Onur Yaser Can davası 5 Haziran'a ertelendi
Dört polisin yargılandığı Onur Yaser Can davasının dördüncü duruşması bugün görüldü. Dava, 5 Haziran'a ertelendi.
DUVAR - Narkotik polisi tarafından gözaltına alındıktan sonra işkence gören ve emniyete yeniden çağrılınca intihar ederek yaşamına son veren Onur Yaser Can’ın ölümünden 12 yıl sonra açılan davanın dördüncü duruşması 14. ACM salonunda görüldü. Davada dördü polis beş kişi hakkında "Gerçeğe aykırı bilirkişilik yapma", "resmi belgede sahtecilik", "resmi belgeyi bozma, yok etme" suçlarından ceza isteniyor.
'MUHBİR YAPILMAK İSTENDİĞİNİ SÖYLÜYORDU'
Karar'ın aktardığına göre Av. Çiğdem Şat, geçen celsede beyanı alınan tanıkların SEGBİS sisteminde yaşanan aksaklıklar sebebiyle yeniden dinlenmesini talep etti. Mahkeme heyeti tanıkların yeniden dinlenmesine karar verdi. Tanık Burak Acıl, "Onur Yaser Can üniversiteden, 2000 yılından beri arkadaşım. 3 hafta içerisinde kendime çok yakın gördüğüm arkadaşımın nasıl bu hale geldiğini anlamıyordum, daha önce hiç görmediğim bir şekilde kaygılı ve tedirgindi. Muhbir yapılmak istendiğini, takip edildiğini söylüyordu. Uzaklaşmasını ve dinlenmesini istedim. Kendim kadar yakın bildiğim bir arkadaşımın bu kadar tedirgin olmasına çok üzülüyordum. Daha sonra da ölüm haberini aldık" dedi.
Tanık Selda Taşkın, "Yaser Can üniversiteden arkadaşım. Onur hayat dolu biriydi. Onu İstanbul'da gördüğümde eski neşesi yoktu" diye konuştu. Tanık Taşkın, Can'ın gözaltında alındığında çıplak arama yapıldığını, aşağılandığını, ikinci kez karakola çağrıldığını, söylemediği şeylerin altında imzası olduğunu aktardığını söyledi. Taşkın, Can'ın psikolojisi kötü olduğu için bunları güçlükle ifade ettiğini belirtti.
'ÖNÜNE ÇIKARILAN İFADEDE TANIMADIĞI İSİMLER YAZIYORDU'
Tanık İbrahim Özgün ise şunları söyledi:
"Onur Yaser Can'la üniversiteden beri arkadaştık. İstanbul'da iş bulunca bizim yanımızda yaşamaya başladı. Müzik toplulukları, spor takımlarında yer alıyordu, sergilere konserlere gitmeyi çok seviyordu. Mimar olarak çalıştığı için yardıma ihtiyaç duyan insanlar için çalışmalar yapıyordu. Yaser'i çok uzun zamandır tanıyorum. Ben hiç görmedim, uyuşturucu kullanan bir insan değildi. Ertesi gün doğum günüydü o nedenle böyle bir şey yapmış. Uyuşturucu aldıktan sonra, aldığı arabadan indirildikten sonra, polis tarafından duvara yaslanmış. Yani Yaser araçtan indiği anda yakalanmış ama araçla ilgili hiç bir işlem yapılmamış. Yaser'i 3-5 gün sonra bize anlattıklarına göre çırılçıplak soyuyorlar, yüzünü duvara çevirip uzun süre bekletiyorlar, öksürmesini istiyorlar. Kötü tabirler sözler kullanıyorlar."
Özgün, birkaç gün sonra polislerin Can'ı işyerinden aradığını, ifadesinde bir tarih yanlışlığı olduğundan yeniden imza atması için karakola çağırdıklarını söyledi. Can'ı karakola gitmesi için ikna ettiklerini söyleyen Özgün, "Orada karanlık bir ortamda Onur Yaser Can'ın önüne yeni bir ifade çıkarıldı, ifadede tanımadığı isimler ve plakalar yazıyordu" dedi.
