Özel'den Erdoğan'a yanıt: 31 Mart akşamı milletimiz beni onunla tanıştırdı
Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yanıt veren CHP lideri Özel, "31 Mart akşamı milletimiz beni Tayyip Erdoğan'la tanıştırdı. Dedi ki, 'Bak o yok saydığın kişi Türkiye'nin birinci partisinin genel başkanı" dedi.
DUVAR - CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Manisa'da basın mensuplarının gündeme dair sorularını yanıtladı.
DEM Parti heyetinin İmralı ziyaretinin ardından yaşanan gelişmeleri değerlendiren Özgür Özel, "Türkiye'de bir Kürt meselesi vardır. Demokratik yollardan çözülmelidir. Çözüm yolu meclis çatısı olmalıdır. Bunun şeffaf ve samimi davranılmalıdır. Toplumsal mutabakat aranmalıdır" dedi.
Konuyla ilgili eleştiri ve önerilerini DEM Parti'yle görüşmede aktardıklarını söyleyen Özel, "Bunu birileri birtakım pazarlıklara dökmeye, işte Sayın Erdoğan'ın siyasi geleceğiyle bir kişinin özgürlüğünü takas etmeye çalışan gizli anlaşmalar varsa biz orada değiliz. Biz kimsenin planının parçası olmayız. DEM Parti heyetini ağırladık kendilerinin ziyaretinden de memnuniyet duyduğumuz ifade ettik. Onları dinledik. Kendi görüşlerimizi söyledik. Kapının önünde yaptığımız açıklamada da hem şehit ailelerinin hassasiyetine ilişkin toplumsal mutabakatı hem de anayasa değişikliği meselesindeki endişeleri bertaraf edecek, bir anayasa değişikliğine mesafeli olduğumuz yaklaşımını orada da tekrar etmiştim. Açıkçası DEM Parti heyeti de şehit aileleri ve gazilerin de bu sürecin içinde bulunmasına, onların da davet edilmesine bir karşı çıkışları olmadı" diye konuştu.
MHP'nin sosyal medya hesabından Genel Başkan Devlet Bahçeli'nin fotoğrafıyla birlikte "Barışla herkes kazanır" paylaşımı yapılmasını da değerlendiren Özel, "Devlet Bey 'barış' demeye başladı. Ama barış dilini kullanmadan yapıyor bunu. Çok sert bir üslubu var. Kendisi Abdullah Öcalan'ı Meclis'e davet ediyor. Ama CHP'ye, başka partilere karşı çok sert bir üslup kullanıyor. Devlet Bey eğer böyle bir kavga dilinden bir hakaret dilinden bir barış diline geçecekse ve bunun ilk adımı bu tweetse bu iyi bir şey. Ama süreci böyle yöneteceğini sanıyorsa yani samimiyetten uzak kendi bildiklerini okuyan sürekli ortaya bir şeyler atan, örneğin Meclis'te bir komisyon kurmayan, pazarlığı adada yapan, meclise dayatan ve burada da tweet atan bir çizgide olacaksa bu doğru bir çizgi değil" ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Başlarda Özgür Özel'den umutluyduk" açıklamasına yanıt veren Özel, "Sayın Erdoğan'ın geçmişte benden hiç ümidi yoktu. Ama 31 Mart günü onunla beni tanıştıran milletimize çok şükranlarımı sunuyorum. Çünkü grup başkanvekiliyken de benimle ilgili sert ifadeleri vardı. 31 Mart akşamı milletimiz beni Tayyip Erdoğan'la tanıştırdı. Tayyip Erdoğan'a dedi ki, 'Bak o yok saydığın, lakap taktığın adını düzgünce söylemediğin kişi Türkiye'nin birinci partisinin genel başkanıdır'. Tayyip Bey benle o gün tanıştı" dedi.
ANKA Haber Ajansı'nın aktardığına göre, Özgür Özel'in açıklamalarından başlıklar şöyle:
TAYYİP BEY'E SORUP NET CEVAP ALMAK LAZIM: (ABD'nin yeni başkanı Donald Trump'ın "Kürtler ve Türkler birbirinden nefret ediyor" açıklaması) Bu çok uzaklardan bakıp çok ezbere söylenmiş bir laf. Kürtler ve Türkler niye birbirinden nefret etsin? Biz birbirini seven, birlikte yaşama kültürü olan insanlarız. Ama "Erdoğan'a söyledim, Kürtlerin peşini bıraktı" dediği; Türkiye Cumhuriyeti'nin, Erdoğan'ın "Bir gece ansızın gelebiliriz" falan deyip de yapacağı bazı operasyonlara Trump talimatıyla durdurulduysa bunun cevabı bu soruyu Tayyip Bey'e sorup net cevap almak lazım.
