YAZARLAR

Normalleşmenin ilk şifresi çözüldü, sırada ikincisi var!

Ayşe Ateş’in Erdoğan tarafından kabul edilmiş olması ve bunun hem Özel görüşmesi ile aynı günde hem de 1 Temmuz’da başlayacak davanın hemen öncesinde gerçekleşmesi, Özel-Erdoğan görüşmelerinden daha fazla yorucu oldu MHP için. Normalleşme devam ederse MHP’ye rağmen edecek!

31 Mart yerel seçimlerinden bu yana geçen 2.5 aylık süre aynı zamanda iki dini bayram arasına denk geldi. 10 Nisan’daki Ramazan Bayramı, ‘normalleşmenin ilk adımı’ olarak anılabilecek bir telefon görüşmesine sahne olmuştu. 47 yıl sonra ilk kez bir seçimden birinci parti olarak çıkan CHP’nin Genel Başkanı Özgür Özel, o bayramlaşma görüşmesinde Erdoğan’a, “Diyalog kanalının açık olması fayda sağlar” demişti. 

Kendisine gelen yanıt ise, “kapımız açık” oldu. Ki zaten bir yıl önceki genel seçimi kazanarak yeniden cumhurbaşkanı olsa bile, hiçbir seçilmiş yöneticinin ülkedeki birinci partinin genel başkanı ile görüşememesi söz konusu olamazdı. CHP’nin en çok oy alan parti olması ve hem de belediyelerini artırması böyle bir reddi imkansız hale getirmişti. Yani son genel seçimle yeniden kazanılan ve dört yıl daha devam etmesi öngörülen bir iktidarın ‘kapılarını’ aslında yerel seçim sandığı açmıştı. 22 yıldır ‘rakipsiz şampiyon’u oynayan iktidarın bu yeni durumu kabullenip kapıları açması ‘normalleşme’nin belki de ilk ‘normal’iydi.

Ancak 28 Şubat generallerinin tahliyesi dışında -en azından iki bayram arasında- devamı gelmedi… Aksine Duvar Arkası'nda okuduk ki, iki görüşmenin de gündemi olan Gezi davası konusunda henüz 'Tayfun Kahraman kimdi?' aşamasına gelinebilmiş. Kayyım başta olmak üzere Kürt sorunu konusunda ise zinhar bir 'normalleşme' emaresi yok. Zaten bu durumu Özgür Özel de, "Türkler için de, Kürtler için de bir normalleşme yok" diyerek tespit etti. Özel'in elini giderek güçlendirebileceği elverişli bir alan bu: "Memleketin bütün dertlerini, geçim sıkıntısını, adaletsizliği, yanlışlıkları biz anlatıyoruz ama normalleşme adına bizimle masaya oturanlar bunları sadece dinliyor" denilebilecek bir alan... İktidara karşı yeni hamleler üretmek için giderek daha kıymetli hale gelebilir.

***

Halen içinde bulunulan ikinci dini bayrama gelinene kadar geçen sürede Erdoğan ve Özel arasında iki görüşme, her iki taraftan epeyce karşılıklı açıklama/değerlendirme izledik. Sandıktan çıkan mecburiyetle başlayan yeni sürece karşı ‘hassasiyet’in korunduğunu ve oyunbozan olmanın faturasını üstlenmeden devam edebilmenin istendiğini hem iktidar hem de CHP tarafında gördük. Ancak Kurban Bayramı’nın hemen öncesinde yaşanan iade-i ziyaret ve aynı gün Ayşe Ateş’in çocuklarıyla birlikte Erdoğan’a ziyareti iktidar cephesinde ‘fatura ödemek’ten kaçınılabilecek sınır işaretlerini de ortaya çıkardı.

Çünkü Bahçeli’den ‘AK Parti ve CHP ittifak yapsın, 6'lı masa da destek versin’ açıklaması normalleşmede kilit öneme sahip ilk şifreyi ortaya çıkarmıştı. Ferdi Tayfur'lu, yüzüklü mesajların geldiği son nokta bu açıklamada ortaya konuyordu. Mealen şöyle anlatılabilir belki: "İstediğinle görüş ama beni Sinan Ateş, Ayhan Bora Kaplan gibi başlıklarda ezdirme. Normalleşmenin sınırlarına vardığında beni göreceksin, sınırı tutmaya devam etmemi istiyorsan, istediğinle istediğini görüş ama beni bir kenara koyamazsın..."

***

Yerel seçim sonucunda ilk refleksle “Türkiye Cumhuriyeti sandıkta kurulmamıştır. Türk tarihi sandıkta yazılmamıştır. Herkes aklını başına almalı, rüzgar ektiği müddetçe fırtına biçeceğini unutmamalıdır” diyen MHP lideri, sonrasında –herhalde bu açıklamanın her yere çekilebilecek içeriğini de düşünerek- partisi için aslında ortada bir ‘seçim başarısı’ olduğundan da söz etmişti: “51 ili kapsamına alan il genel meclis seçimlerinde Milliyetçi Hareket Partisi’nin oy oranı yüzde 16,62’dir.”

