Öztrak: Merkez'in rezervleri referandumu ve seçimleri kazanmak için harcanmış
Faik Öztrak, "Merkez Bankası'nın rezervleri 2017’de tek adam rejimine geçişin oylanacağı referandumu, 2018’deki cumhurbaşkanlığı seçimini ve 2019’daki yerel seçimleri kazanmak için satılmış" dedi.
DUVAR - CHP Sözcüsü Faik Öztrak, Merkez Bankası’nın 128 milyar dolar rezerv tartışması ile ilgili olarak; "AK Parti Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş çıktı, 'pandemi krizi çerçevesinde bu ülkenin insanlarının menfaatine harcanmıştır' dedi; tek bir cümleye bu kadar yalanı sığdırmak, gerçekten büyük marifet. Pandemi, 2019’da başlamadı. Merkez Bankası Başkanı, rezervlerin satış tarihini 2017’ye kadar çekti. Yani, rezervler pandemiden çok önce eritilmeye başlanmış. 2017’de ucube tek adam rejimine geçişin oylanacağı referandumu, 2018’deki cumhurbaşkanlığı seçimini ve 2019’daki yerel seçimleri kazanmak için satılmış" dedi.
Faik Öztrak, CHP Merkez Yönetim Kurulu (MYK) toplantısının ardından, CHP Genel Merkezi’nde basın toplantısı düzenledi. Öztrak’ın konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
"BARİ ATATÜRK’ÜN HUZURUNDA DOĞRUYU SÖYLEYİN: 29 Ekim, cumaya denk geldi. Diyanet İşleri Başkanlığı, cuma hutbesinde cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk’ü yine anmadı. Atatürk’ün ruhuna Cumhuriyet Bayramı’nda, bir duayı çok gördü ama Diyanet’in esirgediği o dualar, milletimizin dudaklarından sel oldu aktı. Bu yıl 29 Ekim kutlamalarında yaşanan skandallar, bir değil, iki değil. Fox TV, Cumhuriyet, ANKA Ajansı muhabirlerinin, Anıtkabir’deki 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı törenlerini izlemeleri, saray şürekâsı tarafından engellendi. Basına sansür uygulandı. Erdoğan şahsım rejimi bu defa da basını, hem de Anıtkabir’de, senden-benden diye ayırdı. Bir başka skandal ise Atatürk’ün manevi huzurunda yaşandı. Erdoğan Anıtkabir defterine, ‘Cumhuriyetimizi, dünyanın en güçlü 10 ekonomisinden biri yapmak için gece gündüz çalışıyoruz, cumhuriyetimizi, 2023 hedefleriyle buluşturmakta kararlıyız’ yazdı. Erdoğan bundan 10 yıl önce, ‘Türkiye’yi, 2023’te dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına sokmayı’ vadetmişti ama 2023’e iki yıl kala, ülkemizi, bırakın ilk 10 arasına sokmayı, en güçlü 20 ekonomi liginden düşürdü. Aynı Erdoğan, Anıtkabir defterine utanmadan, sıkılmadan; ‘Cumhuriyetimizi 2023 hedefleriyle buluşturacağını’ yazdı. Haydi millette doğruları söylemiyorsunuz, bari Atatürk’ün manevi huzurunda, doğruyu söyleyin.
ERDOĞAN ŞAHSIM REJİMİNİN VERDİĞİ ZARAR BUGÜNE KADAR OLAN TÜM KRİZLERİN TOPLAMINDAN DAHA AĞIR: 98 yıllık cumhuriyet tarihimizde, dolar cinsinden fert başına gelirin, 7 yıl üst üste düştüğü tek bir dönem var. O da 2014 ile 2020 arasındaki dönem. Yani Erdoğan şahsım rejiminin inşa edildiği ve iş başı yaptığı dönem. Yine dolar cinsinden milli gelirimizin, üst üste dört yıl daraldığı sadece iki dönem var. Birincisi 1944-1947 dönemi, yani İkinci Dünya Savaşı ve hemen ardından gelen dönem. İkincisi ise 2017 ile 2020 arasındaki dönem, yani Erdoğan şahsım rejiminin iş başı yaptığı dönem. Cumhuriyetimizin kurulduğu 1923’ten 2002’ye kadar geçen dönemde, yani AK Parti iş başı yapana kadar, bu ülke 1929 büyük ekonomik buhranını, İkinci Dünya Savaşı’nı, Sovyet tehdidini, Kore Savaşı’nı, 1970’lerdeki petrol krizlerini, Kıbrıs Barış Harekâtı ve ardından gelen ambargoları, 1961 ve 1980 askeri darbelerini, 1994 ve 2001 ekonomik krizlerini, 1999 Marmara Depremi’ni yaşadı. Tüm bu kriz ve badirelerin, milli gelir cinsinden maliyeti 227 milyar dolar oldu. Peki, 2014’ten 2020’ye kadar, yani bu ucube rejimin inşa ve faaliyet döneminde, milli gelir kaybımız ne kadar? 241 milyar dolar. Rakamların söylediği gayet açık: Erdoğan şahsım rejiminin tek başına ülkemize verdiği zarar bugüne kadar yaşadığımız tüm felaket ve krizlerin toplamından çok daha ağır.
