İYİ Partili Özlale: CHP’nin ‘Beni desteklemelisin yoksa İstanbul kaybedilir’ deme hakkı yok

2024 yerel seçimlerinin ilk adayı İYİ Partili Ümit Özlale partisinin seçim stratejisi için “Kapıyı kapatmıyoruz, iş birliği hala olabilir” dedi.

Google Haberlere Abone ol

ANKARA - Yaklaşan yerel seçimlerde adaylığı kesinleşen ilk isim İYİ Partili Ümit Özlale oldu. İzmir Milletvekili Özlale, kendi partisi dahil tüm siyasi partilerde seçim muhasebesi devam ederken İzmir’de seçim çalışmalarına başladı.

"CHP’nin kalesi" olarak tarif edilen İzmir’den aday olması kimilerince ‘cüretkar’ bulunurken kimilerinden de “CHP’nin oylarını bölecek, AK Parti’yi güçlendirecek" eleştirisini aldı. Kesin olan bir şey var ki Özlale’nin İzmir’deki adaylığı ittifak sistemi sebebiyle neredeyse unutulan bir siyasi tabloyu yeniden ortaya çıkardı. Uzun yıllar sonra iki muhalefet partisi AK Parti’nin değil birbirlerinin rakibi oldu.

İzmir’de son derece yoğun bir çalışma yürüten Özlale ile hem partisinin aldığı 81 ilde aday çıkarma kararını hem seçim yarışındaki iddiasını hem de İzmir’i konuştuk.

Özlale’nin sorularımıza yanıtları şöyle oldu:

81 ilde aday çıkarma kararınız partinizin Genel İdare Kurulu’nda onaylanarak resmileşti. Bu kararın muhalefetin İstanbul'u kaybetmesine sebep olabileceğini söyleyenler var. Neden böyle bir karar aldınız?

Çok basit. İYİ Parti hem yerelde hem de genelde yönetme iddiasına sahip bir parti. Biz bu partiyi kurarken ülkeyi iyi bir şekilde yönetme iddiasıyla kurduk. Düşünün; Türkiye'nin yüzde 80 nüfusu şehirlerde yaşıyor, ülkenin neredeyse 5’te biri İstanbul’da yaşıyor. Nüfusun 5’te birinin yaşadığı bir şehirde aday çıkarmamamız ve İstanbul'u hangi adayla, nasıl yöneteceğimizi söylemememiz iddia göstermememiz anlamına gelir. Bu fikri partide en fazla savunanlardan biri benim. Biz Türkiye'yi yönetmeye aday bir parti olarak neden kendi adaylarımızı çıkartmayalım ki? Her ilde, ilçede o ili, ilçeyi nasıl, hangi adaylarla yöneteceğimizi seçmenimize anlatalım. Seçmen bizim adaylarımızı görsün, anlayışımızı tanısın. Daha sonrasında eğer gerekirse iş birliğini konuşalım.

‘KAPIYI KAPATMIYORUZ, İŞ BİRLİĞİ HALA OLABİLİR’

81 ilde aday çıkarma kararı almış olmanız iş birliklerine kapıların kapandığı anlamına gelmiyor o zaman?

Biz gerektiğinde ve gerektiğince iş birliğine kapıyı kapatmıyoruz. Genel Başkan’ın 26 Ağustos'ta yaptığı konuşmada da Sayın Fatih Altaylı'ya verdiği röportajda da bu var. Evet, ittifaklar dönemi kapandı. Çünkü bu ittifaklar Türkiye'nin siyasetini ileri götürmüyor. Türkiye'nin sorunlarına çözüm olamıyor. Ama iş birliği hala olabilir.

‘BİZ ARTIK KİMSENİN KAPISINI ÇALMAYIZ’

Söylediklerinizden şunu anlıyorum; günü geldiğinde Kemal Kılıçdaroğlu Meral Akşener'in kapısını çalarsa İstanbul’da iş birliği dahil tüm seçenekler oturulur, konuşulur? 

Burada çok güzel bir şey söylediniz. Biz 24 Haziran'daki kurultayımızdan sonra da bu cümleyi kurmuştuk. Biz artık kimsenin kapısını çalmayız.

