Özgür Özel: Sinan Ateş'in kanı orada kaldıkça normalleşme olmaz

BBP Genel Başkanı Destici ile CHP lideri Özgür Özel CHP Genel Merkezi'nde konuştu. Özel, normalleşme sorusuna Sinan Ateş cinayetini hatırlatarak yanıt verdi.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - CHP Genel Başkanı Özgür Özel, BBP Genel Başkanı Mustafa Destici ile CHP Genel Merkezi'nde görüştü. CHP lideri Özel’e CHP Genel Sekreteri Selin Sayek Böke ile Genel Başkan Yardımcıları İlhan Uzel ve Sevgi Kılıç eşlik etti.

Yaklaşık 1 saat süren ziyaretin ardından iki lider ortak basın açıklaması yapması yaptı.

Özgür Özel normalleşme süreciyle ilgili yaptığı açıklamada, "Ankara'nın ortasında iki kız babası bir siyasetçi bir ülkü ocaklarının da önceki genel başkanlarından birisi bir siyasi cinayete kurban gidecek, onu uyuşturucu torbacıları öldürecek, kamu görevlileri kaçmalarına yardım edecek ve o cenaze o kan yerde kalacak. Neden? Bir partideki birilerinin yapmış olduğu temaslar, görüşmeler iletişim ortaya çıkmasın, parti zarar görmesin, ittifakımız zarar görmesin. O cenaze o kan orada durdukça Türkiye'de siyaset normalleşemez. İlk önce Milliyetçi Hareket Partisi'nin ucu kime gidiyorsa gitsin deyip, bu yükten kurtulması sonra Cumhur İttifakı'nı bu yükten kurtulması, Türkiye siyasetinin bu yükten kurtulması lazım. Normalleşme diyorsanız, normal siyasi partiler bir cinayet işlendiğinde ona karşı bir sis indirmeye çalışmazlar. Biz inen sisin farkındayız. Ve o sis kalkmadan Türkiye normalleşemez" dedi.

Özel'in açıklamaları şöyle oldu:

