Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası Başkanı Eren Edebali: Talebimiz net ve insani
Ankara’da bir araya gelen özel sektör öğretmenlerine polis biber gazlı saldırıda bulundu. Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası Başkanı, taleplerinin insani olduğunu belirterek destek istedi.
Pelin Akdemir
DUVAR - Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası, Ağustos 2021’de kuruldu. Kuruluşundan itibaren özel sektörde çalışan öğretmenlerin çalışma koşullarını dile getiren sendika, bugün Ankara Kızılay’da TMMOB Eğitim ve Kültür Merkezi’nde öğretmenlerle bir araya geldi.
Öğretmenlerin talebi ise 2014 yılında yürürlükten kaldırılan taban maaş uygulamasını içeren 5580 sayılı ilgili maddenin tekrar yürürlüğe konması. Madde, “Özel öğretim kurumlarında yöneticilik ve öğretim hizmeti yapanlara kıdemlerine göre dengi resmi okullarda ödenen aylık ve sosyal yardım kampanyasındaki ek ödeme tutarından az ücret verilemez” ifadesini içeriyor.
Ankara’da bir araya gelen öğretmenler, polisin engellemesiyle karşılaştı. Etkinlik sonrası bakanlığa yürümek isteyen öğretmenlere polis biber gazı sıktı. İki avukat ve dört öğretmen olaylar sırasında gözaltına alındı.
Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası Genel Başkanı Eren Edebali, konu üzerine sorularımızı yanıtladı.
‘AÇIKLAMA YAPMANIN DEMOKRATİK HAK OLDUĞUNU SÖYLEYİNCE SALDIRDILAR’
Ankara’da bir araya geldiniz ve polis müdahalesi ile karşılaştınız. Neler oldu?
Milli Eğitim Bakanlığı’na taleplerimizi dile getirmek için emniyetteki yetkili kişilerle müzakere sürecindeydik. “Yollar kapalı” diyerek 30 Ağustos’u gerekçe koydular önümüze. Biz bunu değerlendirdik. 30 Ağustos törenlerine müdahale ediliyor diye yorumlanmasın diye slogansız bir şekilde “Madenler Anıtı’na yürüyerek açıklama yapıp dağılacağız” dedik. Bunu da kabul etmediler. Bunun demokratik hak olduğunu söyleyince müdahaleye başladılar.
Polis müdahalesi bekliyor muydunuz?
Başından beri üslupları çok sertti. Böyle bir müdahale yapacaklarını defalarca ifade ettiler. Şu an altı arkadaşımız gözaltında bizim tespit ettiğimiz. İki avukat arkadaşımız serbest bırakıldı. Gözaltı sayısı daha fazla olabilir, tespit etmeye çalışıyoruz.
Bundan sonraki tavrınız ne olacak?
Bizim talebimiz net, insani bir talep. Israrcıyız. “Asgari ücrete öğretmen çalıştırılmasın” diyoruz. 2014 yılında kaldırılan uygulama tekrar geri getirilsin diyoruz. Bununla ilgili kamuoyunun, toplumun, siyasi partilerin sorumluluk almasını bekliyoruz.
Özel sektör öğretmenleri 30 Ağustos’ta bir araya geldi. Tarihin 30 Ağustos olarak belirlenmesinin özel bir anlamı var mı?
Özel bir nedeni var. Çalışma koşullarımızın ağırlığının, mesai kavramının doğal sınırlarını aşmasının sonucu diyelim. Özel öğretim kurumlarında çalışan eğitim emekçileri haftanın her günü çalışıyor. Özel okul, kurs, rehabilitasyon merkezleri... Buralarda çalışan arkadaşlarımızı ortak etkinliklerde ancak resmî tatil günlerinde bir araya getirebiliyoruz. Gerçi tatil hakkına göz diken özel öğretim kurumları da var. Sendikamıza bu konuda ihbarlar geliyor. Gerekli adımları atacağız.
‘ÜÇ KANUNA BAĞLI ÇALIŞAN TEK MESLEK GRUBU’
Özel sektör öğretmenleri taban maaş uygulamasının geri getirilmesini istiyor. Bu uygulama neyi kapsıyor?
