Ömer Faruk Gergerlioğlu: Son cümlelerimi söyletmediler
Vekilliği düşürülüp tutuklanan Ömer Faruk Gergerlioğlu cezaevi günlerini anlattı. Gözaltı sürecine de değinen Gergerlioğlu, "Son cümlelerimi söyletmediler" dedi.
DUVAR - Milletvekilliği düşürüldükten sonra cezaevine gönderilen HDP'li Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun Anayasa Mahkemesi'ne yaptığı bireysel başvuru henüz görüşülmedi. Gergerlioğlu özellikle cezaevlerinde çıplak aramayı gündeme getirdiği için vekilliğinin düşürülüp cezaevine gönderildiğini düşünüyor. Ayrıca Gergerlioğlu'nun gözaltına alınırken maruz kaldığı muamele de gündemdeki yerini koruyor. Ankara Sincan Cezaevi'nde tutulan Ömer Faruk Gergerlioğlu'yla gözaltına yaşadıklarını, cezaevinde neler yaptığını, tahliye olduktan sonra siyaset hayatına devam edip etmeyeceğini konuştuk.
'YENİ ÇIKIŞ YOLLARI ÜZERİNE DÜŞÜNÜYORUM'
Cezaevinde bir gününüz nasıl geçiyor?
Cezaevinde disiplinli bir hayat yaşamaya çalışıyorum. İnsana ve sağlığa aykırı bir ortam olduğu için sağlığıma dikkat etmeye ve spor yapmaya çalışıyorum. Sabah erken kalkıyorum. Sabah yürüyüşü ve haber programlarıyla beraber kahvaltımı yapıyorum. Sonra kitap okuyorum, ardından öğle yemeği ve sonrasında ya günlük yazıyorum ya makale ya şiir yazıyorum. Kitap yazma düşüncem var. Sınırlı da olsa TV kanallarından siyaseti takip etmeye çalışıyorum. İki gazeteye aboneyim. Sosyal medyadan mesajlar göndererek vekilliğimi devam ettirmeye çalışıyorum. Yeni çıkış yolları üzerine düşünüyorum. Akşam yemeği sonrası kapılar kapanıyor ve dar, iç alanınızda yaşamınızı devam ettiriyorsunuz. Çok mektup geliyor. Onları okuyor ve cevaplıyorum. Velhasıl 24 saat yine bana yetmiyor.
'ÇIPLAK ARAMA BARDAĞI TAŞIRAN SON DAMLA'
Milletvekilliği yaparken defalarca KHK'lilerin yaşadıkları üzerine Meclis'te çalışmalarda bulundunuz. Ancak cezaevlerinde çıplak arama konusunu gündeme getirdiğiniz günden itibaren iktidar kanadı hakkınızda birçok ithamda bulundu. Tutuklanmanızın hızlanmasında bu çalışmaların etkisi olduğunu düşünüyor musunuz?
Çıplak arama iktidar açısından bardağı taşıran son damla olmuştur. Üç yıla yakın süredir hatta vekil olmadan önce de onları, farklı ihlal konularını gündeme getirerek çok rahatsız ediyordum. Bitmiş vicdanlarını sızlatan itirazlarımı, 'Gergerlioğlu Meclis'i terörize ediyor' diye açıklıyorlardı. Ben haksızlıkları vurgulayarak onları rahatsız ediyordum aslında. Kürt meselesi, KHK’lılara yapılan soykırım, insan kaçırmalar, cezaevi ihlalleri, hasta mahpuslar, işçi hakları, mülteci hakları konularında da onları çok rahatsız ettim. Son olarak mahcup oldukları çıplak arama konusundan intikam almak için Yargıtay’daki süreci hızlandırdılar. Bu çok belli. Benimle aynı zamanda Yargıtay’a gidenlerin dosyası hala arşivde. Bana hızlandırılmış ve kasti bir ceza olduğunu herkes görüyor. Susturamadıkları beni cezaevine atarak susturmaya çalıştılar ama çıplak aramanın belgesini cezaevinde buldum. Boyun eğdirmeye çalışsalar da hakkaniyet hakikati, kralın çıplaklığını gösteriyor.
'SON CÜMLELERİMİ SÖYLEMEMİ İSTEMEDİLER'
Meclis'te adalet nöbeti tuttunuz, evinizde bu eyleme devam ettiniz. Gözaltına alındığınızda namaz kılmak için abdest aldığınız esnada ayakkabılarınızın kapının önünde olduğuna dair görüntüler sosyal medyada paylaşıldı. Ayakkabınızı giymeye müsaade etmedikleri yönünde iddialar var. Neler yaşandı, biraz anlatır mısınız?