HEP NEZAKET KURALLARI ÇERÇEVESİNDE BİRLİKTE OLDUK: Bugün sayın Destici ve heyeti uzun süredir zaten ilk tebrik telefonlarından bir tanesini de kendisinden almıştık. Hayırlısı olsun ziyaretine geldi. Kendi çok teşekkür ediyoruz. Bir saate yakın yaptığınız görüşmede Türkiye gündemini değerlendirdik. Geçtiğimiz seçimin sonuçlarını değerlendirdik. Üzerinde geçmiş dönemlerde de mutabakat sağlamış olduğumuz bazı konuların yeniden gündeme alınmasını değerlendirdik ve bizim açımızdan son derece verimli bir toplantı oldu. 31 Mart seçimlerinden sonra Türkiye siyasetinde çeşitli şekillerde nitelendirilen bir normalleşme süreci yaşanıyor. Ama bizim bugünkü görüşmemiz bir normalleşme sürecine işaret etmiyor. Çünkü biz zaten Meclis'te görev yaptığı sırada da Sayın Destici'yle iki siyasi partinin yürütmesi gereken hem nezaket kuralları hem protokol kuralları çerçevesinde hep birlikte olmuş ve temaslarımızı sürdürmüş iki partiydik. Bayramlaşmalarda heyetlerinin birbirini ziyaret ettiği, bayramlarda genel başkanlarının birbirini aradığı bir siyasi parti olarak bugünkü ziyareti bir hayırlı olsun ziyareti olarak da son derece önemli buluyoruz. Gündemimizde tabii pek çok konu vardı. Ama Türkiye'de Avrupa'nın dünyanın çok gerisinde bir siyasi partiler kanunuyla karşı karşıyayız. Ve siyasetin finansmanının şeffaf olması, denetim altında olması ve bazı siyasi partilere hazine ve seçim yardımı yapılıyorken sadece beş partiye bugünkü uygulamayla yapılabiliyor, bazı siyasi partilerin bundan mahrum olmasının kabul edilemez olduğu noktasında bir kez daha karşılıklı fikir birliği içinde olduğumuzu gördük. 2018 seçimlerinden hemen önce ben CHP'nin heyet başkanı olarak Sayın Destici'yi ziyaret etmiştik Genel merkezlerinde ve orada da hazine yardımının hiç değilse yüzde 1'in üzerinde son seçimde oy almış bütün partilerin almasını savunmuştuk ve öyle bir taslağımız vardı. Ama gelen baskın seçim bu tartışmaları olanaklı kılmadı. Ardından da bambaşka bir gündeme savruldu Türkiye. Bugün yine bir kez daha ifade etmek isterim ki; fikirlerin tümünün kolayca ifade edilebilmesi, toplum tarafından duyulmasının sağlanması ancak ve ancak siyasi parti kurulmasının kolaylaştırılması, siyasi parti faaliyetlerinin devlet tarafından desteklenmesi ve özellikle belli bir mali gücün altındaki siyasi partilerin bugünkünün aksine pozitif ayrımcılıkla seslerini duyurmaları, örgütlenmelerini sağlamaları noktasında mutlaka gerekli düzenlemelerin yapılması gerekiyor. Biz Sayın Destici'yle, Büyük Birlik Partisi'yle ayrı ittifaklardayız. Ayrı siyasi yelpazenin farklı kanatlarındayız. Ama bu konudaki müşterek duygumuzu her ikimiz de ifade ettik ve bundan sonraki süreçte de bir düzenleme yapılması noktasında biz buna son seçim en çok oy almış birinci partisi olma sıfatıyla da Adalet ve Kalkınma Partisi'nin 22 yıllık pratiğinden farklı olarak gönülden destek vereceğimizi ve oy vereceğimizi ifade etmek istiyorum.

KARAMOLLAOĞLU'NU ZİYARET EDECEĞİM: (Bir gazetecinin, "Siyasi partilerle görüşmeler devam edecek mi?" sorusu üzerine) Evet, yarın Saadet Partisi'ni Sayın Karamollaoğlu'nu ziyaret edeceğim. Önümüzdeki hafta da yine önce Meclis'te grubu bulunan siyasi partiler, Meclis'te milletvekili bulunan siyasi partiler ve mümkün olan siyasette aktif olarak bir sıklet merkezini temsil eden tüm siyasi partilerin liderleriyle görüşmek istiyorum.

