Ömer Çelik: Bir araç belediye başkanının yemek yemesine eşlik ediyor
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'na yönelik 'balıkçıda yemek' tartışması ile ilgili açıklamalar yaptı.
DUVAR - AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, 'balıkçıda yemek' tartışması hakkında, "Bu kar temizleme araçlarının zincirsiz şekilde nasıl savrulduğu, krize müdahale araçlarının kriz unsuru haline geldiği görüldü. Araçlardan bir tanesi belediye başkanının bir restoranda yemek yemesine eşlik ediyor, o yolu açmak için seferber ediliyor" diye konuştu.
Çelik'in açıklamalarından satır başları şöyle:
İBB'NİN HAZIRLIĞI OLMADIĞI GÖRÜLDÜ: Ne kadar güçlü tedbir alırsanız alın istediğiniz anda bunu belli bir sonuca ulaştırmak mümkün olmayabilir. Türkiye'nin afetle mücadelesi, deneyimler bakımından ölçü konulduğunda tedbirler genel bir değerlendirme konusudur. Bunlar olurken İBB'nin hiçbir şekilde bir hazırlığının olmadığı, koordinasyon içinde davranmadığı görüldü. Halen bütün bunların sebebi nedir diye açıklama yapmak yerine suçlayıcı, üstünü örtmeye çalışan bir yaklaşım var. Kar yağışı geçmiş zamanda da yaşandı. Meteoroloji bütün tabloları uyarı olarak paylaştı. İBB AKOM tarafından da paylaşıldı. İBB tedbire çağırırken bir tek kendisi tedbir almamış. Ortada belediye idaresi adına zaaf olduğu görülmeye başladı. Binlerce vatandaşımızın yolda kaldığı bir tablo belediye yönetiminin sorumluluk alanlarında meydana geldi. İstanbul'da yüz binlerce insan mahsur kalırken toplu taşıma araçlarına zincir takılmadığı görüldü.
BİLGİLENDİRME YAPMASI GEREKEN GÖREVLİ YURT DIŞINA ÇIKTI: Bu kar temizleme araçlarının zincirsiz şekilde nasıl savrulduğu, krize müdahale araçlarının kriz unsuru haline geldiği görüldü. Araçlardan bir tanesi belediye başkanının bir restoranda yemek yemesine eşlik ediyor, o yolu açmak için seferber ediliyor. Bilgilendirme yapması gereken görevli yurt dışına çıktı. Olan bitene tepki gösteren vatandaşlarımıza trol diyerek, hakaret ederek bir kampanya yürütüyor. Yolda kalmış, ortaya çıkan yönetim zaafından dolayı sıkıntı çekmiş vatandaşlarımızın tepkilerine trol diyen bir iletişim yönetimi. İstanbul'a kar ilk defa yağmıyor. 2017'de daha yoğun yağışla karşılaşıldı, alınan tedbirlerle bugünküne bakıyorsunuz sanki belediyenin kurumsal hafızası ortadan kaldırılmış.
SAVRULAN BİR YÖNETİMSİZLİK VAR: 2017'de 1.2 metrelik kar yağıyor, bu seferki ise 80, 85 cm. 2017'de 136 bin tuz döküldü, 539 ton solüsyon kullanıldı. Bugünkü rakamlara göre 55 bin tonluk tuz ve 31 bin ton solüsyon. Bundan önce meteorolojiden bu uyarı alındığında, koordinasyon içinde belediye provalar gerçekleştirir, hangi caddelerin tutulacağını tespit ederek tedbirler alır. Adeta başıboşluk içinde savrulan bir yönetimsizlik var.
