Onur Güler: Amacım yanı başımızdaki ‘görülmeyen’ hikayeleri ortaya çıkarmak

İZMİR - Yönetmen Onur Güler'in yazıp yönettiği, "Hangi Gece Büyüdüysem" filmi, Avrupa'nın önde gelen film festivallerinden biri olan 42’nci Torino Film Festivali'nde uluslararası prömiyerini yapacak. Festivale, Türkiye'den seçilen tek film olan "Hangi Gece Büyüdüysem"in yapımcılığını Rıfat Erkek ile Onur Güler, ortak yapımcılığını ise Simay Antep üstlendi.

Oyuncu kadrosunda Aslıhan Kapanşahin, Nilperi Şahinkaya, Ersin Arıcı ve Şükran Aktı'nın bulunduğu filmin görüntü yönetmenliğini Orçun Özkılınç, sanat yönetmenliğini ise Güzin Erkaymaz yaptı. Ulusal prömiyerini 24’üncü İzmir Uluslararası Kısa Film Festivali'nde yapan film, Türkiye'nin önemli film festivallerinde de yarıştı.

Hamile olan lise öğrencisi Mira’nın hikayesini konu alan filmde, dokuz ay boyunca herkesten hamileliğini gizleyen Mira, aynı mahallede çocuğu olmayan Serpil ve Ayaz çiftine bebeğini vermek için anlaşıyor. Doğumda işlerin planlandığı gibi gitmemesi üzerine ise üçlü de derin bir giz ile baş başa kalıyor. Altın Koza ödülünü alan "Boşluk" adlı kısa filminde de benzer bir konuyu işleyen yönetmen Onur Güler, "Hangi Gece Büyüdüysem"in ortaya çıkışını anlattı.

'‘EĞER KÜRTAJ OLAMASAYDI NE OLURDU?' DİYE DÜŞÜNMEYE BAŞLADIM’

Kürtaj olan genç bir kadının hikayesini anlattığı "Boşluk" filminin ardından "Kürtaj olamasaydı ne olurdu?" diye düşünmeye başladığını söyleyen Güler, bu filmin senaryosunun da böylelikle şekillenmeye başladığını belirtti. Güler, “İlk kısa filmim olan ‘Boşluk’ filminde kürtaj olan bir kızın hikayesini çekmiştim. Sonrasında ülkemizde yaşanan birçok olay ve haber ile beraber bu hikayeye tekrar dönme ihtiyacı duydum ve ‘Boşluk’ filmindeki kürtaj olan liseli kız eğer kürtaj olamasaydı ne olurdu? diye düşünmeye başladım. Bu soru ile beraber kürtaj/hamilelik, toplum içerisinde çocuğu olmayan kişilere olan yaklaşım gibi detaylar üzerine araştırmalar yaptım. Bu süreçte de filmin hikayesi şekillendi” diye konuştu.

‘BAKANLIKTAN DESTEK ALAMADIM’

Filmin yapım aşamasında yaşadıkları zorluklara değinen Güler, “Tabi en büyük zorluğum bütçelendirme aşamasında oldu. Bakanlık tarafından destek alamadım. Bu durumu film çekimleri için para bulma konusunda elimizi zorlaştırdı. O zorluğu bir kitlesel fon aracı olan Fongogo ile çözmeye çalıştık. Oradan bir miktar para bulmamız elimizi güçlendirdi. Ayrıca ekip ve oyuncularım çok yardımcı oldular” dedi.

İzleyiciden olumlu dönüşler aldığını ifade eden Güler, “Baş karakterler bir kadın olduğu için daha o taraftan geri dönüşler oluyor. Kadınlar üzerine söz söylememe konusuna dikkat ediyorum. Amacım yanı başımızdaki ‘görülmeyen’ hikayeleri ortaya çıkarmak. Filmin hikayesinin hissinin geçtiğini görmek ve karakterlerle empati yapmaları sevindiriyor beni. Doğuran ve doğuramayan kadın üzerinden; eril dile karşı iki kadının birbirleri ile dayanışmasının hikayesinin geçmesi konusunda mutluyum” diye belirtti.

‘AVRUPA’NIN BEĞENİSİNİ KAZANMASI FİLMİN EVRENSEL YÖNÜNÜ ORTAYA KOYDU’

42'nci Torino Film Festivali’nin, bu yıl tüm bölümlerde Türkiye’den sadece bu filmi aldığını yineleyen Güler, bu durumun kendisi ve ekibi için büyük bir mutluluk olduğunu söyledi. Türkiye özelinde bir hikayenin başka ülkelerin ilgisini çekip Avrupalı sinemaseverlerin beğenisini kazanmasının ise filmin evrensel yönünü ortaya koyduğunu dile getiren Güler, “Türkiye’de çoğu insanın hikayesinin çok güçlü olduğuna inanıyorum. Fakat bunu işlemede sorunlar yaşıyoruz. Eğer bunu atlatabilirsek dünya sinemasında ciddi bir yer kaplayabileceğimizi düşünüyorum. Son zamanlarda kısa filmler ile sinemamız bunu fazlasıyla sağlıyor” dedi.

İzleyiciye çağrıda bulunan Güler, “Özellikle son 4-5 yıldır kısa filmlerimizin dünya sineması üzerinde ciddi bir yükselişi var. Festivaller ve dijital ortamların bu konuya eğilmeleri ve seyircilerin filmleri izlemeye çalışmaları kısa film için önemli bir katkı olacaktır” diye konuştu.