BUGÜN TASARRUF TEDBİRLERİ SÖZ KONUSU OLUNCA 'EFENDİM BİZ PARAYI SEÇİM EKONOMİSİNE HARCADIK BU KÖPEKLERİ UYUTALIM' DERSENİZ BUNUN İLER TUTAR BİR TARAFI YOK: ("Sokak hayvanları için düzenleme Meclis'e sunulacak ve köpeklerin uyutulması gündemde ne düşünüyorsunuz?" sorusu üzerine) Ülkemizde bir sahipsiz sokak hayvanları sorunu olduğu bir gerçektir. Bu konuda 31 Mart tarihinden sonra hem yerel yönetimlerimize ışık tutmak hem de yapılacak olası yasal çalışmalara zemin hazırlamak üzere Türkiye Veterinerler Birliği'yle bir araya geldiğimiz toplantıda kendilerine bu soruna hem insan sağlığını ve güvenliğini önceleyen hem de hayvan haklarına saygılı doğru bir çözümün önerilmesiyle ilgili taleplerimizi iletmiştik. Kendileri de bu konuda kendilerinden görüş alınmasının mesleklerine verilen değer açısından ve konunun gerçek uzmanlarına danışılması açısından bu yaklaşımımızı kıymetlendirdiklerini ifade etmişlerdi. Kendilerinin hazırlık süreci tamamlandıktan sonra böyle bir görüşmeyi yapmayı ümit ediyorduk. Son günlerde bizim de basından takip edebildiğimiz kadarıyla bu konuda bir hareketlenme, bir hazırlık var ama sayın genel başkanın ifade ettiği gibi bir taslak görmüş değiliz henüz. Taslak üzerinde elbette hep birlikte çalışacağız. Ancak Türkiye Büyük Millet Meclisi insan kaynağıyla verilen emekle, harcanan en kıymetlisi zaman ve Meclis imkanlarıyla Ocak 2020'de tüm siyasi partilerin, grubu bulunan siyasi partilerin katılımıyla bir Meclis Araştırma Komisyonu kurdu ve bu komisyon hayvan haklarının korunmasına yönelik olarak raporunu verdi. Bu raporda bu soruna da etraflıca yer verildi. Bu rapor hazırlanırken uzmanlar, akademisyenler dinlendi. Ve bu konuda uzun bir çalışma sonucunda çok iyi bir rapor ortaya çıktı. Bu raporda uyutma meselesi hasta ve tedavi edilemez hayvanlar ve kontrolü mümkün olmayan birtakım hayvanlarla sınırlı ve sokak hayvanlarının çoğalmasını engellemeyle ilgili bir uyutma tedbiri kesinlikle burada yok. Ama burada soruna bir müdahale var. Ve diyor ki rapor; bir hayvan hakları fonu kurulmalıdır. Bu hayvan hakları fonunun gelirleri belediyelerin aldıkları emlak, çevre, temizlik vergilerinden aktarılacak paylar, at yarışından, Milli Piyango gibi şans oyunlarından aktarılacak paylar ve idari cezalardan aktarılacak paylarla bağışlardan oluşmalıdır. Ve bu fon barınakların yapılması, kısırlaştırmaların yapılmasıyla ilgili harcamaları bu fondan karşılanabilir ve yeterli kaynak sağlanır. Bunu tüm siyasi partiler böyle söyledi. Ve Meclis bunu bu şekliyle karara bağladı. Şimdi bugün tasarruf tedbirleri söz konusu olunca 'efendim biz parayı seçim ekonomisine harcadık bu köpekleri uyutalım' derseniz bunun iler tutar bir tarafı yok. O yüzden bu fon kurulmalıdır. Ve başta kısırlaştırma olmak üzere barınaklar için bu paralar olmalıdır. Uyutma, hastalar tedavi edilemeyen hayvanlar saldırganlığına önlenemeyen hayvanlar üzerinde son olarak zaten bilim insanları tarafından da ifade edilmektedir.

BİZİM YAKLAŞIMIMIZ MECLİS'İN KENDİ RAPORUNA SAHİP ÇIKMASI VE BU FONUN MUTLAKA KURULMASI YÖNÜNDEDİR: Bizim yaklaşımımız Meclis'in kendi raporuna sahip çıkması ve bu fonun mutlaka kurulması yönündedir. Bu fonun önemli gelir kalemlerinden bir tanesi de bağışlardır. Türkiye'de bu sorun iki başlıdır. Bir yandan biraz önce sayın genel başkanın da ifade ettiği gibi okula giden çocuklar, sabah erken vakitte ibadete giden yaşlılar, aracı olmayan, toplu taşımaya erken vakitte ulaşmaya çalışan belli bir gelirden yoksul, yoksullar açısından bir güvenlik sorunudur. Bu sorun görülmezse ve meseleye bu sorun görülmeden bakılırsa çözüm olmaz. Diğer yandan da bu hayvanların yaşam hakkı vardır. Hayvanların hakları vardır. Hayvanseverlerin hassasiyeti vardır. O yüzden kurulacak böyle bir fona çok ciddi bağışların katkıların yapılabileceği bu konuda hiçbir sıkıntının olmayacağı da aşikardır. Ama tasarruf tedbirleri konusunda binlerce, on binlerce, yüz binlerce candan tasarruf edemezsiniz. Burada çok istikrarlı, çok dengeli, çok bilimsel işler yapmak gerekiyor. Covid meselesi kısırlaştırma konusunda bir engel olmuş ve inanılmaz derecede bir popülasyon artışı olmuştur. Burada etkin kısırlaştırma ve biraz önce sayın genel başkanın da ifade ettiği Sivas Belediyesi'nin bir önceki yerel iktidarları döneminde bin tane sokak hayvanının tamamen kısırlaştırıldığı, barınağa alındığı örnek gibi yapıldığında çok kısa sürede bu sorunlar hızlı bir düşüş yaşanacaktır. Biz bu meselenin maalesef bir sınıfsal sorun haline dönüşülüp yoksulların tehdit altında olduğu zenginlerinde hayvan haklarını savunduğu bir ikilemden çıkarılması gerektiğini düşünüyoruz. Böyle bir ikileme düşülmemesi gerektiğini düşünüyoruz. Sorun Türkiye'nin sorunudur. Hep beraber çözeceğiz.

