YAZARLAR

Poker surat ekonomisi

Haydi koyun her şeyimizi ortaya, olmazsa faiz lobisi dersiniz, ne olacak. Siz de bu yüz varken…

Poker oynayanlar bilir, az parayla blöf olmaz. Yani elinizde hiçbir şey yokken, oyuna girip artırıyorsanız, büyük miktarlar ortaya sürmeniz gerekir. Yoksa karşınızdaki, zaten o kadar parayı nasıl olsa kaptırdım deyip, artırdığınız küçük miktarı da kabul eder, oyunda kalır ve kaybedersiniz. Bu yüzden ‘rest’ çekmek ile ‘blöf yapmak’ kardeştir. Sonra şöyle, önünüzdeki bütün fişleri iki elinizle ortaya sürerken, ‘poker face-poker suratı’ ile durmayı becerebilirseniz blöfü tamamlarsınız.

Ve umarım kaçar, karşınızdaki…

Yanlış anlaşılmasın bir ekonomi yazısı bu. Daha önce birkaç kez de söylediğim gibi, Dostoyevski’nin ‘Kumarbaz’da yazdığına hep katıldım; ‘Ticaret geliri ile kumar geliri arasında hiçbir fark görmüyorum.’ diyordu. Bunun gibi ülke ekonomisi yönetmekle, poker arasında da pek fazla fark yok sanırım. Yani en sıkışık olduğunuz dönemlerde, elinizde 5 benzemez olsa bile, sanki 4-5 as varmış rahatlığı ile hareket edebilirsiniz.

Poker destesinde, 4 as olabilmesi de sizi şaşırtmasın, ülke ekonomisinin zenginliğidir bu beşincisi.

Yani önünüzdekileri ileri doğru itin, gitsin….

Son açıklamaların ‘ekonomi’ bölümü tamamen böyle bir şeydi. Zaten dolar almış başını gitmiş, Euro, yüksek yüksek tepelere ev kurmuş, Çin Yuanı bile, merkez bankasında ilk basıldığı tarih 1948’den beri, bu mahallede en fiyakalı günlerinden birinde, ama siz, aldırmayın hiçbirine, kapitalizmin bütün günahını faize yükleyin ve enflasyonun bir ay sonra düşeceğini söyleyin. Karadeniz’in altında 20 bin fersah gaz ve petrol müjdesi, ABD başkanı ile görüşünce, hacim hacim artması umulan ticaret seviyesi ve yangın anında camı kırınız, son şansınız ‘İstanbul kanalı’, kurtaracaktır hepimizi!

Ah nasıl da gülüyorsunuz peşin parayı görünce…

-Bir arkadaşım vardı kahvede, ne zaman parasız kalsa ‘Marlboro’ içerdi. Bir tane ikram eder, büyük projelerden söz eder, arada borç isterdi. Paramız yoksa, yakmadıysak sigarayı, hemen geri koyuyordu pakete. ‘Seni öksürtür, alışık değilsindir’ diyordu, cebinden ‘Birinci’ çıkartıyordu. Ve sonra üç-beş çay borcu ile yalnız kalırdık masada ve uyarına gelirse, iki dal ‘Birinci’-

Ancak ‘ekonomik’ açıklamalardan anladığım şudur ki ; Yeni şehir için, daha şimdiden ödeme garantili köprüler, viyadükler, hiçbir yere ulaşmayan otobanlar yapılacak. Müteahhitler öksüz kalmayacak, milyon milyon ağaçlar kesilecek, denizler toprakla dolacak ve bütün bunlar için gelmesi beklenen, yüksek faizli sıcak paralar, belki bir nebze olsun Doları-Euro’yu frenleyecek filan…

Aslında belki ‘poker face’ i yapmayı beceremem ama bu blöfü, ben de yapabilirdim sanırım. Nasıl olsa benim param değil, ortaya sürdüğüm.

Ormanlar, dağ, deniz ve İstanbul kelepir bir kentimiz, su havzaları, köprü-viyadük borç senetleri, gelmişimiz, geçmişimiz… 

Haydi koyun her şeyimizi ortaya, olmazsa faiz lobisi dersiniz, ne olacak. Siz de bu yüz varken…


Metin Yeğin Kimdir?

Yazar, belgeselci, sinemacı, gazeteci, avukat, seyyah... CNN-Türk, NTV, Kanal Türk, Al Jazeera, Telesur televizyonlarına 200'e yakın belgesel ve kurmaca filmler yaptı. Türkiye'de Cumhuriyet, Radikal, Birgün, Gündem; dünyada Il manifesto, Rebellion gazetelerine köşe yazıları yazdı. Dünyanın sokaklarını anlattığı 10'dan fazla kitaba sahip. Dünyanın farklı yerlerinde yoksullarla birlikte evler inşa etti, bir sürü farklı işte çalışarak yazılar yazdı, filmler çekti. Birçok ülkede kolektif çalışmalara katıldı, kooperatif örgütlenmelerine öncü oldu. Ekolojik direnişlere katıldı, isyanlara tanıklık etti. Türkiye ve birçok ülkede öğretim üyeliği yaptı... Ve dünyayı değiştirmeye çalışmaya devam ediyor hâlâ...