Osmanlı dönemi fal geleneği ve falnameler
Cetvellerde her bir harfin kendi içinde yorumları vardır. Elif daima iyiye işarettir. Falda ‘re’ harfi çıktıysa sultanların yanında bile sözünüz geçecek demektir!
Habibe Çalışkan*
Tarih boyunca insanlar geleceği öğrenme arzusuyla, bilinmeyenden yani ‘gayb’dan haber almak için belirli işaretleri iyiye veya kötüye yorumlayan fal yöntemleri ürettiler. Fal yöntemlerinin bilinen en eski kanıtları Mezopotamya’da karşımıza çıkar. Eski Ahit’te Yakup ve Yusuf peygamberlerin firavunun rüyalarını yorumlaması ve gelecekten haber vermeleri ise fal kavramının siyasetle iç içe geçtiğine örnektir.
Kaşgarlı Mahmud, fal kelimesini ilk Türk kaynaklarından biri olan Dîvânu Lugâti't-Türk’te ‘falcılık, kahinlik bir kimsenin gönlündeki yeri bilmek’ olarak açıklar. Dolayısıyla İslamiyet öncesinde fal önemli bir yer tutmaktadır. Bu süreçte kuşların uçuşu, ateşin yanarken çıkardığı sesler, insanların uzuv hareketleri, hayvanların sesleri, çeşitli bakliyatlarla bakılan fallar, su, kum, çiçek falı, gibi birçok fal çeşidi ortaya çıkar ve durum gözlemlerine göre olumlu veya olumsuz çıkarımlar yapılır.
Geçmişten günümüze kadar uzanan fal geleneği İslamiyet’in kabulü ile birlikte de devam eder. Ancak fal bakmak İslam inancında haram sayılmasına rağmen zorda kalınan durumlarda sadece ‘tefe'ül’ (hayra yorma) çabası olarak sürer.
Ayet ve hadisleri incelediğimizde Hz. Muhammed’in kahinleri ve kehanetleri hoş karşılamadığını söyleyebiliriz. Cahiliye döneminde hayvanların çıkardığı seslerden, doğanın ve insanın hallerinden anlam çıkarıp gelecek yorumu yapılmasını yasakladığı bilinmektedir. Hatta fal ve benzeri uygulamalara yönelen kişilerin ibadetlerinin belirli bir süre kabul edilmeyeceği ayet ve hadislerle belirtilmiştir. Çünkü İslam’da ‘gayb’ın yalnızca Tanrı tarafından bilineceği inancı vardır.
Türklerin İslamiyet’i kabulü ile beraber terk edilen yöntemler olduğu kadar ‘tefe’ül’ hayra yorma usulü ile birçok fal çeşidine bakılmaya devam edilir. Örneğin suya, aynaya, resme, gökyüzüne, köz ve tütsüye bakarak doğayı, insanı yorumlama geleneği su, resim, kahve, yıldız fallarının ortaya çıkmasına sebep olmuştur.
KUR'AN-I KERİM'LERİN ARKA SAYFALARINDAKİ FAL CETVELLERİ
Nasıl fal bakılacağının anlatıldığı resimli ya da resimsiz Arapça, Farsça ya da Türkçe kitaplara ‘falname’ adı verilir. Falnameler kendi içlerinde çeşitli gruplara ayrılır. En çok kullanılan türler arasında ‘Kur’an falnameleri’ karşımıza çıkar. Kur’an falnameleri, Kur’an harflerinin ve Kur’an ayetlerinin yorumlanması ile bakılan falnamelerdir. Farsça düzenlenmiş metinler cetvellere yerleştirilerek yorumlanır ve bu cetveller Kur’an-ı Kerim’in arka sayfalarında bulunur. Bir diğer tür ise kura falnameleridir; bu falnamelerde rakam ve harflerin bulunduğu cetveller yer alır. Cetveller üzerine atılan zarla, harfin geldiği rakamın fal yorumuna gidilir. Atılan zar, gelen harfin veya rakamın delalet ettiği yıldızlara, hayvanlara, bitkilere ve onların sevk ettiği peygamberlere gönderilerek ‘gayb’dan haber verir.