AK PARTİ BELEDİYECİLİĞİNİN SON GÜNLERİNİ ÇOK İYİ ÖZETLEMİŞ: (Bir gazetecinin, Çevre ve Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki'nin belediyelerde kadrolaşmaya ilişkin sözlerini hatırlatması üzerine) Dört başı mamur bir özeleştiri olmuş. CHP bu kadar belediyeyi aldı da kimden aldı? Bunları DSP'den BBP'den almadık. Tamamına yakınını AK Parti'den bir kısmını da MHP'den aldık bu belediyelerin. Seçim zamanında dünya kadar eleman alıyorlar dediği kendi seçim kaybetmiş belediye başkanlarına ilişkin eleştiridir. Partisine dair bir özeleştiridir. Gelmiş belediye başkanımız, görev yapacak. Ama bir bakıyor seçimi kaybetme telaşıyla, belki kaybedeceğini görerek, bilerek ya da kazanabilmek umuduyla AK Partili belediye başkanı son iki ayda 600-700 kişi almış. Bunları işten çıkarsanız ki -mecburen işten çıkarılıyor son dönemde yapılan bu yığılma alımlar-. Bu bazen CHP tarafından aday gösterilmeyip başka aday tercih edilen o günkü CHP'li sonradan başka partiden ya da bağımsız aday olmuş birkaç arkadaşımız da yaptı onlarla çıkarılıyor. Onlar belki CHP'ye yakın isimler almışlar. Ama bu yığma 600-800 kişiye maaş ödeyemeye kalktığınızda Özhaseki'nin dediği gibi belediyenin bütçesi buna müsait değil diyor. Bu kişilerin tamamına yakınını AK Partili belediye başkanları aldı. Şimdi devlet bu yükü niye çeksin? CHP'li belediye bu yükü çekerken niye hizmet edemezsin? Sayın Özhaseki'ye soruyorum. Belediye başkanlarınızın ifadeleri şu; 'hiç olmazsa beş tane, on tane elim ayağım olacak hizmeti birlikte yapacağım elemana ihtiyacım var' diyor. Seninki '600 tane doldurmuş bırak 10 tane de yeni eleman alalım' diyor. 'Tasarruf tedbirleri var. Hem ekmekle oynanmasın hem CHP'li belediye eleman alamazsın.' Nasıl kendi icraatını yapacak? Bu milli iradeye topyekun bir saygısızlık. Kendisini şu anlamda tebrik ediyorum; AK Parti belediyeciliğinin son günlerini çok iyi özetlemiş. Kaybedeceğini anlayınca yüzlerce elemanı doldur, ne kadar varsa doldur, seçimi kaybedince de CHP'nin kucağına bunu bırak. Tam bugün Türkiye Gazetesi'nin manşetine baktım; Devlet bu yükü niye çeksin? Ben de soruyorum; Devlet bu yükü niye çeksin? Niye yaptınız bunu?

