Özkan Sümer: Bir öncü karakterdi…

Futboldaki İstanbul hükümranlığına ve ‘Üç Büyükler’ hâkimiyetine son veren Trabzonspor’un iki büyük aklından biriydi Sümer. Ahmet Suat Özyazıcı’yla birlikte kurdukları ‘tandem’, Bordo-Mavili ekibi bir öncü konumuna yükseltmişti.

Google Haberlere Abone ol

Uğur Vardan 

Rahmetli peder inşaat ustasıydı, bana biçilen rol de yazları onun yanında çalışmaktı. Bir inşaat sahasında, cılız bir çocuk kimliği ve 13-14 yaş itibariyle bir işçi ya da amele olarak çalışmam mümkün değildi ama ufak tefek işlere yardım ederdim. ‘Çivi doğrultma’ denilen (kalıplarda kullanılan çiviler sökülünce düzeltilip tekrar kullanılma işi, bir tür ‘recycle’) özel bir alanda (!) ihtisas sahibiydim. Okul harçlığımı çıkartırdım özetle. Pederin birlikte çalıştığı firma Uludağ’da bir otelin inşaatını almıştı, birkaç yaz oradaydım. Bu benim için bulunmaz bir nimetti; çünkü o dönem futbol takımlarının sezona hazırlık kamplarının ‘topsuz’ bölümü Uludağ’da yapılırdı ve o zamanki adıyla Birinci Lig'in birçok temsilcisi oraya gelirdi. Başta Trabzonspor olmak üzere (ki Bursaspor, Rizespor, Zonguldakspor da gelenler arasındaydı)...

İşim tam zamanlı olmadığı için gönlümce hareket eder, kalıplardan sökülen çivileri hemen doğrultup takımların peşine düşerdim, daha doğrusu Trabzonspor’un peşine…

Düşünsenize, o yılların şampiyonuydu bu takım ve ben, küçücük çocuk, tek başıma onlara eşlik etme hakkına sahip olmuştum. Karşımızdaki otelde kalıyorlardı ve öğleden sonraki çalışmalarda, en arkalarında, takımın ‘çaylakları’yla yürüyor, malzemeleri taşıma vesilesiyle onlarla birlikte oluyordum.

İşte bu dönemde çocuk gözüyle tanıma fırsatını buldum ‘rahmetli’ Özkan Sümer’i. Sertti, sürekli komutlar veriyordu, disiplinliydi. Korkuyordu futbolcular ondan. Diğer takımları, genellikle akşam otel kenarında gördüğüm için bir kıyas düzlemim yoktu (diğer takım antrenörlerinden Zeynel Soyuer ve Kemal Ömeragiç’i de hatırlıyorum) ama mesela şunu aktarabilirim: Bazen günbatımına doğru futbolcular karışık olarak ayak voleybolu oynardı; dönemin yıldızlarından Bahtiyar Yorulmaz (Bursaspor) ve Volkan Yayın’ın (Zonguldakspor) Sümer’e nasıl saygı gösterdiklerini orada görmüştüm.

OYUNU 'ELDEKİ KAYNAKLARLA' OYNADI 

Çocukluk anılarından genel bir çizgiye geçersek; futboldaki İstanbul hükümranlığına ve ‘Üç Büyükler’ hâkimiyetine son veren Trabzonspor’un iki büyük aklından biriydi Sümer. Ahmet Suat Özyazıcı’yla birlikte kurdukları ‘tandem’, Bordo-Mavili ekibi bir öncü konumuna yükseltmişti. Her ikisi de ‘Karadeniz fırtınası’ denen tanımın hakkını tam anlamıyla veren futbol kişilikleriydi. Sümer oyuna kafa patlatan, yeni yıldızların, kendi ellerindeki kaynaklarla ortaya çıkması için gayret eden, araştıran, bulan, bulmaya çalışan bir karakter ortaya koyardı. Bu ikilinin ayrılmasından sonra endüstrileşen futbol ikliminde Trabzonspor da hep gelgitler içinde oldu; kendi çocuklarına yönelme projesi artık ‘Yeni dünya düzeni’nde arkaik gibi duruyor, sabırsız futbol anlayışı kurumsallaşmaya izin vermiyor, Bordo-Mavili camia da ‘teknik adam öğüten mekanizmalar’dan birine dönüşüyordu. Şenol Güneş belli bir süre bayrağı taşıdı. Sonra bir futbol emekçisi olarak başka camialarda ve Milli Takım’da görev aldı. Aslında Sümer, Trabzonspor sonrası Galatasaray ve Milli Takım teknik direktörlüğü göreviyle bu konuda da bir tür öncüydü.

Öte yandan ilginç bir durum da vardı, 70’li yılların politik ikliminin yansıması bakımından. Sümer sosyal demokrat, Özyazıcı ise muhafazakârdı. Bu isimlerin camia içindeki görev değişimi, yani biri gittiğinde diğerinin gelmesi bana hep o dönemin CHP-MSP koalisyonunu, dolayısıyla Ecevit-Erbakan ikilisini hatırlatır...

Toparlarsak futbol tarihimiz içinde yer almış önemli figürlerden birini kaybettik. Sümer, oyuna dair derin izler bırakıp aramızdan ayrıldı. Tüm sevenlerinin, Trabzonspor camiasının ve futbol ailesinin başı sağ olsun…