“Büyük şehirlerin çoğunda AK Partili aday gösteren Cumhur İttifakı başarısız ama MHP değil” diye de okunabilecek bu açıklama aynı zamanda normalleşme henüz başlangıç halindeyken MHP’nin nasıl tutum alacağına da işaret ediyordu. MHP için kamuoyu karşısında yaşanan asıl ‘ikna sorunu’ ise elbette Sinan Ateş cinayeti konusundaki gelişmelerle ortaya çıktı. Normalleşmeyle mesafesini iyice açan da bu konudaki gidişat oldu. Ayşe Ateş’in Erdoğan tarafından kabul edilmiş olması ve bunun hem Özel görüşmesi ile aynı günde hem de 1 Temmuz’da başlayacak davanın hemen öncesinde gerçekleşmesi, Özel-Erdoğan görüşmelerinden daha yorucuydu MHP için. Özel’i, bazı gazetecileri ve “AK Parti içindeki bazıları”nı hedef alan küfür kıyamet açıklamalar, Bahçeli’nin “AK Parti-CHP ittifak kursun” dediği açıklamadaki karmaşık mesajların en önemlisinin hangisi olduğuna işaret ediyor: Normalleşme devam ederse MHP’ye rağmen edecek!

CHP tarafında Özgür Özel’den gelen, “normalleşmenin kimseye yararı olmadı”, iktidar tarafında Erdoğan’dan gelen “Özel’e kibarlık edelim dedik hazmedemedi” gibi ‘normalleşmede sertleşme’ sayfalarını çeviren açıklamaları da buraya ekleyecek olursak çözülen MHP şifresi bayram sonrasında göreceğimiz ikincisini gündeme getiriyor:

Cumhur İttifakı’ndaki ortağının tepkisi, yerel seçim sonucunun etkisi ve ekonomideki tablonun yarattığı tahribat altında bir çıkış yolu arayan Erdoğan, ‘yeni anayasa uğruna’ yine de normalleşmeye devam edebilecek mi? Dünkü açıklaması artık gözler önüne serilmiş olan MHP şifresine rağmen, ittifakını koruyarak ama 'sınırlar dahilinde' normalleşmeden de vazgeçmeden devam etmeye çalışacağının işaretiydi.

Bakalım bu nasıl mümkün olacak?

CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, Ankara temsilcimiz Nergis Demirkaya'nın sorularını yanıtladı. 

Muhatabın yorumu ne anlatıyor?

Yeni anayasa konusunda iktidarın ısrarını, Erdoğan’a bir dönem daha cumhurbaşkanlığı ve 40+1 gibi arayışlarla sınırlı görmek doğru mu? Bu ‘hayati’ başlıkların aynı zamanda 2028’e gidilirken, “bütün sorunlarınızın çözümü için son bir kez destek verin” söylemi etrafında inşaa edilmesi sürpriz olmaz. Peki bu durum CHP tarafında nasıl görülüyor?

Parti içindeki analizlerle ilgili olarak Ankara Temsilcimiz Nergis Demirkaya’ya konuşan, Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın’ın açıklamaları sorunun yanıtına dair geniş kapsamlı bir muhasebe içeriyordu. Normalleşmenin devamına yönelik en kritik değerlendirmelerden biri ise herhalde şu sözlerdeydi:

“21 yıldır iktidar olup bu sorunları üreten ve çözmek için adım atmayan, üstelik de CHP'nin getirdiği bu anlayışı ‘realist olmak lazım, popülist olmamak lazım’ diye karşılayan yorgun bir Erdoğan var. Ben sadece bu görüntünün bile Cumhuriyet Halk Partisi'nin siyasetine hizmet ettiğini düşünüyorum.”

Doğruluğu yanlışlığı bir yana bu değerlendirme parti içinde genel kabul gördüğü sürece, CHP’nin normalleşme konusunda ısrarcı olmasını bekleyebiliriz…

Hindistanlı tarihçi Vijay Prashad

Bu sırada dünyada…

Bayram tatilinin ‘haberi az’ günlerini yaşarken Gazete Duvar’da farklı gündemleri işlemeye de devam ediyoruz. Kavel Alpaslan’ın, Hindistanlı tarihçi Vijay Prashad ile son kitabı “Washington Kurşunları” üzerine yaptığı video söyleşiyi dünyada olup bitene dair getirdiği dikkat çekici yorumlar için bir kez daha tavsiye etmiş olalım: Çin-ABD mücadelesinden, Türkiye’nin bu mücadele içindeki durumuna varana kadar pek çok konuda ufuk açıcı bir yarım saat geçireceksiniz…