Fal bakacak kişi, önce abdest alıp ardından üç kere İhlas Suresi’ni okuyarak kurallara uygun bir şekilde Kur’an-ı Kerim’den rastgele bir yaprak açar. Açtığı sayfada çıkan harfleri, elindeki Kur’an’ın sonuna eklenmiş olan Farsça falname cetvellerini kullanarak yorumlar. Cetvellerde her bir harfin kendi içinde yorumları vardır. Örneğin Elif harfi daima iyiye işarettir. Zelzele kelimesindeki ‘zel’ harfi ise şeytanla bağlantılı, sakınılması gereken bir iştir. Falda ‘re’ harfi çıktıysa sultanların yanında bile sözünüz geçecek demektir!
MOLLA HÜSREV'İN FATİH SULTAN MEHMET'E BAKTIĞI FAL
Falname örnekleri dışında bir diğer fal türü ise ‘tefe’ül’ amacıyla yapılan fal tutma yöntemidir. Bu yöntemde de yine Kur’an’dan herhangi bir sayfa açılır, göze çarpan ilk ayetin manası çıkarılarak geleceğe yönelik tefe’ül yapılır. Örneğin, Molla Hüsrev, II. Mehmed’e Kur’an’dan ‘tefe’ül’ açarak yakın zamanda padişah olacağı müjdesini vermiştir.
Osmanlı döneminde, Fatih Sultan Mehmet adına biri Farsça ‘Cam-ı Suhan-gu’ diğeri Türkçe ‘Falname’ adında iki fal kitabı yazıldığını biliyoruz. ‘Raznâme’ adlı eser ise Osmanlı döneminde fal tutmayla ilgili, Şair Kefeli Hüseyin tarafından önce III. Murad’a sonra III. Mehmed’e sunulan bir eserdir. Bu eserler birçok önemli kişi ve bu kişilerin başlarından geçen olayları aktarması açısından önemlidir.
EVLİYA ÇELEBİ DÖNEMİNİN ESNAF FALCILARI
Fal, Osmanlı toplumunun gündelik yaşamında, devlet politikalarında önem kazanmıştı ve hemen her işe çözüm üretmek için fal yöntemleri ve fal kitaplarına başvurulurdu. Falın Osmanlı zamanında esnaf örgütüne dönüşmüş olması Evliya Çelebi tarafından şöyle aktarılır: “Çarşılarda ‘Resimlerden fal bakanlar’ ‘Falcıyan-ı Musavvirân’ denilen esnaf grubu bulunmaktadır. Bunlardan Hoca Mehmet Çelebi isimli zât Mahmut Paşa Çarşısı’nda çalışır. Hoca Mehmet Çelebi peygamberlerin, padişahların, pehlivanların, sayısız kaleler önündeki çarpışmalarını, deniz savaşlarını, deri ve kâğıt üzerine yapılmış resimlerini asar, ciltlenmiş bu resimleri kullanarak falına baktırmak isteyenlere bir akçe vermesini söyler; çekilen resmi açar ve iki dize ile falın sonucunu bildirir.”
Evliya Çelebi, Ferhat resmi için söylenen iki dizeyi ise şöyle aktarır, “Bu fal ıssına (sahibine) geldi işte Ferhat/ Çalışmakla olursun sen dilşad.”
Bu dizelerden, halkın ilgisini çeken falların esnaf gruplarına iş kapısı açtığı ve sosyal hayatta insanları bir araya toplayan bir unsur olduğunu anlıyoruz. Buradan anlaşıldığı üzere seçilen resim, hikayesi ile bağlantılı olarak kişinin falıdır.
İslami bilimler arasında, ayrı bir uzmanlık gerektirmeyen tek fal, kitap fallarıdır. İslam bilginleri ve bu alanda yetişmiş kişiler, Arapça, Farsça, Türkçe düzyazı, şiir, resimli, hurşidnâme özelliği taşıyan falnameler ortaya çıkardılar. Bu eserler zaman içerisinde padişah ve devlet adamlarına, ileri gelen kişilere takdim edilen nüshalar olarak hattatların ve müzehheplerin elinden çıktı; bazı nüshalara ise nakkaşlar tarafından resimler ilave edildi.
MEVLANA'NIN MESNEVİ'SİNDEN FAL BAKMAK
Kitap sayfalarından fal bakmanın çok uzun süre devam ettiğinin kanıtlarından birisini Topkapı Sarayı Müzesi’nde görebiliriz. Gelibolulu Mustafa Ali’nin Nusretnâme adlı eserinin 1584 tarihli nüshasında, Serdar Lala Paşa’nın Mevlana Celâleddin Rúmi’nin mesnevisinden bir sayfa açarak fal tutmasını gösteren bir resim de mevcut. Lala Mustafa Paşa, doğu seferine giderken Konya Mevlana Türbesi’ne uğramış ve Mesnevi’den rastgele bir yaprak açarak seferin nasıl geçeceğini ‘tefe’ül’ etmiştir. Mesnevi’den açılan sayfanın hayırla yorumlandığı bilinmektedir.
