Özel sektörle, şehir hastaneleriyle, imam hatiplerle olmuyor
Türkiye'de sağlık harcamalarının GSYİH’ya oranı 2019'da yüzde 4.3'tür. Doktor ve hastane yatağında komşularımızın epey gerisindeyiz. Kamu hizmetlerinin kalitesinde 161 ülke arasında 69’uncuyuz.
Bir özel hastanede genel sağlık kontrolü yaptırmak zorunda kaldık geçen hafta, eşimle birlikte... Adı üstünde özel; tabii ki kâr etmesi lazım. Bir ticarethaneden söz ediyoruz.
İlk defa özel hastanede checkup yaptırdık, ondan şaşırıyor olabilirim. Neredeyse attığımız her adım öncesi, "Vezneye gittiniz mi?" diye sordular.
Sadece bize değil, koridorlarda yürürken, en çok kulağımıza gelen laf "önce vezneye gidin" idi.
Bir de, doktorların sordukları sorulara, "öyle bir sorunum yok" dememize rağmen, sürekli daha fazla kontrol istediler. Bu sadece bizim değil, sıra beklerken konuştuğumuz herkesin yakınmasıydı.
Eforlu EKG öncesi eşimin tansiyonu biraz yüksek çıktı. Doktor, tansiyon düşmeden koşu bandına çıkmasını istemedi.
Dilaltı ilacı içmesi gerekiyormuş. İnanamadım; bir tablet ilaç için 5 TL'yi bile aldılar ve onun için vezneye gittik, parayı ödedik sonra ilacı aldık.
Hastanenin yakınındaki pastanenin sahibinin, "Abicim bu hastaneler, sağlam insanı hasta eder, onların işi bu" sözlerine katılmadan edemedik.
Diyeceksiniz, "Bunlar bilinen şeyler, niye özel hastaneye gittiniz?" Acil bir rapora ihtiyacımız olduğu için zamandan kazanalım diye özele gittik.
EĞİTİM VE SAĞLIK DEVLETİN İŞİ OLMALI
Yoksa eğitim ve sağlıkta özel sektöre kesinlikle karşıyım. Eğitim ve sağlık devletin işi... Dolaylı vergilerle yaptığımız her alışverişte devlete vergi veriyoruz. KDV’si, ÖTV’si… Dolaylı vergilerin toplam vergiler içindeki payı yüzde 68’dir.
Maaşlardan yapılan kesintilerle, gelir vergisinin yarısından fazlasını ücretliler veriyor. Emlak vergisi, motorlu taşıt vergisi, alkollü içki, sigara, şans oyunlarından alınan vergiler... Otomobil satın alan hem KDV hem de ÖTV ödüyor. Sonrasında da MTV ödemeye başlıyor. TV izlemede bile vergi var.
Alınan vergilerin karşılığında devletin vatandaşına eğitim ve sağlık hizmetleri bedelsiz olmalıdır. Türkiye’de sağlık harcamalarının milli gelire oranı çok düşüktür. OECD'ye göre, Türkiye'de sağlık harcamalarının gayrisafi yurtiçi hasılaya (GSYİH) oranı koronavirüs salgınının başlamasından önceki yıl olan 2019'da yüzde 4.3'tür (Senegal ile -yüzde 4.13- aynı ayardayız).
Bu oran ABD’de yüzde 16.7, Kanada’da 10.8, İspanya ve Güney Afrika’da yüzde 9.1, G.Kore’de yüzde 8 ve Bulgaristan’da yüzde 7.1’dir.
SAĞLIK HARCAMALARININ MİLLİ GELİRE ORANI ÇOK DÜŞÜK
Türkiye’de sadece devletin yaptığı harcamaların oranı yüzde 3.4'tür. ABD'de devletin yaptığı sağlık harcamalarının milli gelire oranı ise yüzde 13.8'dir. Devletin yaptığı harcamaların GSYİH’ya oranı Fransa’da yüzde 9.3, G. Kore'de yüzde 8, İspanya’da yüzde 6.5’tir.
