Önümüzdeki dönemin sorunları ve görevleri
Sosyalist hareket işçi sınıfının ve halkın çıkarlarını CHP’ye yanaşarak çözmeye çalışma hesaplarını boşa çıkaracak gücü sınıfın içinde bulacaktır. Sosyalistleri bu kez yeni ve zorlu sınavlar bekliyor.
Yerel Seçimlerin sonuçları sorunlarıyla birlikte önümüze yığılmaya başladı. Hem sonuçları iyi değerlendirmek hem doğru politikalarla önlemlerimizi almak hem de yakın hedeflerimize uygun taktiklerimizi ve önümüzdeki dört yılı kapsayacak politik stratejimizi iyi düşünülmüş kararlarla belirlemek zorundayız. Şimdi bizim irademizin dışında, yeni bir dönemin kapıları açıldı ve bu dönemde karanlık hesapları içinde bizi de düşünenlerin varlığını unutmayalım.
Halkın önemli bir çoğunluğunun tepkisi oyları CHP’ye süpürerek onu birinci parti yaptı. Bunu kimler hesaba katmak zorunda, her birine kısaca değinelim.
1
AKP-MHP iktidarıyla nereye kadar gideceğini düşünen derin devletin CHP’nin birinci parti oluşunu ve uzak olmayan bir gelecekte yaşanacak tek adam değişikliğini yönetmesi gerekiyor. Oralarda hem yıprananların değiştirilmesi –belki bir süredir– düşünülüyordur hem de seçeneğin kendileri tarafından belirlenememesinin yol açtığı sıkıntı yaşanıyordur.
2
Erdoğan “yumuşama” döneminin başlayacağını açıkladı. Bu onun söylemi. Bizi onun iradesiyle başlatılacak “yumuşama”dan çok –çünkü elbette oyun içinde oyun var–, kendi irademizle göstereceğimiz zor ilgilendiriyor. Erdoğan –olağanüstü gelişmeler olmadıkça– bir başka seçimi kazanamayacağını görüyordur. Peki nasıl çekilecek? Hem kendisi açısından hem ülkenin sol ve demokrat muhalefet güçleri açısından çözülmesi zor bir düğüm bu. Şimdi öngördüğümüz gibi bir çekilme olacaksa Erdoğan ve derin iktidar odakları bunun acısız olmasını bekleyecek. CHP ile karşılıklı yumuşama düşüncesi içinde bu seçenek bir biçimde masaya gelecektir. Peki o masada karşılıklı kazan kazan ilişkisi olur mu? Bizim bildiğimiz ve Özgür Özel’le birlikte değiştiğini düşünemeyeceğimiz CHP aklı, bu çekilmenin acısız olmasına yatkın duracaktır. CHP’nin bir devri sabık peşinde olacağını düşünmek zor, son elli yılık tarihi bunun tersini düşünmek için herhangi bir ipucu vermedi bize. Öyleyse o gün geldiğinde sosyalist hareketin sözünün ne olacağını şimdiden düşünmeli ve önümüzdeki dört yıllık süreçle ilgili öngörülerimizi gecikmeden açıklamalıyız.
3
CHP’nin bu yeni dönemdeki varlığı, tutumu, açık ve örtük hesapları neler olur? Sanırım kendileri de o yüzde 37,8 oyun tamamının kendilerine ait olmadığını biliyor. Ama dört yıl sonrasını kazanmak için o oy toplamını korumak zorundalar. Seçimden sonra CHP’ye hemen “sosyal demokrat” ya da “merkez” partisi etiketleri yapıştırılıverdi. Öyle olsaydı muhalefetin bütününe daha güvenle bakabilirdik. Ama CHP ikisi de değil. İlkini hiç olmadı, bir merkez partisi olmayı hak etmek için de çabası yeterli olmadığı için, merkezin hemen sağ yamacında duruyor. Bunlar tartışılırdır elbette ama en azından ben böyle görüyorum.
4
CHP kendini birinci parti olarak korumanın yolunu bu ülkenin sol, sosyalist ve devrimci demokrat muhalefetine değil, gene kendi sağına, kendi sağındaki siyasal oluşuma ve kültüre bakarak çizmeye yatkın görünüyor. Ana muhalefet partisinin Cumhurbaşkanı ile görüşmesi temsili demokrasi içinde olağandır deniyor. Oysa yaklaşık sekiz yıldır bu görüşme yapılmadı. Görüşmenin vaktinin, tam doğru ânın seçilmesine karşı elbette söz edilir ve o vaktin doğru olmadığını düşünüyorum. Çünkü 31 Mart’tan sonra CHP nasıl bir yol izleyeceğiyle ilgili olarak halkı henüz bilgilendirmedi, kendisi de yolunu demek ki daha çizmedi. Önce o yolunu, yani stratejini belirle, çünkü dört yıl sonra iktidar olmaya aday görüyorsun kendini. Tek adam rejimine nasıl son vereceğini kendin tam olarak bilmeden, hasmının elini güçlendirmesine fırsat verme. Kısacası görüşme erken oldu. Demek ki seçim iyi yapılmadı. O zaman bu görüşmede Erdoğan’ın inisiyatifi belirleyici demektir. Seçimden birinci parti olarak çıkması AKP-MHP blokunu köşeye sıkıştırmıştı ama CHP onları tıknefes olmaktan kurtaracak bir acelecilik yaptı. Kaldı ki kamuoyunun gözü o görüşmedeyken hâlâ bir açıklama yapılmaması da doğru değil.
