YAZARLAR

Pazar yerinde kara korsan

Bodrum, Çeşme gibi çok popüler yerlerde değilseniz, Alaçatı Pazarı gibi bir pazarda değil de daha mütevazi, küçük bir tatil yerinde geziniyorsanız… Bir korsan tezgahıyla karşılaşmanız çok mümkün. Lütfen almayın, bırakın kitaplar çoğalmaya devam etsin...

Belediye yaz ayları için açık sabit bir pazar kurmuş. Bilinmedik markada kulaklıklar, bluetooth hoparlörler, gömlek-tişört, iç çamaşırı satıcıları, oyuncakçılar, incik boncukçular ve tabii bir iki tostçu, köfteci… Sebze meyvesiz ama tipik bir pazar yeri.  Yakındaki kentin bir semtine dönüşen köyün kendi sakinleri kadar ve belki onlardan daha çok yazlıkçıların alışveriş yaptığı bir yer. Gezinirken fark ediyorum ki sıradan bir pazar yerinden farklı olarak burada kitapçı da var. Belki de yazlıkçıların yüzü suyu hürmetine. Doğrusu görünce şaşırıyorum. Genişçe bir tezgâha yayılmış, belki yüze yakın çeşitte kitap, alıcısını bekliyor. Öğlen sıcağında pazarın tamamı gibi bu tezgâhın da önü bomboş. Orta yaşlı satıcı yanındaki arkadaşıyla hararetli bir muhabbete dalmış… Benim hayretle kitaplara bakmama, tek tek elime alıp evirip çevirmeme, içlerini karıştırmama ve hatta arkalarını çevirip bandrollerin fotoğrafını çekmeme aldırmıyor. Hayretler içindeyim, çünkü bu koca tezgahtaki kitapların hepsi, ama hepsi korsan.

Yazlık yerlerde açılan korsan tezgâhları, yayıncılık dünyamızın bitimsiz dertlerinden biri. Kışın ortadan kaybolan bu korsanlar tatil mevsiminde bir iki aylığına pazar yerlerinde, çarşılarda, köşede bucakta beliriyor. Yerleri belirsiz ve geçici olduğu için yayıncı meslek kuruluşlarının avukatlarından yakayı sıyırıp yaz boyunca kara korsan matbaacıların ürettiği kitapları satıyorlar. Tatilin, hele ki uzun sürmüş tatilin biteviyeliğini, öğlen sıcaklarının yalnızlığını kitaplarla geçiştirmek isteyenler için epey işe yaradıklarını tahmin ediyorum. Düzenli kitap satın alma alışkanlığı olmayan, tatile gitmeden önce çantasını okunacak okunmayacak kitaplarla doldurmayanlar için ideal bir durum: İncik boncuk pazarında gezinirken birden karşına çıkan kitap tezgâhı. Ya da plajdan çıkıp öğlen atıştırması için gittiğin derme çatma lokantaların yanına park etmiş bir kitapçı minibüsü. Üstelik sergiledikleri kitapların hepsi de tanıdık, bildik yazarların belli ki zevkle okunacak, hiç değilse okumaya çalıştığına değecek, şezlongda sana eşlik edebilecek kitaplar. Hem de ucuz, kitapçının hatta internetin neredeyse yarı fiyatına. Korsan olması ya da olmaması kimsenin pek umurunda değil.

Aslında artık herkes korsan kitabın ne olup olmadığını çok iyi biliyor. Yıllardır bu konuda yapılan yayınlar, verilen mücadele kitlelerin bilgilenmesini sağladı; ‘korsan kitap’ dediğinde kimse ‘o nedir?’ demiyor; bunun sahte, çakma ‘marka ürünler’ gibi yasa dışı ve ayıplı bir şey olduğunun çoğunluk farkında. Kitaba hoşça vakit geçirmekten öte büyük anlamlar atfeden bizim gibi insanlar açısından korsan kitap, sahte marka üründen çok daha büyük bir bela. Çünkü dünyanın en zengin tasarımcılarının değil, belki o kitaptan yeterince telif alamazsa hemen bir yenisini yazamayacak yazarın, yeterince satamazsa bir kitap daha az basacak yayıncının hakkını çalıyor. Sonuçları itibariyle ülkenin kültür damarlarından birini tıkıyor.

