Öğretmenlik Meslek Kanunu'na hayır!

Öğretmenlerin ekonomik, sosyal ve kültürel haklarını gasp eden, iş güvencesini ortadan kaldıran, kariyer basamakları ile mesleki dayanışmayı bozan ÖMK, zaman geçirilmeden geri çekilmelidir.

Fotoğraf: Arşiv
Google Haberlere Abone ol

Muhalif eğitim sendikalarının, öğretmenlerin ve konuya ilişkin bilgi ve donanıma sahip akademisyenlerin görüşleri alınmadan, Milli Eğitim Bakanlığı'nca kapalı kapılar ardındaki odalarda özellikle yandaş eğitim sendika temsilcilerinin katkısı ile hazırlanan ve öğretmenlerin gerçek taleplerini yok sayıp, iş güvenceleri ile mevcut haklarını daraltan yeni Öğretmenlik Meslek Kanunu(ÖMK) Taslağı, TBMM Millî Eğitim,  Kültür Gençlik ve Spor Komisyonu'nda yapılan tüm itirazlara rağmen iktidar partisi milletvekillerinin oylarıyla kabul edildi.

Komisyon toplantısının başkanlığını, eski Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer yaptı.  Komisyona, Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen) adına Genel Sekreter Zülküf Güneş, Eğitim-İş Sendikası adına Genel Başkan Kadem Özbay, Türk Eğitim-Sen adına Genel Sekreter Haydar Urfalı, Eğitim-Bir-Sen adına Genel Başkan Yardımcısı Ramazan Çakırcı, Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası adına Genel Başkan Eren Edebali, Anadolu Eğitim Sendikası adına Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Fatih Aksoy katıldı.

Toplantıda teklifin tümü üzerine yapılan görüşmelerde, muhalif eğitim sendikalarının temsilcileri, görüşlerini ve eleştirilerini dile getirirken; kanun teklifinin ayrımcı ve adaletsiz oluşuna, öğretmen itibarının yok sayıldığına, kendilerinden görüş alınmadan hazırlanışına, Millî Eğitim Akademileri'nin kuruluşundaki yanlışlığa, bu tehdit ve disiplin hükümlerinin varlığına işaret ederken, yandaş sendikalar da, ÖMK'nın çıkarılmasını olumlu bulduklarını ifade ettiler. Burada gerçekleşen bir diyalogda ise Komisyon Başkanı Mahmut Özer, ÖMK taslağı hazırlanırken Eğitim Bir-Sen ile görüşüldüğünü kabul etti.

Uluslararası düzeyde öğretmenlik mesleğinin temel bildirgesi olarak kabul edilen "Öğretmenlerin Statüsüne İlişkin Tavsiye Kararı"ndaki ilkelere aykırı olarak 3 Şubat 2022'de çıkarılan ve 14 Şubat 2022 tarihinde yürürlüğe giren 12 maddelik 7354 Sayılı Öğretmenlik Meslek Kanunu'nun bazı maddeleri, yapılan itirazlar sonucu Anayasa  Mahkemesi nce (AYM) iptal edilmişti. Bu kanun öğretmenleri "öğretmen", uzman" ve "başöğretmen" gibi ünvanlarla ayırıyor, kariyer basamakları üzerinden nitelikli öğretmen, niteliksiz öğretmen algısını öne çıkarıyordu.

2022'de ÖMK'ya göre yapılan sınavlarda 516 bin 974 öğretmen uzman öğretmen, 66 bin 679 bin öğretmen ise başöğretmen ünvanı alırken, 2023'te 69 bin 881 öğretmen uzman öğretmen, 3 bin 891 öğretmen de başöğretmen ünvanı kazanmıştı. Bugünkü koşullarda diğer meslektaşları ile aynı işi yaptığı halde uzman öğretmenler 4 bin 304 lira, başöğretmenler ise 8 bin 608 lira fazladan eğitim-öğretim tazminatı almaktadır.

Öğretmenlerin çalışma yaşamlarında yükselmelerini sağlayarak, onları mesleklerine karşı güdülemek ve öğretmen saygınlığını artırmak(!) amacıyla yapıldığı ifade edilen kariyer basamakları uygulamasının, öğretmenler arasında eşit işe eşit ücret anlayışına darbe vurduğu ve okul içi ilişkileri olumsuz etkilediği yapılan saha çalışmalarıyla ortaya konmuştur.