ÇÖZÜM YOLU MECLİS ÇATISI OLMALIDIR: Kürt meselesinde benim yaklaşımım şu; Türkiye'de bir Kürt meselesi vardır. Demokratik yollardan çözülmelidir. Çözüm yolu meclis çatısı olmalıdır. Bunun şeffaf ve samimi davranılmalıdır. Toplumsal mutabakat aranmalıdır. Toplumsal mutabakatın en önemli noktalarından bir tanesi de şehit aileleri ve gazilerdir. Ben şu ana kadar 88 şehit ailesi ve gazi derneğine arkadaşları yollatıp, CHP'nin pozisyonunu anlattım. Çatı örgütleri olan bir vakıf ve iki dernekle de görüştüm. Onlar da açıklama yaptılar. Özgür Özel'in tutumunu benimsiyor ve destekliyoruz diye. Bizim tutumumuz yaklaşımımız budur. Bundan sonraki süreçte CHP olarak biz bir sorunun barışçıl yollardan çözümüne, şehit gelmemesi, annelerin gözünün yaşının dinmesi, akan kanın durması terör ve terörle mücadeleye harcanan paranın milletimizin hayrına olacak diğer işlere harcanabilmesiyle ilgili bizim yaklaşımımız bu şekilde.
GİZLİ ANLAŞMALAR VARSA BİZ ORADA DEĞİLİZ: Ama bunu birileri birtakım pazarlıklara dökmeye işte Sayın Erdoğan'ın siyasi geleceğiyle bir kişinin özgürlüğünü takas etmeye çalışan gizli anlaşmalar varsa biz orada değiliz. Biz kimsenin planının parçası olmayız. Biz Türkiye'nin çıkarlarının, Türkiye'nin gelecek planının parçası oluruz, ona katkı sağlarız milletimize açıkça paylaştığımız ve milletimizden takdir veren çizgimizdir. O çizgide devam edeceğiz.
DEM PARTİ ÖNERİMİZE KARŞI ÇIKMADI: (DEM Parti heyetiyle görüşme) DEM Parti heyetini ağırladık kendilerinin ziyaretinden de memnuniyet duyduğumuz ifade ettik. Onları dinledik. Kendi görüşlerinizle söyledik. Sayın Sırrı Süreyya Önder de zaten şöyle ifade etti: "Sayın Genel Başkan'ın hem katkılarını hem önerilerini hem eleştirilerini aldık. Eleştirileri de önerileri kadar değerliydi" dedi. Ben bu süreci en şeffaf hem de bolca üzerinde konuşularak ve doğruları yapmak üzere üzerinde titizlenerek devam edilmesi gerektiğini söylüyorum. Zaten kapının önünde yaptığımız açıklamada da hem şehit ailelerinin hassasiyetine ilişkin toplumsal mutabakatı hem de anayasa değişikliği meselesindeki endişeleri bertaraf edecek, bir anayasa değişikliğine mesafeli olduğumuz yaklaşımını orada da tekrar etmiştim. Burada da söylemekte bir mahsur yok. Açıkçası DEM Parti heyeti de şehit aileleri ve gazilerin de bu sürecin içinde bulunmasına, onların da davet edilmesine bir karşı çıkışları olmadı.
KİM NE KATKI YAPABİLİYORSA YAPMASI LAZIM: Hatta bu tip hassasiyetlerin gözetilmemesinin geçen sefer büyük zararlar verdiği konusunu hepimiz hatırladık. O yüzden kim ne katkı yapabiliyorsa yapması lazım. Aksi takdirde mesele kapalı kapılar ardında ve gizli pazarlıklarla yürüyen bir meseleye dönüşür. Onun içinde kim varsa bunun altında kalır. Ben de böyle bir şeyin içinde olup partimi bunun altında bırakmak istemem. O yüzden sürecin Meclis eliyle şeffaflıkla, samimiyetle ve toplumun tüm kesimlerinin de sürece dahil edildiği formüllerle ilerlemesi gerektiğini DEM Partililere ifade ettim.