128 MİLYAR DOLAR SEÇİMLERİ KAZANMAK İÇİN SATILMIŞ: Erdoğan ilkin çıktı, ‘para, Merkez Bankası kasasında, kaybolan bir şey yok’ dedi. Sonra çıktı, ‘salgın bahanesiyle finansal dalgalanma yaratmak isteyenlere karşı kullandık’ dedi. Bir başka AK Parti yetkilisi çıktı, ‘Türkiye’nin 128 milyar dolar satılabilir döviz rezervi hiç olmadı’ dedi. Merkez Bankası Başkanı çıktı, ‘bir protokol dâhilinde, bu dövizleri 2017’den itibaren sattık’ dedi. En son Hazine ve Maliye Bakanı çıktı, ‘yöntemi eleştirebilirsiniz ama kimseyi yolsuzlukla suçlayamazsınız’ dedi, ama ardından da ‘bu şekilde döviz satışlarının, kendi döneminde durdurulduğunu’ söylemeyi ihmal etmedi. Yani her kafadan ayrı bir ses çıktı. Bazen de aynı kafadan birkaç ayrı ses çıktı. Geçtiğimiz hafta, AK Parti Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş çıktı, ‘128 milyar dolar, 2019 yılının başından, 2021’in ilk yarısına kadar süreyle, dünyanın yaşadığı pandemi krizi çerçevesinde, ülkemizde evlerine kapanan, işyerleri kapanan, faaliyetlerine devam etmeyen, işsiz kalan işçilere destek olmak üzere, bu ülkenin insanlarının menfaatine harcanmıştır’ dedi. Allah için büyük marifet. Tek bir cümleye bu kadar yalanı sığdırmak, gerçekten büyük marifet. Birincisi ülkemizde pandemi 2019’da başlamadı. Pandemi Türkiye’ye 2020 mart ayında geldi. Rezervler ne zaman satılmaya başlandı? Merkez Bankası Başkanı, rezervlerin satış tarihini 2017’ye kadar çekti. Yani, rezervler pandemiden çok önce eritilmeye başlanmış. 2017’de ucube tek adam rejimine geçişin oylanacağı referandumu, 2018’deki cumhurbaşkanlığı seçimini ve 2019’daki yerel seçimleri kazanmak için satılmış.
BU HÜKÜMET MİLLETİMİZİ SİNİR HASTASI ETMİŞTİR: Salgında vatandaşlarına en az doğrudan gelir desteği veren hükümetlerin başında, Erdoğan şahsım hükümeti geldi. Bu nedenle çok sayıda müzisyen ve kahveci esnafımız, işsiz ve çiftçi kardeşimiz canına kıydı. Bu hükümet, milletimizi depresyona sokmuştur, sinir hastası etmiştir. İşte daha yeni açıklandı. 2020’de Covid-19 kaynaklı, depresyon ve anksiyete vakalarının artışında, ülkemiz Avrupa birincisi olmuş. 128 milyar dolar gerçekten millet için harcanmış olsaydı, millet depresyona girer miydi? 128 milyar dolar meselesi sıradan bir iş değildir. Dünya tarihine geçecek büyüklükte bir finansal fiyaskodur. Rezervlerin eritilmesi kadar, satış yöntemi de görülmemiş bir skandaldır. Yapılan bu siyasi hovardalık yüzünden ortada çok ciddi bir kamu zararı var. Bizim hesaplarımıza göre 128 milyar dolar, ortalama 6 lira 30 kuruş, 6 lira 40 kuruş civarından satıldı. Bugün dolar kuru 9 lira 55 kuruş civarında. Yani ortada 416 milyar liralık devasa bir kamu zararı var. Bu 128 milyar dolar kimlerin cebine gitti? Kimlere ucuza peşkeş çekildi? Bunlar mutlaka ortaya çıkacak. Hesabı da mutlaka sorulacak. Bugün dolar kuru 10 liraya dayandıysa, bunun en önemli sebeplerinden biri de milletin 128 milyar dolarının çarçur edilmesidir. Bu nedenle paramız, içeriden ve dışarıdan gelecek ters dalgalara karşı tamamen savunmasız kalmıştır. Bugün hâlâ Merkez Bankası’nın döviz kasası açık veriyor.
