Para, para, para…
TFF’nin en genç takıma para vereceğini duyurması sadece bir son dakika haberi olarak mı kalmalı? Bunu bir sistem sorgulamasına dönüştüremez miyiz?
Biz denizlerini koruyamayan, çocuklarını nasıl seveceğini bilemeyen bir topluma dönüştük.
Marmara’nın elimizden kayıp gidişine bakıyoruz. Ramazan diye çocuklarıma şeker veremeyecek noktaya gelmişiz. Gençlerimizin korumanın yolunu teşvik priminden geçtiğine inanıp kalmışız. Çünkü bu topraklarda geçer akçe paradır. Bizim inandığımız sistem para sistemidir, bizim inandığımız sistem yıkım sistemidir.
Yeşili yıkar, yerine AVM yaparız, ağacı keser yerine bina dikeriz. Spor mu? Baştan kokar balık.
Aileler çocuklarının kısa yoldan zenginlik yolu olarak görüyorlar sporu. Hadi sporu demeyelim de futbolu. Futbolcu olsun da yırtsın diye düşünüyorlar. Futbol dışında ise en azından belki biraz para kazanır diye çocuklarını spora yönlendirirler. O sebeple rahatlıkla söyleyebiliriz ki biz teşviki daha baştan sadece para sanırız.
MADALYA KAZAN DA NASIL OLURSA OLSUN
Sonra hasbelkader sporcu olunca çocuklar bu sefer de devlet babanın teşviki devreye giriverir. "Şu şampiyona var. Kazanan şu kadar altın ödülü deriz" der mesela kıymeti kendinden menkul yöneticilerimiz. Sonra para uğruna çocuklarımızı zehirlenmeye başlarız. O madalyanın getireceği ve her ne olursa olsun kendilerinden geri alınamayacak para için dopinge sürükleriz bu çocukları. Çünkü o ana kadar kendisine sunduğumuz tek şey bu teşviktir. Sonra bir federasyon çıkar ve der ki, "En genç takıma şu kadar para ödülü vereceğiz."
Mevzu hep para üstüne döner yani bu memlekette. Kimse de demez ki "Acaba bir yanlışlık yapmıyor muyuz?" Bir sistem kurmak için kimse çaba sarf etmiyor. Mesela kimse spor kulüpleri açılmasını teşvik etmeye çalışmıyor. Belediyeler kulüp kurar ama sadece halkın spor yapmasını hedefleyen kulüpler kurulmasına ön ayak olmaz. Çoğu zaman futbol onlara yeter çünkü. Devlet ve onun icrai kolları, spor alanlarını bu kulüplere bedava kullandırmayı akıl etmez. Hem gençlerin hem de yetişkinlerin spor yapmasını teşvik etmek bir yana köstek olmak için onlarca yol buluveririz. Öyle, "Spor sahalarını açtık buyurun gelin, koşun" falan demekle kurtulamayacağımız bir şeyden bahsediyorum.
ÖNCE ARAŞTIRSAK MESELA
Diyorum ki Amerika’yı yeniden keşfetmeyin. Evet çok sorunları var ama mesela Almanya spor yapılanmasını inceleyelim. Ya da Finlandiya futbol kalkınmasına göz atalım. Hadi diyelim uzağa gitmek istemiyoruz. Türk kadın voleybolunun gelişimine göz atalım yahu. Bakalım bakalım neler oluyormuş dünyada. Bakalım bakalım dünyanın en önemli ekollerinden biri nasıl olunuyormuş? Sadece para teşviki ve spor alanı yapmakla oluyor muymuş gelişim işte o zaman daha net görebiliriz.
2 SENEDİR HAREKET ETMEYEN ÇOCUKLARA NE YAPACAĞIZ?
Hepimiz bunları incelersek Türkiye Futbol Federasyonu’nun en genç takıma bilmem kaç milyon vereceğini duyurması bir televizyon son dakika haberinden öteye gider. İşte o zaman kısa bir haberden çok bir sistem sorgulamasına dönüştürebiliriz bunu. Soru sorabiliriz, kafa yorabiliriz. İki senedir okullar kapalı olduğu için okuldan ve hareketten uzak kalan nesle ne sunacağız mesela belki bunun bir yolunu buluruz. Bu çocuklara hangi alanlarda nasıl telafiler sunacağımızı tartışırız belki. Ya da ne yorulacağız. Bulup bir yol sunarız bir para önerisi, olduğu kadar der yolumuza bakarız. Öyle değil mi?