Özgür Akkaya: Beterin beteri yalnızca ölümdür

Özgür Akkaya ile ilk romanı 'Kainat Boşluk Kabul Etmez'i konuştuk. Akkaya, "Beterin beteri yalnızca ölümdür. Ölmediğiniz sürece bir boşluğun parçasında muhakkak yer alıyorsunuz" dedi.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Bodrum Kat, Ayı ve Aksi dergilerinin kurucularından olan Özgür Akkaya, 'Kapattık Kardeşim' adlı öykü kitabından sonra ikinci kitabı ve ilk romanı olan 'Kainat Boşluk Kabul Etmez'i geçtiğimiz günlerde yayınladı.

Karısının ölümünün ardından kendi ölümünü beklemeye koyulan bir adamın hayata tutunamama çabasını konu edinen 'Kainat Boşluk Kabul Etmez' okurlarıyla yeni yeni buluşurken biz de Akkaya’ya sorularımızı yönelttik.

'Kainat Boşluk Kabul Etmez' nasıl ortaya çıktı, kitabın yazım sürecine dair bize neler söylemek istersiniz?

Öykü kitabımı çıkarttıktan bir süre sonra "Aslında tüm bu öyküler birer roman olabilirdi. Tüm fikirlerimi burada mı harcadım acaba?" tedirginliği yaşadım. Lakin roman yazmaya dair hiçbir pratiğim yoktu. Sonrasında roman yazmayı birçok kez denedim. Tamam dediğim her dosya bir süre sonra gözüme vasat altı görünmeye başladı. Yazmanın futboldan farksız olduğuna inanıyorum. Ne kadar çok pratik yaparsanız, ne kadar çok iyi oynadığını düşündüğünüz insanları izlerseniz o kadar daha iyi olmaya başlıyorsunuz. Tüm o çöp olan dosyalardan sonra en azından vasatı yakalayabildiğime inandığım ilk dosya 'Kainat Boşluk Kabul Etmez' oldu. Ben de ilk şutu atmaya karar verdim.

"Kainat boşluk kabul etmez" sözüne de ayrıca değinelim isterim. Gerçekten de bütün boşluklar dolar mı hayatta? Biraz bu konuyu açalım mı?

Beterin beteri yalnızca ölümdür. Ölmediğiniz sürece bir boşluğun parçasında muhakkak yer alıyorsunuz. Öylece kanepede beklerken bile kanepeyi dolduruyorsunuz. Belki eski mutlu günlerinizdeki gibi uzanıp rahatlamıyorsunuz ama önünde sonunda aynı yeri işgal ediyorsunuz. İçimizde açılan boşluklarda kuantum fiziği yasaları işliyor. Boşluk doluyor ama o boşluğun sesi kalıyor. Tıpkı Kemal Varol'un dediği gibi: "Acı geçiyor, acı geçiyor, acı elbette geçiyor, acı çekmiş olmak geçmiyor."

Başkarakter, Devrim, Aslı, Hande… Hepsinin kişisel, ailevi, dünyevi çok ciddi sorunları mevcut. Onları bir araya getiren şeyler ortak bir mutluluktan ziyade, ortak mutsuzluklar gibi görünüyor.

Belki de ortak mutsuzluklar onları bir araya getirdi ama onları bir arada tutan şey ortak umut. Mutsuzluklarını bir konuştularsa, "korkma geçecek" diye bin kez sıvazladılar birbirlerinin sırtlarını. Önemli hususlardan biri de kimse mutsuzluğunu yarıştırmaya kalkmadı. Günümüzde dert dinleyen insan sayısı çok az. Dizim ağrıyor desek benim de tırnağım battı diye anlatmaya başlıyorlar. Bu artık bir refleks haline geldi sanırım. Yine de bana üzücü geliyor.

Kainat Boşluk Kabul Etmez, Özgür Akkaya, 184 syf., Kitapyurdu - Doğrudan Yayıncılık, 2023.

'BİR BAŞKASINI İYİ HİSSETTİREREK KENDİ KÖTÜ HİSLERİNDEN UZAKLAŞMAK FEDAKÂRLIK DEĞİLDİR'

Romanda ölüm hem büyük bir sona hem de yeni bir başlangıca sebep oluyor. Başkarakter de sanki eski karısı Helen’in acısını, Hande’yi kurtararak dindirmeye çabalıyor. Dahası, Hande’yi kurtararak aslında kendini kurtarıyor. Ne dersiniz?

Romanın geneline bakarsak aslında buna doğruca evet diyebilirim. Aslında karakterin ciddi psikolojik desteğe ihtiyacı olduğunu hissetsinler istiyorum. Bu durumu romantize ettiğimin farkındayım ama sağlıksız bir romantizm olduğunu da bilerek yaptım. Bir başkasını iyi hissettirerek kendi kötü hislerinden uzaklaşmak fedakârlık değildir.

Ancak başkarakter yine de bir yerde, “İnsanlar beni sevecek diye ödüm kopuyor baba. Biri yine gözlerimin içine gülecek diye korkuyorum,” diyor. Biz de böylece ölen tek kişinin Helen olmadığını anlıyoruz. Sizce insanların ölümle yüzleşememeleri neden kaynaklanıyor?

Vicdan kavramı yüzünden. İnsanların çoğu kendi ölümünü düşünüp hüzünlenmiştir diye düşünüyorum. Uzunca bir süre ben böyle saçmalıklar yaptım ya da bilmiyorum. Sonra bir gün hüzünlenmedim. Gayet normal karşıladım. Meselenin özüne inince şunu fark ettim. Kendime karşı vicdanım artık rahattı. Kendimle yapmak istediğim her şeyi yapmış, kendimi anlamış ve sevmiştim. Karakterin Helen'e karşı vicdanı rahat değil. Artık vicdanını rahatlatacağı hiçbir fırsatı kalmadı. İnsan insanla yüzleşemiyor.

'DERGİLER BENİM İÇİN ALT YAPIYDI'

Yazarlığın yanı sıra, Bodrum Kat, Ayı ve Aksi dergilerinin kurucularından birisiniz. Dergiciliğin yazarlığınıza nasıl bir etkisi oldu?

Yazarlığın futboldan farksız olduğunu belirtmiştim. Dergiler de benim için birer altyapıydı. Her ay düzenli yazı yazmak zorunda hissedip ertelemeden bunun peşinden koşabildim. Bir noktada dergilerin profesyonelliğe ulaştıracağından emindim. Görünür olmamı da sağladı.

Kitabınız KDY etiketiyle yayınlandı. KDY’nin yayıncılık sektöründe büyük bir değişim başlattığını söylemek mümkün, peki sizin deneyiminiz nasıldı?

Kitabın tüm süreciyle kendinizin ilgileneceği bir platform KDY. Dilediğiniz noktada destek de talep edebiliyorsunuz. Kitap çıkartmaktaki amacınıza göre KDY tam bir nimet de olabiliyor yetersiz de kalabiliyor. Benim amacım yalnızca dosyamın kitaplaştırılmasıydı. Bu noktada çok memnunum. Amacınız sizi tanıtsın, her kitabevinde kitaplarınız olsun ise KDY size hitap etmeyecektir.

Son zamanlarda neler yapıyorsunuz? Masanızda yeni bir çalışma var mı?

İlk romanı yazabildiğime inandıktan sonra artık uzunca yıllar roman üstüne ilerlemek istiyorum. Bu bağlamda önümde tamamlanmayı bekleyen iki dosya daha var. Bunlardan bağımsız olarak 'Kainat Boşluk Kabul Etmez'i üçleme olarak tamamlamak istiyorum.