HAZİNE VE MALİYE BAKANI KAYIP: Merkez Bankası Başkanı’nın ‘artık enflasyona değil çekirdek enflasyona bakacağız’ dediği gün serbest piyasada dolar kuru 8 lira 35 kuruştu. Bugün 9 lira 55 kuruş. Dolar kurundaki 1 lira 20 kuruşluk artış; dış borç yükümüze 533 milyar lira ekledi. Sadece otoyol, köprü ve tünel geçişler için yandaş müteahhitlere verilen garantiler nedeniyle de Hazine’nin sırtına, ilave 29 milyar lira yük bindi. Bu iki kalemden yazılan kur farkı zararı 562 milyar lira. Peki, bu zararları kim ödeyecek? Elbette millet ödeyecek. Cari açık, cari fazlaya dönene, döviz geliri artana ve enflasyon düşene kadar ne kadar zaman geçecek? Bu arada milletin hali nice olacak? Bunlara cevap yok. Böyle olunca da enflasyon tahmini, tam bir yap-boza döndü. Daha eylül başında, 2021 sonu için, OVP’ye yüzde 16,2 enflasyon tahmini yazdılar. Kasım ayına gelmeden buna çizik atıp, bu yılın enflasyon tahminini yüzde 18,4’e yükselttiler. Meclis’te görüşülen mevcut bütçeyle 2022’de, enflasyon 6,4 puan düşürülerek, yüzde 9,8’e indirilecekti. Şimdi yüzde 9,8 enflasyon hedefine ulaşmak için enflasyonun 8,6 puan düşürülmesi gerekiyor. Aynı bütçe ve ekonomik dengelerle bu nasıl olacak? Ekonomide tüm bunlar yaşanırken, Hazine ve Maliye Bakanı kayıp. Yaşananlara ve yapılanlara bir çift laf edemiyor.
ZAMLAR İĞNEDEN İPLİĞE ZİNCİRLEME YANSIYACAK: Önümüz kış. Hem de kapkara bir kış. Her gün yeni bir zam haberi geliyor. Bu sabaha da zam haberleriyle uyandık. LPG’ye 48 kuruş zam geldi. Elektrik santrallerine ve sanayiye verilen doğal gaza, yaklaşık yüzde 50 zam yapıldı. Gelen son zamlarla, bu yılın tamamında; doğalgaz sanayi tarifesi yüzde 115, elektrik üretim santrallerinin tarifesi yüzde 149 arttı. Bu zamlar da iğneden, ipliğe her şeye zincirleme yansıyacak. Konut elektriğine zammın eli kulağında… Şekere yüzde 50 zam geleceği yazılıp, çiziliyor. Zam gelecek diye şeker satışı durmuş durumda. Sıvı yağ fiyatları almış başını gitmiş, sıvı yağ, ‘sıvı altın’ olmuş. Markette bir kök marul 10 liraya dayanmış. Kara kış kapımıza dayandı ama Erdoğan ve şürekâsından tık yok… Çözümü bulmak yine Genel Başkanımıza düştü. Genel Başkanımız enerji sektörü temsilcileriyle oturdu, görüştü. Dünyadaki uygulamalara baktı ve milletimizi korumak için ‘ara kış fonu kurulsun’ dedi. Kış boyunca elektrik faturalarındaki, KDV ve TRT Fonu’nun kaldırılmasını, doğal gaz ve mutfak tüpündeki ÖTV ve KDV’nin kaldırılmasını önerdi. Bunları yaparsa hem milletimiz kazançlı çıkar. Hem de siyaseten hükümet kazançlı çıkar. Hükümetin kazancı ona kalsın. Bu umurumuzda değil. Yeter ki millet kazançlı çıksın.