Bir üçüncü isim çıkıp da ne onları savunmaya kalktı ne de başka bir şey söyledi: (MHP Genel Başkan Yardımcıları Yönter ve Yalçın’ın açıklamaları ve normalleşme süreciyle ilgili soru üzerine) Cumhur İttifakı'nın iki bileşeni rabiada birleşmişlerdi hep dört yapıyordu. Bir kere de biz rabia yaptık. Arkadaşların bayağı canları sıkılmış görünüyor. Oradaki tespitim şu olacak; memnun olduğumuz husus şudur ki ben isim vermedim ama beyefendiler konuyu kendi üzerlerine almışlar. Memnun olduğum konu şudur ki, o iki kişiyi koskoca MHP camiasında, o ikisi. Sadece o ikisi savundu. Kendilerini savundular. Ve bize hakaret etmeyi tercih ettiler. Bir üçüncü isim çıkıp da ne onları savunmaya kalktı ne de başka bir şey söyledi. Mesele bu kadar hassas. Mesele bu kadar ciddi. Mesele bu kadar gerçek zaten. Ben bunun üstüne daha fazla ne söyleyeyim? Cümle alemin bildiğini sadece ima ettik. İki tane hakaret dolu tweet iki tane benim o bana söylüyor diyen kişi üçüncü bir kişi yok ki bunları savunsun, arkalarında dursun. Vicdanlar yaralıdır. Normalleşme sorunuza da cevabım şu; Ankara'nın ortasında iki kız babası bir siyasetçi bir ülkü ocaklarının da önceki genel başkanlarından birisi bir siyasi cinayete kurban gidecek, onu uyuşturucu torbacıları öldürecek, kamu görevlileri kaçmalarına yardım edecek ve o cenaze o kan yerde kalacak. Neden? Bir partideki birilerinin yapmış olduğu temaslar, görüşmeler iletişim ortaya çıkmasın, parti zarar görmesin, ittifakımız zarar görmesin. O cenaze o kan orada durdukça Türkiye'de siyaset normalleşemez. İlk önce Milliyetçi Hareket Partisi'nin ucu kime gidiyorsa gitsin deyip, bu yükten kurtulması sonra Cumhur İttifakı'nı bu yükten kurtulması, Türkiye siyasetinin bu yükten kurtulması lazım. Normalleşme diyorsanız, normal siyasi partiler bir cinayet işlendiğinde ona karşı bir sis indirmeye çalışmazlar. Biz inen sisin farkındayız. Ve o sis kalkmadan Türkiye normalleşemez.

'GİRDİKLERİ İLK YEREL SEÇİMDE DE BAŞARIYLA ÇIKTILAR'

Özel'e hayırlı olsun ziyaretinde bulunduklarını ifade eden Destici, "Sayın Genel Başkan Özel ile heyetine, samimi ve misafirperverliği için teşekkür ediyorum. Kendilerinin de ifade ettiği gibi bir hayırlı olsun ziyaretinde bulunduk. Aslında bu ziyareti daha önce yapmayı planlamıştık ama araya seçim girdi, yoğun bir gündem oluştu. Onun için bugüne nasip oldu. Kendisine CHP Genel Başkanlığı için hayırlı olsun diyorum, yönetimini de tebrik ediyorum. Girdikleri ilk yerel seçimde de başarıyla çıktılar. Başarılarından dolayı da kendilerini tebrik ediyorum" dedi.

