Nobel ödüllü şair kadınlar
2020 Nobel Edebiyat Ödülü'nün kazananı ABD'li şair Louise Glück oldu. Bu yazımızda Nobel Edebiyat Ödülü'nü alan şair kadınlara kısaca değineceğiz.
İsveç Akademisi tarafından yüz on dokuz yıldır verilen Nobel Edebiyat Ödülü, bu yıl şiir türünün ve bir şair kadının oldu… Ödülün tarihine baktığımızda ilk kez 1945’te bir şair kadına verildiğini görüyoruz: Şilili Gabriel Mistral (1889 - 1957), aynı zamanda bu ödülü alan ilk Latin Amerikalı şair olur. Bundan sonra 2020 yılına gelene kadar ödül, üç kez daha şair kadınlara verilecektir. Nobel Edebiyat Ödülü'nü alan şair kadınlara kısaca değineceğiz.
Mistral, Şili halklarının, özellikle kendisinin de ait olduğu yerli Aymara halkının sosyal, siyasal sorunlarını dile getirdiği şiirlerle dikkati çeker. Latin Amerika’nın ezilen halklarının sesini, Neruda’dan önce dünyaya duyurmuş Gabriel Mistral’dan bir şiir okuyalım. Birhan Keskin’in Türkçeye çevirdiği “Ölüm Soneleri”nin beşinci bölümünü aktarıyoruz:
Diğerlerinin arasından seçtim kaderi
mağrur ve şerefli, geçip gitmiş bir şefkatin daveti
biraz kayıtsız, bir parça gölgeli
bir hardal çiçeği demeti olsun mezarının üstünde.
Erkekler geçip giderler. Geçerler ağızlarında
mutlu ve sonsuz yenilenen bir şarkıyla
ki, şimdi dinç, ve yarın, deli
ve sonra, mistik, ben bu değişmeyen
şarkıyı seçtim, ölü bir adamı uyutup sakinleştirdiğim
ki tüm gerçeklikten uzaktı ve tüm düşlerin içinde, benimki:
başka dudaklardan ve başka kadınların göğsünde dinlenmekten
hoşlanırdı.
Fakat şimdi, öyle kesin ve uzun
yalnızca bu mütevazı hardal çiçeğinin dudakları
şarkı söyler ona uyusun diye tatlılıkla
bu acı yeryüzünün üzerinde.
Nobel edebiyat ödülünü veren komite (Akademi de deniliyor), yirmi bir yıl sonra 1966’da bir başka şair kadını, Nelly Sachs’ı (1891 -1971) ödüllendirir. Almanya kökenli İsveç’te yaşamış şair, savaş karşıtı; savaşın neden olduğu yıkımlara, kıyımlara dikkat çektiği, tepki gösterdiği şiirleriyle bilinir. Nelly Sachs’tan bir şiir aktaralım. Eray Canberk’in Türkçeleştirdiği şiirin adı “Siz Tanıklar”:
Siz tanıklar
öldürmüşlerdi sizin bakışlarınız altında
arkasında bir bakışı duyar gibi
duyarsınız sırtınızda
ölülerin bakışını
Kaç sönen göz dik dik bakacak size
gizlendiğiniz yerden çıkıp bir menekşe koparacağınız zaman?
Kaç kalkmış el yalvarmak için
birbirine karışmış dallarının arasında
yüzyıllık meşelerin?
Hangi anın ağırlığı boy atıp büyüyor kanında
batan güneşin?
Ey şarkı söylemeden beşik sallayan kadınlar
kumrunun gececil ötüşünde
Pek çoğu taşıyabilirdi yıldızları
Ve şimdi yaşlı çeşmedir
bu işi onun yerine yapmak zorunda olan
Siz tanıklar
öldürücü bir el kaldırmadınız
ama kurtulamayacaksınız vatan özleminden
toz,
Orada durmadasınız, tozun ışığa dönüştüğü
yerde.
Nobel Edebiyat Ödülleri'nde sıra, şair kadınlara uzun aralarla gelmiş gibi görünüyor. Sachs’ın 1966’da ödülü almasından otuz yıl sonra komite bu kez tercihini Polonyalı bir şair kadından, Wislawa Szymborska’dan (1923 -2012) yana yapar… Modern Polonya şiirinin önde gelen temsilcilerinden biri olarak tanınan Szymborska’ya, Nobel Edebiyat Ödülü 1996’da verilir.
Wislawa Szymborska, çağdaş dünya şiirinin önemli temsilcilerinden biri olarak da tanınmıştır. İronik bakış açısının yanı sıra şiirlerinde günlük konuşmalarda kullanılan ifadelere yer vermesi de dikkat çekicidir. Onu modern çağın hümanist şairlerinden ve lirik şiirin önemli isimlerinden biri olarak da tanımlanamak mümkün. Şairin, Tuğrul Asi Balkar tarafından Türkçeye aktarılan “Üç Gizemli Sözcük” başlıklı şiirini paylaşıyoruz:
‘Gelecek’ sözcüğü ağzımdan çıktığında,
İlk hecesiyle anında tarih olur.
‘Sessizlik’ sözcüğü ağzımdan çıktığında,
Yok ederim sessizliği.
‘Hiç’ sözcüğü ağzımdan çıktığında,
Hiç kimsenin kavramayacağı bir şey yaratırım.
