışmadan kaçamadı ve paramparça olunca mecburen Afyon’da konaklamaya karar verdim. Ne mi yaptım? Zar zor ayakkabımı yaptıracak bir yer buldum, kalan kısıtlı zamanda aileme götürmek için sucukçuları dolaştım. Ha bir de rengârenk tarihî evlerin olduğu sokakları az da olsa gezebildim ama yüzlerce basamağa sahip kaleye çıkmaya zamanım kalmadı ve ertesi gün arkama bakmadan kaçtım. Umarım motokros yarışları, Afyon’daki sürücülerin motosikletlere karşı duyarlılığını artırmıştır. Bu temennim, tüm Türkiye için geçerli...
ÖĞRENCİLER VE BEYAZ YAKALI GÖÇÜ
Şehirde Afyon Kocatepe ve Afyonkarahisar Sağlık Bilimleri olmak üzere iki üniversite, on binlerce de öğrenci var. Genelde öğrenciler Erenler Mahallesi’ne yerleşiyor. Çünkü sosyal hayat Erenler merkezli yaşanıyor ve gençler, bu mahallede nispeten daha rahat hareket ediyor. Bu arada ev kiralarının diğer illere göre daha ucuz olması nedeniyle Afyon’a beyaz yakalı göçü de çok fazla... Kafe, restoran, spor salonu gibi mekânlar da bu mahallede olunca Erenler, onların da tercihi olmuş. Ayrıca yirmi dört saat açık market ve tekel bayii bulmak da mümkün. Ama malum sebeplerden hiç kimsenin restoranına içki satma ruhsatı verilmemiş. Anlayacağınız ev partilerine devam!
DEV PATATES MAĞARALARI
Afyon sanayisi gıdadaki iddiası kadar mermer ve traverten taşında da dünyanın önde gelen üreticilerinden ki mermer ocaklarını hiç sevmem. Aynı zamanda geçtiyseniz bilirsiniz her yerde termal tesis var. Türkiye’de en fazla termal yatak kapasitesine ve kişi başına düşen beş yıldızlı otel sayısında en fazla tesise sahip ilmiş Afyon. Bolvadin Heybeli, Gazlıgöl, Sandıklı Hüdai, Ömer Gecek kaplıcaları en meşhurları... Haşhaştan, sucuktan da daha önce bahsettim ama lokumu ve kaymağı unuttum. Konyalılar affedersiniz ama bizzat Konyalı komşum Nevzat, “Afyon’un kaymağı, Konya’nın manyağı” diye bir sözden bahsetti, bunu artık Konya yazısında irdeleriz. Ha bir de Sandıklı ve Şuhut ilçelerinin patatesi ünlü... Hele bu patateslerin soğuk hava depoları yerine mağaralarda depolanması ilginç görüntüler oluşturuyor. Belki yolunuz düştüğünde görmek isteyebilirsiniz.
AFYON’A NEDEN GİDİLİR?
Daha önce “Afyon’a gidilmez, bir yere giderken Afyon’dan geçilir.” sözünden bahsettim ama turizm sektörünün yarattığı imkânlardan tam anlamıyla yararlanamasa da Afyon’a gitmek için epey sebep sunabilirim size. Binlerce yıllık medeniyetlerin kültür ve sanatını yansıtan arkeolojik kalıntıları, asırlık yapıları, milyonlarca yılda oluşmuş mağaraları, tabiat güzellikleri, ören yerleri, peri bacaları ve açık hava tapınaklarıyla birçok alternatif sunan şehirdeki turumuza Afyon (eski adı Karahisar) Kalesi’nden başlayalım.
Tabak gibi dümdüz Afyon merkezin tam ortasındaki tepede yer alan kaleye çıkmak biraz zahmetli. Epey basamak (550 tane) arşınlamalısınız. Altı kaymayan, düzgün bir ayakkabı giymekte fayda var. Peki, dilinizde istemsizce “Karahisar Kalesi, Yıkılır Gelir” türküsüyle yukarıya çıkmayı başardınız; karşınızda ne mi var? Arif Nihat Asya cevaplasın: “Şayet vaktin olursa tırman Kale’ye / Bak Afyonkarahisar’a gökyüzünde bir balkondan.”