Yine OECD'ye göre, kişi başına düşen sağlık harcamalarında da hem Avrupa Birliği üyeleri ve aday ülkeler arasında hem de OECD ülkeleri arasında son sıralardadır. OECD verilerine göre, Türkiye'de kişi başına sağlık harcaması 908 Euro iken, Romanya'da 1.428, Yunanistan'da 1.731 Euro'dur. Almanya'da ise 4.831 Euro iken, AB ortalaması 3.159 Euro'dur.
ŞEHİR HASTANELERİNİN MİLLETE YÜKÜ 81.2 MİLYAR DOLAR
Türkiye'nin sağlık konusunda çok büyük bir kamburu da şehir hastaneleridir. Araştırmacı gazeteci Çiğdem Toker'in "Şehir Hastaneleri, Milletin Cebinden; Kamu-Özel İşbirliği" adlı kitabına göre, şehir hastanelerinin kamuya, bizlere yükü 81.2 milyar dolar ve bunun ödemesi 2040'lı yıllara kadar sürecek. Çiğdem Toker, şehir hastanelerini sağlıkta özelleştirmenin "Truva Atı" olarak nitelendiriyor ve kamu kaynaklarının küresel sermayeye aktarıldığını vurguluyor.
Rönesans Holding, 2021 yılında işletmesini elinde bulundurduğu Adana, Bursa, Elazığ, Yozgat ve İstanbul Başakşehir şehir hastanelerini Danimarkalı ISS Facilities şirketine sattı. Şirket önemli kentlerdeki şehir hastanelerinde birçok teknik destek ve hizmet birimine sahip olurken, satın alma işlemindein kısa bir süre sonra Danimarkalı ISS şirketine, Lüksemburg merkezli Skylander adlı firma ortak oldu.
Danimarkalı ISS, 30’dan fazla ülkede faaliyet gösteriyor, 500 bine yakın çalışanı var. 60 bini aşkın kurumsal müşteriye hizmet veren ISS, Türkiye’de, 4 binden fazla müşteriye, 5 bin noktada hizmet sunuyor. Küresel cirosu 69 milyar Danimarka Kronu olan ISS’nin en büyük hissedarı ise yüzde 17’lik payla LEGO oyuncaklarının sahibi olan Danimarkalı Kirkbi Invest. Şirkete ayrıca ABD’li Blackrock ve Vulcan Value Partners, İngiliz Longview Partners Limited gibi dev fonlar da ortak.
ŞEHİR HASTANELERİNDE DOLULUK GARANTİSİ VAR, FARKI DEVLET VERİYOR
Şehir hastaneleri 2017 yılında Adana, Balıkesir, Mersin, Isparta, Yozgat, 2018 yılında Kayseri, Manisa, Elazığ, Eskişehir'de açıldı. Halen 20 şehir hastanesi var. Ankara, Ankara Etlik, Bursa, Erzurum, İstanbul Başakşehir, İstanbul Prof.Dr. Cemil Taşcıoğlu, İstanbul Göztepe, İstanbul Kartal, Kahramanmaraş, Konya ve Tekirdağ diğer şehir hastaneleri...
Rönesans Holding’in yabancılara sattığı 5’inin dışında şehir hastanelerini işleten bazı şirketler şöyle:
Kayseri, Konya: YDA Sağlık
Ankara Etlik: Türkerler Holding
Ankara Bilkent ve Mersin: CCN group
Tekirdağ, Isparta, Eskişehir: Akfen İnşaat
Özel sektör tarafından çok büyük sağlık kompleksleri olarak inşa edilen şehir hastaneleri, tıpkı Hazine garantili otoyollar gibi, hasta garantili (yüzde 70 doluluk garantisi var, bu hedefe ulaşılmazsa farkı devlet ödüyor) üstüne üstlük 25 yıllık sözleşmeler yapılıyor. Ve ticari sır olduğu gerekçesiyle kamuya açıklanmayan sözleşmeler dolar üzerinden...
Devlet hastaneyi yapacak müteahhit şirkete arsayı veriyor, müteahhit Hazine garantisi ile borçlanıyor, inşaat maliyeti artsın diye çok büyük binalar yapıyor, donanımı ve hizmetleri ile birlikte garantili olarak 25 yıllığına devlete kiralıyor ve parayı dolar üzerinden alıyorlar. Ayrıca, devlete oranla daha yüksek faizle borçlanan şirketler, tahsil ettikleri kira parasının içine bu faizi de ekliyorlar.
