Özel’den Erdoğan’a: Böyle bir hadsizlik olamaz
CHP'li Özgür Özel, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın altılı masa için kullandığı "Ortak noktaları terör örgütlerinin savunucuları olmaları" ifadelerine tepki gösterdi. Özel, "Aynen iade ederiz" dedi.
DUVAR - Meclis'te basın toplantısı düzenleyen CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dün “altılı masa” için söylediklerine tepki gösterdi. Özel, “Ne münasebet, ne hakla, hangi cüretle, sen kimsin CHP’ye, bu ülkenin kurucu partisine, milli mücadelenin partisine, ‘terör örgütünü savunuyor’ dersin? Hadsiz! Böyle bir hadsizlik olamaz, böyle bir hadsizliği iade ederiz… Cumhurbaşkanı'nın cumhura hakaret ettiği örnektir. Bu topraklar bundan önce böyle cumhurbaşkanı, böyle kirli bir dil görmedi” dedi.
Erdoğan, dün TRT'deki yayında, “Masanın altında ayrı, üstünde ayrı hesaplar dönüyor. Rakibin kim olduğu bizi ilgilendirmez. Hayırlı işler uzatılmaz, bu masadan hayırlı bir şey çıkacak olsaydı bu kadar uzatırlar mıydı bilmiyorum. Masadakilerin işi gücü yalan dolan fitne. Ortak noktaları terör örgütlerinin savunucuları olmaları. Onlar o makamlara layık oldukları için gelmediler, getirildiler. Eğer onlara bakanlık başbakanlık verildiyse, hepsinde bir irade o makamları verdi. Onlar bunun kıymetini bilemedi. Masanın etrafında dönüp dolaşıp bir şeyler yapmaya gayret ediyorlar” ifadelerini kullanmıştı.
ANKA'nın haberine göre, Özgür Özel’in konuşmasının satır başları şöyle:
BAHÇELİ’NİN NEFRETİNİ SAĞLIK EMEKÇİLERİNE ŞİKÂYET EDİYORUZ: Bu kadar gözyaşı, kan, üzüntü varken kendi kindar gündemi dışında başka bir gündemi olmayan bir parti var. MHP. Sayın Erkan Akçay demiş ki ‘siyasi istismar konusudur, bu görüşmeleri 1 Ekim'den sonra yapalım, CHP, TTB’nin peşine takılmıştır, vagonu olmuştur.’ Bir kere birileri doğruyu söylüyorsa siz sözün içeriğine bakacaksınız. Kimden geldiğine bırakmayacaksınız. TTB, Konya'daki cinayet işlenmeden üç gün önce bütün parti gruplarına gönderdiği yazısıyla ‘sağlık hizmetinin sunulduğu yerlere aynen mahkeme salonlarında olduğu gibi silahla girmek yasak olsun’ dedi. Bu talep eğer kanunlaşmış olsa o cinayeti işleyecek mi işlemeyecek miydi? İşlenmeyecek. Demek ki doğru bir talep. Genel Başkanınız haftada iki gün ‘TTB kapatılsın’ çağrısı yapıyor. ‘O yüzden biz buna karşıyız.’ Sağlıkta şiddeti konuşalım, ‘hayır TTB bunları istiyorsa konuşmayalım’. ‘1 Ekim'e kadar darp edilmeleri devam etsin.’ Çünkü Devlet Bahçeli TTB kapatılsın istiyor. ‘TTB’nin bu konuda 1 talebi varsa bu talep mutlaka reddedilmelidir, karşı çıkılmalıdır.’ Bu kadar vicdansızlık, Devlet Bahçeli'nin kalbindeki, zihnindeki nefretin sağlık çalışanlarına karşı bu şekilde ifade edilmesi ve bu talebin reddedilmesini kabul edilebilir bulmuyoruz ve bunu bütün sağlık emekçilerine şikâyet ediyoruz.
MHP’YE TESİR EDEBİLECEK KİM VARSA LÜTFEN TEPKİNİZİ İLETİN: Yılmaz Tunç, ‘siyasi rekabete konu etmeyelim’ demiş. AKP Grup Başkanvekili biz de dün zaten ısrarla bunu söyledik. Siyasi rekabete konu etmeyelim, bütün partilere çağrı yapıyoruz. Bunu bir kutuplaşma alanı olarak görmüyoruz, bir ayrılık alanı olarak görmüyoruz. Bu hepimizin mecbur olduğu bir birleşme alanıdır. MHP’den bile bir aklıselimin hâkim olup bu yanlış tutumlarını değiştirmesini bekliyoruz ve buradan sağlık emekçilerine; MHP’ye tesir edebilecek kim varsa lütfen tepkinizi iletin. Bu böyle olmaz. Bu MHP’nin bu tutumuyla sürdürebilecek bir iş değildir. Bunu ifade etmek gerekiyor.