Destici, Cumhur İttifakı'nın parçası olduklarını vurgulayarak, şöyle konuştu:

"Tabii Büyük Birlik Partisi olarak bizde bu yerel seçimlerde belediye sayısını yüzde 100’ün üzerinde artırarak çıktık. Tabii büyükşehirlerin neredeyse yarısına yakını Cumhuriyet Halk Partisi’nde diğer kalan yarısı da Cumhur İttifakı’mızda. Biz hem AK Parti’nin olduğu yerlerde hem de Cumhuriyet Halk Partisi’nin olduğu yerlerde şu anda uyum içerisinde bir çalışma yürütüyoruz. Hemen hemen tüm büyükşehir meclislerinde Büyük Birlik Partisi’nin temsilcisi var, grubu var. Biz o şehrimize hizmet etmek adına bütün beldeleriyle, ilçeleriyle birlikte doğru bildiğimiz yada olumlu olan her şeyde arkadaşlarımız katkı sunacak. Biz Cumhur İttifakı’nın bir parçasıyız. Tabii bu hassasiyeti de gözeterek siyasetimize devam ediyoruz. Ama neticede Türkiye partisiyiz. Önceliğimiz devletimizin varlığı, ülkemizin bütünlüğü, milletimizin birliği-kardeşliği refahı huzuru. Bunun için elbette birlik olmaya ve birlikte hareket etme zorunluluğu olan noktalarda millete ve devlete karşı olan bir borcumuz var."

'Yeni anayasa' tartışmalarına da değinen Destici, şöyle konuştu:

"Türkiye’nin darbe anayasasından kurtulması gerektiğine inanıyoruz. Konuşmalarımızda şunu gördük ki CHP’de Türkiye’nin yeni, demokratik ve sivil bir anayasaya ihtiyacı olduğu konusunda hem fikiriz. Ben Kemal Bey’e ifade ettiklerimi, Özgür Bey’e de ifade ettim. Herkes teklifini kamuoyu önünde paylaşsın ben uzlaşamayacağımız noktaları bir kenara bırakarak en azından azami müştereklerimizde buluşarak bir anayasa yapma konusunda gayret göstermemiz gerektiğini söyledim. İlk 4 madde, 66’ncı madde ile ilgili kimsenin sıkıntısı yok. Seçimlerde verilen hazine yardımının kaldırılmasını teklif ediyoruz. Madem tasarruf edeceğiz o zaman siyasi partilerimiz de tasarruf etsin. Bizim için kırmızı çizgi terör ve şiddettir. Terör örgütleriyle arasına mesafe koyduğu sürece her siyasi parti, her sivil toplum örgütü, hatta her fert kendi fikrini özgürce söyleyebilir, inancını yaşayabilir. Kırmızı çizgimiz terör ve şiddettir. Bunda da aynı fikirde olduğumuzu gördük. Bu görüşme çok faydalı oldu. Kendisine ve yönetimine hayırlı olsun diyorum."

'SOKAK KÖPEKLERİNİN UYUTULMASI TEKLİFİNİ DESTEKLİYORUZ'

Destici, TBMM gündemine gelmesi beklenen hayvan haklarıyla ilgili kanun tasarısına ilişkin ise, "Bu konuda çok netiz şu anda insan hayatına ciddi tehdit oluşturmaya başladı. Neticede biz BBP olarak bize teslime edilen belediyelerde bir ay içinde bu çalışmaları başlatacağımızı ve sokaklarımızı saldırgan ve hastalıklı olan sokak köpeklerinden temizleyeceğimizi ifade ettik. Belediyelerimiz bu çalışmalarını tamamladılar. Şu anda köpekler toplanıyor. Tedavi görecekler tedavi görecekleri yerlere, barınak imkanı olanlar barınaklara, hastalıklı ve terbiye edilemeyecek şekilde saldırgan olanların da uyutulması konusunda biz çalışmalarımızı yürütüyoruz. Bu konuda devletimizin yasa hazırlığı içinde olduğunu duymaktan da büyük bir memnuniyet duyduk. Bu yasa teklifini de desteklediğimizi ifade ediyorum. Şu ana kadar bildiğimiz haliyle bizim seçim öncesi söylediğimiz her şeyin o yasa içerisinde birebir olduğunu görüyoruz" dedi.

(HABER MERKEZİ)