Yüksekdağ: Siyaset daralınca şiddet besleniyor
HDP Eşbaşkanı Figen Yüksekdağ, siyaset alanının daraltılmasının siyasi cinayetler yaratan bir ortam doğurduğunu söyledi. Yüksekova'da 4 kişinin yaşamını yitirdiği saldırıyla ilgili olarak da, "Bizleri aptal yerine koyuyorlar, aklımızla alay ediyorlar. Teknik arıza olmuşmuş. Kamera görüntüleri ortaya çıkıyor, yaralılar bile taranmış" dedi.
DUVAR - HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, AK Parti'nin 'darbenin siyasi ayağını açığa çıkartmak istemediğini' söyledi. Yüksekdağ Yüksekova'da polis arasından açılan ateş sonucu 4 kişinin öldürülmesi ile Van ve Diyarbakır'da AK Parti yöneticilerine saldırıları da değerlendirdi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, partilerinin Meclis'teki haftalık grup toplantısında konuştu. Toplantı salonunda bulunan partili gençler ise, sık sık "10 Ekim'i unutma, unutturma" sloganını atıp, ellerinde katliamda yaşamını yitirenlerin fotoğraflarını taşıdı. Yüksekdağ da, konuşmasına 10 Ekim Ankara katliamında yaşamını yitirenleri anarak başladı. Yüksekdağ'ın konuşmasından başlıklar şöyle:
BARIŞTA ISRAR EDİLSEYDİ: Bundan bir gün önce katledilen canlarımızın ölüm yıldönümüydü. Bir yıl boyunca bizler bir taraftan yas tuttuk, onlar için kanadık ama diğer taraftan da onların özlemlerini bir mücadele gücünü dönüştürmek için ısrarla yürümeye devam ettik. Bir yola çıkmışlardı, barışın ve umudun yoluydu. Ama bu ülkede bu kavramlardan ürkenler var. Tam da buna inat, barış umudunun yaşadığını ifade etmek için toplanmışlardı. Bizler bir yıldan bu yana o umudun peşindeyiz. Aradan bir yıl geçti ne oldu? Acımızı dindirecek herhangi bir gelişme yaşandı mı? Bu bir yıllık süre içerisinde katliamın sorumluları açığa çıkartılmadığı gibi, o günden bu yana yeni katliamlarla yüreğimiz kanadı. Suruç'un sorumluları açığa çıkartılsaydı bugün Türkiye toplu katliamlarla anılan bir ülkeye dönüşmeyecekti. Bundan bir yıl önce her şeye rağmen barışta ısrar edenlerin sözünü dinleseydiler bu ülkeyi yönetenler, bugün Türkiye bu kaos içerisinde olmayacaktı.
HER ÖLÜMDEN SONRA OYLARA BAKILIYOR: Katliamların hesabını vermeyen, bunun yasının tutulmasına izin vermeyen iktidar acıyı daha da büyütmek için üstümüze geliyor. Bu katliamın acısını hissetmedikleri gibi dün ya da bugün herhangi bir açıklama duydunuz mu? Katliamdan sonra yapılan açıklamaya bakın. Dün de bu hükümetin bir yetkilisi gönül almak yerine bir kere olsun bu matemi anmaz mı? Bu ülkenin insanlığının insanlığını böldüler. Bizleri bölücülükle itham edenler, Türkiye'yi çok büyük bir sosyal bölünme ile karşı karşıya bıraktılar. Bugün de katliamın ardından yeni acılar yaratmaktan başka hiçbir söylemleri olmadı. Dönemin başbakanı, katliamın ardından oylarının ne kadar arttığı ile ilgileniyordu. Bugün de yaşanan her ölümden sonra oylarının ne kadar arttığına bakıyorlar. Türkiye'nin yarını belirsiz ama yönetenler oylarının ne kadar arttığı ile ilgileniyorlar. Türkiye halklarının böyle bir yönetimle yönetilmeye layık olmadığını bir kez daha belirtiyorum.
'ASKERİN GÖREVİ ÖLMEKTİR DİYENLER' VAR: Bir barış olanağını o gün bombaladılar. Barış mitingi öncesi ateşkes yönünde ciddi açıklamalar kamuoyuna yansımıştı. Bu koşullar altında Türkiye'nin bütün bölgelerinden barış iradesinin ortaya konacağı gündü. Barış isteyen halklar yeni bir sürecin ve barışın anahtarı olarak kendilerini ortaya koymuşlardı. Tam da böyle bir ortamda miting meydanında o alçak bomba patlatıldı. O günden bu yana barış adına atılan her adımı sabote etmek için bir iktidar ile yüz yüzeyiz. O günden sonra da bizler barış demekten, barış için yürümekten vazgeçmedik. Ama siyasi iktidar çatışma siyasetinden yana tavır aldı. O günden bu yana barış olanaklarını çiğneyen bir iktidar politikası ile karşı karşıyayız. 'Askerin görevi ölmektir, ölmek için maaş alıyor' diyen AKP'liler var. Bir yıl boyunca ölen Kürt gençleri asker, polis hiçbir zaman gündemlerinde olmadı. Bu ölümleri durdurmak için bir siyasetleri olmadı. Bu vatan için daha çok kan akması gerekiyor açıklaması yapıyorlar. Kendilerini, çıkıp toplumu bütün bileşenleri ölüm kaderine mahkum eden bir muktedir yerine koyuyorlar. Daha çok bedel ödeyeceğiz diyorlar, kim ödüyor bu bedeli? AKP yöneticilerinin saraydakilerin çevredekilerden birisinin tırnağına taş değdiğini duydunuz mu? Askere giden dağa da giden bu ülkenin yoksul ailelerinin evladı.
