YAZARLAR

Ömer mi, Nursema mı derdine düştük

Anladım ki bir dizi sektörü var, bir de en az onun kadar büyük, dinamik dizi izleme ve inceleme sektörü var. Fakat çokça da keçiboynuzu, şamata, boş zaman eğlencesi çıkıyor karşınıza. Onlar da lazım, iyi hoş ama sadece keyif için yapmıyor millet bu işleri, ucunda para var.

Meğer neymiş bu televizyon dizileri, şaştım kaldım. Millet seçimlerden çok dizileri konuşuyor. Anlı şanlı profesörler, sosyologlar, antropologlar, siyaset bilimciler, psikologlar, kültür analistleri, iletişim bilimciler, daha kimler, kimler, saymakla bitmez.

Dipnotlu, alıntılı, referanslı bilimsel araştırma makaleleri mi istersiniz, basılı ve dijital medyada Kızılcık Şerbeti’nden Ömer’e uzanan, ikisini karşılaştıran, bu ikisinden Bir Başkadır’a giden yorumlar mı... Akademisyenlerle uzmanlarla dizilere dair söyleşiler, röportajlar, grafikler ve görsellerle desteklenen çözümleme seansları, hatta dersleri birbirini kovalıyor. Buyurun size bir örnek: 

Mitinglerde pankartlar görülüyor Kızılcık Şerbeti ve Nursema için, sosyal medyada Yürü Be Nursema hashtagleri açılıyor, RTÜK’ün yayın durdurma cezası üstüne DizimeDokunma kampanyaları başlatılıyor. Anlayacağınız, sosyal içerikli diziler sosyal olay halini alıyor. Kazan kaynıyor.  

Bunlar ciddi işler, önemli işler, okuyup izlediğinizde ufkunuz açılıyor, yeni şeyler öğreniyorsunuz. Fakat çokça da keçiboynuzu, şamata, boş zaman eğlencesi çıkıyor karşınıza. Onlar da lazım, iyi hoş ama sadece keyif için yapmıyor millet bu işleri, ucunda para var. Podcastlerden, olmazsa olmaz Youtuber geyiklerine, zevzekliklerine kadar her taraf Kızılcık Şerbeti kaynıyor. Bir bakıyorsun aradan bir yerden Ömer’le Gamze boy gösteriyor. Müstesna zengin Müslümanlarla mazbut mahalle ahalisinin sosyolojik analizi, modern – muhafazakâr karşılaşması ve ilişkilerinin ideolojik, sınıfsal karşılıkları, patriyarkadan matriyarkaya, toplumsal cinsiyete, isteyene her şey var bu dizilerde ve analizlerinde.

DİZİLERİN YARATTIĞI YAN SEKTÖRLER

Anladım ki bir dizi sektörü var, bir de en az onun kadar büyük, dinamik dizi izleme ve inceleme sektörü var. Benim gibi vazife icabı zoraki izleyici yorumcuları saymıyorum, ne çektiğimi ben bilirim. Kader ortağım emekçi muhabirler, mecburen klavye başına geçenler, daha ilk paragraftan anlaşılıyor. Onlara sözüm yok. Diziler üzerinden yaşadığımız toplumu ve dönemi, olayları anlamamıza rehberlik eden, ufkumuzu açan bilim insanlarına olsa olsa teşekkür, şükran borcumuz olur. Hazreti Ali (Radıyallahu Anh) “Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum” buyururlar. Dediğim gibi onlar ayrı. Asıl gördüğüm ve şaşıp kaldığım şu ki, bu işi geçim kapısı yapanlar, popüler olan şeyleri konuşup popülerlik elde edenler varmış meğer.

Ömer Dizisi, Star Tv

Sektörün yan sektörleri gayya kuyusu, ardı arkası gelmiyor. Ben nereden düştüm bu derde, malum. Durduk yere dertsiz başıma dert aldım. Pazar sabahı mutfakta kahvaltı hazırlıyordum ki, içeriden telefonun sesi geldi, uzun uzun. Bizim editör. Sabahın bu saatinde ne ola ki? Açmamla beraber tariz. (İnşallah yanlış yazdığımı düşünüp taciz’e çevirmezler. Taciz değil efendim, tariz. İğneleme, laf dokundurarak sataşma demek. İzah etmiş olayım.) Editör Bey, “Uyandırdım mı Asaf Bey” buyurdu! Yapıştırdım ben de, ne münasebet!

Email göndermişmiş, dönüş yapmamışım, WhatsApp’dan yazmış, bakmamışım, onun için aramışmış. Yayın Yönetmenimiz dizilere dair tartışmaları inceleyip bir değerlendirme yazısı yazmamı buyurmuşlarmış.

Kızılcık Şerbeti, Show Tv. 

İş aldık başımıza. Dizi izleme talimatının ardından şimdi de izleyenlerin görüş ve analizlerini incelemeye memur, mecbur ediliyoruz. İş mi bu? Sabah sabah sıvadım kolları mecburen. Yukarıda anlattığım manzarayla karşılaştım. İş almış yürümüş. Birkaç görüş nakledeyim.

DİZİDEKİ HALLER, HİKAYELER GERÇEKLERDEN DAHA GERÇEK

Ahmet Çiğdem Hocamızın tiryakisiyim. Onun imzasını taşıyan her şeyi okurum, Perspektif Online’daki yazılarının kaçırmam. “Türk” İdeolojileri ve İslamcılık meselesini incelediği Taşra Epiği, muhteşemdir. Din, Darbe, Demokrasi alt başlığını taşıyan D’nin Halleri’ni de şiddetle tavsiye ederim. Kendileri şairdir (Moğol Lekesi’ni okuyunuz), yazardır, emeritus profesördür: Emekli olsa da üniversitenin vazgeçilmezidir.