Ama kapınız çalınırsa kapıyı açarsınız?

Her zaman.

Son dönemlerde İYİ Parti yöneticilerinin CHP ile kurulan ittifaka ilişkin kullandığı çok konuşulan ifadeler var; “Allah memleketi korumuş”, "İzmir’i iktidar yönetsin istiyorum" gibi. Ya da CHP ile güven ilişkilerinin onarılmayacak ölçüde zedelendiğini ifade edenler var. Bu ifadeleri İYİ Parti yöneticilerine kurdurtan gelişmeler nelerdi?

İYİ Parti'nin yöneticileri, milletvekilleri bazen parti çerçevesinde alınmış kararlar ölçüsünde açıklamalar yapmayabiliyorlar. Bazen de kendi kişisel düşünceleri partinin görüşü olarak algılanabiliyor. Oysa sadece parti sözcümüzden ve genel başkanımızdan duyduğunuz cümleler partiyi bağlar. Ama bu parti çok sesli bir parti. Herkes kendi düşüncelerini paylaşabiliyor. Bazılarına katılmıyorum. Mesela eski Aksaray Milletvekilimiz Ayhan Bey’in İzmir'le ilgili sözlerine katılmıyorum. İzmir'i keşke İYİ Parti yönetse diyorum.

Sayın Adnan Beker'in ifadelerine de katılmıyorum.

‘ALTILI MASA’DAKİ KAKOFONİYİ VE BİLDİĞİNİ OKUYAN SİYASET ANLAYIŞINI BİR DAHA KABUL ETMEYİZ’

CHP'yle ilişkilerin onarılmayacak ölçüde zedelendiği fikrine katılır mısınız?

Bir zedelenme var. O zedelenmenin sebeplerinden bir tanesi de 14–28 Mayıs'ta mağlubiyetimizle sonuçlanan süreçte, zamanında yaptığımız haklı eleştirilerin dikkate alınmaması oldu. Bir güven zedelenmesi oldu. Biz siyasi tarihin en önemli seçimini kaybettik. Ve neden kaybedebileceğimizi, nerelerde yanlış yaptığımızı da hem kamuoyuna açık hem de kapılar arkasında anlattık. Eleştirilerimiz dikkate alınmadı. Kaybedildi. Bundan dolayı tabii ki bir zedelenme oldu ilişkilerde. Bu onarılır mı? Onarılabilir mutlaka. Muhalefet partileri her zaman birbirleri ile etkili diyaloğu sürdürmek zorundadır. Ama net olarak bildiğim şey şu; artık hiç kimse bizden Altılı Masa’yı, günün sonunda oluşan kakofoniyi, bizim eleştirilerimizi dikkate almayan, kendi bildiğini okuyan bir siyaset anlayışına destek olmamızı beklemesin. Altılı Masa’da oluşan kakofoniyi bir daha tekrarlamayız.

‘DİYALOGLAR DEVAM EDER AMA CHP’NİN ‘BEN BÜYÜK PARTİYİM TUTUMUNU KABUL ETMEYİZ’

İkincisi; Cumhuriyet Halk Partisi'nin kendi adayında diretmesini, “ben büyük partiyim ve benim dediğim olur” yaklaşımını da benimsemeyiz, kabul etmeyiz. Bunun dışında diyaloglar devam eder. Bizler Türkiye'yi yönetmeye aday partileriz. Ama bundan sonraki süreçte Altılı Masa’daki gibi, 14-28 Mayıs sürecindeki gibi bir tutumu kimse bizden beklemesin.

‘CHP’NİN İYİ PARTİ’YE ‘BENİ DESTEKLEMELİSİN YOKSA İSTANBUL KAYBEDİLİR’ DEME HAKKI YOK’

Mevcut durumda 81 ilde kendi adaylarınızı çıkaracaksınız. Bu durumda bir değişiklik olmaz ve muhalefet İstanbul’u kaybederse faturanın size kesilmesi gibi bir endişeniz yok mu?