ŞIRNAK YIKILDI GİRİŞ ÇIKIŞ YASAK: Bir kentin yüzde 85'i ortadan kaldırılmışken, halen kentte giriş çıkışlar yasak. Şırnak halkı kendi evine giremiyor. Bu da yetmiyor topraklarından ayrılmamak için kent merkezinin biraz ötesinde buldukları yere çadır kuran ve bütün zorluklara rağmen yaşamını sürdürmeye çalışan 3 bine yakın insanı oradan da göçertmek istiyorlar. Oradaki ailelerin tek talebi var; kış geliyor o çadırlarda yaşayabilecekleri bir çatı istiyorlar. 3 haftadır valilikle, hükümetle ve kaymakamlık ile görüşüyoruz. Ama bir yaşam alanına kavuşmalarına izin verilmiyor. Önerdikleri şey; terk edin. Şırnak halkına mülteci olun diyorlar. Kendi topraklarından kovuyor. Oradaki binlerce insan aylardır bu zulme direniyor. Herkesin bu direnişten ders alması gerekiyor.
TEKNİK ARIZA OLMUŞMUŞ: Bu ölümlerin bir mesajı var. Yüksekova halkına 'bu şehirde yaşamınıza izin vermeyeceğiz.' diyorlar. Yüksekova kısa bir süre önce çok büyük bir yıkımın içerisinden çıktı. Panzerden ateş açılıyor, yapılan açıklama yüz karası. Bizleri aptal yerine koyuyorlar, aklımızla alay ediyorlar. Teknik arıza olmuşmuş. Kamera görüntüleri ortaya çıkıyor, yaralılar bile taranmış. Arızanın nerede olduğunu biliyoruz, zihniyetlerinde. Yalanlar her gün ortaya çıkıyor ama yalan söylemekten de vazgeçmiyorlar.
KAOSTAN ŞİDDET BESLENİR: Van'da, Amed'de siyasi cinayetler yaşanıyor. Her gün silah sesini duyuyoruz. Bunun sorumlusu siyaset alanını kapatan iktidardır. Siyaset alanını bu kadar daraltırsanız, bu kaostan şiddet beslenir. Ama iktidar şiddet siyasetinde ısrarını sürdürüyor. Bakın grup toplantılarına çıkıyor en küçük muhalefet, başkanlığa onay veriyor. Ana muhalefet partisi 'en iyi nasıl muhalefet edilmez'in kitabını yazıyor. Yapabildikleri tek şey ruh çağırmak. Yenikapı'da buluşuyorlar. Ama artık ruh çürümüş. Yenikapı'da düzenlediğiniz ruh çağırma töreniniz bir işe yaramaz, sizin ruhunuz çürümüş. Tek parti iktidarında buluşan bir yapılanma var karşımızda.
HDP Deryan Aktert cinayetini kınadı
DARBE GİRİŞİMİ FIRSAT OLDU: Bir darbe girişimi yaşandı, darbe girişimini kendi iktidarını büyütmek için bir fırsata dönüştürdüler. İnsanlar işinden ekmeğinden oldu. Hâlâ kendileri gibi düşünmeyen bütün kesimlere yönelik operasyonları devam ediyor. Siz hiç siyasi liderliği olmayan bir darbe girişimi duydunuz mu? Tarihte yok böyle bir şey. Ama ne hikmetse Türkiye'deki fason darbe girişimini siyasi sorumlusu hâlâ yok ortada. Bunu sorduğumuz için bize saldırıyorlar. İstediğiniz kadar saldırabilirsiniz doğruları söylemekten vazgeçmeyeceğiz. Kendi içlerine yönelik bir darbeci operasyonu başlatırlarsa alt üst olacaklarını, dengelerini yitireceklerini biliyorlar. Darbe girişiminden önce darbecilerle can ciğerdiler. Darbe girişimden sonra da, kendi içlerindeki darbecilerle yürümeye devam ediyorlar. Bu çok açık bir suçtur. Gerçeklerin üstünü yalanlarla, televizyonları kapatarak örteceğinizi sanıyorsunuz ama yanılıyorsunuz. Yalanlarını uzun süre gizlemeyi başaramayacaklar. Güç bela bir darbeyi araştırma komisyonu kuruldu ama işin ilginç yanı, AKP'li üyeler Gülen'i öven milletvekilleri. Dün Gülen'in öven AKP milletvekili, bugün Eş Genel Başkanımız Selahattin Demirtaş hakkında hakaretamiz ifadeler kullanıyor. Yaranmak için, kendisini pazarlamak için. Bu AKP içerisindeki siyasi seviyenin sıfırın altında olduğunu gösteriyor. Küfürle hakaretle bizim üzerimizden kendini pazarlamaya çalışan bu zihniyetle asla uzlaşmayacağız. Bu küfürbazlıklarıyla, bu seviyesizlikleriyle kendilerini ifşa ediyorlar.
KURUMLARIMIZI TERK ETMİYORUZ: Bizleri siyasi soykırım operasyonları ile güçten düşürmeye, alanımızı daraltmaya çalışanlara bilsinler ki; bulunduğumuz her yeri direniş alanına çevireceğiz. Hatırlatırım on bin siyasetçi tutuklandıktan sonra kimseyi bırakmadık diyerek, gerinenler ondan bir süre sonra yerel seçimlerde halkımızın başarısıyla yüzleştiler. Bugün de mevzilerimizi, kurumlarımızı terk etmiyoruz.