Batıl inançlarınız varsa kalenin kısmet açma gibi bir özelliği de var(!) Afyon’da taliplisi çıkmayanlar, yanlarına asma kilit alarak, yaşlı bir kadınla cuma günü kaleye çıkarmış. Kilit kaleye çıkılmadan önce kilitlenir; kaledeki Kızlar Kulesi’ne geldikten sonra, yaşlı kadın bu kilidi talip isteyenin başında açarak, bahtını da açarmış! Ama iş bunla da bitmiyor; bir de Afyon’a dönüp “Yeneceğim seni Afyon”, pardon, “Bahtım bahtım / Altın tahtım / Evlenecek vaktım” diye bağırmanız gerekiyor. Bir hafta içinde kısmet garanti! Bir kez tırmananın yedi yıl Afyon’dan ayrılmayacağına da inanılan kaleyle ilgili daha birçok batıl inanış var. Bol bol da manileri var:
“Hisarın ardı diken
Yaktın beni gül iken
Allah da seni yaksın
Üç günlük gelin iken”
Of, bu çok acımasızmış!
Bir rivayete göre Hz. Ali’nin atı Düldül’le kaleye geldiğinin söylendiğinin; Afyon’da ayrıca Asar ve Sandıklı isimli iki kalenin daha olduğunun bilgisini verip konuyu kapatayım. Hani Afyon’daki tarihî evlerden bahsetmiştim ya onları da kaleden indiğinizde görebilirsiniz. Aynı bölgede Mihrioğlu ve Şehitoğlu konakları ziyarete açık. Çeşmesi olduğu için Çeşmeli adını alan konak ise Alimoğlu Kültür ve Sanat Merkezi (AKSAM) olarak faaliyet gösteriyor.
Yine tarihî bina olarak Taşhan (Çay Kervansarayı), İshaklı Han, Sultandağı (Sahipata) Kervansarayı, Anıtkaya (Eğret) Kervansarayı, Döğer Kervansarayı ve Millet Hamamı’nı ziyaret edebilirsiniz. Ayrıca Ulu Camii, başta olmak üzere Gedik Ahmet Paşa, Mevlevi (Türbe), Mısri ve Sandıklı Ulu camileri; Abdülkadir Geylani, Karacaahmet, Yunus Emre, Hayran Veli Sultan ve Kadınana türbeleri; Emre Tekkesi (Yunus Dergâhı), Sultan Divani Mevlevihanesi, Çay Taş ve Taş (Gedik Ahmet Paşa) medreseleri, Ebheri Kümbeti de ilginizi çekebilir. Bu arada şehirde, Cumhuriyet, Albay Reşat Çiğiltepe, Giresunlular, Anıtkaya, Yıldırım Kemal, Yüzbaşı Agâh Efendi, Şuhut Kurtuluş Savaşı, Hava ve Suvermez isimlerinde epey şehitlik var.
MÜZELERİ
Afyonkarahisar Müzesi, hemen il merkezinde... Müzenin kapalı teşhiri beş katlı; katlarda kronolojik olarak Kalkolitik, Tunç, Hitit, Frig, Lidya, Pers, Hellenistik Roma, Bizans, Selçuklu, Osmanlı ve Erken Cumhuriyet dönemlerine ait eserler sergileniyor. En önemli eserler; Apameia Lahti, Figürin Başlı Testi, Artemis Heykelciği, Synnada Sikkesi, Çavdarlı-Kovalık Höyük Heykel Grubu...
Yine merkezde Zafer Müzesi’nin olduğu bina, 27 Ağustos 1922’de Afyon’un düşman işgalinden kurtulmasından sonra Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, Garp Cephesi Komutanı İsmet İnönü, Genel Kurmay Başkanı Fevzi Çakmak Paşa ve Garp Cephesi Hareket Şube Müdürü Tevfik Bıyıklıoğlu tarafından Batı Cephesi karargâh binası olarak kullanılmış; Başkomutan Meydan Muharebesi burada planlanmış.