Manevi, İlkeli, Liyakatli Diyanet ve Vakıf Çalışanları Sendikası (Mil Diyanet Sen)'in Show TV önünde Kızılcık Şerbeti'ni protestosu.  

Çiğdem Hocam, Kızılcık Şerbeti ve Ömer başlıklı yazılarında şu çok önemli değerlendirmeyi yapıyorlar: “Kızılcık Şerbeti ve Ömer sekülerlerin ve dindarların bir ‘hayat üslûbu’ yaratmadaki başarısızlıklarını sergiliyor. Karşı karşıya gelen hayatların çatışma nedeni, eğlenme pratikleri, alkol ve cinsellikle (buna örtünme vs. dahil) sınırlı nerdeyse. Değerler söz konusu olduğunda durum pek parlak değil. Tecrübeleriyle oportunizmini gizlemeyi başaran göçkün matriyark Sönmez Hanım’ın dediği gibi: ‘Çok sıkıldık artık herkeslerin bu değerlerinden.’ Değere bağlı imtiyaz talebi, elbette değeri öncelemiyor, öncelenen her zaman başka bir sebeb. Dindarların aileye yönelik tutkusu, bir kere artık bütünüyle sınıfsal faktörlerce belirleniyor. Öte yandan bu olguyu gizlemeye yönelik premodern bir örüntüyü ihtiva ediyor hâlâ. Kutsallık örtüsü altında, paternal otorite ve mülkiyetin korunduğu, özel olanın kem gözlerden saklandığı bir 'toplanma alanı' olarak örgütlenmiş bir müessese bu.” 

Yine Perspektif’te Betül Doğan Akkaş’ın KADEM, İstanbul Sözleşmesi, 6284 sayılı kanunun kaldırılması vb güncel politik gelişmeleri dizilerle birlikte ele aldığı yazısının başlığını vermekle yetiniyorum, okuyunuz: Kızılcık Şerbeti ve Bir Başkadır Arasına Sıkışmış Mütedeyyin Kadın İmajı.

Bir başka içeriden ve içtenlikli yazı Gülsüm Ekinci’ye ait: Nursema’nın Nefesi. Ekinci bunun kendisi için zor bir yazı olduğunu da ekliyor: “Neden yazmak istiyor ama yazamıyorum diye düşündüğümde birkaç arkadaşımın hikâyesinin tetiklediği travmalar geldi aklıma. Biri Nursema’nın dini nikâh sahnesi için ‘Benim nikâhımla aynı’, on beş yaşında evlendirilen bir diğeri ‘Nursema’nın resmî nikâhı sırasındaki bakışlarıyla bakan bir fotoğrafım var’, bir başkası ‘Abdullah beyin gül göndermesi dahil dizideki her şey gerçek’ dedi.” 

Yani evet, sosyal bir olay var ortada. Her bir sahne, her bir hikâye birimizin hayatına değiyor.

EJDER MEYVESİ VS SOĞAN

Doç. Dr. Ceren Sözeri Hanımefendi de Evrensel’deki köşesinde, Kızılcık Şerbeti’nin Adaleti, AKP’nin Seçim Stratejisini Sarstı buyuruyorlar. Çok aklım ermedi ama diziye yayın yasağı ile seccade tartışması arasında ilişki kurmuş hocamız. Ben kaçırmışım, dizide Sözeri’nin “kötü gelin” dediği Nilay, hamile olduğunu öğrenince ejder meyvesi istemiş, soğan da 30 lira olunca bu millete bir şeyler hatırlatıyormuş. Öyle olunca diziye dur demeye niyetlenmişler ama sökmemiş, sermaye reytingi tercih etmiş. “Eh, bütün seçim stratejinizi Nursemaları feda edip evde karısına, kardeşine kaplan; muktedire el pençe Fatihlere bırakırsanız, o da en bilindik yöntemle, amcasını arar gibi RTÜK Başkanı’nı arayıp diziyi yasaklatmaya kalkar. Geçmiş olsun.”

Yorum yok sayın hocam.

ÖMER VS NURSEMA

Sayın Ayşe Çavdar hocamız, Artı Gerçek’te kendileriyle yapılan söyleşideÖmer’in bocalaması, hayatla değerler arasında kalmak” saptamasını yapıyor. Ayrıca Çavdar Hocamızın dizi üzerinden cinsiyet, erkeklik, muhafazakarlık ve sınıfsallık değerlendirmeleri önemli.

Yine Artı Gerçek’te araştırmacı yazar Tuğba Sivri, Ömerler Nursemalar’ın Yaptığını Yapabilir mi diye soruyor. Buyurun bakalım! Sayın Sivri, “Ömerlerin isyanı, Nursemaların ‘evin huzurunu kaçıran’ isyanlarıyla aynı değil. Bu yüzden bir şeyler değişecekse Nursemalar sayesinde değişecek” diyerek bağlıyor yazısını.

Sayın Tayfun Atay Hocamın 'Özgürüz YouTube' kanalında bir saati bulan Kızılcık Şerbeti analizi var, kaçırmayın derim. Daha niceleri var. Var oğlu var ama benden bu kadar.

Not: Yazıyı bitirdim, telefonuma mesaj geldi. Yayın Yönetmenimizden: Asaf Bey, Ömer’i ilk siz yazmıştınız üç ay önce, millet yeni uyanıyor. Kızılcık Şerbeti tartışmaları da siz yazdıktan sonra alevlendi. Kutluyorum. Biliyorsunuz, bizim meslekte fikri takip şart. Lütfen devam ediniz. Başarılar diliyorum.

Ne diyeyim şimdi. Teşekkürler efendim.