Pandora’nın dokunulmaz kutusu
Sınır ötesi suç, yolsuzluk ve gücün hesap verilebilirlik üzerine çalışıyor Uluslararası Araştırmacı Gazeteciler Konsorsiyumu. Türkiye’de bunların hiçbiri söz konusu değil. Her şey açık, her şey yasal ve her tür soruşturmaya; hesap verilirliğe açık.
Uluslararası Araştırmacı Gazeteciler Konsorsiyumu biz dünyalıların büyük çaresizliğini gösteriyor, dünyadaki büyük yoksulluğun aktörlerini, işbirlikçilerini, örgütlerini ortaya koyuyor. Biz TC yurttaşlarının çaresizliği, yoksulluğu ise apayrı. Bizimki hepsinden başka, hepsini aşar, aşıyor. Ne Pandora’ya sığar ne Panama’ya benzer ne de Paradise’a... Bizimki bizimkine benzer.
Para kazanmalarını sağlayan sisteme zırnık koklatmamak, vergi vb vermemek için kendilerine güvenli adacıklar, cennetler, özel düzenekler oluşturan dünyanın dört bir yanından kodamanların, güç – servet – şöhret sahiplerinin operasyonlarını izliyoruz Pandora Belgeleri’yle… Tamamına değil elbette. Erişilebilen, deşifre edilebilenler de “vaaay” dedirtiyor.
Söz konusu düzenek ve operasyonlar kapsamında dünyanın her yanında iletişim bizzat o düzeneğin aktörleri tarafından sıkı denetim altındayken, sermaye / iktidar tekeli kuş uçurmaz – ses geçirmezken Pandora kutusunun açılması, sermaye dokunulmazlığının tatsız ihlali!
Beş yıldır sürüyor bu. İlk ihlal 1996’da açıklanan Panama Belgeleri’ydi. Pulitzer Ödülü verilen bu çalışmayı 2017’de Paradise izledi ve 2021’de Pandora’ya geldik.
Nasıl ki para, etkinliğini ve kaçışını sınır-ötesi ölçeklerde gerçekleştiriyorsa, bunun izlenmesi de aynı yöntemi gerektirir. Uluslararası Araştırmacı Gazeteciler Konsorsiyumu –ICIJ, Pandora Belgeleri adlı son çalışması 117 ülkeden 600 gazetecinin işbirliğine dayanıyor. 11 milyon 900 bin belge inceleniyor.
Konsorsiyum 1997’de kuruldu; sermayenin kendi iktidarını inşa ederken 18. yüzyıldan itibaren iki yüz yıl boyunca kendi koyduğu tüm kuralları darmadağın ettiği, tümüyle paranın kuralsız ve sınırsız artı para üretmesine dayalı, kendi dinamiğine uygun dünya yarattığı dönemde her tür denetimden kaçışını mercek altına aldı.
BURASI TÜRKİYE; NE GEREK VAR KAÇMAYA, KAÇIRMAYA?
Pandora’da anılan çeşitli ülkelerden kişiler peş peşe açıklama yapma gereği duyarken, istifa ve reform talepleri yükselirken Türkiye kendi özelliğini, özgünlüğünü, özerkliğini koruyor. Belgeler’de adı geçen Demirören’e bakmak yeterli.
Talih Kuşu Milli Piyango’dan medyaya, iddia – bahis işlerinden Futbol Federasyonu ve de kulüp başkanlığına, İstanbul İstiklal Caddesi’ne AVM kondurmaktan kamu arazisine konuşlanmaya –bazıları “çökme” diyor- her alanda at oynatan fevkalade becerikli Demirören ve ailesi, kimi icraatlarının da yer aldığı Pandora açıldığı sırada ne yapıyor?
Holding, bankalardan aldığı faiz hariç 2 milyar $ kredi ödemesinin yeniden yapılandırma girişimlerine ilişkin haber nedeniyle Reuters’ı basın meslek ilkelerine uymaya davet ediyor.
Budur. Gizli saklı bir şey yok!
***
AVM işinin de, zincir marketlerin de suyu çıktı, malum. Tekellere karşı Tarım Kredi Kooperatifi Marketleri işaret ediliyor vatandaşa. Ucuzluk pazarına buyurun, deniyordu ki, o ne?
Kooperatif Genel Müdürü’nün 180.000 TL maaş aldığı iddia ediliyor birileri tarafından.
Haşa, ne münasebet?
Müdür Bey son derece içten, şeffaf ve dürüst biçimde açıklıyor: Gerçek maaşı söylenen rakamın dörtte biri bile değilmiş. Gazeteci de “huzur hakkı” vb ek ödemelerle sayın müdürün ayda eline geçen toplam parayı hesaplamış: Sadece ve sadece 62 bin 500 lira.
Evet, 62.500 TL.
***
Sınır ötesi suç, yolsuzluk ve gücün hesap verilebilirlik üzerine çalışıyor Uluslararası Araştırmacı Gazeteciler Konsorsiyumu.
Türkiye’de bunların hiçbiri söz konusu değil. Her şey açık, her şey yasal ve her tür soruşturmaya; hesap verilirliğe açık. Son örneklerden biri: Ankara’yı 25 yıl yöneten belediye başkanı bazı uygulamaları nedeniyle savcılığa ifade verdi.
Belediyeye ait 546 araç kapasiteli otopark, 13.199 TL aylık kirayla 25 yıllığına bir şirkete verilmiş. Bu rakamın otoparkın günlük hasılatı olduğu iddia ediliyor. Olabilir. Ticaret. Kaldı ki aynı alandaki sinema ve diğer eğlence yerleri de belediye tarafından aynı firmaya verilmiş 25 yıllığına. Sakıncası? Aynı firma Ankara metro istasyonlarındaki meşrubat büfelerini de 10 yıllığına aylık 875 TL’ye kiralamış.
Engel var mı?
Ne münasebet! Ayrıca, “kamu yararına hizmet gösteren vakıflar” devreye girerse, merkezi ve yerel yönetimler, onlara destek olmakla mükelleftir. Örneğin yine Ankara’da 628 araç kapasiteli otopark bu tür vakıflardan birine aylık 1.473 TL’ye kiralanmıştır. Bin dört yüz yetmiş üç lira.
Vakfın kurucusu Ankara’ya 25 yıl hizmet veren belediye başkanının eşi. Kamuya hizmette sınır yok.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi aynı yönde büyük gayretler göstermiş, Başkentle yarışmıştır.
Örneğin Büyükada Vapur İskelesi’nin üstü 2018’de 2000 TL aylıkla TÜGVA’ya kiralanmış on yıllığına. Vakıf, gençlere yönelik eğitim, kültür faaliyetleri yürütme amacını taşıyor. Paranın sözü mü olur. Kına eğlence ve törenleri de elbette bu etkinlikler kapsamındadır.
Gençler için bütün kaynaklar seferber ediliyor, her tür fedakarlık yapılıyor.
Milletvekillerinden biri hesaplamış: 2002’de “45 liracık” olan öğrenci bursları, aynı rakam bugüne uyarlansa “250 TL falan vermemiz gerekiyor. Biz 650 lira burs veriyoruz.”
İmkân olsa da fazlasını versek, diyor sayın vekil. Bütün gayret bu zaten.
Burası Türkiye. Pandora nedir ki.