Neden bize fatura edilsin? Bunun fatura edilmesi gereken ilk parti İYİ Parti değildir. İttifak ruhunu zedeleyen, bizim haklı eleştirilerimizi dikkate almayan anlayıştır. Bizden hep şu bekleniyor; “Biz istediğimizi yaparız, siz de İYİ Parti olarak buna destek olmak zorundasınız.” Biz bu partiyi Cumhuriyet Halk Partisi'ne destek olmak için kurmadık.

O bakımdan yaptığı bunca hatadan, aldığı bunca kritik karardan sonra Cumhuriyet Halk Partisi’nin gelip İYİ Parti'ye “Sen beni desteklemelisin yoksa İstanbul kaybedilir” deme hakkı yok.

CHP’DE ‘YÜZDE 23 OYLA YÜZDE 48’E HÜKMEDEBİLİRİM’ İZLENİMİ VAR

Ayrıca son seçimlerde Cumhuriyet Halk Partisi'nin aldığı oy yüzde 25. DEVA Gelecek, SAADET ve Demokrat'ın yüzde 1-2 oy aldığını düşünürsek CHP toplam yüzde 23 oy aldı. Cumhuriyet Halk Partisi’nde “Ben yüzde 23-24 oyumla yüzde 48’e hükmedebilirim, benim dediğim olabilir” izlenimi var. Bu sorunlu bir yaklaşım.

‘AK PARTİ İLE BİR İŞ BİRLİĞİ OLACAĞINA HİÇ İHTİMAL VERMİYORUM’

Siyasi partiler arasında diyaloglar olabileceğini, iş birliği için kapınız çalınırsa açacağınızı ifade ettiniz. AK Parti kapınızı çalarsa iş birliği gündeme gelebilir mi?

AK Parti'yle iş birliği meselesini biraz açmak lazım. Türkiye'de AK Parti'yle masaya oturmayan, iş birliği için konuşmayan tek parti İYİ Parti. Ama her seferinde ‘İYİ Parti AK Parti'yle masaya oturacak’ deniyor. AK Parti'ye karşı en sert muhalefeti de bizim yaptığımızı düşünüyorum o bakımdan bu değerlendirmelerle bize haksızlık ediliyor. Biz iyi bir muhalefet partisiyiz ve AK Parti'yle bir iş birliği yapmayı ya da masaya oturmayı düşünmüyoruz. Ama 26 Ağustos konuşmasında olduğu gibi Türkiye'nin menfaatlerine uyduğu ve partimizin kurucu değerleriyle uyumlu olduğu sürece bir iş birliği zemini doğarsa iş birliğini yaparız. Şahsen ben AK Parti ile bir iş birliği olacağına hiç ihtimal vermiyorum.



‘İZMİR PROFİLİNE ÇOK UYGUN BİR ADAYIM’

Yerel seçimler için sahaya inen ilk adaysınız. ‘CHP’nin kalesi’ olarak görülen bir yerden aday oldunuz. Kazanması zor bir kent değil mi?

İzmir CHP'nin kalesi değil. İzmir hiçbir siyasi partinin kalesi olamayacak kadar kadim bir kültüre sahip. İzmir demokrattır, muhaliftir, çok sesliliği sever. Cumhuriyetin kurucu değerlerine sonuna kadar sahip çıkar. Tıpkı benim gibi. O yüzden de ben İzmir profiline çok uygun bir aday olduğumu düşünüyorum.

‘İZMİR’DE OYLARI BÖLMEYECEĞİM’

İzmir’de aday olmama ilişkin “oyları bölecek”, “CHP’ye İzmir'i kaybettirecek” diyenler var. Ben bunun haksızlık olduğunu düşünüyorum. İzmir'i çok iyi yöneteceğimi düşünüyorum. AK Parti, Milliyetçi Hareket Partisi ve diğer partilerden de oy alacağımı biliyorum. Çünkü ben orada makulü temsil edeceğim. Projelerimle ön plana çıkacağım. Siyaset üstü bir profil olarak İzmirli'nin karşısına çıkacağım. O bakımdan oyları bölmeyeceğim.