BİR YILLIK KİRASI BİR DEVLET HASTANESİNE EŞİT…
Kalkınma Bakanlığı’nın raporuna göre 18 adet şehir hastanesine şirketler 10 milyar dolar yatırım yapıp 25 yılda 30 milyar dolar gelir elde edecek.
CHP Ankara Milletvekili Murat Emir, 2017-2022 döneminde 13 şehir hastanesi için kamunun kasasından 39.4 milyar lira çıktığını, şirketlere yapılan ödemenin Dışişleri, Kültür ve Turizm, Enerji, Çevre ve Ticaret bakanlıklarının 33.2 milyar lira olan toplam bütçesini geride bıraktığını söyledi.
Gazeteci-yazar Tuncay Mollaveisoğlu da, "Devlet, bir hastaneyi 1 milyar TL’ye mal ediyor. Oysa bu para, bir şehir hastanesine bir yıl için ödenen kira parası sadece... Yani 25 yıllık kiralama boyunca bir hastane için 25 hastane parası yandaşlara aktarılıyor" diye yazdı.
SAĞLIK İLE İLGİLİ GÖSTERGELERDE DURUM HİÇ PARLAK DEĞİL…
Türkiye yapılan bu yatırımlara ve özel sektörün devreye girmesine rağmen, doktor sayısı ve hastane yatağı sıralamasında da pek parlak durumda değil. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı'nın İnsani Gelişme Raporu 2020'ye göre, Türkiye; 2010-2018 arası her 10 bin kişiye düşen doktor sayısında 18.5 ve her 10 bin kişiye düşen hastane yatağı sayısında 29 ile komşularının epey gerisinde.
Doktor sayısı Rusya ve Bulgaristan'da 40, Yunanistan'da 54 ile Türkiye'nin iki katından fazla, hastane yatağı sayısı da Rusya'da 71, Bulgaristan'da 75, Yunanistan'da 42.
ÖĞRENCİ OKULDAN KAÇIYOR, KIZ ÖĞRENCİLER KAYIP
Sağlıktan geçelim eğitime… Çok enteresan rakamlar var. Gençler artık okula gitmeyi bırakıyor. Bunun nedeni büyük ihtimal; imam hatipler ile paralı eğitim arasına sıkışmışlıktır.
Halen 280 bin genç okula hiç kayıt yaptırmamış, 232 bini de okulu bırakarak açık eğitimi tercih eden toplam 512 bin öğrenci eğitimden koptu. Ya da şöyle diyelim; ilk ve orta dereceli okullarda örgün eğitim sisteminde kayıtlı 17.4 milyon öğrencinin 232 bini açık öğretime gitti, 280 bini de okullara hiç kayıt olmadı.
Ülkede okulda olması gereken erkek çocukların yüzde 23’ü, kızların yüzde 9.5’i çalışıyor. Ne eğitimde ne de istihdamda yer almayan kız çocuklarının oranı yüzde 11.2, erkeklerin ise yüzde 7.4…
Zorunlu eğitim çağında 8 milyon 405 bin kız görünüyor ancak okulda olması gereken 607 bin kız öğrencinin yeri bilinmiyor.
Bir de yoksulluk var: Türkiye’deki 22.7 milyon çocuktan yüzde 33.7’si (7.6 milyon) yoksulluk çekiyor. 4 çocuktan biri okula aç gidiyor ve yine 4 çocuktan biri düşük kilolu…
ORTALAMA EĞİTİM YILI 8.6, MISIR’DA BİLE 9.6 YIL…
Uluslararası sıralamalarda eğitim konusunda da durum parlak değil… BM Kalkınma Programı'nın İnsani Gelişme Raporu 2021-22'ye göre, 2021 yılı itibarıyla 25 yaş ve üstünün okullarda eğitim aldığı ortalama yıl sayısı Türkiye’de 8.6 ve bu hiç iyi bir rakam değil. Çünkü Mısır’da bile 9.6 yıl…
Rusya’da 12.8, Yunanistan’da 11.4 ve hatta İran’da bile 10.6 yıl…
Kız öğrencilerin ortalama okula gitme süresi ise, eve kapatma (607 bin kayıp kız öğrenciyi düşünün) politikası sonucu 7.9 yıla düşüyor. Bu Kuveyt’te bile 8.1 yıl, Suudi Arabistan’da ise 10.7 yıl…
Kızların okula gitme süresi Kazakistan’da ortalama 12.4, Bulgaristan’da 12.5, Yunanistan’da 11.1 ve İtalya’da 10.6 yıl.