ŞUURLU BİR SİYASİNİN SÖYLEYECEĞİ SÖZLER DEĞİL: Dün, TRT de Recep Tayyip Erdoğan'ı dinledik. ‘Önemli açıklamalar yaptı, makamının tarafsızlığına uygun açıklamalar yaptı’ demeyi çok isterdim. Ancak böyle bir şeyi söylemek mümkün değil. Maalesef Tayyip Erdoğan, bunun tam zıttı bir söylem geliştirdi. Üzülerek alıntılayacağım, diyor ki, ‘masadakilerin işi gücü yalan işi gücü fitne bölücülük, ortak noktaları siyasetçilik oynamaktan zevk almaları, kolay oynatabilen kukla olmaları ve terör örgütlerinin savunucuları olmaları, hepsi terör örgütlerini savunuyorlar.’ Yazıklar olsun. Bu ifadeyi, yani genel geçer ifadeler lafı yuvarlamalar falan; hep alışığız da… Ne demek? ‘Hepsi terör örgütlerini savunuyor’. Ne münasebet, ne akla, hangi cüretle? Sen kimsin, CHP’ye, bu ülkenin kurucu partisine, milli mücadelenin partisine ‘terör örgütünü savunuyor’ dersin? Hadsiz! Böyle bir hadsizlik olamaz, böyle bir hadsizliği iade ederiz. Sen kim oluyorsun da CHP’ye ‘birilerinin elverişli kuklası’ diyebilirsin. Böyle bir hadsizliği aynen iade ediyoruz. Oturduğu makamın ağırlığını, ettiği yeminin son kelimelerinin ne manaya geldiğini anlamayan, kaybetmeye alışmadığı için, hep kazanmakla övündüğü için kibri dağları aşmış birinin; yerel seçimlerde bozulan asabının, bugün vücudunun kimyasını bozduğunu, şuurunu kaybettiğini gösteren bir durumdur bu. Kabul edilebilecek bir şey değildir. Şuurlu bir devlet adamının şuurlu bir siyasinin söyleyeceği sözler değildir. Aynen iade ederiz.
BU SÖZLER SÖYLENİR Mİ?: Ayrıca umudunu Millet İttifakı ve altılı masadaki siyasi partilerin herhangi birisine veya hepsine bağlamış vatandaşlarımıza alenen hakarettir. Bu insanların destekledikleri partilere siz nasıl ‘terör destekçisi’ dersiniz? ‘Yüzde 55, 60’a varanına siz nasıl ‘kuklalara oy veriyorsunuz’ dersiniz? Bu doğrudan millete hakarettir. Cumhurbaşkanı'nın cumhura hakaret ettiği ilk örnektir. Bu topraklar bundan önce böyle cumhurbaşkanı böyle kirli bir dil görmedi. Böyle bir hakaret dili görmedi. Bunu reddediyoruz. Milletimize şikayet ediyoruz. AK Parti’nin, Cumhur İttifakı’nın ar sahibi seçmenlerine şikayet ediyoruz. Olacak iş mi? Bu sözler söylenir mi?
İKTİDARDA KALMAK KÜFRETMEYE KALDIYSA BU MİLLET SENİ BURADA TUTAR MI SANIYORSUN: Geçen gün Balıkesir'de bir esnaf dükkanında bir vatandaş sordu dedi ki, ‘ya siyasetin dili çok sert değil mi, ben dedi AK Partili’yim ama bu siyasetin bu sert dilinden rahatsızım’ dedi. Dedim ki ‘doğru, bu ülkeyi yöneten biri var baş, başa getirdiniz, bizim eşlerimize, kızlarımıza, çocuklarımıza, komşularımıza sevdiğimiz bütün kadınlara döndü ‘sürtük’ dedi.’ ‘Vallahi sen haklısın’ dedi. Bu dil nasıl bir dil, iktidarda kalmak küfretmeye kaldıysa bu millet seni burada tutar mı sanıyorsun? Gideceksin. Kendine göre; iyisiyle, kötüsüyle, sevenlerine göre iyisiyle, kötüsüyle bir icraatın var. Demokrasi nasıl gelindiğinin değil, nasıl gidildiğini dikkat edildiği bir rejimdir. Gelirken demokrasiyle gelmek kolay. Senden öncekiler sağlamış onu. 80 yıllık bir demokrasi deneyiminin üstüne gelmişsin, 180 yıldır tuğla tuğla örülen bir demokrasinin üstüne gelmişsin. Şimdi giderken, hakaret ederek, küfrederek koltuğa tutunmaya çalışmak; bütün rakiplerine ‘terörist’ demek. Demokrasilerde gelişine değil gidişine bakarlar. Karneyi ona göre verirler, arkandan bunlar yazılacak. Tenezzül meselesidir bu. Biz CHP olarak bu dile cevap vermeyi zül görüyoruz.