Yeni ÖMK taslağı, eğitim-öğretim hizmetlerini yürüten öğretmenlerin seçilmeleri, yetiştirilmeleri, atanmaları, hakları, ödev ve sorumlulukları, ödül ve cezaları, kariyer basamaklarında ilerlemeleri ve öğretmenlik mesleğine ilişkin diğer hususlar ile Milli Eğitim Akademisi'nin kurulması, görevleri, teşkilat yapısı ve personeline ilişkin konuları düzenliyor. ÖMK taslağı 7 bölüm, 39 madde ve 3 geçici maddeden oluşmakta. Kanun taslağının 7 maddesi doğrudan, 13 maddesi de dolaylı olarak Milli Eğitim Akademisi ile ilgili.

Daha çok Milli Eğitim Akademisi ve öğretmenlerde aranacak kriterleri belirleyen ÖMK; öğretmenlerin mesleki itibarını, iş ve can güvenliğini öncelikli olarak öne çıkartmazken, atama ve görevlendirmelerde liyakat, eşitlik ve adalet kavramlarından uzaklaşmaktadır. İktidar ve MEB, daha önce 10 yılda hazırladıklarını iddia edip, 1 hafta görüş alma süresi sonunda uygulamaya koydukları "Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli" müfredatına uygun çalışacak "kendi öğretmenini" yaratma çabası içindedir. Bu kanun taslağını ara başlıklarını ve içeriklerini sıralayalım.

MİLLİ EĞİTİM AKADEMİSİ'NİN KURULMASI

Bu akademinin kuruluşu ile 4 yıllık eğitim fakültelerinin eğitiminin üzeri çizilmiş oluyor. Bu okullardan mezun olan öğretmen adayları, girdikleri KPSS'de alınan puan sıralamasına göre bu akademiye kayıt yaptıracak. Buradaki eğitim, 3 veya 4 dönemlik teorik ve uygulamalı derslerden oluşacak. Her bir dönem en az 10, en fazla 14 haftalık bir süreyi kapsayacak. Hazırlık eğitimine alınacaklar için bazı özel koşullara uygunluk isteniyor. Bu arada eğitime alınacak kişilere yönelik güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının yapılması da ihmal edilmeyecek. Bu soruşturmalar esnasında, aday öğretmenin eğitime alınırken taşıdığı şartlardan herhangi birini taşımadığı belirlenirse akademiden çıkarılması söz konusu olacak. Akademide her bir dersten en az iki yazılı sınav yapılacak ve her bir dersten başarılı sayılabilmek için de not ortalamasının 100 üzerinden 60 veya daha yüksek olması istenecek. Hazırlık eğitiminde edinilen bilgi, beceri, tutum ve davranışların eğitim-öğretim ortamına yansıtılmasındaki başarı düzeyini belirlemek amacıyla öğretmen adayının üç defa değerlenmeye tabi tutulmasında objektif davranılacağının bir garantisi var mıdır.? Öğretmen adaylarından, uygulamalı ders başarı puanı 100 üzerinden 70 ve üzeri olanlar başarılı sayılacak. Hazırlık eğitimi sonunda teorik derslerin başarı notlarının aritmetik ortalamasının yüzde 40'ı, uygulamalı derslerin başarı notlarının aritmetik ortalamasının yüzde 60'ı toplanarak atamaya esas başarı puanı belirlenecek. Devam zorunluluğu olan akademide eğitim süresince 10 güne kadar izin verilebilecek.

Hazırlık eğitimi süresince öğretmen adaylarına her ay (18 bin 650) gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucu bulunacak tutarda ödeme yapılacak. İkamet ettiği kendi ili dışındaki bir ilde eğitime devam edecek bir adayın, ulaşımı, barınması ve beslenmesi için verilecek çok düşük bir ücretle (14 bin 190 TL) yaşamak zorunda bırakılması günümüzün enflasyon koşullarına göre komik bir durumdur. Bu adaylara ödenecek aylık ücret, göreve yeni başlayan ve en az ücret alan bir öğretmenin aylık ücreti kadar olmalıdır. Aday öğretmenlere eğitimleri süresince emeklilik başlangıç sigortası değil de sadece Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası yaptırılması adaletsiz bir tutumdur.

