Osman Şişman: Yort Yayınları desteğinizi bekliyor
“Bu suça ortak olmayacağız!” başlıklı bildiriyi imzaladığı için Anadolu Üniversitesi'nden ihraç edilen akademisyen Osman Şişman, arkadaşlarıyla birlikte Yort Yayınevi'ni kurdu. Yort Yayınları bir yılda birçok alanda 14 kitap yayımlarken, Şişman okurlara çağrıda bulunarak, "Okurlardan, yayınevinin görünürlüğünü artırma konusunda desteklerini bekliyoruz. Faaliyetimizi sürdürmek için herkesin desteğine ihtiyacımız var" dedi.
Cihan Başakçıoğlu
İZMİR - Türkiye İnsan Hakları Vakfı'nın (TİHV) "Barış için Akademisyenler" raporuna göre “Bu suça ortak olmayacağız!” başlıklı bildiriyi imzalayan akademisyenlerden 406’sı OHAL döneminde KHK'lerle kamu görevinden ihraç edildi. İhraç işlemlerinin 392’si devlet üniversiteleri, 7’si vakıf üniversiteleri ve 7’si de Bakanlıklar tarafından gerçekleştirildi. Barış talebi nedeniyle işlerinden olan akademisyenlerin birçoğu farklı iş kollarında yaşamını sürdürmeye çalışıyor. Osman Şişman da bu akademisyenlerden biri.
“Bu Suça Ortak Olmayacağız” başlıklı bildiriye imza attığı için Anadolu Üniversitesi Mimarlık ve Tasarım Fakültesinde önce hakkında soruşturma açılan ardından da KHK ile ihraç edilen Şişman, ihraç edildiği o günden bu yana yıllarca emek verdiği Anadolu Üniversitesi kampüsüne hiç gitmedi. Daha sonra arkadaşları ile birlikte bir yayınevi kuran Şişman, bu yayınevinin adını da "Meçhul öğrenci anıtı" şiiri ile hafızalarda yer eden Ece Ayhan'ın "Yort Savul"undan esinlenerek "Yort Yayınları" koydu. Aynı zamanda başarılı bir belgeselci olan Şişman ile ihraç sürecini ve kuruluşunun üzerinden bir yıl geçen Yort Yayınları'nın çalışmalarını konuştuk.
'SESSİZLİĞE GÖMÜLENLERİN SAYISI KAYGI VERİCİ'
Biraz KHK ile ihraç sürecinden bahsedebilir misiniz? Ne için ihraç edildiniz? Yaşanan durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
2016’nın Ocak ayında imzaladığım Barış İçin Akademisyenler Bildirisi, pek çok meslektaşımın başına geldiği gibi, çalıştığım kurumun hakkımda soruşturma başlatmasının gerekçesi oldu. Anadolu Üniversitesi Mimarlık ve Tasarım Fakültesi’nde çalışıyordum. Kurum, 15 Temmuz sonrası harekete geçti; 2016 Ağustos’unda, soruşturmaların bir sonuca ulaşmasını beklemeden imzacı akademisyenleri görevden uzaklaştırdı. Eylül ayında sözleşmelerimizi yenilemedi ve görevimize son verdi. 2017 Şubat’ında KHK ile meslekten ihraç edildik. Sonradan hakkımızda açılan ceza davaları lehimize sonuçlansa da, bizim kurumlara karşı açtığımız idari davalar OHAL komisyonuna devredildi ve dört yıldır komisyonun arşivlerinde sonuçlanmayı bekliyor. Bu vakayı, yakın tarihte benzerleri görülen bir dizi müdahaleyle ilişkilendiriyorum: Devletin, kendi memuru olan akademisyenlere had bildirmesi, uzun sürecek bir mahrumiyet ve mağduriyetle cezalandırması. Mesele, barış talebine kulak tıkamanın ötesine geçiyor. Üniversitelerde çalışan, okuyan herkese verilmiş bir gözdağı bu. Gözlediğim kadarıyla işe yaramış görünüyor. O zamandan bu yana üniversitede birlikte çalıştığımız, hâlâ kurumlarda çalışmakta olan meslektaşlarımızın pek azından destek gördük. Görmezden gelenlerin, eleştirenlerin, sessizliğe gömülenlerin sayısı çok daha fazla. Geleceğe de uzanması kaçınılmaz olan bu sessizlik, bizim başımıza gelenlerden daha kaygı verici.
'BİR YIL İÇERİSİNDE 14 KİTAP YAYIMLANDI'
İhraç edildikten sonra nasıl hissettiniz? Yayınevi fikri nasıl oraya çıktı?
Üniversitede çalışmak, akademisyenlerin bir kısmı için bile olsa, entelektüel faaliyet yürütmek anlamına geliyor. Bu mecradan dışlanmak, bir yandan geçim gibi acil bir zorunluğu, bir yandan da entelektüel üretim için yeni mecralar araştırma gereğini dayattı. Herkes gibi ben de gündelik hayatımı nasıl idame ettireceğim üzerine kara kara düşündüm; bir süre serbest çevirmen olarak çalıştım. Eski meslektaşlarımın bildiri ve makalelerini çevirdim. Yayınevlerine kitap da çevirdim. Entelektüel üretim mecrası arayışımda, eski bir projeyi yeniden hayata geçirmeye karar verdim. İhraç edilmeden, yıllar öncesinden beri, bir çekirdek ekiple, severek okuduğumuz metinleri Türkçede yayımlamayı hayal ediyorduk zaten. Birkaç yıllık çevirmenlik macerasından sonra kolları sıvadım; küçücük ekibimizle çalışmalara hız verdik, çevremizin destekleriyle yola koyulduk. Bu mülakat yayınlandığında, ilk kitabımızı çıkarmamızın üzerinden tam bir yıl geçmiş olacak. Bu bir yıl içinde on dört kitap yayımladık.