FALNAMELERDEKİ RESİMLER
Osmanlı’da resimli fal kitapları ise oldukça azdır. En erken örnekleri 17. yüzyıla uzanan falnameler ya tercüme ya da derlemedir. En erken tarihlisi III. Murat döneminden, Arapça bir astroloji ve fal kitabının çevirisidir. Müderris ve şair Suûdî, bu çevirinin iki nüshasını III. Murat’ın emriyle sultanın iki kızı için hazırlar.
Osmanlı resim sanatında resimli fal kitapları örnekleri arasında incelenen bir diğer eser, Vezir Kalender Paşa’nın Sultan I. Ahmed’e sunduğu falnamesidir. 1614-1616 arasında vezirlik yapan Kalender Paşa, bu türden resimleri muhtemelen bu dönemde derlemiş, resimlerin karşısına Türkçe fal metinleri koyup Falname albümü yaparak Sultan I. Ahmed’e hediye etmiştir. Falnamesine bir de önsöz ekleyen Kalender Paşa, resimlerin fala bakma amacıyla yorumlanmasının neden ve yararlarını, falnamenin kullanılmasında izlenmesi gereken yöntemi açıklamıştır.
Ayrıca resimli falnamelerde, Hz. Muhammed, diğer peygamberler ve yakın çevresi, Şii imamların mucizeleri, astronomi, gezegen ve burçların yorumları, doğaüstü semboller, ahiret hayatına ilişkin cennet, cehennem, kıyamet konuları, melek tasvirleri, mehdi, Dabbetü’l Arz, Deccal, edebi nitelikli öykülerden kahramanlar ve hayvanların betimlendiğini görüyoruz.
EN ESKİ ÖRNEĞİ İRAN'DAN
Resimli falnamelerin en erken örneği, 1575-1600 yıllarına tarihlenen, günümüzde ise Dresden Sachsische Landesbibliothek’te bulunduğundan Dresden falnamesi olarak bilinen eserdir. Bu örnek aslında Safevi Şahı Tahmasb için hazırlanmış ve günümüze 30 resimli sayfası ulaşmıştır. I. Ahmed dönemine tarihlendirilen bu falnamenin diğer iki nüshası ise Topkapı Sarayı’nda bulunur.
Bu resimlerin metinle bağlantılı olarak karşılaştırmalı ikonografik çözümlemeleri yapılırdı. Örneğin falınızda Süleyman Peygamber ve Belkıs geldiyse yorum şöyledir: Sefer eylemek, alım satım, kul, cariye, binek edinmek, yeni eve çıkmak, çocuğun sütten kesilip okula yollanması için uğurlu bir işarettir. Eğer falda Mars gezegeni çıktıysa bu fal perişanlığa, gam ve sıkıntıya işarettir. Falda çıkan Yedi Uyurlar konu ile bağlantılı olarak sabretmeye delalet eder. Dabbe figürü ise zor günlerin habercisidir.
İnsanlık tarihi boyunca merak edilen en önemli konuların başında gelecekte insanların neler yaşayacağı oldu. ‘Gayb’ı merak etmek çeşitli yöntemlerle fal bakılmasına yol açtı. Gök hareketlerinden, hayvanların iç organlarının durumlarına, kutsal kitaplardan, resimli nüshaların şekillerinin yorumlanmasına kadar farklı yöntemlerin denendiği fal usulleri ise günümüzde popüler kültürün getirileri ile devam ediyor. Artık akıllı telefonlara, tablet ve bilgisayarlara yüklenen fal programları ile günlük tarot, kahve, yıldızname gibi fal çeşitlerine bakılabiliyor. Kafelerin, butik kitabevlerinin çekiciliğini artırmak için kahve fincanları fal bakan kişilerle destekleniyor. Geleneksel alışverişin devam ettiği çarşılar, pazarlar, seyahat rotalarındaki köşe başlarında kum, el, bakla, tavşandan niyet çekme gibi fal bakma çeşitleri günümüzde hâlâ insanları cezbediyor.
* Sanat Tarihçisi / Anadolu Üniversitesi Türk Dünyası Bilim Kültür ve Sanat Merkezi.