Müzede Kurtuluş Savaşı’yla ilgili bilgiler, fotoğraflar, topografik harita, pano, belge ile silahlar, savunma telleri, konserve kutuları gibi savaşta kullanılan malzemeler yer alıyor.
Büyük Taarruz anısına, 1932 yılında Avusturalyalı heykeltıraş Heinrick Krippel tarafından yapımına başlanan ve 25 Mart 1936 yılında açılışı yapılan Zafer (Utku) Anıtı, merkezdeki Anıtpark içinde... Kocatepe Atatürk Anıtı ve Kitabesi’ni görmek içinse Büyük Kalecik kasabasına gitmelisiniz. Müze gezmeyi seviyorsanız, Bolvadin ve Nalbant müzeleri ile Afyonkarahisar Kültür ve Sanat Evi’ne uğramayı da ihmal etmeyin. İlin en çok görülmek istenen köprüleri ise Altıgöz, Kırk Göz ve Dört Göz...
MUHTEŞEM FRİG VADİSİ
Doğal güzellikleri, kaya anıtları, kaya yerleşimleri, açık hava tapınakları, peri bacalarıyla 3000 yıllık geçmişe sahip Frig Vadisi, Türkiye’nin en güzel on vadisi içerisinde gösteriliyor. Türkiye’nin en uzun yürüyüş yolu rotalarından Frig Yolu’nda, oluşumu yüzyıllar sürmüş Seydiler’de peri bacalarını, Frig ve daha sonra Bizans döneminde kullanılan Kırkinler Mağarası’nı, Selimiye mezar odalarını, İbrahim inlerini, Friglerden beri yerleşim yeri olarak bilinen Ayazini’nde Roma ve Bizans döneminden kalma Ayazini Oyma Kilise’yi, Avdalaz Kalesi’ni, kutsal kabul edilen Göynüş Vadisi içerisinde Aslantaş, Yılantaş adıyla bilinen iki mezar odasını, Maltaş olarak adlandırılan Kübele Açık Hava Tapınağı’nı, vadi boyunca kayalara oyulmuş olarak yapılan onlarca Frig kaya mezarlarını, evlerini ve anıtlarını, Demirli Kalesi’ni, Aslankaya Anıtı’nı, Arog filminin çekildiği Memeç Kayalıkları’nı ve Memeç Kaya Kilisesi’ni, Bayramaliler Kalesi’ni, Döğer Kapıkaya II Tapınağı’nı, flamingoların göç yolları üzerindeki Emre Gölü’nü ve daha birçok tarih kokan doğal güzellikleri görme şansı bulabilirsiniz.
Yani nereye başınızı çevirseniz bir güzellikle karşılaşabilirsiniz. Afyon gerçekten tam bir kaya evler cenneti... Frig Vadisi’ne ve hemen hemen tüm ilçelerine dağılmış vaziyette epey var: Bininler Kaya Evleri, Böcü İni Kaya Yerleşimleri, Leylek Kayalığı, Yedikapılar Kaya Yerleşimi, Karakaya Köyü Kaya Yerleşimleri, Üçlerkayası, Kırk Merdiven Kayalığı, Asar Kayalığı, Urumkuş Kayalıkları, Derbent Elicek Kaya Mezar Odaları, Ağın Kayalıkları, İnpazarcık Kaya Yerleşimleri, Kıyır Kayalıkları, Kürtyurdu Kayalıkları, Sulu İn Kayalıkları, Alacaasma Kayalığı ve İnleri, Karapınar Kuzu İni Mağarası, Kurt İni Mağarası... Amorium (Hisar) Antik Kenti ise Emirdağ ilçesinin on iki kilometre doğusunda yer alıyor ve MÖ 2000’li yıllardan itibaren Hitit, Phryg, Yunan, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde kesintisiz yerleşim görmüş antik kent... İnsan yazarken yoruluyor. Gezmek de bir o kadar yorucu ama zevkli olabilir.