Üç kanuna bağlı çalışan tek meslek grubuyuz. Cezada ve yaptırımda Devlet Memurları Kanunu’nu dikkate alıyorlar. İş tanımı ve çalışma şartları anlamında yine Millî Eğitim Bakanlığı’nın belgesi olan Özel Öğretim Kurumları Kanunu bazı şeyleri tarif ediyor fakat ekonomik, sosyal haklar ve özlük hakları bakımından İş Kanunu adres gösteriliyor. 2014 yılına kadar Özel Öğretim Kurumları Kanunu’nda, “Özel öğretim kurumlarında çalışanlar kamu dengi okullarda çalışanlardan daha az ücret alamazlar” ibaresi vardı. Maddenin bu önemli kısmını, Meclis’e verilen önergenin kabul edilmesi ile bir gecede kaldırdılar. Böylece asgari ücretle çalıştırmanın önünü açtılar. Eğitim politikasının yörüngesi kamusal alanın dışına çoktan çıkmıştı. Piyasacı aklı ve patronları her anlamda güçlendirmek için buna uygun kanunlar ve yönetmelikler gerekliydi. Taban maaş uygulamasının kalkması bu adımlardan bir tanesiydi. Biz, taban maaşı, elimizden (ç)alınan bir hak olarak görüyoruz. Öğretmen emeğinin gerçek karşılığını bulması ve eşit haklar temelinde taban maaş uygulamasının geri getirilmesini talep ediyoruz. Kısacası öğretmenler açlık sınırının altında, üstelik asgari ücretle çalıştırılamaz, diyoruz.
‘DENETİMSİZ, RAYDAN ÇIKMIŞ BİR ÖZELLEŞMEYE SÜRÜKLENDİ’
2014’ten önce taban maaş uygulaması yürürlükteydi. 2014 öncesinde durum nasıldı? Bu uygulama kaldırıldıktan sonra ne değişti?
Daha önce az sayıda olan özel öğretim kurumunda çalışma koşulları görece daha iyiydi. Kamudaki işinden ayrılıp özel öğretim kurumlarında çalışmayı tercih eden öğretmen kitlesi vardı. Geride bıraktığımız 20 yıl, Türkiye’deki her sektörde olduğu gibi eğitim sektörünü de sınırsız, denetimsiz ve raydan tamamen çıkmış bir özelleşmeye sürükledi. Müteahhitler ve holding sahipleri “Burada para var” diyerek eğitim kurumu patronu olup sahip oldukları eğitim kurumlarını inşaat, tekstil atölyesi, matbaa, mağaza anlayışıyla yönetti ve hâlâ yönetiyor. Bunun sonucunda, velinin öğrencisini yılda 70 -80 bin liralara (bu dönemde 100 bin liraları aşan kurumlar var) kaydederek “Aman çocuğum iyi bir eğitim alsın” dediği kurumlar, tam anlamıyla ticarethaneye dönüştü. On binlerce liranın altında kalamayacağı yani ‘müşteri memnuniyeti’ sağlaması gereken bu kurumlar, binlerce öğrenciyi şişirilmiş notlarla mezun etti. Bu ticarethaneler eğitimin niteliğini yerlerde sürüklerken bir yandan da az paraya çok çalışan ‘köle’yi nasıl elde edebileceğinin hesabını yaparak her yıl sermayesine sermaye kattı. Bunu ülkenin doğusundan batısına neredeyse her ilde zincir okullar, okul açamazsa kurslar açan kurumlardan dolayı çok iyi biliyoruz ve bu devasa kurumların öğretmenine layık gördüğü ücret, asgari ücret hatta punduna getirirse asgari ücretin de altı.
‘KAMU İLE EŞİT ÜCRET HAKKI ELDE EDİLECEK’
Taban maaş uygulaması geri getirildiği zaman öğretmenlerin hangi sorunları çözüme ulaşmış olacak?
Birincisi; asgari ücretle çalışmanın önü kesilecek. İkincisi; kamu ile eşit ücret hakkı tekrar elde edilecek. Üçüncüsü; öğretmenler, kurum sahipleri ile başlatacakları yeni sözleşme sürecini ekonomik açıdan daha güvenceli koşullarda sürdürecek. Patronlar taban ücreti dikkate almak zorunda kalacak. Dördüncüsü, mevcut koşullarda nisan-mayıs aylarında başlayan sözleşme görüşmeleri var. Bir sonraki eğitim öğretim dönemini kapsayacak bu sözleşme görüşmelerinde, anlaşılan aylık ücret ekim ayında hesaba yatmaya başlıyor. Bugünkü ekonomik kriz ve yükselen hayat pahalılığı dikkate alındığında öğretmene dayatılan ücret eriyor, asgari ücretin altında kalıyor. ‘Taban maaş’ kamu ile eşit düzeyi ifade ettiğinden orada belirlenen ve revize edilen ücret düzeyi özel öğretim kurumlarında çalışan öğretmenlere de yansıyacak. Ücret meselesinin yanında çalışma saatleri de revize edilecek. Daha önce haftalık 20+10 ek ders süresi ile çalışıyorduk. 2014 yılında yapılan değişikliklerden bir tanesi de bu kısım üzerindeydi. Haftalık çalışma saatini 20+20 ek derse çıkardılar. ‘Taban maaş’ uygulaması bu hakkı da geri alacak.