5
Bazı malum güçler gerekirse gelecekteki CHP-İmamoğlu iktidarıyla barışık olmayı da becerebilir. Bunun için bazı koşullar var. Birincisi, Kürt sorununun çözümü için devlet aklıyla çatışma kabul edilemez. CHP buna uyar mı? Özgür Özel ile İmamoğlu’nun dilinde DEM Parti’ye dönük olumlu sözler var var olmasına ama o sözlerin sorunun çözümüne varan bir derinlik kazanacağının işareti yok. Sözler hep yalnızca yüzeyde kalıyor. Bir süre önce Ahmet Türk’ün dile getirdiği, sorunu çözecek “güçlü lider Erdoğan” tezi de çabuk toz oldu. Hâlâ öyle düşünenler varsa yanılıyorlar. Peki Kürt Siyasal Hareketi için yakın gelecekteki yeni “güçlü liderlik” CHP-İmamoğlu iktidarı olur mu? Bunun belirtileri görülmedi. Bu ikinci tezin gerçekliği ve çözümü yalnızca CHP’ye de bağlı değil. O çözüm hem Kürt Siyasal Hareketinin güçlü iradesine ve olgunluğuna bağlı hem de CHP ve DEM Parti dışındaki sol ve sosyalist muhalefete, işçi sınıfının ve halkın ileri kesimlerinin bütüncül birleşik gücüne, yani onların desteğine bağlı. Farklı bir arayış tarafları çukura götürür. Bunu ancak kör gözler göremez. Orada da bu kez yeni bir sorun kendini gösteriyor.
6
Derin devlet odağı ile birinci parti olabileceğini gören CHP’nin, önümüzdeki dönemi sorun yaşamadan ilerletmek için sol ve sosyalist güçleri etkisiz bırakmayı düşündüğünden kuşku duyabilir miyiz? Bundan kuşku duymamız için neden yok. CHP ve onun çevresinde bir duvar örmeye çalışanlar, etkinlikleri kendilerinden menkul bazı kurumlar, temsil yeteneği olan kişiler, özellikle medyadaki malum gazeteciler sosyalist hareketin CHP’yi zorlama olasılığını düşünmek bile istemiyor. Bunun için çalışmaya başladılar. 1 Mayıs’ta örülen duvar CHP’ye karşı değildi. 1 Mayıs’ın ertesindeki yapay operasyonlar da sosyalistleri, gerekirse şiddete başvurarak yıpratmaya dönüktü. Kendilerini telaşla hemen gösteren kimi gazetecilerin sosyalistlere, bu arada Türkiye İşçi Partisi’ne ve Genel Başkanı Erkan Baş’a karşı sözde yıpratıcı sözleri art arda sıralamaya başlamaları, sol-sosyalist kanadı yaralama girişimleridir. Bilinçli ve planlıdır. İsteniyor ki CHP kendisi dışındaki sola sırtını dönsün. Peki yüzünü kime dönecek? Gene kendi sağıyla uzlaşmaya. Bu oyunu bozmaya hazır olmalıyız.
7
DİSK, KESK gibi emek örgütleri sınıfın ve bütün emekçilerin yoksulluğa, işsizliğe, hayat pahalılığına karşı talepleri için mücadeleyi CHP limanına sürmeyi düşünüyorlarsa bu yönetim anlayışının karşılıksız ve zararlı olacağını bilmek zorundalar. Sosyalist hareket işçi sınıfının ve halkın çıkarlarını CHP’ye yanaşarak çözmeye çalışma hesaplarını boşa çıkaracak gücü sınıfın içinde bulacaktır.
8
Sosyalist partilerin oy potansiyelinin 31 Mart seçimlerindeki önemli gerilemesinden sonra öyle görünüyor ki, TİP’in ve bütün sosyalist partilerin önündeki engellerden biri de CHP’nin halk nezdinde çekim merkezi olarak belirmesi. 31 Mart’ta kaybettiğimiz oy desteğini pekâlâ geri alabiliriz ama artık bu engeli aşmak gibi bir sorunla karşı karşıya olduğumuzu da bilerek. CHP’yi kendi başarısızlıkları, yanlışları, halkın sorunlarına karşı devletle yapacağı uzlaşmalar yıpratabilir. Onun etkisinin azalmasının bütün muhalefet güçlerinin de yıpranmasına yol açmamasının yolu, sosyalist hareketin kendi oy potansiyelini yeniden yukarı çekmesi, kaybettiğimiz mevzileri yeniden tahkim etmesidir. Elbette işçi sınıfının ve geniş halk kesimlerinin ilgi odağı olmayı yeniden başararak.
31 Mart seçimleri geleceği karartılmaya çalışılan ülkenin yüzünü aydınlattı aydınlatmasına ama sosyalistleri bu kez yeni ve zorlu sınavlar bekliyor. Dersimizi yarına bırakmadan, iyi çalışmalıyız.