Tanıkların dinlenmesinin ardından avukat Mehmet Ümit Erdem, duruşmanın uzamaması için, isimlerini belirttikleri diğer tanıkların dinlenmesinden vazgeçtiklerini beyan etti.
GÖRÜNTÜLER MAHKEMEYE SUNULDU
Avukat Çiğdem Şat, sanık beyanlarını çürüten nitelikteki narkotik büro giriş-çıkış kayıtlarından oluşan görüntüleri mahkemeye sundu. Şat, "Görüntülerde sorguyu yaptığını iddia eden Yunus Başar bulunmamakta, Hakan Aydın bulunmadım demesine rağmen görüntülerde yer alıyor. Onur Ülker'in başından itibaren sürecin parçası olduğu görünüyor. Bu kayıtlarla "Israrla "yakalama anında var mıydınız?" sorusuna açıkça yalan söyleyerek resmi evrakta sahtecilik, kötü muamele ve işkence suçunu ortadan kaldırmaya çalıştıkları görünmektedir" ifadelerini kullandı.
'11 TUTANAKTA DEĞİŞİKLİK YAPILMIŞ'
Avukat Tuğçe Duygu Köksal, "12 yıl içerisinde hiçbir mahkemece izlenmemiş görüntü kaydında, şu an devam eden yargılamanın esas konusu resmi belgede sahtecilikle iştirak bağının kurulması bakımından ifadeye giren, yakalamayı yapan, tahkikatı yürütenlerin sanıklar olduğu açık. 3 sanık açısından iştirak bağının kurulabilmesi ve sanıkların kendilerini kurtarmaya yönelik ifadelerinin bulunduğunu gösteren, ilk defa bir mahkemece izlenen kamera görüntüleri bulunuyor. Sadece sahtecilik açısından değil yok etme ve gizleme bağlamında iştirak bağının kurulması gerek. Bu delil kolluk mevzuatı acısından da değerlendirilmelidir. Burada tutanaklarda, ki 11 tutanakta değişiklik yapılmış, bu tutanaklarda değişiklik yapılmasının Hakan Aydın’ın bilgisi dışında yapılmış olması mümkün değildir. Bu çerçevede kolluk mevzuatı çok önemli" dedi.
Avukat Tuğçe Duygu Köksal, mahkemenin bir önceki duruşmada 'işkence', 'eziyet' ve 'intihara yönlendirme' eylemleriyle ilgili suç duyurusunda bulunmama kararını hatırlattı ve mahkemenin videoyu yeni delil kabul ederek suç duyurusunda bulunması gerektiğini söyledi. Köksal, şöyle devam etti:
"Mahkemenin, Onur Yaser Can'ın yaşam hakkının ihlali bakımımdan, resen suç duyurusunda bulunma yükümlülüğü doğmuştur. Yaşam hakkına ilişkin etkin soruşturma yükümlülüğünün yerine getirilmemesi, mahkemenin bu tür ihlallere hoşgörü gösterdiği, cezasızlığa sebebiyet verecek bir sürece sebep olacağı, dolayısıyla etkin soruşturma yükümlülüğünün ihlal edildiği kanaatine varmamıza sebep olacak."
SAVCI MÜTALAASINI AÇIKLADI
Mahkeme başkanı, görüntüler izlenmeden önce ve avukatların beyanlarının tamamlanmasını beklemeden, savcıya esas hakkındaki görüşünü sordu. Görüntüler izlendikten sonra bununla ilgili talepler olmasına rağmen başkan savcıya yine mütalaasını sordu.
Savcı, esas hakkındaki mütalaasını açıkladı. Savcı, sanık polisler için iştirak yönünden delillerin olduğunu belirtti ve sanık polislerin 'resmi belgede sahtecilik' ve 'resmî belgeyi bozmak, yok etmek veya gizlemek' suçlarından cezalandırılmasını talep etti. Savcı, bilirkişi Zafer Gökdemir'in beraatına karar verilmesini istedi.