‘MEB PATRONLARIN DEĞİL EĞİTİMİN YANINDA OLMAK ZORUNDA’
Türkiye Özel Okullar Derneği Yönetim Kurulu yayınladığı bildiride şunları belirtiyor: “Öğretmenlerine ve çalışanlarına zorlu ekonomik şartlara rağmen en iyi maddi olanakları sağlamaya gayret edip, başka hiçbir kişi ya da kuruma gerek kalmaksızın öğretmen ve çalışanlarının yasal haklarını koruyup gözetecekleri..." Bu cümle nasıl bir kazanımı ifade ediyor?
Bu cümle, çok açık bir şekilde Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası’nın yaptığı çalışmaların hedefine doğrudan ulaştığını ifade ediyor. Yukarıda da sözünü ettiğim gibi asgari ücret altında ücretleri öğretmenine reva gören ‘sözde’ eğitim kurumları var. Ulusal bayramlarda, kar-yağmur tatillerinde öğretmeni okula zorla getirenler var. Eğitim ödeneğini bankaya yatırıp öğretmenin elinden geri alanlar var. Asgari ücreti bankaya yatırıp bir kısmını öğretmenden geri alan var. Bu kurumlar aynı zamanda mobbingin, baskının, zorbalığın her türlüsünü öğretmene uygulamaktan hiç çekinmeyen, öğretmeni sözleşmesinde olmayan işlere yani angaryalara boğan kurumlar.
Biz, bu kurumlarla kurulduğumuz günden beri uğraşıyoruz, onlar suç işlediği sürece de uğraşmayı hiç bırakmayacağız. Gelen ihbarları atlamadan değerlendirip kurum baskınları yapıyoruz. İl/ilçe milli eğitim müdürlüklerine şikâyet dilekçeleri yağdırıyoruz. Bugüne dek özel öğretim kurumları alanında ciddi bir atıllık ve boş vermişlik içinde olan MEB’i sorumluluğunu yüklenmeye, çalışmaya, etkin olmaya çağırıyoruz. MEB, patronların değil, eğitimin yani öğrenci ve öğretmenin yanında olmak zorundadır diyoruz.
Bütün bunları gören kurum sahipleri ve hatta sorunuzda adı geçen patronlar topluluğu TÖZOK, elbette bu sendikal etkimize kayıtsız kalamadı ancak bu çarkı çeviren, bu makinenin enerjisi olan biz öğretmenlerin artık çok büyük bir güvencesi, bir sendikası var. Bu yüzden, patronların yaptığı bu açıklamalar, içi son derece boş ve panik halinde yapılmış açıklamalardan öteye gitmiyor.
‘BU ARTIK KAÇINILMAZ BİR MÜCADELE’
Özel sektör öğretmenlerine çağrınız nedir?
Biz, bu sendikayı boğazına kadar sömürüye batmış özel sektör eğitim emekçileri için kurduk. Pandeminin başında 25 kişiyle yola çıktık ve tam bir yıl önce de resmi olarak sendikamız doğdu. Sendikamız şimdi bir yaşında ve 4 bin resmi üye, sigortasız olduğu için üye olamayan yani ‘fiili’ üye dediğimiz arkadaşlarımızla 4 bin 500 üyeyi çoktan aştık. Bizim çağrımız aslında tam da bizi izleyen ancak henüz bize doğrudan katılmamış olan arkadaşlarımıza: Bu, artık kaçınılmaz bir mücadele. Bu mücadele bilincine, farkındalığına sahip olmak zorundayız, zorundasınız. Kendi yaşam hakkımızı en başta kendimiz sahiplenmezsek, kendi geleceğimiz için mücadele etmekten geride durursak bu söyleşide anlattıklarımızın çok daha fazlasını uygulamakta bir gün bile geri durmayacak bize bu zulmü uygulayanlar.