Osman Kavala: Yargının üzerinde siyasi etkinin artması endişe verici

2 bin 290 gündür tutuklu bulunan Osman Kavala hakkında verilen AİMH kararlarının uygulanmamasını, yargılanma sürecini ve yargı üzerindeki siyasi etkiyi değerlendirdi.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR- T24 yazarı Murat Sabuncu'nun sorularını yanıtlayan Osman Kavala, en çok özgürlüğünün keyfi biçimde kısıtlanmayacağına güvenerek yaşamayı da özlediğini belirtti. Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü Nacho Sanchez Amor'un kendisi ile yaptığı görüşmenin ayrıntılarını da aktaran Kavala, Amor'un AİHM kararlarının uygulanması konusundaki iyimserliğine katılmadığını belirtti.

Murat Sabuncu'nun Osman Kavala ile söyleşisinin bir bölümü şöyle: 

"Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü Nacho Sanchez Amor ile bir süre evvel Silivri Cezaevi’nde görüştünüz. Kendisi sizinle görüşülmesine izin verilen ilk Avrupa Parlamentosu üyesi oldu. Görüşmeden sonra şöyle bir açıklama yaptı: ’Osman Kavala ile Silivri Cezaevi’nde görüştüm. Ne kadar dikkat çekici bir insan. Bu görüşmeyi kolaylaştırdıkları için Adalet Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı'na teşekkür etmek istiyorum. Bu iş birliğinin, Avrupa Birliği’nin (AB) Türkiye'ye ilişkin son Ortak Tebliği bağlamında Türkiye-AB ilişkilerinde yeni bir dönemin işareti olmasını umuyorum.’ Bu görüşme sizinle ilgili uygulanmayan AİHM kararının uygulanabileceği yönünde bir işaret mi sizce? Kendisiyle ne konuştunuz?

Nacho Sanchez Amor’dan önce Avrupa Konseyi Parlementer Assemblesi’nden iki raportörle görüşmeme de izin verilmişti. Birkaç yıl önce de Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri gelmişti. Bu izinler, bu kurumlarla olumlu ilişkilerin sürdürülmesinin istendiğini gösteriyor, ancak benimle ilgili AİHM kararlarının uygulanacağı anlamına gelmiyor. Bunları, ‘Sizinle iyi ilişkiler içinde olmak istiyoruz, bir iki kişi için sorun yaratmayın’ tavrına uygun jestler olarak yorumlamak da mümkün. Sayın Sanchez Amor önceki ziyaret başvurularından sonuç alamamış. İzin verildiği için teşekkür etmesi ve bunun AİHM kararının uygulanacağına dair bir işaret olacağını ümit ettiğini söylemesi normal. Kendisiyle yargı süreci ile ilgili konuştuk, değerlendirmelerimi kendisine aktardım. Konuşmamızda AİHM kararlarının uygulanması konusunda çok iyimser olduğu izlenimini edinmedim.

Bu arada Sanchez’in teşekkür ettiği bakanlıklardan Dışişleri Bakanlığı ayrıca önemli. Bakan Hakan Fidan bir süre evvel TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda, ‘Kavala davasının Avrupa'da siyasallaştırılmış olduğu, bu nedenle Türkiye'de de siyasi tepkilerle sürdüğü’ şeklinde bir konuşma yapmıştı. Hem Fidan’ın bu cümlesi hem sonra bu teşekkürü nasıl değerlendiriyorsunuz? Bir değişim olduğunu düşünüyor musunuz?

Dışişleri Bakanı ‘siyasallaştırılan davaya verilecek cevap da siyasal olur’ demişti. Buna göre, Avrupa’dan iktidarın siyasi olarak değerlendirdiği tepkilerin ya da taleplerin gelmesi, suçsuz bir insanın hapiste tutulması için makul bir gerekçe. Her ne kadar Dışişleri Bakanı davanın siyasallaştırılmasına örnek olarak, Avrupa parlamentolarındaki milletvekillerinin girişimlerinden söz ettiyse de iktidar çevrelerinin davanın siyasallaştırıldığı ifadesiyle asıl kastettikleri AİHM’nin 2019 yılında verdiği hüküm. Adalet Bakanı 6 Ocak Cumartesi günü katıldığı bir TV programında AİHM’nin benim davama siyasi yaklaştığını, benimle ilgili ortaya konan delilleri hukuki açıdan değerlendirmediğini ifade etmiş. Oysa, Türkiye’yi de temsil eden yargıcın katıldığı AİHM kararında, bunların suç işlendiğine dair makul şüphe yaratma özelliği taşımadığı, yani delil sayılamayacakları ayrıntılı bir biçimde belirtilmişti.

Anladığım kadarıyla iktidar resmi görüşü olan Gezi’nin kalkışma olduğu tezini AİHM’nin de benimsemesini istiyor. Böylece iddianamede yer alan bulguların Türk yargı organları tarafından delil olarak değerlendirilmesine anlayış gösterecek. Bunu yapmayıp, bu bulgularla suç sayılan eylemler arasında ilişki olup olmadığını incelemekle yetindiğinde AİHM, iktidara göre siyasi davranış göstermiş olmuyor.

AİHM 2019 yılında vermiş olduğu kararda ilave olarak tutuklanmamın siyasi saiklerle olduğu tespitini de yapmıştı. İktidar, haliyle, bu değerlendirmeyi iç işlerine, gerek duyduğu zaman bazı yurttaşlarını suçlu olarak ilan etme hakkına müdahale olarak görüyor.

AYM kararlarına uyulmayan bir ortamda yaşıyor Türkiye. Sizin AİHM kararanıza da uyulmuyor. Yargıtay’dan sonra kalan iki başvuru adresi AYM ve AİHM. Bunlara uyulmaması size ne hissettiriyor?

AİHM ve AYM kararlarına uyulmaması, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde ve anayasamızda ifade bulan insan haklarını koruyan hukuk normlarının bağlayıcılığını kabul etmeme anlamına geliyor. Yargının üzerinde siyasi etkinin artması ve siyasi öncelikleri hukuk normlarının önüne çıkaran anlayışın yargı mensupları arasında yaygınlaşması oldukça endişe verici." 

 

(HABER MERKEZİ)