‘CHP SOL DEĞİL, İZMİR CHP'NİN KALESİ DEĞİL’

Geçmiş yerel seçim sonuçları İzmir’in CHP'nin kalesi olduğunu doğrulamıyor mu?

Tarihsel sürece baktığınız zaman Serbest Fırka, Cumhuriyet Halk Partisi'ne karşı ilk siyasi hareket; İzmir'de kurulmuş. Daha sonrasında bütün Ege Demokrat Parti'nin kalesi olmuş. Sonrasında Adalet Partisi orada en yüksek oylarını almış. 1980 sonrasında iki defa merkezden adaylar belediye başkanı olmuş; hem ANAP'tan hem de Doğru Yol Partisi'nden.

Rahmetli Piriştina, merkez sağ gelenekten geliyordu. O bakımdan “İzmir solun kalesidir” ya da “İzmir CHP'nin kalesidir” sözlerine itirazım var; CHP sol değil, İzmir CHP'nin kalesi değil.

‘KARŞIMDAKİ EN GÜÇLÜ ADAY YÜKSEK İHTİMALLE TUNÇ SOYER’

İzmir'de Türkiye genelinde ve büyük kentlerde son birkaç seçimdir görmediğimiz bir siyasi yarış yaşanacak. İki muhalefet partisi iktidar partisiyle değil birbiriyle yarışacak. ‘Sizin rakibiniz CHP’nin adayı’ diyebilir miyiz?

İzmir’de ilk iki parti İYİ Parti ve Cumhuriyet Halk Partisi. AK Parti'nin kazanma şansı neredeyse hiç yok. Dolayısıyla evet, karşımdaki en güçlü aday büyük ihtimalle Tunç (Soyer) Bey olacak.

‘BANKAMATİK MEMURLARININ PEŞİNE DÜŞECEĞİM’ 

İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde çok sayıda ‘bankamatik memuru’ olduğunu, seçilirseniz binlerce kişiyi işten çıkaracağınızı söylediniz. Bir veriye dayanarak mı söylediniz yoksa bir gözlem mi?

İzmir’de iştirakleri de hesaba kattığınız zaman belediyenin 30 binden fazla çalışanı var. İzmir Büyükşehir Belediyesi 5 yılda 10 binden fazla kişiyi işe almış. Fakat belediyecilik hizmetlerine baktığınız zaman son 5 yılda 10 binden fazla kişiyi istihdam eden bir belediyecilik görmüyorsunuz. Belli ki burada bir bankamatik memuru problemi var.

Görüştüğüm, sohbet ettiğim belediye işçileri "eskiden 4-5 kişi yaptığımız işi şimdi 35 kişi yapıyoruz" diyorlar. İzmir'de kime sorarsanız sorun belediyenin çalışmalarında bir verimsizlik olduğunu da çok fazla istihdam olduğunu da söyler. Yoksa alın teri ve emek benim için her şeyin üstünde gelir. Ben çalışanla uğraşmam, çalışmayanla uğraşırım. Seçilirsem bankamatik memurlarının peşine düşeceğim. Son 5 yılda 10 binden fazla insan belediyede işe girmişse ve belediyecilik hizmetlerinde bir ilerleme olmamışsa demek burada bir problem var.

Seçilirseniz atacağınız ilk üç adım ne olacak?

İlki gelir yaratan projeler üretmek olacak. İzmir neredeyse gelirinin tamamını Ankara'dan alıyor. İzmir’in kendi gelirini sağlaması gerekiyor. İkincisi hem yurt içinden hem de yurt dışından yatırımcıları çekebilecek bir cazibe merkezi haline getirmek. Üçüncüsü İzmir'i yaşlı ve yavaş yaşayan bir şehir olmaktan çıkartmak. İzmir dördüncü sanayi devriminin yeniliklerine çok uygun bir toplumsal dokuya sahip ama İzmir'in üzerinde bir ölü toprağı var. Oysa tam tersine hızlı, genç, dinamik bir kent haline gelmeli. 

İzmir’i kazanacağınıza inanıyor musunuz?

Yüzde 100 inanıyorum.