Para Politikaları Kurulu'nun faiz kararı neye işaret ediyor?

Para Politikaları Kurulu, politika faizinde değişiklik yapmadı. Uzmanlar, kararın ardında Merkez Bankası'nın TL'ye değer kazandırma hedefinin olduğunu belirtiyorlar.

Fotoğraf: Arşiv
Google Haberlere Abone ol

DUVAR- Para Politikaları Kurulu'nun faizi sabit tutması ve likidite fazlası için önlemler alması, ekonomi uzmanlarına göre enflasyonu kontrol altına alıp TL'nin değerlenmesini sağlamak amaçlı kararlar. Ekonomim yazarı Alaattin Aktaş, kararları değerlendirdiği yazısında Merkez Bankası'nın bu kararlılığını "Merkez Bankası yine üstüne basa basa, ısrarla 'Türk parası reel olarak değer kazanacak' diyor. Bu yaklaşımın kısa vadede değişeceğini pek beklememek gerekiyor." sözleriyle vurguladı.   

Aktaş'ın "Faiz değişmedi, likidite fazlası için ek önlemler geldi" başlıklı yazısının ilgili bölümü şöyle: 

"Merkez Bankası’nın politika faizinde değişiklik yok; oran yüzde 50’de sabit tutuldu. Zaten faizde değişiklik de beklenmiyordu. Merkez Bankası, dünkü Para Politikası Kurulu toplantısına ilişkin açıklamada likidite fazlası için önlemler alınacağını belirtmişti, o önlemler de duyuruldu.

Para Politikası Kurulu açıklamasının faizle ilgili kısmında önceki açıklamalara göre hemen hemen hiç değişiklik yok.

PPK’nın nisan toplantısındaki açıklamada mart ayı enflasyonunun, devam eden zayıflamaya rağmen öngörülenden yüksek gerçekleştiği belirtilmişti. Bu kez dünkü toplantıdan sonra yapılan açıklamada nisanda aylık enflasyonun ana eğiliminin sınırlı bir zayıflama kaydettiği ifade edildi.

Merkez Bankası hep manşet enflasyonu değil de mevsimsellikten arındırılmış enflasyonu izliyor ya, değerlendirmedeki bu fark işte o arındırılmış enflasyondan kaynaklanıyor. Yoksa açıklanan aylık enflasyon martta yüzde 3.16, nisanda yüzde 3.18’di. Yüzde 3.16’yı öngörülenden yüksek, yüzde 3.18’i sınırlı bir zayıflamaya işaret eden bir oran olarak görmenin altında farklı bir değerlendirme yattığı ortada.

Yine de çok açık ki nisandaki bu zayıflama bir faiz indirimini gündeme getirmekten çok çok uzak. Hem zaten öyle yalnızca bir ayda kendini gösteren bir hareket bir eğilim olarak okunamaz, okunsa bile kalıcı görülmediği takdirde faiz indirimi için harekete geçilmesini sağlamaya yetmez.

Ama şu notu düşmek gerek; bu söylediklerim, olması gereken ve Merkez Bankası’nın bugüne kadar dile getirdikleriyle uyumlu bir yaklaşım. Yoksa Merkez Bankası bunu dile getirir de, siyaseten çok farklı bir karar alınır, o başka. Geçmişte bunun örneklerini gördük çünkü.

FAİZ DE AYNI, METİNLER DE...

Para Politikası Kurulu açıklamasında faizin ne zaman indirilebileceğine ve ne olursa yeniden artış yapılabileceğine dönük ifadeler aynen korundu.

PPK açıklamasında geçen ay olduğu gibi önce şu kayıt düşüldü:

‘Kurul, parasal sıkılaştırmanın gecikmeli etkilerini de göz önünde bulundurarak politika faizinin sabit tutulmasına karar vermekle birlikte, enflasyon üzerindeki yukarı yönlü risklere karşı ihtiyatlı duruşunu yinelemiştir.’

Peki yüzde 50 olan faizin ne zaman aşağı çekilmesi söz konusu olabilirdi, artık ezberlediğimiz koşullar sıralandı:

‘Aylık enflasyonun ana eğiliminde belirgin ve kalıcı bir düşüş sağlanana ve enflasyon beklentileri öngörülen tahmin aralığına yakınsayana kadar sıkı para politikası duruşu sürdürülecektir.’

Ya yüzde 50 olan oranı yukarı çekme gereğinin doğması durumu:

‘Enflasyonda belirgin ve kalıcı bir bozulma öngörülmesi durumunda ise para politikası duruşu sıkılaştırılacaktır.’

‘TL REEL OLARAK DEĞERLENECEK’

Merkez Bankası’nın yine aynen koruduğu bir görüşü daha var...

Para politikasındaki kararlı duruşla dezenflasyon yılın ikinci yarısında tesis edilecek. Peki para politikasındaki kararlı duruşun etkileri ne olacak; o da sıralanıyor:

‘Yurt içi talepte dengelenme sağlanacak, Türk Lirası reel olarak değerlenecek, enflasyon beklentilerinde düzelme olacak ve enflasyonun ana eğilimi düşecek.’

Bir kez daha dikkat çekmek istiyorum. Bakın; doğrudur yanlıştır, sonra başımıza bela olur olmaz; bütün bunlar bir yana, Merkez Bankası yine üstüne basa basa, ısrarla ‘Türk parası reel olarak değer kazanacak’ diyor. Bu yaklaşımın kısa vadede değişeceğini pek beklememek gerekiyor."

(EKONOMİ SERVİSİ)