BAHÇELİ 'BARIŞ' DEMEYE BAŞLADI AMA BARIŞ DİLİNİ KULLANMADAN YAPIYOR: (MHP'nin X hesabından Devlet Bahçeli'nin fotoğrafıyla birlikte "Barışla herkes kazanır" paylaşımı yapılması) Devlet Bey "barış" demeye başladı. Ama barış dilini kullanmadan yapıyor bunu. Çok sert bir üslubu var. Ve kendisi Abdullah Öcalan'ı Meclis'e davet ediyor. Ama CHP'ye, başka partilere karşı çok sert bir üslup kullanıyor. Devlet Bey eğer böyle bir kavga dilinden bir hakaret dilinden bir barış diline geçecekse ve bunun ilk adımı bu tweetse bu iyi bir şey. Ama Devlet Bey süreci böyle yöneteceğini sanıyorsa yani samimiyetten uzak kendi bildiklerini okuyan sürekli ortaya bir şeyler atan ama örneğin Meclis'te bir komisyon kurmayan, pazarlığı adada yapan, meclise dayatan ve burada da tweet atan bir çizgide olacaksa bu doğru bir çizgi değil. Devlet Bey'in barış diline başlamak için ilk adım ise iyi. Bütün adımları böyle olacaksa bu kötü. O yüzden devamını görmek lazım. Barış diline ilk adım buysa bu iyidir. Bu konuda söyleyecek son söz bu ise bu kötüdür.
31 MART AKŞAMI MİLLETİMİZ BENİ TAYYİP ERDOĞAN'LA TANIŞTIRDI: (Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "Başlarda Özgür Özel'den umutluyduk" sözü) Sayın Erdoğan'ın geçmişte benden hiç ümidi yoktu. Ama 31 Mart günü onunla beni tanıştıran milletimize çok şükranlarımı sunuyorum. Çünkü grup başkanvekiliyken de benimle ilgili sert ifadeleri vardı. Genel başkan olduğumda da bir tebrik telefonu açmamıştı. Ben yılbaşında dahi ikinci partiyim tabii. Kendisinden daha az oy almış bütün partileri aramıştım. Onun partisinde grup başkanını aramıştım ama 31 Mart akşamı milletimiz beni Tayyip Erdoğan'la tanıştırdı. Tayyip Erdoğan'a dedi ki, "Bak o yok saydığın, lakap taktığın adını düzgünce söylemediğin kişi Türkiye'nin birinci partisinin genel başkanıdır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün partisini 47 yıl sonra birinci parti yaptı. 22 yıl sonra da seni yendi. Özgür Özel buyurun tanışın" dedi.
KÜÇÜMSEYİCİ VE ÜSTTEN BİRİ AMA BU CEVABI HAK EDİYOR: Tayyip Bey benle o gün tanıştı. O yüzden Özgür Özel ümidimiz çoktu falan gibi üstten sözlerin hiçbir karşılığı yok. Ondan sonra sanki ben genel başkan olmadan ya da seçim kazanmadan önce bunları... 31 Mart'ta millet birimizin sırtını yere vururken birimizin de elini havaya kaldırdı. Tayyip Bey de gösterdi. Yattığı yerde. Sırt üstü yatıyordu o gece. Dedi ki bak tanıştırayım. Cumhuriyet Halk Partisi'nin genel başkanıdır bu diye gösterdi. Ümidim vardı diyor. O küçümseyici ve üstten biri. Ama bu cevabı hak ediyor. Onun dışında başka bir cevabı hak etmiyor.
DİREKT KIRMIZI KARTI HAK ETTİ: Kırmızı kartla ilgili bir şey dediğini duymadım ama kırmızı kart zaten duyulacak bir şey değil, görülecek bir şey. Yakında çok daha fazla görecek. Her emekliye bir kırmızı kart ulaştıracak örgütümüz. Çarşıda, pazarda, evinde, öğretmenler evinde, sokakta, her yerde. Kırmızı kartın önü kırmızı, arkasında hesap var. Tayyip Bey gelmeden simit, dana kıyma, altın ve diğer hesaplar. Millet bakacak kartın arkasına, önü de Tayyip Bey görecek kırmızı kart. Bu tabii sembolik bir şey. Kırmızı kart göstermek artık oyundan çıkarmak, göndermek demektir. 31 Mart'ta milletimiz Tayyip Bey'e sarı kartı gösterdi. Anlamadı. Sarı kartı gördüğü gün emekli o gün aldığından daha az dana kıyma alabiliyor bugün. Demek ki futbol hakemi hata yapan bir oyuncuya sarı kartı gösterir hatada ısrar ederse ne yapar? İkinci sarıdan kırmızıyı gösterir. Tayyip Bey bu son yaptıklarıyla ikinci sarıda değil. Direkt kırmızıyı hak etti. O yüzden mevzusunun kendisi bu.