SÖZLEŞMELİ ÖĞRETMENLERİN İSTİHDAMI

Milli Eğitim Akademisi'nde eğitimini başarılı bir şekilde tamamlayan ve gerekli şartları taşıyanlar, Devlet Memurları Kanunu kapsamında sözleşmeli öğretmen olarak istihdam edilecek. Bunların kurumlara yerleştirmeleri de atamaya esas alınarak tercihleri doğrultusunda yapılacak. Tercihte bulunmayanlar ile tercihlerine yerleşemeyenler boş kalan eğitim kurumları için yeniden tercihte bulunacak. Bu tercihede yerleşemeyenler için Bakanlıkça kura çekimi sonucu yerleştirme yapılacak. Yerleştikleri eğitim kurumlarında mazeretsiz olarak göreve başlamayanlarla, başladığı görevinden ayrılanların 3 yıllık süre ile hazırlık eğitimine alınmayacağı kararı da yanlıştır. 3 yıllık süreçte okul idarecileri tarafından her yönüyle tanınıp ideolojik bir baskıya ve mobbinge uğrayan sözleşmeli öğretmenlerin kadroya geçişlerinde iktidarın atamış olduğu idareciler etkili olacaktır. Taslakta, mevzuatta belirlenmiş yasaklara uymayan aday öğretmenin akademiden çıkarılacak olması yeni sorunları da beraberinde getirecektir.

ÖĞRETMENLERİN KARİYER BASAMAKLARI

Siyasi iktidar ve MEB, TBMM'ye sunduğu yeni ÖMK taslağında öğretmenler arasında ayrıma neden olduğu için itiraz edilen kariyer basamakları düzenlenmesinde sınava girme şartı kaldırılarak, kıdem yılına göre kariyer basamakları belirlenmiş. Buna göre öğretmenlikte en az 10 yıl hizmeti olan ve kademe cezası bulunmayanlara ve uzman öğretmenlik eğitimini tamamlayanlara uzman öğretmenlik ünvanı verilecek.

Uzman öğretmenlerden, uzman öğretmenlikte en az 10 yıl hizmeti olan, kademe ilerlemesi cezası olmayan ve akademide başöğretmenlik eğitimini tamamlayanlar baş öğretmen olarak atanacak. Taslağa sonradan eklenen geçici 3'üncü madde aracılığıyla uzman öğretmenlikte 10 yıl bekleme şartı aranmaksızın 20 yıllık kıdemi dolduran tüm öğretmelere başöğretmen ünvanı için başvuruda bulunma imkanı sağlanacak. Bu durumda yandaş basın kaynaklarına göre 20 yılık kıdemi dolduran 230 bin öğretmene başöğretmenlik için başvuruda bulunma imkan sağlanacak. Öğretmenlik, zaten uzmanlık gerektiren bir meslektir. Bunu gözardı edip öğretmenlere ünvanlar vererek ayrıştırmak, mesleki dayanışmanın zarar görmesine neden olacaktır.

ÖĞRETMENLERE VERİLECEK ÖDÜLLER VE UYGULANACAK DİSİPLİN CEZALARI

Okullardan alınan bilgilere  göre başarı belgelerinin ve ödüllerinin çoğunluğu, yandaş sendika üyelerine veya yöneticilerine verilmektedir. Öğretmenleri arasında ayrım yapmayan, adil davranan ve öğretmeninin çalışmalarını takdir eden bazı okul yöneticilerini bu değerlendirmenin dışında tutabiliriz.

Diğer yandan geçmişte basit gerekçelerle disiplin soruşturması geçiren ve zaman zaman yöneticilerce mobbinge uğrayan öğretmenlere verilecek cezaların kapsamı bu yeni ÖMK ile daha da artmış durumda. Yeni ÖMK taslağında öğretmen ve yöneticilerden; öğrencilere ve eğitim süreçlerine ilişkin ses veya görüntüleri ilgili mevzuatında belirlenmiş usuller dışında paylaşanlara kınama; menfaat karşılığında ders veren veya özel ders için yönlendirme yapanlara, öğretmenlik mesleğiyle bağdaşmayacak şekilde öğrencilere olumsuz söz, davranış hal ve hareketlerde bulunanlara, öğrencilerin ders başarılarının değerlendirilmesinde taraflı davrananlara ve Bakanlığın belirlediği amaç ve hedeflere aykırı faaliyet ve uygulamaları yapanlara aylıktan kesme cezası veriliyor. Hatta uyuşturucu kullanım ve "hayasızca” bazı hareketlere dayanan suçlarla öğretmenin meslekle ilişkisi kesilebilmekte. Bu kanundaki çoğu mutlak suçlayıcı maddelerle, öğretmene aba altından sopa gösterilerek cezalandırılacağı ifade ediliyor. MEB'in birçok bölgedeki yöneticileri laik, çağdaş, bilimsel eğitimi, imzaladıkları protokollerle tarikat ve cemaatlere devretme yoluna başvurmadılar mı? Anadolu'nun pek çok kentinde, özellikle büyük şehirlerde bazı okul yöneticileri ile yandaş öğretmenlerin günün koşullarına kendini uyarlamış, tarikat destekli dershanelere veya kurs merkezlerine öğrenci yönlendirdiklerini teftiş makamındakiler bilmiyor mu? Öğrencilerin ders başarılarında bir öğretmenin yanlı davranmasının savunulacak bir yanı yoktur. Bu disiplin uygulaması ile art niyetli öğrenci ve velilerin öğretmenler aleyhine verdikleri şikayetlerin önüne geçilebilecek mi? Meslekten çıkarılmaya kadar sıralanan disiplin cezaları, öğretmenlerin üzerinde bir tehdit algısı oluşturmuş durumdadır. Öğretmenlik mesleğine yönelik genel kaygıların ortadan kaldırılması gerekir.