'İŞLEMEYEN ADALET ONLARI ÖLDÜRDÜ'
Onur Yaser Can'ın kardeşi Ezgi Sevgi Can, beyanında şunları söyledi:
"Kamera kayıtları 1. celseden beri yalan beyan verdiklerinin kanıtı. Evrakta sahtecilik suçu iştirak halinde işlenmiştir. Bu suç öncesindeki işkence ve sonrasındaki intihara sürükleme suçunun göstergesidir. 13 yıldır iğneyle kuyu kaza kaza bu sürece gelindi. Annem ve babamın, oğullarının yaşam hakkı ihlal edilirken nasıl yıprandıklarının tanığıyım. Bu süreçte işlemeyen adalet onları öldüren şeydi sadece evlat acısı değil. Onların acısına su serpen bir karar olsaydı su an aramızda olacaklardı. Anne babamın hayatına mal olan bir mücadeleyle bugüne gelindi. Sanık polislerin suçları sadece evrakta sahtecilik değildir, bu hikayenin öncesi ve arkasıyla değerlendirilmesini talep ediyorum. Bir önceki duruşmadaki ara karardan dönmenizi ve mahkemenin işkence yönünden suç duyurusunda bulunma yükümlülüğünü, yaşam hakkı ihlali yönünden etkin soruşturma yürütme yükümlülüğünü yerine getirmenizi talep ediyorum. Adalet ihtiyacı, resmen hayatta kalma meselesi haline geldi. Kaybettiğim ailem adına, lütfen işkence yönünden talebimizi değerlendirin."
ARA KARAR: DURUŞMA ERTELENDİ
Ezgi Sevgi Can'ın beyanı ardından taraflar mütalaa için süre talep etti. Mahkeme ara kararı:
Taraflara esas hakkındaki mütalaayla ilgili süre veren mahkeme, bir sonraki duruşmanın 5 Haziran saat 10.00'da yapılmasına karar verdi. Bir önceki duruşma işkence suçundan suç duyurusunda bulunmamasına hükmeden mahkeme, bu ara kararında polislerin 'işkence' ve 'intihara yönlendirme' eylemleriyle ilgili suç duyurusunda bulunulması talebinin hükümle birlikte değerlendirilmesine karar verdi.
Ne olmuştu?
ODTÜ Mimarlık Fakültesi mezunu Onur Yaser Can, 2 Haziran 2010 tarihinde İstanbul Beyoğlu’nda narkotik polisi tarafından gözaltına alındı. İfadesinin alınmasının ardından serbest bırakıldı. Bundan iki gün sonra, "tutanaklarda eksiklik olduğu" gerekçesiyle tekrar karakola çağrıldı. 23 Haziran 2010’da üçüncü kez ifadeye çağrılan Can aynı gün intihar etti. İntiharının ardından annesi Hatice Can, oğlunun pantolonunun arka cebinde, üzerinde çıplak aramaya maruz bırakıldığına ilişkin ifadelerin yazılı olduğu bir not buldu.
Anne Hatice Can da 2014 yılında intihar etti. Baba Mevlüt Can ise sağlık sorunlarından dolayı 2019 yılında hayatını kaybetti.
Onur Yaser Can’ın intiharıyla ilgili yargılamada 2 polis, “evrakta sahtecilik” suçlaması ile 2 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı. Yargıtay kararı bozdu ve yargılama yeniden başladı. Polisler, ayrı ayrı altı yıl 5 ay 15 gün hapis cezasına çarptırıldı. Ancak İstanbul 6'ncı Ağır Ceza Mahkemesi, 4 polis ve 1 bilirkişi hakkında daha suç duyurusunda bulunulmasına karar verdi. İstanbul Valiliği, soruşturma izni vermedi.
Onur Yaser Can’ın kardeşi Ezgi Sevgi Can’ın itirazı üzerine istinaf mahkemesi, soruşturma izni verilmemesine ilişkin kararı Temmuz 2021’de kaldırdı. (HABER MERKEZİ)