Önünü görebilen var mı?
Ekonominin her sınıfında, her sektörde seçime sıkışmış bir toplum haline dönüştük. Öyle büyük bir belirsizlik unsuru işte. Bütün bunları düşününce de insan kendi kendine mırıldanmadan edemiyor. Yapın bir an evvel şu seçimi de en azından 2022’den sonra 2023 en kötü yıla dönüşmesin! Bu toplumsal yorgunluk ve yılgınlık nereye evrilecek ortaya çıksın!
Birçok bilim alanında olduğu gibi iktisatta da matematik önemlidir. Göstergeler, o göstergelere ilişkin veriler, bu veriler arasındaki ilişkileri anlamak ve buna göre analiz yapmak olmazsa olmazdır. Ancak iktisat bir yanıyla da sosyal bir bilim alanıdır.
Verilerden ibaret değildir.
Toplumcu bir tarafı vardır.
Çünkü içinde yaşadığımız sistemde gündelik hayatımızın en orta yerinde yer alır. Sadece verilerle ekonomiyi anlamak, yaşanan sorunlara sadece bu verilerle bakmak böyle dönemlerde oldukça yanıltıcı olur.
Enflasyon yükselirken görmezden gelen, enflasyonda düşüş baş gösterdiğinde ise en kötü yıl olan 2022’yi geride bıraktık diyen bir bakış açısı var karşımızda.
Şimdi önce şu soruyu sormak gerekir.
2022 yılı ekonomide en kötü yıl haline gelirken bir başkası mı bu ülkeyi yönetiyordu?
İnsanlar fiyatlara karşı savunmasız bir şekilde hayatlarına devam etmeye çalışırken, sizi enflasyona ezdirmeyeceğiz diyenler başkaları mıydı?
Ya da bakın yıl sonuna geldik.
Herkesin gözü asgari ücrette. Herkesin gözü acaba EYT’de beklendiği gibi bir düzenleme yapılacak mı sorusunda.
Bu şartlarda yeni bir yıla doğru giriyoruz. Hepimizin hem ekonomik hem de siyasi olarak yeni gelen yıla ilişkin beklentileri ve umutları var elbette. Bir de tabii o beklenti ve umutlara karşı duran riskler.
Geçtiğimiz günlerde tam da böyle bir sunum için bir toplantıya katıldım. Dünya ekonomisini konuşurken ortaya koyabileceğimiz değişik senaryolar var. Elbette belirsizlikler var ama o belirsizliklere ilişkin varsayımlar ve o belirsizliklerden bağımsız bir gidişat var.
Gelişmiş ülkelerde enflasyon yüzde 10-15 bandını gördü ve yavaş yavaş gevşemeye başladı. Belli ki daha da düşecek. Ya da enerji fiyatları ekonomilerdeki yavaşlama ile birlikte biraz daha gevşeyebilir. ABD Merkez Bankası başta olmak üzere gelişmiş ülke merkez bankaları sıkılaştırmayı yavaşlatabilir, faiz artırımları durabilir. Bu senaryoların her biri için farklı çıkarsamalar yapmak mümkün.
Bunları konuştuk.
Sonra tabii ki sıra geldi Türkiye ekonomisine.
Şöyle bir gözlerinizi kapatıp, 2023’te Türkiye ekonomisinde neler olabilir bir düşünsenize!
Ben elimdeki veriler, son yıllarda yaşanan gelişmeler ve mevcut hükümetin politika yaklaşımları ile kendimce bir kestirim yapabiliyorum. Eminim sizin de aklınıza gelen hususlar var.
Ancak birkaç saniye, dakika düşündükten sonra tümünün yalan olabileceği geliyor aklıma.
Neden?
Çünkü bir seçim var!
Ve bu seçim şu anda her şeyi kilitlemiş durumda.
İşçi, işveren, esnaf, çiftçi fark etmeksizin kiminle konuşsanız aynı şeyi söylüyor.
“Hele şu seçim bir geçsin, sonuçlarını görelim!”
Seçimin yaklaşması siyasi açıdan daha çok ekonomik belirsizlik yaratıyor. Oy oranlarındaki harekete göre asgari ücret zammı yapılacağını bilen işverenler asgari ücreti görmeden işe alım yapmak istemiyor.
EYT'den kimler ne şartlarda yararlanacak konusunda fikri olmayan milyonlarca insan ne yapacağını şaşırmış durumda.
Yeni yılda hükümet seçime doğru bir parasal genişleme yapar mı, ne büyüklükte bir kredi paketi ile seçime gider sorusunun yanıtını bilmeyen birçok yurttaş konut, otomobil hayaline kavuşup kavuşamayacağını sorguluyor. Ev sahipleri, otomobil üreticileri de aynı beklentide.
Daha uzun bir liste yaparız.
Ekonominin her sınıfında, her sektörde seçime sıkışmış bir toplum haline dönüştük.
Öyle büyük bir belirsizlik unsuru işte.
Bütün bunları düşününce de insan kendi kendine mırıldanmadan edemiyor.
Yapın bir an evvel şu seçimi de en azından 2022’den sonra 2023 en kötü yıla dönüşmesin!
Bu toplumsal yorgunluk ve yılgınlık nereye evrilecek ortaya çıksın!