RÜYASINDA GÖRÜR: Bundan sonraki süreçte CHP olarak esnafa da, memura da, işçiye de, çiftçiye de ulaşıp bu iktidardan kurtulmanın yolunu göstereceğiz. Tayyip Bey demiş ki, kendisinden hiç yaratıcı bir şey duymadım. Vallahi ilk görüşmemizde söyledim. Bakın ilk görüşmemizde "Deprem geliyor" dedim. "İstanbul yıkılırsa altında Türkiye kalır" dedim. "Bu depreme karşı bir deprem bakanlığı kurun. Bütün siyasi partileri de davet edin. Deprem bakanlığına Türkiye'den çok iyi bir bilim adamının başına koyun" dedim. Depremin olduğu gün birbirimize dövüneceğimize diyelim ki biz bu depremi iyi ki hazırlanmışız. Bunun yurt dışından kaynağı da bulunur. Türkiye'den kaynağı da bulunur. Belediyeler bende. Genel güç sizde, diğer arkadaşları da alalım. Beş siyasi parti vardı o zaman. "Grubu bulunan beş siyasi partiden birer bakan yardımcısıyla kimseyi dışarıda bırakmadan büyük depreme hazırlanalım" dedim. Not aldı, not aldı, not aldı... Daha doğrusu yardımcısı görevlendirdi kişi not aldı. Ama bu konuda bir şey duymadık. Yani o yüzden hiçbir şey demesem bakın sırf küçük bir örnek olarak söylüyorum. Deprem bakanlığı kuralım somut bir öneri değil miymiş? Ama Tayyip Bey somut öneri değil şunu duymak istiyor: Gelin anayasa değiştirelim. Bir daha seçilmek ister misiniz? Ama o darı ambarında olacak bir şey. Rüyasında görür yani.
VIZ GELİR TIRIS GİDER: (Kendisinin de aralarında olduğu 14 milletvekilinin dokunulmazlığının kaldırılması için TBMM'ye 17 yeni fezleke gönderilmesi) "Bu tip fezlekeler hep geliyor. Vız gelir tırıs gider. Özellikle son dönemde CHP itirazlarını yükselttikçe ve Erdoğan rahatsızlıklarını dile getirdikçe birileri de harekete geçti bize fezleke üstüne fezleke yolluyor. Vallahi bize dokunulmazlık lazım değil. Hatta biz millete dokunan bir parti olduğumuz için AK Parti'yi bu kadar rahatsız ediyoruz. Ama Erdoğan'ın dokunulmazlığını önümüzdeki ilk seçim günü akşam saat 17.00'da milletimiz kaldıracak. Ondan emin olabilirsiniz.
YENİ YOL PARTİSİ'Nİ ZİYARET EDECEĞİM: (Yeni Yol Partisi ve seçim ittifakına ilişkin soru üzerine) "Yeni Yol çatı partisine başarılar diliyorum. Zaten oluşturan üç parti de geçmişte ittifakımızın olduğu ve şu anda da iyi ilişkiler içinde olduğumuz partiler. Hatta Sayın Ali Babacan kuruluşla ilgili arayıp beni bilgilendirdi geçtiğimiz haftalarda. Ben de başarılar diledim. Kendilerini de yakın zamanda ziyaret edeceğim.
ERKEN İTTİFAK KONUŞURSANIZ PARTİLER BİRBİRİNE MANİ OLUR: İttifak konusunda baştan beri şöyle söylüyorum: Seçimler olur, seçimde tek başına iktidar olursan hükümet olursun. Olmazsan koalisyon görüşmeleri başlar. Bu da seçimden sonra 40 günlük bir süreydi. Şimdi bu da hadi seçimden önce olmasın, aday belirlemeden 40 gün önce, 60 gün önce düşünülecek bir konu. Eğer erken ittifak konuşursanız, bütün partileri birbirinden belinden zincirle bağlamış koşucular gibi birlikte koşarken herkes birbirine mani olur. Oysaki herkes milletin karşısına çıkıp sosyal demokrat kimliğiyle, muhafazakar demokrat kimliğiyle, milliyetçi demokrat kimliğiyle ya da ekonomik sorunlara özgün çözüm önerileriyle milletin karşısına çıkıp milletin takdir ve teveccühünü beklemesi lazım.