Yayınevi'nin isminin bir hikayesi elbet ki vardır. Sizden dinleyebilir miyiz?
Adını hayal etmek, yayınevi faaliyetinin en zevkli kısımlarından biri. Çekirdek ekiple bir arada olduğumuz zamanlarda bir sürü ad üzerinden neşeyle geçtik. Sonra Can Gündüz bir gün telefonda “Yort’a ne dersin?” dedi ve o anda Yort oluverdi yayınevimizin adı. Yort, elbette Ece Ayhan’ın şiirine bir gönderme. Ama hem kelime anlamı hem de sesindeki, söylenişindeki ataklık ve etki çok hoşumuza gidiyor.
'EDEBİYATTAN MİMARLIK VE TASARIM METİNLERİNE KADAR BİRÇOK ÇALIŞMA'
Ne tür çalışmalarınız mevcut?
Yort, edebiyat, yeni düşünce, sinema kuramı, mimarlık ve tasarım metinlerine odaklanıyor. Roza Hakmen’in harika tercümesi ve Selim İleri’nin içli sonsözüyle yayımladığımız bir romanla, Georges Rodenbach’ın 'Ölü Brugge' adlı kitabıyla başladık. Edebiyat serimiz Kjell Askildsen’in Türkçedeki ilk metni 'Thomas F’nin Kamuya Açık Son Notları'yla ve Anne Carson’un 'Proust'a yepyeni bir şekilde yaklaştığı 'Albertine Temrini' ile sürdü. Yeni Düşünce serimizde yer alan 'Yeni Materyalizm: Görüşmeler ve Kartografiler' adlı metinde Rick Dolphijn ve Iris van der Tuin, eserlerine Türkçede yeni yeni erişmeye başladığımız güncel düşünürlerle; Quentin Meillassoux, Karen Barad, Rosi Braidotti ve Manuel DeLanda ile yaptıkları mülakatları derliyor ve yeni materyalizm düşüncesine dair kapsamlı bir eleştiri yazısı ile kitabı tamamına erdiriyorlar. Meillassoux’nun 'Bilimkurgu ve Bilimdışı Kurmaca' metnini de ben çevirdim. Deleuzegil düşüncenin bir burcundan seslenen Gerald Raunig, 'Dividuum: Makinesel Kapitalizm ve Moleküler Devrim' adlı kitabında “birey” fikrinin özgün ve eleştirel bir tarihini sunuyor, bu fikri felsefede ve siyasette aşmanın açacağı olanakları sınıyor. Salgın döneminde tüm meşgalemiz, uzun zamandır üzerinde çalıştığımız sinema kuramı serisinin kitaplarını hazırlamaktı: Video-deneme aleminin müthiş figürü Harun Farocki’nin metinlerini ve söyleşilerini 'İmajlarla Düşünmek' başlığıyla derledik. Sinema tarihinin ve pratiğinin en önemli kavramlarını ele alan 'Mizansen/Dekupaj/Montaj' başlıklı üç kitaplık bir seriyi de tek kitapta birleştirdik. Çok severek ve sinema meraklısı okurların da seveceğini düşünerek yayımladığımız bu kitaplar matbaadan geleli pek az zaman oldu. Okura ulaşmalarını, tartışılmalarını heyecanla bekliyoruz. Bu mülakatın okurlarının sabrını çok zorlamayayım: Tüm kitaplarımıza dair ayrıntılı bilgiye yayınevimizin web sitesinden erişilebilir.
'YORT, DESTEĞİNİZİ BEKLİYOR'
Önümüzdeki dönemde öne çıkacak çalışmalarınızdan bahsedebilir misiniz?
Tezgahta bekleyen, kimisi dizilip tamamlanmış, kimisi tercüme edilmekte olan kitaplar var. Sinema serisi, Nicholas Rombes’un '10/40/70: Dijital Film Çağında Özgürleşme Olarak Kısıt' adlı deneysel film çözümlemesi kitabıyla sürecek. Andreas Gehrlach’ın antropoloji ve felsefe akslarını birbirine ördüğü 'Kutulaştırılmış Ben: Mülkiyetin Bireysel Mekanları' adlı kitabı da matbaaya gönderilmeyi bekliyor. Orhan Kahyaoğlu, çok sevdiğimiz bir müzisyene dair 'Duru, Derin, Çıplak: Anouar Brahem ve Müziği' adlı bir kitap kaleme aldı Yort’un ısrarlı önerisiyle. Onun da yayımlanacağı günü iple çekiyoruz.
Okurlara çağrınız var mı?
Salgından, dağıtım süreçlerinin zorluğundan, yayın aleminde görünür olmanın güçlüğünden, seçtiğimiz kitapların çoğunun küçük bir kitleye hitap etmesinden ötürü, bundan sonra neler olacağını öngöremiyoruz. Yavaşlamak zorunda kalacağız; zira, Yort’un bir yıllık faaliyeti, iktisadi olarak kendine yeten, sonraki kitapların giderlerini karşılayan bir hal alamadı. Okurlardan, yayınevinin görünürlüğünü artırma konusunda desteklerini bekliyoruz. Telif anlaşmalarının izin verdiği her durumda, yayımladığımız kitapları açık erişime sunuyoruz. Okurlarımız, kitaplarımızın büyük kısmının PDF nüshalarına web sayfamızdan ücretsiz erişebilir, dilerlerse açık erişime katkı koyabilirler. Faaliyetimizi sürdürmek için herkesin desteğine ihtiyacımız var. Yort’a destek veren herkese, okurlarımıza ve size ilginiz için çok teşekkür ederim.