TBMM’den de polis zoruyla ve uyduruk bir araştırma ile çıkarılmıştım, evimden de… Polisler eve geldiğinde ilk önce onları eve davet ederek 'Hem çayımızı için hem de hazırlanayım' dedim, kabul etmediler. Hazırlıklarımı yapıp elime paltomu, ayakkabılarımı almıştım ki, çekim yapan Abdullah vekilimizi ve oğlunu engellemeye çalıştılar. Son cümlelerimi söylememi istemiyorlardı. Beni çekiştirmeye, kamerayı engellemeye çalıştılar. Daha sonra amirleri olduğunu anladığım uzun saçlı biri, kolumdan tutup beni iteklemeye başladı. Kapının önünde ayakkabılarımı giyerken de hızla itekleyip asansöre sürüklediler. Bu arada ayakkabının tekini giyememiştim. Giymeme izin vermediler, asansör aşağıya inince ayakkabılarımızı giymeden yürüyemeyeceğimi söylememe rağmen o halde arabaya binmem için baskı yaptılar. Kabul etmedim, ayakkabım geldi ve arabaya öyle bindim. Yaptıkları zorbalık hakkında hiçbir kaygıları yoktu. Sanırım bakanlarına güveniyorlardı. Gazi meclisi diyerek direnişe vurgu yapanlar, TBMM’de darbeye direnenler hiç çekinmeden 27 yıl önceki manzaraları tekrar oluşturdular. Demokrasi, hukuk kelimesini ağızlarına almasınlar.
'YUMRUĞUNU KALDIRIP VURMA TEHDİDİNDE BULUNDU'
Cezaevinden gönderdiğiniz mektupta zırhlı aracın içinde hakaretlere maruz kaldığınızı anlattınız. Meclis kürsüsünde hakkında daha önce işkence tutanağı okuduğunuz polis memuru tarafından gözaltına alındığınız iddia edildi. Bu doğru mu, doğruysa bu polisle yüzleştiniz mi, kendisi size bu konuda bir baskı, şiddet uyguladı mı?
Polis otosuna bindikten sonra Meclis'teki rezaletin bir benzerini yaşattıklarını, çocuklarımın gözü önünde bunu yaşattıkları için haklarında suç duyurusu yapacağımı söyledim. Yine o polis amiri bana hakaret ve küfürle cevap verdi. Ben de altta kalmayıp cevaplar verince yumruğunu kaldırarak vurma tehdidinde bulundu. Arabada 4 polis vardı. Ben onlara vekilliğimin gasp edildiğini, aslında halen vekil olduğumu ve TBMM'ye döneceğimi söyleyerek sizi ifşa edeceğim ve peşinizi bırakmayacağım deyince 'Bizi tehdit mi ediyorsunuz' dediler. Onlara, evet sizi hukukla tehdit ediyorum dedim. O yok ettikleri hukuk bir gün geri gelecek. Arkadaşlar bana hastanede o polis amirinin TBMM'de ismen zikrederek işkenceci olarak deşifre ettiğimi hatırlattı. Düşünün işkencelerini anlattığımız kişiyi sizi gözaltına almaya gönderiyorlar. Bu aslında yargısal süreci de TBMM'deki süreci de, evimdeki süreci de özetliyor. Ne kadar kasti, bilinçli bir infazla karşı karşıya olduğumu gösteriyor. Bu olay aslında onları ne kadar rahatsız ettiğimi ve siyasi bir intikam operasyonun ta yargısal sürecin başından itibaren başlatıldığını gösteriyor. Arabaya gelen diğer polisler de arkadaşlarını tebrik ediyordu. Kendimi Hz. Yusuf gibi hissettim. O da iftira ve devlet oyunuyla zindana atılmıştı ama haklıydı hak üzerine direndi ve sonunda hak yerini buldu. İnşallah benim için de aynısı olacak. Hak üzerine direnişimi devam ettiriyorum.
'FAŞİZME İNAT DİRENECEĞİZ İFADELERİ İÇİN MEKTUBU ALAMADIM'
Cezaevinde işkence, cezaevinde korona virüsü, cezaevinde yaşanan hak ihlalleri... Sizler her zaman cezaevindeki mahpusların bu sorunlarını anlattınız. Şimdi de siz bir mahpussunuz. Bir mahpusun gözünden tüm bu sorunların ışığında ne anlatmak isterseniz, cezaevi sorunları dışardan anlatıldığından da mı kötü?