HEDEFİMİZ TEK BAŞINA SEÇİM KAZANMAK: Seçime makul bir süre kala tek başına bu seçimi kazanmayı düşünüyorsa partiler zaten tek başına girerler. Yok, seçimi tek başına kazanmasında bir zorluk görüyorsa ittifak arayışına girerler. Bu seçimlere az bir zaman kala aday belirleme süreçleri yaklaşırken olacak şeyler. Ama geçtiğimiz seçimdeki gibi partilerin güçleri ne oranla olmayan bir ittifak anlayışı yerine ihtiyaç duyulan alanda ihtiyaç duyulduğu kadar ve partilerin gücü nispetinde paylaşım içine girebilecekleri birbirinin işini kolaylaştıracakları ama birbirini zarar da vermeyecekleri bir ittifak süreci tasarlanabilir. Ama CHP'nin temel hedefi bilhassa parlamento seçimlerinde salt çoğunluğu kendi milletvekilleriyle elde etmesidir. Buna gayret göstereceğiz. Ve bir CHP cumhurbaşkanı adayının seçilmesidir. Adayın desteklenmesi noktasında birçok partiyle görüşülebilir. Biz de görüşürüz. Yeni Yol çatı partisi de bizim kapısına aşina olduğumuz bize misafirliklerine aşina olduğumuz partilerden oluşuyor. Hiçbir problemimiz olmaz.
İSTİFASINDAN SONRA KAVAF'I ARADIM: (DEVA Partisi Manisa Milletvekili Selma Aliye Kavaf'ın partisinden istifa etmesine ilişkin soru üzerine) Sayın Kavaf partisinden istifa etti. Milletvekilliğinden istifa etmedi. Ondan sonra ben kendisini aradım. Listelerimizden seçilmiş bir milletvekili olarak istifasını da açıkçası beklemiyordum. Kendisinin kararının hayırlı olmasını söyledik. Hem de Manisa'da İlksen Başkanımızın da, bizlerin de Sayın Kavaf'ın ihtiyaç duyduğu her noktada Manisalıya hizmet etme noktasında CHP'li bir milletvekiline nasıl örgütümüz katkı sağlıyorsa kendisine de katkı sağlayabileceğimizi Manisa'ya mutlaka gelip gitmesini, Manisa'nın sorunlarını mecliste dile getirmesini ve bundan sonraki süreçte de listemizden seçilen bir milletvekili olarak kendisine sırtımızı dönmediğimizi ifade ettik. Biz kendisiyle seçimlerde ben Akhisar'da, Turgutlu'da, Soma'da bir arada olmuştuk, birlikte çalışmıştık. Örgütümüzle uyumlu bir çalışması vardı. Ümit ediyorum bundan sonra bağımsız olarak kendi sürecine devam etmeye karar verirse biz ona bir örgüt yokluğunu hissettirmeyecek desteği sağlamaya hazır olduğumuzu söyledim.
BİZİM SİYASETİMİZ ÇATIŞAN BİR SİYASET OLMADI: Bizim siyasetimiz çatışan bir siyaset olmadığı için barışan ve temas eden bir siyaset olduğu için ben şeyi mesela çok ayıplı bulurum. Muhalefet milletvekiliyim diye aday olup iktidara geçenler oldu geçmişte Manisa'da. O AK Parti'ye itiraz oylarını kendi kişisel çıkarı için alıp götürmek. Bu yanlış bir şey. Ama Aliye Hanım AK Parti'ye itiraz eden bir yerden ve bizim listemizden seçildi. Partisinde bir sorun yaşamış önemli olan onu muhalefet tabanında tutabilmek, o oyları muhalefet tabanında tutabilmek. Onun için üstümüze ne düşerse onu yaparız. CHP o yüzden kavganın gerilimin değil uzlaşının ve birlikte çalışmanın önemsendiği bir partidir. Benim bakanlık yapmış birisini, partisinden yeni ayrılmış birisini arayıp da hani ona bir şey söylemeyi doğru bulmam. Onun yerine Sayın Aliye Kavaf'a kendisinin bizim listelerimizden bizden seçildiğini Manisa'ya hizmetle ilgili görevinin olduğunu bu konuda partisinin olmadığı için... Şimdi Manisalı da olmadığı için Manisa'ya gelip nasıl görevini yapacak? Partisi de yok. Kendi milletvekillerimize sağladığımız her imkanı kendisine sağlayabileceğini söylüyoruz. Hani partimize davet etmekten ziyade milletvekilliği görevini yaparken üzerimize düşen bir şey varsa onu yaparız diyoruz.
(ANKA HABER AJANSI)