Ayrıca, Türkiye’de ortaokul ve üzeri eğitim alan 25 yaş üstü kızların oranı yüzde 56.3… Bu çok düşük rakam. Çekya ve Kazakistan yüzde 99.8, Almanya yüzde 96, G.Kore yüzde 83, İspanya yüzde 78.5, İran yüzde 71.6, Suudi Arabistan yüzde 71.3…
KAMU HİZMETLERİNİN KALİTESİNDE 161 ÜLKE ARASINDA 69’UNCUYUZ
Oxfam ve Development Finance International (DFI) tarafından hazırlanan 2022 Eşitsizliği Azaltma Taahhütleri Endeksi’ne göre, Türkiye, başta sağlık ve eğitim olmak üzere kamu hizmetlerinin kalitesi sıralamasında, 161 ülke arasında 69’uncu sırada yer alıyor. Bu sıralamada ilginç bir biçimde; Polonya birinci… Onu Finlandiya ve Fransa izliyor. Yunanistan (17), Ukrayna (21), Özbekistan (35), Kore (37), Bulgaristan (47), Brezilya (51), Gürcistan (53), Sırbistan (59) ve Ermenistan (67) hep bizim üzerimizdeki ülkeler…
Sonra, “Türkiye’nin ortalama IQ’su 89’a düşmüş, 90’ın altı donuk zeka, IQ’da Avrupa’nın en gerisi biziz, Arap ülkeleri ayarındayız” diye haberlere sosyal medyada kızıyoruz. Bence hiç kızmayalım… Bu eğitim, sağlık, beslenme seviyesi ile anca buralarda yer bulabiliyoruz.
ZENGİNLER 'BİZDEN DAHA FAZLA VERGİ ALIN' DERKEN, FRANSIZLAR SOKAKTAYDI
Geçen hafta Davos'ta yapılan Dünya Ekonomik Forumu'nda ilginç bir çağrı yapıldı. 200’den fazla ultra zengin, geçim krizi içindeki milyarlarca insana yardım etmek için hükümetlerin, kendilerinden servet vergisi almasını talep etti. 13 ülkeden 205 dolar milyoneri ve milyarderinin Davos’a gönderdikleri açık mektupta, hükümetlerin “eşitsizlik krizinin” önüne geçmek için servet vergisi uygulamasını istediler.
“Aşırı servetin bedeli” başlıklı mektupta, “Şimdi aşırı servetle mücadele, ultra zenginlerden vergi alma zamanı... Son 50 yılın tarihi, zenginliğin yukarıya doğru aktığı bir hikayedir. Son birkaç yılda bu eğilim büyük ölçüde hızlandı… Çözüm, herkesin görmesi için açık. Siz, küresel temsilcilerimiz, biz ultra zenginleri vergilendirmelisiniz ve şimdi başlamalısınız” ifadelerine yer verildi.
Anlaşılan, son iki yılda dünyadaki en zengin yüzde 1'lik kesiminin, kalan yüzde 99'luk kesimin toplamından neredeyse iki kat fazla servet kazandığı dünyada, kimi zenginler; "Bizden vergi alın yoksa tüm servetimiz gidecek" demeye getiriyor.
Baksanıza, geçen hafta Fransızlar sokaklardaydı. Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un emeklilik yaşını 62'den 64'e çıkaran yasa tasarısını protesto için tüm Fransa'da birçok şehirde 1.1 kişi yürüdü. Yönetimler aşırı zenginleşen kesimlerden devletin kasasına aktarmaktansa, çalışanların kazanılmış haklarını gasbederek günü kurtarmaya çalışıyor. Bakalım nereye kadar?