E tipi cezaevleri bayağı tecrit yerleri. Başkalarıyla görüşme imkanınız pek yok. Sohbet ve spor hakkı da salgın dolayısıyla iptal edildiği için diğer mahpuslarla iletişim pek mümkün değil. Ancak iç mektuplarla görüşebiliyorsunuz. Cezaevinde özgürlüğümüz kısıtlandığı gibi 'yönetmelikte var' söylemleriyle haklarımız da kısıtlanıyor. Basında hakkımda çıkan haberlerin çıktıları, 'telif yasası çiğnenir' diyerek bana verilmiyor. Hatta bir sevenimin 'dalgaların sesini dinlersin' diyerek zarfa koyup gönderdiği denizi kabuğu bana verilmiyor. Evde yaptığım bere kar maskesi yapılır diye bana verilmedi. 2 ayda 12'den fazla kitabı cezaevine alamıyorsunuz. Kitap bu niye yasak getirirsin? Avukat görüş mekanları sağlığa aykırı ve havalandırmasız. Kobane davasından yatan Can Memiş adlı kişiye masa verilmemiş. 3 öğrenci bir arada kalıyor ve 1 masadan fazlası güvenlik gerekçesiyle verilmiyor. İletişim haklarım fazla olmadığı için yaşanan diğer ihlaller için de pek fazla bilgim yok. Koğuşların içi temiz değil, paslı dolaplar, çerçeveler... İtina gösterilirse böyle olmaz. Etkinlikler iptal olduğu için 24 saat küçücük bir odada geçiyor. Kayseri'den bir mahpus bana gönderdiği mektupların engellendiğini belirtti. 'Faşizme inat direneceğiz' dediği için. Bunlara bile tahammülleri yok ve bana özel bir muamele var gibi. Kaldığım hücrenin alt katı 24 saat boyunca güneş görmüyor.
'ÇIKTIĞIMDA DAHA ORGANİZE BİR ÇALIŞMA YAPACAĞIM'
Sosyal medyada ve birçok platformda haksızlığa uğrayanlar sizi anmaya devam ediyor. Cezaevinden çıktığınızda ne yapacaksınız? Hak savunuculuğunu nasıl ve hangi şekilde yürüteceksiniz?
Sosyal medyada etkili şekilde destek verildiğini duyuyorum. Tutuklama olayları, hastaneye götürüleceğim yerde polis tarafından cezaevine götürüldüğümde, darp, tehdit olaylarının sosyal medyada çok tepki çektiğini duydum. Ankara Valiliği, açıklama yaparak 'fıkra' demiş. Apaçık görüntülere rağmen iftira diyorlar. Polisin darp olaylarının görüntülenmemesi için bir genelgeyle görüntü çekmenin engellenmeye çalıştıklarını gördük. Burada hakkını savunduğum her kesimden insanın vefa duygusuyla gönderdikleri mektuplarını, ziyaretlerini gördükçe 'çıkınca hak savunculuğunu daha çok yapacağım' diyorum. Hem hakkı savunduğunuz hem de gönülleri kazandığımız bir iş ne güzel iş. Çıkınca daha organize, etraflı bir çalışma yapacağım inşallah. Bu kadar zulmün olduğu bir yerde adalet nöbetinden başka yapacak iş mi var? Sağ olsun eski eş genel başkanlarımız, mahpus vekillerimiz süreci takip ettiklerini çok iyi bir direnç gösterdiğimi söyleyen mektuplar gönderdiler. Desteklerinin devam edeceklerini söylediler.
'TBMM BİZE KAPATILSA DA...'
Bundan sonra siyasi hayatınızı devam ettirmeyi düşünüyor musunuz?
Bundan sonra da siyasi hayatıma devam edeceğim inşallah. AYM'nin bu kararı iptal edeceğini umuyorum. Olması gereken hukuki süreç bu. Anayasa hukukçularının isyan ettiği bir karar olmuştu bu. TBMM'de olmasam bile hak savunuculuğu, adil, vicdanlı bir toplum oluşturma gayretim devam edecek. Bence siyaset sadece Meclis'te yapılmaz, vekillik koltuklarda değil halkın kalbinde, vicdanında, gönlündedir. Ben halkımızdan böyle bir destek aldığımı gördüm görüyorum. TBMM bize kapatılsa da bu toplumun tüm fertleri için çalışmaya devam edeceğim. Bir gün mutlaka bu ülkeye demokrasi ve hukuk gelecektir.