HİZMET SINIFININ DEĞİŞTİRİLMESİ

ÖMK' nın 34. maddesinde Bakanlık müfettişi veya eğitim müfettişi tarafından haklarında yapılan denetim ve inceleme sonucunda öğretmenlik mesleğini yerine getirmede "yetersizliği" tespit edilen kadrolu öğretmen, "önce Akademi tarafından eğitime alınır. Daha sonra Akademide eğitim alan bu öğretmen, başka müfettişlerce denetlenip yetersizliği tekrar tespit edilince, genel idare hizmetlerinde uygun bir kadroya aktarılır" denilmektedir. Bu durum öğretmenin iş güvencesinin olmadığını da açıkça göstermektedir. Bazı yönetici ve teftiş uygulayıcılarının yanlı tutumları, zamanla idari kadroya alınacakların sayısını artırabilir.

Yeni ÖMK taslağı TBMM'de kabul edilirse, kanun haline gelecek ve 1 Ocak 2025 tarihinde yürürlüğe girecek. Bu kanunla özveriyle çalışan çağdaş, laik ve tüm demokrat öğretmenlerin motivasyonları düşecek ve öğretmenlik mesleğinin saygınlığı da zedelenecek.

2014 yılından bu yana taban maaş hakları ellerinden alınan ve asgari ücret altındaki maaşlarla çalışmaya mahkum edilen Özel Sektör Öğretmenleri'nin hak ve taleplerine ÖMK'da yer verilmemesi, kabul edilecek bir durum değildir. 40 günü aşkın bir süredir taban maaş hakkı ve diğer sorunlarını kamuoyuna ve yetkililere anlatmaya çalışan ve bunun için açık alanda eğitim nöbeti tutan bu genç, birikimli ve dinamik öğretmenlerin umutlarının boşa çıkartılmasının kimseye bir faydası yoktur. Eğitim çalışanlarının şiddetten korunmasına yönelik düzenlemeye özel sektör öğretmenlerinin de dahil edilmesi yerinde bir uygulama iken diğer düzenlemelerde yer almaması tam bir tezattır. Eğitim emekçilerinin şiddetten korunmasına yönelik yasal düzenlemeler, öğretmenlere karşı yapılan son şiddet olaylarına bağlı olarak yapılmıştır. Bakanlık şiddet olayı meydana geldiğinde şikayetleri beklemeden davacı olmalıdır.

Yeni ÖMK ile öğretmenler, parçalı istihdama mahkum edilmek isteniyor. Karma eğitime karşı çıkılması, ÇEDES uygulamaları, dinî referansları esas alan ders müfredatlarının hazırlanması, mülakatın uygulanması, en sonunda ÖMK ile kurulacak Milli Eğitim Akademilerin'de iktidarın öğretmeninin yetiştirilmesi çabaları gözden kaçırılmamalıdır.

Öğretmenlerin ekonomik, sosyal ve kültürel haklarını gasp eden, iş güvencesini ortadan kaldıran, kariyer basamakları ile mesleki dayanışmayı bozan, özel sektör öğretmenlerinin mücadelesini ve taban maaş hakkını görmezden gelen, liyakati esas almayan, engelli öğretmeni yok sayan ÖMK, zaman geçirilmeden geri çekilmeli, muhalif sendika ve öğretmenlerin görüşleri de alınarak yeniden objektif olarak düzenlenmelidir.

*Eğitimci- Yazar