ÇİN’DE BÜYÜME YAVAŞLARKEN, NÜFUS AZALIYOR
Geçen haftanın en enteresan gelişmesi; Çin’in 2022’de yüzde 3 büyüdüğünü açıklaması oldu. Bu oran borsaların gerilemesine, altın ve gümüşteki rallinin hız kesmesine neden oldu. Çin hükümeti 2022 yılı için yüzde 5.5 büyüme beklerken, koronavirüs salgınının etkisiyle 2020’deki yüzde 2.2 büyümenin ardından son 46 yılın en düşük verisi olan yüzde 3 ile yılı bitirdi.
Küresel ekonominin lokomotifi Çin ekonomisi yılın son çeyreğinde beklentilerin üzerinde olsa da yıllık yüzde 2.9 büyüdü. Bu oran üçüncü çeyrekteki yüzde 3.9'a göre yavaşlamaydı. Ekonomistler, Çin ekonomisinin Aralık ayında dip noktaya indiğini ve bu yıl canlanacağını tahmin ediyor.
Çin ile ilgili önemli gelişme de, ülke nüfusunun 1961'den bu yana ilk kez düşmesiydi. Çin'in nüfusu 2022'de 850 bin kişi azalarak 1 milyar 411 milyona indi. 2019'da her 1.000 kişide 10.41 oyan doğum oranı, 2022'de rekor düşük bir rakam olan 6.77 oldu. Ülkede, evlilik ve hamilelik oranı düşerken, salgın nedeniyle ölüm oranı da yükseldi. Çin'in nüfusunun azalmasının hem ülke ekonomisine hem de küresel olarak çok ciddi etkileri olacak.
GEÇEN HAFTA NE OLDU?
Haftanın sonuna doğru teknoloji hisselerinin yaptığı atağa rağmen, Dow Jones Endeksi yüzde 2.1 kayıpla bitirirken, S&P 500 yüzde 0.3, teknoloji hisselerinin ağırlıkta olduğu Nasdaq endeksi de yüzde 2.9 artıda haftayı tamamladı.
Avrupa’da da endeksler haftayı pek değişmeden kapattı. Almanya’nın DAX endeksi haftayı yüzde 0.4 gibi küçük bir kayıpla bitirdi.
Buğday fiyatları son 15 ayın en düşük seviyesine indi. Rusya, Arjantin, Avusturalya ve Hindistan gibi büyük üreticilerden gelen olumlu hasat tahminleriyle Şikago Borsası’nda vadeli buğday fiyatları bushel başına (27.2 kg) 7.3 doların altına düştü.
Altın fiyatları ABD Merkez Bankası’nın (FED) Şubat başındaki toplantısında 25 baz puan faiz artıracağı beklentisinin güçlenmesiyle haftanın ikinci yarısında güçlendi. Salı günü Çin verisiyle bir ara ons başına 1.900 doların altına inen altın, özellikle Cuma günü yükselerek, 1.935 doları gördü ve haftayı 1.920 doların üzerinde kapattı.
Petrol fiyatları ise çok değişmedi. Batı Teksas petrolünün varili hafta boyunca 81 dolar seviyesinde istikrar kazandı.
Bu arada, kripto para birimi Bitcoin geçen hafta yüzde 10 değer kazanarak, hisse senetlerini geride bıraktı.
BU HAFTA NE OLACAK?
Özellikle ABD açısından yoğun bir hafta olacak. Açıklanacak olan dördüncü çeyrek GSYİH büyüme oranı çok önemli. ABD ekonomisinin son çeyrekte yüzde 2.8 büyüme kaydetmesi bekleniyor Ayrıca, dayanıklı mal siparişleri, kişisel gelir gibi verilerin yanında Microsoft, IBM, Tesla ve Intel gibi önemli şirketlerin bilançoları da gelecek.
ABD, İngiltere, Japonya ve Euro Bölgesi ülkeleri için Ocak ayı satın alma yöneticileri endeksi verileri de yayınlanacak. Yatırımcılar ayrıca Kanada Merkez Bankası'nın faiz oranı kararını, Almanya IFO iş ortamı ve tüketici güveni verilerini, Güney Kore ve Filipinler için GSYİH büyüme oranlarını ve Avustralya için enflasyon oranını takip edecekler.