BAŞKANIN SAATLERİNİ RESTORANDA GEÇİRMESİ ZAAF OLUŞTURUR: Kilit noktalara mobil araçlar, büfeler yerleştirilir. Bütün bu kriz hazırlıklarının hiçbirisinin olmadığı, yönetim anlayışının en büyük kriz sebebi olduğu tablo ortaya çıktı. Bu kriz döneminde, yüz binlerce İstanbullu perişan olmuşken bir belediye başkanının saatlerini restoranda geçirmesi tabii ki kriz yönetimi açısından zaaf oluşturur, siyasi bir tartışmanın sebebi olur. Yapılacak olan nedir, doğru düzgün bir bilgilendirmedir. Bir yandan bilgilendirmeyi yurt dışından yapacaksınız aynı zamanda da burada olanı görüp de buna tepki gösteren vatandaşlarımızı trol diye suçlayacaksınız. Çok basit, şu saatte şuradaydık denirdi, bu da kamuoyu tarafından takdir edilirdi. Bu ortaya çıkıyor, bu görüntüler eskiydi diyorlar. Buna tepki gösterenleri kriz zamanında restoranda saatler harcamaya tepki gösterenleri ağır biçimde suçluyorlar, sonra ne oluyor? O kişilerin söylediği doğru çıktı. Bunun üzerine CHP'deki suçlama tweet'lerin silinmesine döndü. Özür dileyenler oldu. Erdemli bir davranıştır.
SUÇLAMA KAMPANYASI YAPILIYOR: Nasıl oluyor da CHP'nin yerel yönetimlerden sorumlu genel başkan yardımcısının o saatte belediye başkanının nerede olduğuna dair bilgisi yok? Parti içi iletişimini bile koordine edemeyen bir parti söz konusu. İlk andan itibaren bu deneyime sahip AK Partili ilçe belediyeleri hemen krize müdahale yöntemlerini sosyal medyadan paylaştılar. Yolda kalmış vatandaşlarımıza sıcak çay ve çorba ikramı için binaları açtılar, koordinatları verdiler. Ulaştırma Bakanlığı'nın kendi faaliyet alanındaki alanların tıkandığına dair şeyler söyleniyor. Tabii ki afette tıkanmalar oldu, burada önemli olan bunların açık şekilde bilgilendirilmesi ve müdahalenin gösterilmesi. Bakanlarımız açıkladı, krize ne şekilde müdahale edildiğine dair. İstanbul çevresindeki yol ağı 12 saat içinde açıldı ulaşıma. TEM'de sıkıntı vardı, Kuzey Marmara'da 10 kilometre, bu tip sıkıntıların olduğu yerlerde güçlü müdahale ile açıldı bunlar. Eldeki bütün imkan kullanılsa da günlerce açılamayan yerler olur önemli olan burada bir kriz yönetiminiz var mı, hazır mısınız? Krize aşama aşama müdahale için yol ve eylem planınız var mı? Çıkarsınız dersiniz ki, şunlar yaşandı, şunların üstüne gideceğiz, bu sıkıntıyı yaşayanlardan özür dileriz. Onun yerine suçlama kampanyası yapılıyor. CHP Genel Başkanı'ndan İstanbul milletvekillerine kadar kimse iddia edildiği gibi krizin ortasında saatlerini harcıyor muydu İBB Başkanı bunu bilmiyorlar.
İSTANBULLULAR ADINA SORMAK ZORUNDAYIZ: Geçmişte İstanbul'daki krizlerde Türkiye'yi dış dünyaya küçük düşürmek için Türkiye'ye yardım edin diye kampanya başlatanlar vardı, hepsi ortadan kayboldular. Mesele restoranda yemek, yurt dışında tatile gitmesi değil, krizi yönetmekle görevliyken, en kıymetli dakikaların olduğu dönemde yönetim boşluğunun ortaya çıkmasıdır. En önemli konulardan birisi CHP yönetiminin biraz ciddi olmasıdır. Bu tablo ortaya çıktı, buna rağmen AK Parti'yi, kabinemizi, vatandaşlarımızı suçlamaya devam ettiler. Siyasi tartışmayı bırakalım, İstanbullunun sorununa bakalım. Evet, birimlerimiz ilk andan itibaren sahada. Cumhurbaşkanımız bakanlarımızı krize müdahale için gönderiyor. Bir tek bir kurum yok, İBB. Ondan sonra bu zaafı örtmek için topyekün suçlama kampanyasına girince bunlar, mesele siyasi tartışma oluyor. Bu soruları İstanbullular adına sormak zorundayız.