UMUT SİYASETİ ÜRETEMEYENLER, KORKU SİYASETİ ÖĞRETMİŞLERDİ: Ne dediler? ‘İstanbul'u kaybetmek beka sorunudur’ dediler. ‘Ankara'yı kaybetmek beka sorunudur’ dediler. Ne demek beka sorunu? Umut siyaseti üretemeyenler, korku siyaseti üretmişlerdi. İşte o günden bugüne geldiğimiz nokta. ‘AK Parti kaybederse Türkiye kaybeder.’ Oturduğun koltuk; elbette kıyaslanamaz binde biri olamazsın; Ama işgal ettiğin makamın birinci sahibinden, ülkenin kurucusundan, birinci cumhurbaşkanından alınacak çok dersiniz var sizin. O Kurtuluş Savaşı kahramanı Mustafa Kemal diyor ki, ‘Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacak ama Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacak’ diye. Özgüveni görüyor musun? Bu ülkeye güveni görüyor musun? Bu ülkenin insanlarına, geleceğine güveni görüyor musun? Sen ne diyorsun?
AT YALANI SAYALIM İNANANI: Biz, bizden ümidi kesmeyenlere Türkiye'den ümidi kesmeyenlere teşekkür ediyoruz. Bizi izlemeye devam etsinler. Yaptıracağız. Seçime kadar yapmadıklarını seçimden sonra en kısa sürede tıkır tıkır yapacağız. Eksik yaptıklarını da tamamına erdireceğiz. Ama dün Ömer Çelik, çıkmış ‘efendim aylarca süren çalışmalarımız var, CHP bunları bir yerlerden duyuyor söylüyor, sonra biz yaptırdık’ diyor. Öyle mi? At yalanı bakalım, Ömer Bey, sayalım inananı.
çift maaşa bağladığını biliyoruz: Sırada EYT var. Emeklilikte yaşa takılanlar, bizden hiç ümitlerini kesmediler, kesmesinler. Bunu söke söke yaptıracağız. Yapmazlarsa gelince yaparız. Eksik yaparlarsa eksiklerini gelince tamamlarız. Tayyip Erdoğan'ın, ‘bunlar çift dikiş istiyorlar, iki maaş istiyorlar.’ Kendisinin de hem cumhurbaşkanı maaşı hem emekli başbakan maaşı aldığını da biliyoruz ve söylüyoruz. Bütün eski milletvekillerini bankalara doldurduğunu; hem emekli milletvekili hem banka yönetim kurulu maaşı aldığını biliyoruz. Eski Meclis Başkanlarının tamamını Cumhurbaşkanlığı İstişare Kurulu’ndan çift maaşa bağladığını biliyoruz.
MHP’NİN SÖZLERİNİN BİR KIYMETİ YOK: Küçük ortak da talimattan payını almış. ‘Aday belli karar net’ çalışmaları yapıyor. Bu ‘Türkiye Cumhuriyeti'nde herkes cumhurbaşkanı olur bin sen olamazsın ey Erdoğan’ diyen bu sözü söyledikten dört sene sonra ‘cumhurbaşkanı adayımız Recep Tayyip Erdoğan'dır’ diyen sizsiniz. Nasıl net kararmış? Mesela bu mitinge gelenler geçen sefer de netti. Hani Tayyip Erdoğan, cumhurbaşkanı olamıyordu? Devlet Bahçeli, demeyecekler mi? Sizin kararınız çok netti. Bu Adalet ve Kalkınma Partisi bu ülkenin başına gelmiş en büyük felaketti, Türkiye'yi kurtarmak sizin namus borcunuzdu.’ Şimdi Recep Tayyip Erdoğan'ın adaylığını ilk onlar açıkladı, onunla övünüyorlar. Kararları belliymiş. Tarihin en büyük U dönüşlerini yapmış olan MHP’nin bu sözlerinin bir kıymeti yok.
KADINLARIN VÜCUDUNU HEDEF ALIYOR: Diyanet İşleri Başkanı! Bir meczup, Halil Konakçı, Ankara Melike Hatun Camii imamlığını sürdürüyor. Orada onu tehdit ediyor, burada şeriat çağrısı yapıyor. En son döndü, dedi ki utanmaz ‘dedelerimizin yatak odasında 100 yıl önce görmedikleri kıyafetleri biz artık çarşıda pazarda görüyoruz…’ Diyanet İşleri Başkanı! Bu Türkiye Cumhuriyeti kadınlarının vücudunu hedef alıyor. (HABER MERKEZİ)