ERDOĞAN’IN NE ESNEKLİĞİ NE ENERJİSİ KALMIŞTIR: Tezkerede yabancı güçlerin, Türkiye’de konuşlandırılmasına izin veriliyor. Bölgedeki yeni gelişmeler ışığında, bunun açıklığa kavuşturulması çok önemli. Kim bu yabancı güç? Bu tezkereyi getirenler bilmelidir ki, yarın bir gün Rusya ve rejim güçleri, İdlib’e operasyon düzenlediğinde, burada mukim bir takım kafa kesen radikaller, ‘yabancı askeri güç’ olarak tarif edilip, ülkemiz sınırları içine taşınırsa, bunun adı açıkça millete ihanettir. Kuvayı Milliyeciler olarak, bizim bunu kabullenmemiz mümkün değildir. Suriye krizini halletmenin, ülkemizdeki Suriyelileri, evlerine göndermenin zamanı artık gelmiştir ama Erdoğan’ın ne bu diplomasiyi yürütecek esnekliği ne de enerjisi kalmıştır. Erdoğan için dış politikada tek bir öncelik var. O da ABD Başkanı Biden ile baş başa görüşebilmek.”
Öztrak, basın mensuplarının sorularına da yanıt verdi.
'AK PARTİ’DEKİ HERKES REDDİ MİRAS YAPACAK'
Erdoğan’ın F-35’ler için “Biden 'Elimden geleni yapacağım' dedi” açıklamasının sorulması üzerine Öztrak, “Daha önce Amerikan hükümetinin ifade ettiği hususlar dışında yeni bir şey görmek mümkün değil” yanıtı verdi.
Eski TBMM Başkanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın “2015’ten sonra ben yokum, mesuliyet kabul etmem” demesine Öztrak, “Kendi partilerinin kurucuları bile reddi mirasa başladı. Yakında Erdoğan dışında AK Parti’deki herkes reddi miras yapacak. Reddedilen miras da Erdoğan’ın kucağında kalacak” dedi.
'SANDIĞI GÖRECEK HALİ KALMAMIŞ'
Asgari ücret tartışmalarına Faik Öztrak, şunları söyledi:
“Artan hayat pahalılığı, ücretlerdeki erime de ortada. Asgari ücretin artırılması, vergi indirimini biz de önerdik. Başka şeyler de var bizim önerilerimizde. Depresyonun en hızlı arttığı ülke Avrupa’da Türkiye. Buradan söylüyorum. Şahsım hükümeti, metal yorgunu, sandığı görecek hali kalmamış, peşimize takılmış bizi taklit ediyorlar” dedi.
CHP'nin tezkereye hayır demesiyle ilgili değerlendirmede bulunan İYİ Parti Grup Başkanvekili Müsavat Dervişoğlu’nun "Önceki tezkere ile şimdiki tezkere arasında fark yok. Öncekine evet deyip buna hayır diyenlerin durumu tartışılır" demesine Öztrak, “Bizim söylediğimizin muhatabı bellidir. 36 şehidimizin hesabını soramayıp, Kremlin’in kapısında bekletilenlerdir” dedi.
'HAMZA DAĞ BOYUNU AŞAN BU İŞLERİ BIRAKSIN'
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hamza Dağ’ın “Bu tezkerede bütün siyasi partilerin nerede yer aldıklarını çok net bir şekilde görürüz. Önceki oylamalarda 'evet' diyen CHP, bu oylamada 'hayır' diyerek kendisi ile çelişmiştir. Çok açık bir şekilde kendisini inkar etmiştir. Bu bir ittifak değildir, bu iltihaktır” sözlerine Öztrak, şu yanıtı verdi:
“Hamza Dağ boyunu aşan bu işleri bıraksın. Partisinde özgül ağırlığı olan Bülent Arınç’ın iddialarına yanıt versin. Tezkere neden 2 yıl süreyle çıktı onu açıklasın.” (HABER MERKEZİ)