Parmaklıklar ardında ‘bayram’: Çocuklar cezaevinde 5 dakika kalamaz
‘Çocuk Bayramı’na binlerce çocuk cezaevlerinde girdi. Bir dönem çocuğuyla cezaevinde kalan Burcu Çelik Özkan, "Cezaevleri çocukların beş dakika dahi kalabilecekleri bir alan değil" dedi.
ANKARA - Türkiye’de çok sayıda çocuk 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’na demir parmaklıklarla çevrili cezaevlerinde giriyor. Adalet Bakanlığı verilerine göre cezaevlerinde anneleriyle birlikte kalan 0-6 yaş arasında 396 çocuk bulunuyor. Türkiye genelindeki cezaevlerinde tutuklu ve hükümlü olan 12-18 yaş arasındaki çocuk sayısı ise 2 bin 76.
HDP eski milletvekili, insan hakları alanında çalışan avukat Burcu Çelik Özkan da geçmişte çocuğuyla birlikte cezaevinde kalan binlerce kadından biriydi. 2017 yılında tutuklanan ve üç yıla yakın cezaevinde kalan Özkan’ın çocuğu da 3 yaşından 6 yaşına kadar belli aralıklarla annesiyle cezaevinde kaldı. Çocuğunun 23 Nisan ve çok daha özel günlerde cezaevinde kaldığını belirten Özkan’a göre bir çocuğun beş dakika dahi cezaevinde kalmaması gerekiyor:
"Cezaevi insanın kalabileceği bir yer değil ama çocuklarla ilgili çok daha canımız yanıyor. Ne fiziksel olarak ne de diğer sosyal ilişkiler bakımından çocuğun oyun hakkından tutun birçok hakkının ihlal edildiği bir süreç oluyor. Çünkü bunların hepsinden mahrum kalıyor. Doyasıya koşup eğlenebileceği, daha büyük gökyüzü görebileceği zamanlarda dört duvarın ona bahşettiği yerle yetinmek zorunda kalıyor. Çocuğumda kendisinin ve annesinin bir yerde tutulduğu gerçekliği vardı. Bunu yakından, derinden hissediyordu. Cezaevi çocukların beş dakika dahi kalabilecekleri alanlar değil."
'NEDEN BURADAYIZ?'
Çocuğunun cezaevindeyken, "Burada neden demir var?", "Burası neden kilitli", "Biz neden diğer yerlere (diğer koğuşlara) geçemiyoruz" gibi sorularıyla karşılaştığını anlatan Özkan’a göre bu süreç oldukça zor geçti. "Biz neden markete gidemiyoruz, kendimiz de alabiliriz” sorularından çok daha derin sorularla çocuğu büyüdükçe karşılaştığını belirten Özkan bu süreci şöyle anlattı:
"En kötüsü şu, bir yerden sonra bana hesap soruyordu. ‘Neden buradayız’ sorusunu ben çok aldım. Hatta en son "Tahliye yakınmış, artık çok yoruldum. Bundan sonra ben gelmeyeceğim. Beni görmek istiyorsan sen gel' dedi. Benim açımdan cezaevinde geçirdiğim en sıkıntılı anlardan, çözüm üretemediğim zamanlardan biriydi. Çok büyük sevgiyle karşı karşıyaydı. Her birimiz çiçek mi böcek mi olmadık, duvarlara resimler mi yapmadık. Bunu yapmış olmamıza rağmen o çocuğun bir yerde tutulma halini derinden hissettiğini biliyoruz."
‘BİR ANDA BANA SARILIP GİTMİŞ MİYİM DİYE KONTROL EDİYORDU’
Çocuğunun şimdi 8 yaşında olduğunu, cezaevinde geçen sürecin etkilerinin bugün farklı şekillerde açığa çıktığını ve bu durumdan etkilendiğini söyleyen Özkan, bugün yaşadıklarına dair ise şunları anlattı:
"Ben şu an insan hakları alanında çalışıyorum. Geçenlerde, ‘Sen insanlar için çalıştığını söylüyorsun peki neden tutuklandın? Kötü bir şey mi yaptın’ diye sordu. Bazen dışarıda çok olumsuz şeylerle karşılaşınca, ‘Anne neresi iyiydi’ diyor. Büyüdükçe bunun da karşılaştırmasını yapıyor. Yaşıtlarından çok daha farklı bir bakış açısına sahip ve çok daha duygusal. Şu an duygusunu sanata dönüştürüyor ve çizdiği resimlerde yaşadığı o döneme dair izleri görebiliyoruz. Evde bir anda gelip bana sarılıp, bir daha gitmemi istemediğini söylüyor. İlk tahliye olduğumda günlerce uyumadı, gelip beni kontrol etti. Gitmiş miyim, kalmış mıyım diye kaygılanıyordu. Çok şey yaşadık."
‘HAPİSHANEDEKİ ÇOCUKLARIN TEMEL İHTİYAÇLARI HAPSEDİLMEMELERİ’
Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği (CİSST) Hapiste Çocuk Ağı Temsilcisi Cansu Şekerci’ye göre 0-6 yaş arasında cezaevinde olan çocukların en acil ve temel ihtiyacı hapsedilmemeleri. "Kanunla ihtilafa düşerek adalet sistemine dahil olan çocuklar için dahi hapis cezasının onarıcı adalet sisteminin bir parçası olmadığını savunduğumuz kadar 0-6 yaş arası anneleriyle tutulan çocuklar için hapsedilme tecrübesine sahip olmamasını savunuyoruz" diyen Şekerci önerilerini de paylaştı. Şekerci, tutuklu kadınlar için çeşitli adli kontrol sistemlerinin mevzuatta mevcut olduğunu, bu kadınlar için tutukluluk yerine adli kontrolün zorunlu olarak getirilmesini, hükümlü kadınlar için ise hapis cezası yerine alternatif infaz sistemleri getirilmesi gerektiğini söyledi.