BEN TEPKİLERİ ÖNEMSEMİYORUM DEMEK SİYASİ SORUMSUZLUK: Bir belediye başkanı ile kendi partisi arasındaki koordinasyonsuzluğun bu düzeyde olması, hiç kimsenin belediye başkanının o saatlerde nerede olduğunu bilmemesi durumun vahametini gösteriyor. İstanbul ve İstanbullular asla yalnız değildir. Hepimizin İstanbul'daki sicil amiri vatandaşımızdır. Sokaktaki vatandaşın söylediği esastır. Ben tepkileri önemsemiyorum demek de siyasi bir sorumsuzluktur. Ortada bir kişi bile yolda kalmışsa bunun açık şekilde ortaya konulması lazım. 15 Temmuz'da genel başkanları, kriz zamanlarında belediye başkanları yok olur sonra başkalarını suçlamaya çalışırlar. İBB, Türkiye'nin en kıymetli kurumlarından bir tanesidir, büyük bir kurumsal hafızaya sahiptir. Bütün bunlar olurken buranın yıllar içindeki kriz yönetimi nerede? 2017'de kilit noktalara yol açma araçlarıyla, önceden bunların yerleştirmesi ile müdahale edilerek bu işlere en az zarar verecek şekilde müdahaleye dönük bir kriz anlayışı söz konusuydu. Şimdi yönetimin kendisi kriz unsuru. Sayın büyükelçilerin çeşitli temasları oluyor fakat çok önemli kriz oldu, karşınızdakiler de diplomatlar. Bunu son derece kolay şekilde anlayışla karşılayabilecek insanlar. Kriz ortasında saatlerini buna ayırmasını krizden önemli mesele olarak sunuyor. Siyasi tecrübesizlikle ilgili bir şey de var. Öncelikle işinizi yaparsınız. Herkesin gittiği, İstanbul'da bilinen bir yer. İddia ettiği gibi midir, başka türlü müdür? İBB Başkanı kriz açıklaması yerine bu krizde zaaf niye ortaya çıktı, bununla ilgili açıklama yapmak yerine, saatlerinizi bir restoranda zamanınızı nasıl harcıyorsunuz sorusunda, meselenin nasıl ortaya çıktığı konusuna odaklandı.
FAZIL SAY'IN PAYLAŞIMI ÇİRKİN: Bir sanatçının, böyle bir kriz zamanında, vatandaşlarımız sıkıntı çekerken böyle bir üslup ile konuşmasını doğru bulmam. İnsanlar yolda kalmışlar... Sanatçılar yolda kaldılar 20 saat karda kaldık dediler. Bir sanatçının insani açıdan böyle bir kriz anında on binler mağdur olmuşken siyasi bir ironi yerine daha insani hassasiyetle davranması gerektiğini düşünürüm. Bu sıkıntı varken de bir ironi yapmaya çalışmış olsa bile, bu yetenekli bir ironi olmamış, bu krizin yönetilmesiyle ilgili ortaya çıkan tartışmalarla ilgili dalga geçmek doğru değil. Biz böyle söyleyince 'hedef aldı' deniyor. Burada da mağdur kalmış vatandaşlarımız hedef alınıyor. Sayın Bahçeli ile ilgili bu ifade çok çirkin bir ifade. Niye böyle bir ifade kullanır? Vatandaşlarımızın mağduriyetlerine niye niteliksiz bir ironiyle yaklaşır? Siyasi savunma adına niye içeriği ve niteliği doğru olmayan bir yaklaşım üretir? Biz sanatçılarımızı sanatlarıyla yüceltmek, anmak isteriz. Türk kültürünü temsil ettikleri için bununla gurur duyarız ama maalesef bunlar gurur duyacağımız ifadeler olmuyor. Bu kadar vatandaşın sıkıntı çektiği ortamda insani duyarlılıkla bağdaşmayan bir yaklaşım oluyor. (HABER MERKEZİ)