Üstelik okuduğunuz şeyin o kitap olduğu da şüpheli. Karşılaştığım korsan tezgahına bakmaya devam ediyorum… Hepsi adeta güneşten solmuş gibi. Tanıdığım, bildiğim, kimisini günler geceler boyu okuduğum kitapların acıklı hali içimi sıkıyor. Hiçbirinin rengi orijinalini tutmuyor, sanki renkli fotokopi gibi, aslının kötü bir kopyası. ‘Camdaki Kız’ın onca uğraştığımız, prova baskılarıyla karar verdiğimiz rengi bu değil. Orhan Pamuk’un ‘Veba Geceleri’nin kapağındaki, yazarın bizzat yaptığı o resmi kendisi bile tanıyamaz. Zaten sırtı da yanlış ciltlenmiş, resim sırtın neredeyse ortasına kadar kaymış. Zülfü Livaneli’nin ‘Balıkçı ve Oğlu’ romanın kapağındaki özene bezene yaptırdıkları resmi de tanımak zor. Ahmet Ümit’in Kayıp Tanrılar Ülkesi daha çok yeni çıktı ve iki deste halinde en önde duruyor. Destenin biri kabarmış, sanki ıslanıp da kurumuş gibi. Elif Şafak’ın neredeyse bütün kitapları var, bu kadar çeşidi kitapçılarda bile bulmak zor. Ama hepsi allahlık bir halde. Ciltli şömizli gençlik romanları da var; bunları bile yapmışlar… şaşkınlıkla karıştırıyorum; iç baskı dağılmış, kağıtları da bir tuhaf… Bazı kitaplar zor açılıyor, belli ki ciltlemeden kaynaklı bir şey. İçindeki metinler tam mı, eksik mi hiçbir fikrim yok. Alıp da kontrol etmenin ne imkanı var ne de anlamı… Korsan kitap işte. Bir kentin arkalarında bir matbaada basılmış ve memleketin tüm tatil yerlerine dağılmış milyonlarca kitaptan birkaç yüz tanesi önümde…

Hepsinin de bandrolü var. Birkaç tanesinin fotoğrafını çekip daha sonra cep telefonumdaki uygulamadan kontrol ediyorum. Herkesin indirip kullanabileceği ‘Bandrol Sorgu’ adlı uygulama tahmin ettiğim sonucu veriyor. Kitapların hepsinin arkasında İskender Pala’nın ‘Akşam Yıldızı’ kitabına ait sahte bir bandrol var. Kara korsanlardan biri bu bandrolü kopyalamış, bastıkları bütün kitapların arkasına yapıştırıyorlar. Hem de uzunca bir zamandır böyle, çalıştığım yayınevine gelen korsan ihbarlarından biliyorum… Düşünün ki arada bunu değiştirmeye, bir başka kitabın bandrolünü kopyalamaya bile uğraşmıyorlar. Öyle bir rahatlık ve özgüven içindeler…

Pazar yerleri, korsanların yeni gözdesi galiba. Sadece küçük kentlerin kasabaların pazarlarında değil, internetteki pazar yerlerinde de sık sık karşımıza çıkıyorlar. Ülkenin uzak bir köşesindeki kitapçının nasılsa herkesten ucuza sattığı best seller kitabı satın almakta hiç tereddüt etmeyen okurlar, yukarıda anlattığım gibi yamuk yumuk bir kitapla karşılaşınca bize haber veriyorlar. Yayınevleri satış sitesine başvurup o satıcıyı kapattırıyor belki ama yenilerinin ortaya çıkması çok sürmüyor. Gözden uzak köşelere saklanmış korsan kitap satıcıları interneti kullanıp bütün Türkiye’ye satış yapabiliyorlar…

Çoğumuzun yaşadığı büyük kentlerde sözünü ettiğim gibi korsan tezgahları yok artık. Ama hepimizin yollara döküldüğü şu uzun tatilde, hele ki Bodrum gibi Çeşme gibi çok popüler yerlerde değilseniz, Alaçatı Pazarı gibi bir pazarda değil de daha mütevazi, küçük bir tatil yerinde geziniyorsanız… Bir korsan tezgahıyla karşılaşmanız çok mümkün. Lütfen almayın, bırakın kitaplar çoğalmaya devam etsin...