Herta Müller (1953 - ), 2009’da Nobel Edebiyat Ödülü alan dördüncü şair kadın olur. Ödül komitesinin gerekçesinde “şiirinin yoğunluğu” da özellikle vurgulanmıştır. Ancak Herta Müller, Türkçede şair olarak değil, romancı kimliğiyle bilinmekte ve tanınmakta. Öyle ki Türkçede, çevrilmiş romanlarına karşın yayımlanmış şiir kitabı bulunmuyor. Şiir kitaplarının Türkçesi olmadığı gibi kaynaklarda şiirlerinden örneklere de rastlayamadığımızı belirtelim… Bu notumuzu da uyarıcı olacağı umuduyla bırakmış olalım.
Bu yıl, on bir yıllık aradan sonra Louise Glück’in Nobel Edebiyat Ödülü'nü alan beşinci şair kadın olduğunu kaydedelim. Nobel Edebiyat Ödülü'nü alan iki şair kadın arasındaki sürenin ilk defa bu kadar kısa olduğunu da belirtelim.
Glück’in, Türkiye’de hâlâ çok iyi tanınmasa, bilinmese de daha önce Güven Turan tarafından Türkçeye çevrilmiş şiirlerinden oluşan 'Seçme Şiirler' adlı bir kitabı 1994’te YKY tarafından yayımlanmış. Bu vesileyle aşina olduğumuz bir şair. Nobel Edebiyat Ödülünü aldığı açıklandığında Turan’ın çevirdiği şiirler yeniden gündem oldu. 'Seçme Şiirler' kitabında yer alan ve Güven Turan’ın Türkçeye aktardığı şiirlerden bir örnek okuyalım. Paylaşacağımız şiirin adı “Mektuplar”:
Son bir kez gece
Son bir kez ellerin
Birikiyor gövdemde.
Yarın güz başlayacak
Oturacağız balkonda birlikte
bakacağız kuru yapraların sürüklenişine köyde
yakacağımız mektuplar benzeri,
birer birer, ayrı evlerimizde.
Ne sessiz bir gece.
Sadece senin mırıldanan sesin
ıslaksın, isteklisin
ve çocuk
uyumakta doğmamış gibi daha
Sabahleyin güz başlayacak.
Birlikte dolaşacağız küçük bahçede
taş banklar arasında ve çalılar
hâlâ örtülü olacak sisle
uzun bir süre içlerinde yaşanmayan mobilyalar gibi
Bak, nasıl da sürükleniyor yapraklar karanlıkta.
Yaktık
Üzerlerinde yazılı ne varsa.
Dileyelim Glück’in daha çok şiiri ve kitabı Türkçeye hızlı biçimde çevrilerek yayımlansın. Şairin bir şiirini daha okuyalım. Glück’in ödülü aldığı duyurulduktan sonra şiiri Türkçeye çeviren Gökçenur Ç. sosyal medya hesabında paylaştı… “Gece Göç Eden Kuşlar” başlıklı şiiri aktarıyoruz:
Şu anda yeniden görüyorsun
kül dağlarının kızıl dutlarını
ve göğün karanlığında
gece göç eden kuş sürülerini
Ölülerin bunları göremeyeceğini
bilmek kederlendiriyor beni—
tutunduğumuz şeyler
kaybolup gidiyor
İnsan neyle avunur o zaman?
belki ihtiyaç duymaz artık hazza
diyorum kendime;
belki basitçe olmak yeterlidir,
düşlemektir zor olan.
Nobel Edebiyat Ödülü'nün şiir türüne verilmesi kadar tercihin şair kadından yana yapılmış olması önemli. Yorumcular komitenin, 2020 yılında, tür olarak şiiri, tarz olarak lirik şiiri ve bir şair kadını tercih ederek ödüllendirdiğine dikkat çekiyor. Bu seçimle, yerelle evrenselin eşiğinde konuşan Glück’i ödüllendirerek şiirden, lirik şiirden yana tavır aldığı dile getirilmekte. Louise Glück’in ödülün kendisine verildiğini haber aldığında şaşırdığını ve niçin lirik, Amerikalı bir beyaz şaire verildiğini anlamadığını söylediğini de kaydetmek gerekir. “Glück’in cümlesindeki “Amerikalı bir beyaz” ibaresi öyle baskın ki okuyup geçmek mümkün değil…
Her tercih gibi Nobel Edebiyat Ödülü'nü veren komitenin tercihinin de politik olduğu, etliye sütlüye dokunmamaktan kaçınmadığı söylenebilir. Öyleyse bu seçim, “Akademi”nin tarihsel ve güncel gelişmeler karşısındaki duyarlılığına da işaret eder mi? Ödül komitesi dünyada yükselen kadın muhalefetinin, hak arayışının, özgürlük mücadelesinin ve direnişinin selamlanmasının yanı sıra toplumsal muhalefetin önemli bir kesimini oluşturan kadınların seslerinin duyulmasını desteklemek istemiş de olabilir mi? Bizim anladığımız “Akademi” şiiri yalnızca şiir olarak görmüyor… Öte yandan yüz yirmi yıla yakın geçmişine karşın ödülün toplamda beş kez şair kadınlara verilmiş olmasının üzerinde de düşünmek gerektiği kanısındayız…
Bir başka düşüncemiz de şu: Ödül olacaksa Nobel Edebiyat Ödülü gibi olsun…