Olağanüstü yürütme araçları
Esenyurt Belediyesi’ne atanan kayyım, OHAL tekniği ve OHAL tedbiridir. OHAL döneminde teknik bir araç olarak icat edilmiştir; bu niteliği ile siyasal iktidarın anayasal meşruiyetin önüne geçen gayesinin gerçekleşmesini sağlayacak araçlardan biridir. Bu manzara karşısında muhalefetin olağanüstü bir amacı, rasyonalitesi ve tekniği var mı sorusu sanırım artık iktidarın test kitapçığında olduğu kadar toplumun da test kitapçığına girmiş durumda.
Olağan ile olağanüstü arasındaki ilişkinin bir yönü neyin meşru olduğuna, bunun ötesinde meşruiyet kaynağının neresi olduğuna ilişkin soruya verilen yanıtın ikili hale getirilmesine dayanır. Olağan dönemlerde anayasal rejimler bakımından meşruiyetin kaynağı anayasadır, anayasanın kurduğu düzen kendinde meşruiyet kaynağıdır. Anayasa dışı, anayasanın ötesinde ya da anayasayı önemsizleştiren yeni bir meşruiyet iddiası ortaya çıktığında, bu iddianın sahipleri eğer anayasal yollarla iktidara gelmişlerse bir ikiliğin yolu açılır. Anayasa, artık meşruiyetin kaynağı olmaktan çıkarıldığında kimi kurallarının uygulandığı kimlerinin de uygulanmadığı bir kullanım kılavuzuna dönüşür. Meşruiyetin kaynağı da artık pür bir gayeye dönüştürülür. Böyle bir yeni meşruiyet iddiası, iktidar eylemlerinin meşruluğunu artık anayasaya uygunluktan çıkararak gayeye uygunluk bakımından sorunlaştırılmasını sağlamak için öne sürülür. Elbette anayasa ve yasalara uygun iktidar araçlarıyla, iktidar tarafından öne sürülen “gaye”ye uygun iktidar araçları da “teknik” olarak birbirinden farklılaşacaktır. Anayasal yasallığın gereği olan teknik araçlar normlar hiyerarşisinin içerisindeki kuralların gerekli durumlara uygulanmasında; gayeye uygunluğun gereği teknik araçlar ise yürütme gücü tarafından alınacak tedbirin gayeyi gerçekleştirmek üzere uygulanmasında ortaya çıkar. Yeni meşruiyet iddiası, kendini kurucu iktidar konumuna yerleştirir. Türkiye’de anayasanın dördüncü maddesi hakkında söz söyleme ataklığını kimseye bırakmayanların anayasaya değil, “gaye”ye dayanan her tedbirde, her eylemde bilge sakinliğinde düşüncelere dalması bu nedenlerle hem şaşırtıcı hem açıklayıcıdır.
Olağanüstü yürütme araçları, gayeyi gerçekleştirmek için türetilir. Olağan yollarla, yani anayasanın sunduğu teknik imkanlarla gerçekleştirilemeyecek bir amacı, anayasayı aşan bir gayeye uygunluk bakımından farklı bir mantıkla işleyen teknik olanaklar yaratır. Anayasaya uygun kuralın yerini, gayeye uygun tedbir alır. Yasal denetimin yerini gayeye uygunluk alır. Olağanüstü araçlar geliştikçe ve gayeye ilişkin meşruiyet iddiası güçlendikçe yargı da buna uygun biçimde düzenlenir; milli yargı ya da başka bir adla anılır; kararlarında artık anayasal – yasal normlar değil, gayeye uygunluk ölçüt haline gelir. İktidarını anayasal yollar tükense de sürdürmek isteyen iktidarlar, elde ettikleri bu araçları kaybetmek istemez, aksine uygun ortamları sağlayarak ya da bunlardan yararlanarak mevcut araçları geliştirmek isterler. Olağanüstü mahkemeler kurulması, mevcut yasalara göre seçilmiş organların feshedilmesi, kısaca olağan yollarla yapılabilmesi mümkün olmayan her şeyin iddia edilen gayeye uygunluk iddiasına dayanan teknik araçlarla yapılabilmesi bu yolla mümkün olur. Tabii, yürütme gücünde yoğunlaşan bu teknik imkanların karşısında, yurttaşların olağan hakları da kullanılmaz hale gelir. Örneğin anayasal devletlerin güvence altına aldığı temel haklardan demokratik toplumun temelini oluşturan ifade özgürlüğü, toplanma hakkı gibi hakların da güvenceleri kalkar; bu hakların kullanımına ilişkin yürütme sürekli olarak haklara olağanüstü bir nitelik atfederek olağanüstü araçlarla müdahale eder. Örneğin hakkın özüne dokunulacak biçimde hakkın kullanımı engellenir ya da hakkı kullananlara kamu önünde kötü muamele edilir vs.
Tüm bu nedenlerle, modern anayasalar, olağanüstü halleri çerçevelemek istemiştir. Bizim anayasa geleneğimizde de OHAL’ler çerçevelenir; olağanüstü halin süreklileşip anayasal meşruiyeti ortadan kaldırmaması için OHAL’in en önemli niteliği geçici olmasıdır. Yani OHAL’i yaratan nedeni ortadan kaldırmak gayesine uygun olarak alınan tedbirlerin yalnıza OHAL süresince geçerli olması gerekir. İkincisi, ancak OHAL’i yaratan durumu ortadan kaldırma gayesine uygun tedbirler alınabilir; bu amaçla ilgili olmayan bir tedbir OHAL aracı olmaz. Son olarak ancak OHAL’in ilan edildiği bölgede bu tedbirler uygulanabilir.
Türkiye’de 2015 yılından başlayarak tedbir niteliğinde birçok olağanüstü araç geliştirildi; bunların çok önemli bir kısmı 2016 Temmuzunda ilan edilip yedi defa uzatılarak 2018’e kadar süren OHAL döneminde icat edildi. Pandemi sırasında OHAL ilan edilmeden birçok olağanüstü araç uygulandı, teknik olarak geliştirildi. Bugün olağanlaştırılan toplantı gösteri yürüyüşü hakkı yasakları, ifade özgürlüğü sınırlamaları, AİHM ve AYM ihlal kararının uygulanmaması vs. hepsi olağanüstü hale ilişkin bir meşruiyet iddiasına dayanır. O yüzden Bahçeli söyleyebilirken başkası söyleyemez; çünkü gaye önemlidir. Gaye söz konusuysa yurttaşlara eşit muamele yükümlülüğü başta olmak üzere cumhuriyetin anayasal düzeni askıdadır. Gayeyi belirleyen, uygun aracı da belirler.
Çok uzatmadan, Esenyurt Belediyesi’ne atanan kayyım, OHAL tekniği ve OHAL tedbiridir. OHAL döneminde teknik bir araç olarak icat edilmiştir; bu niteliği ile siyasal iktidarın anayasal meşruiyetin önüne geçen gayesinin gerçekleşmesini sağlayacak araçlardan biridir. Geçen onca yıl içinde “gaye”yi tahmin etmek çok zor değil. Dolayısıyla yurttaşların siyasal ve hukuki güvenceleri bakımından öngörülmez fakat iktidarını sürdürme gayesi ve kullanılabilecek teknik araçlar bakımından öngörülebilir tuhaf bir siyasal manzara ile karşı karşıyayız. Bu manzara karşısında muhalefetin olağanüstü bir amacı, rasyonalitesi ve tekniği var mı sorusu sanırım artık iktidarın test kitapçığında olduğu kadar toplumun da test kitapçığına girmiş durumda.