Bu arada şunu da yazmadan geçemeyeceğim; vadinin bir kısmı Eskişehir sınırlarında ve bu alanda insanların kaya tırmanışı yapıyor, nesli tükenme tehdidinde Anadolu Gelengisi ile daha birçok hayvan yaşıyor. Ama bu güzelim vadi, Koza Altın İşletmeleri AŞ’nin siyanürlü zehirli atık havuzu nedeniyle tehdit altında. Hâlihazırda bir havuzu bulunan işletmenin ikinci havuzu açmak istemesine tepkiler devam ediyor.
PİKNİK VE KAMP ALANLARI
İl merkezi biraz kasvetli gözükse de Afyon, doğasıyla da size birçok imkân sunuyor. Sandıklı ilçesi, Akdağ Tabiat Parkı’nda bulunan Tokalı Kanyonu; ülke genelinde bilinirliği yüksek bir kanyon... Tahmini 20 kilometre uzunluğunda ve kanyondan Çivril Gölü’ne dökülen Akçay görülmeye değer...
Kanyon boyunca mağaralar, yürüyüş yapanların ilgisini çekecek güzergâhlar barındırıyor ve geleneksel yaylacılık faaliyetleriyle tarihî kalıntıların bir araya geldiği bir coğrafya... Temiz hava almak, piknik yapmak, kamp kurmak ya da doğa sporları için Afyon’da en çok ziyaret edilen diğer yerler ise Akdağ Tabiat Parkı, Acıgöl, Eber Gölü, Karakuyu Göleti ve Suçıkan Parkı...
AFYONU PATLAMAK
Yazıya “afyon”un tanımıyla başladım, o zaman içinde “afyon” geçen birkaç deyimin de Türk Dil Kurumu’na göre tanımını vereyim:
Afyonu başına vurmak: Aşırı davranışlarda bulunacak kadar öfkelenmek, ne yaptığını bilememek.
(Birinin) afyonunu patlatmak: Kendi keyfine dalmış olan birini öfkelendirmek.
Afyonu patlamak: Ayılmak, kendine gelmek.
Peki, burada patlayan ne? Şöyle açıklamaya çalışayım: Geçmişte oruç tutan ama afyonsuz yapamayanlar, afyonu ince kuzu bağırsağına ya da başka şeylere sararak, sahurdan önce yutarmış. Bağırsak sindirilince afyona sıra gelir ve afyon bünyeye girmeye başlarmış. Böylece ne oruç ne de afyoncunun keyfi bozulurmuş. Ama bu durum, yukarıdaki tanımlarda da görüldüğü gibi deyim olarak zamanla dilimize ve kültürümüze yerleşmiş.
Serpil Kurtay Kimdir?
1978 yılında Almanya’nın Esslingen kentinde doğdu. İlk, orta ve lise eğitimini Bilecik’te tamamladıktan sonra Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden 1999 yılında mezun oldu. 1995-2003 yılları arasında Evrensel Gazetesi’nde muhabir, istihbarat şefi ve haber müdürü olarak çalıştı. Ardından on altı yıl Beşiktaş Jimnastik Kulübü’nün dergisinde editörlük ve genel yayın yönetmenliği görevinde bulundu. Çeşitli dergilerde yazarlık, kitap editörlükleri yaptı, yayın süreçlerinde görevler aldı. Hâlen kitap editörlüğüne, Antalyaspor Kulübü’nün dergisinde ve Gazete Duvar’da da yazılarına devam ediyor.
Adana’ya gidek mi? Şalvarından giyek mi? Kebabından yiyek mi? 15 Mayıs 2024
Tencerem var, tavam var, Antepliyim havam var 17 Nisan 2024
Balığın esir düştüğü yer: Balıkesir 03 Nisan 2024
Ne Diyarbakır anladı beni ne de sen, ne çok sevdim ikinizi de bilsen 20 Mart 2024 YAZARIN TÜM YAZILARI