Adalet Bakanlığı’nın son yıllarda çocuklar için bazı üniteler kurmaya başladığını hatırlatan Şekerci, "Bunlardan biri Ankara’da diğeri ise Diyarbakır’da. Hapishanedeki 0-6 yaş nüfusu düşünüldüğünde kapsayıcı olmamakla birlikte bakanlığın tanıtım duyurularına bakıldığında çocuklar için daha uygun alanlar olduğunu görüyoruz. Mahpus kabulüne başladığı dile getirilse de mahpuslardan ya da ailelerinden buna ilişkin uygulamada bir aktarım görmedik" diye konuştu.
‘BIRAKIN PSİKOLOJİK DESTEĞİ ÇOCUKLAR OYUN OYNAMA HAKKINA DAHİ ERİŞEMİYOR’
Cezaevlerindeki çocukların psikolojilerine dönük bir adım atılıp atılmadığını, ne tür desteğe ihtiyaçlarının olduğunu sorduğumuz Şekerci, "Hapishanelerde bulunan psikososyal servislerin bu çocukları ve annelerini izlemesi bekleniyor tabi ki fakat 150 kişilik bir hapishanede tutulan erken çocukluk dönemindeki bir grup bebeğin bu servislerden nasıl faydalanabileceğine dair yapılandırılmış bir sistem yok" dedi.
Annelere çocuk bakımıyla ilgili bilgilendirmeler yapıldığını çeşitli yayınlardan görebildiklerini fakat çocuklar özelinde onların iyilik halini sağlayacak bir psikososyal desteğe işaret edilmediğini belirten Şekerci, "Aksine tutulma koşulları ve erişebildikleri sosyal imkanlar dikkate alındığında aslında mahpus muamelesi gördükleri için daha büyük bir dezavantaja maruz kalıyorlar. Bırakalım psikolojik bir desteğe erişmelerini, bu çocuklar oyun oynama hakkına dahi erişemiyor" dedi ve sözlerini şöyle sürdürdü:
"Erken çocukluk dönemindeki bir çocuğun ne tür ihtiyaçları olabileceğine yönelik yapılacak yorumlar elbette bir uzmanlık ve bilgi birikimi gerektirir. "Ne tür bir desteğe ihtiyaçları var?" sorusuna gelirsek çocuk gelişimi uzmanlarının bu konuda derinlemesine söyleyeceği çokça şey olacağını bilmekle birlikte alanda izleme yapan bir sivil toplum temsilcisi olarak çocukların annesine, dışarıdaki yakınlarına -ki bu bir baba figürü de olabilir anneye yardımcı olabilecek bir bakım yükümlüsü akraba da olabilir-, doğaya, oyun oynama hakkına, sağlıklı gıdaya, yaşıtlarına ve kendini ifade edebileceği güvenli alanlara ihtiyaçları var. Kurum güvenliği denerek oluşturulan baskıcı yöntemler ya da pandemiye dayanarak artırılan tecrit şartları, bu ihtiyaçlardan tam ters istikamete giden bir tablo oluşturuyor.”
‘CEZAEVLERİ BÜYÜKLERE UYGUN YAPILIYOR, ÇOCUKLARA UYGUN YERLER DEĞİL’
HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, cezaevlerinde kalan çocukların sorunlarını Meclis çatısı altında sık sık gündeme getiren milletvekillerinden biri. Türkiye’de çocuk mahpusluğunun devam ettiğini belirten Gergerlioğlu çok sayıda cezaevini bu süreçte ziyaret etti ve çocukların yaşadığı sorunları kayda geçirdi.
12-18 yaş arasında iki binin üzerinde çocuğun hükümlü ya da tutuklu olarak cezaevinde bulunduğunu hatırlatan Gergerlioğlu, "Çocuklara hiç uygun olmayan, gelişimleri için hiç olumlu olmayan yerlerde kaldıklarını gördük. ‘Sorununuz var mı?’ diye sorduğumuzda kendilerini ifade edemiyorlardı. 12-18 yaş arası çocukların daha farklı bir şekilde bu cezaları çekmesi lazım. Bu cezaları hak etmemeleri, suça sürüklenen çocukların olmaması gerekiyor" diye konuştu.
Türkiye’de anne ve babası cezaevinde olup kendileri yakınlarının yanında bulunan çocukların ve anneleriyle birlikte cezaevinde kalmak zorunda olan çocukların kötü şartlarda yaşamlarına devam ettiğini vurgulayan Gergerlioğlu, "Çocuk bayramı deniliyor ama Türkiye en çok 0-6 yaş grubu çocuğun cezaevinde olduğu OHAL dönemini yaşadı. Son altı yılda cezaevlerindeki çocuk sayısı çok arttı" dedi. Gergerlioğlu çocukların cezaevindeki koşullarına dair şunları kaydetti:
"Cezaevleri büyüklere göre yapılıyor, çocuklara bebeklere uygun yerler değil. Dik merdivenlerin olduğu, halının bulunmadığı, parmaklıkların olduğu bir yer. Çocuklar açık alan ister, koşturmak ister ama istedikleri yerlerde koşturamıyorlar. Oyun alanları ve oyuncak sıkıntısı yaşanıyor. Çocuklara uygun beslenme sağlanamayabiliyor. Çocuk hastalandığı zaman doktora ulaşmasında sorunlar çıkabiliyor. Anne bazen çocuğu akrabalarına veriyor, sonra da geri alıyor. Çocuklar gelip gittikçe bu durumdan olumsuz etkileniyorlar."