Duvar Arkası: '10. Yıl Marşı da tuhaftı, tekbir de tuhaf!'
Ankara Hukuk Fakültesi'nde tekbirli mezuniyet veliye neler düşündürdü? Mehmet Ağar HDP'li Mithat Sancar'ı nasıl İstanbul'da yemeğe davet etti? 'Bize devlet size manşet lazım' sözünü kim kime söyledi? Ankara'da eylem yasağının HDP operasyonuyla ilgisi var mı? AK Partilileri bile şaşırtan rektör performansları... Duvar Arkası kulislerinde konuşulanları, bilinip de yazılamayanları yazmaya devam ediyor...
TEKBİRLİ MEZUNİYETTE VELİ ŞAŞKINLIĞI...
Türkiye'nin en köklü hukuk fakültelerinden biri olan Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde, 7 Ekim 2016 tarihinde mezuniyet töreni heyecanı vardı. Tören buruk geçti çünkü fakültenin son sınıf öğrencisi Yasin Naci Ağaroğlu, 15 Temmuz darbe girişimi gecesi Genelkurmay Karargâhı önünde helikopterden halkın üzerine açılan ateş sonucu hayatını kaybetmişti. Mezuniyet töreninde fakülte birincisi mezuniyetini Yasin Naci Ağaroğlu'na adadı.
Ankara Üniversitesi'nin Tandoğan yerleşkesinde gerçekleşen mezuniyet töreninde kalabalık bir öğrenci grubunun sık sık tekbir getirmesi bazı velileri şaşırttı. O velilerden biri Duvar'a şu açıklamayı yaptı, "Büyük çocuğum da buradan mezun ve o mezun olurken buradaki törende 10'uncu Yıl Marşı'nın çalınması bana çok tuhaf gelmişti. Şimdi kardeşinin mezuniyetinde de tekbir getirildi. O gün de anlayamamıştım, bugün de anlayamıyorum. Marşla, sloganla avukat, hâkim, savcı değil olsa olsa asker olunur. Ben tören boyunca olanları dehşetle izlerken idarecilerin rahatlığı ve sanki bu çok olağan bir davranışmış gibi umursamamaları beni çok tedirgin etti. 15 Temmuz gecesi darbeciler tarafından öldürülmüş o gencecik çocuk, Yasin Naci keşke başka türlü anılsaydı."
MECLİS'TE MEHMET AĞAR ŞOV!
Geçtiğimiz hafta Meclis Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu'nda dinlenilen isimlerden hiçbiri Mehmet Ağar kadar ilgi görmedi. Eski İçişleri Bakanı Ağar, rahatlığıyla ve üzerinde çalışıldığı her hâlinden belli olan konuşmasıyla herkesin dikkatini çekmeyi başardı.
Ağar'la ilgili en dikkat çeken durum yakın korumalarının fazlalığıydı. Meclis'te kimden, neden korunma ihtiyacı duyduğu merak konusu oldu.
Mehmet Ağar'ın, komisyonun HDP'li üyesi Mithat Sancar ile sohbeti de ilginçti. Ağar Sancar'ı boğazda yemeğe davet etti. İkili arasındaki diyalog Meclis tutanaklarına şöyle yansıdı:
Mithat Sancar: Burası bir araştırma komisyonu. Ben size sadece soru soruyorum, sorgulamıyorum.
Mehmet Ağar: Çok teşekkür ediyorum. Yok, istediğiniz vakit buluşuruz bir yerde, istediğinizi de sorarsınız özel.
Mithat Sancar: O ayrı, onu da ayrıca yapalım.
Mehmet Ağar: Kargadan korksak darı mı ekeriz!
Mithat Sancar: ... Bir de şöyle diyeyim, bir gün inşallah beraber olacağız.
Mehmet Ağar: Size bir ikramda bulunayım. Gelin, bir İstanbul havası alın.
Mithat Sancar: Şahsen de gelirim ama sizinle, mesela ne bileyim, belki ileriye devredecek bir dar komisyonda ama Meclis'te çok uzun, karşılıklı bir görüşmenin Türkiye'nin son 30 yılıyla ilgili pek çok konuda aydınlatıcı sonuçlar vereceği kanısındayım.
MEHMET AĞAR: BİZE DEVLET LAZIM SİZE MANŞET LAZIM
Mehmet Ağar'ın rahatlığı komisyon çıkışında gazetecilerle sohbetine de yansıdı. Kendisine soru sormaya çalışan gazetecilere Ağar, "Çocuklar bize devlet lazım, size manşet lazım" dedi gülerek.
Komisyondaki belki de rahat tek kişi Mehmet Ağar'dı. 7 Haziran seçimine kadar iktidarla muhalefetin tartışsalar dahi verilen aralarda birlikte oturup çay içtikleri, sohbet edip güldükleri bir yerdi Meclis. Şimdi ise milletvekilleri birbirlerinin yüzüne dahi bakmıyorlar.
Değişen sadece ilişkiler de değil. CHP bir zamanlar AK Parti'ye karşı her fırsatta savunduğu Silahlı Kuvvetler'i bugün en acımasız biçimde eleştiriyor. İktidarının ilk yıllarında, "İşkenceye sıfır tolerans" sloganını çok sık dillendiren AK Parti bugün işkence iddialarıyla karşı karşıya. 1990'lar, işkenceler ve faili meçhuller ile birlikte anılan Mehmet Ağar ise 2016 yılında komisyona 'bir bilen' olarak geliyor, devletin ilgili makamlarına nasıl akıl verdiğini üstü kapalı anlatıyor...
EYLEM YASAĞININ HDP İLE İLGİSİ VAR MI?
Ankara Valiliği, kentte güvenlik gerekçesiyle 17 Ekim Pazartesi gününden başlayarak 30 Kasım tarihine kadar tüm toplantı, gösteri, yürüyüş ve mitinglerin yasaklandığını duyurdu. Yasağa itiraz edenlerin bir kısmı, Valilik'in bu kararı, '29 Ekim Cumhuriyet Bayramı ile 10 Kasım Atatürk'ü Anma Günü gibi Cumhuriyet için önemli iki tarihin anılmaması amacıyla' verdiğini öne sürdüler. Bu iddiaya yanıt veren İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, "İptal söz konusu değil. 29 Ekim ve 10 Kasım'da vatandaşlarımız Anıtkabir'i ziyaret edebilir" dedi.
Peki Ankara sokaklarını her türlü gösteri ve yürüyüşe kapatan bu yasağın amacı ne? Valilik, açıklamasında, 'güvenlik'i gerekçe gösterirken 'yasadışı terör örgütlerinin Ankara'da eylem hazırlığı içinde oldukları'nı açıklamıştı. Bütün bu açıklamalara rağmen HDP'de bu yasağın kendileriyle ilgili olabileceği yönünde endişeli bir bekleyiş var.
HDP Eşbaşkan Yardımcısı Alp Altınörs'ün bir ayı aşan tutukluluğu, geçtiğimiz hafta aralarında HDP Parti Meclisi üyeleriyle Ankara İl yöneticilerinin de bulunduğu 10 kişinin evleri aranarak gözaltına alınmaları HDP milletvekillerinin kaygısını daha da artırdı. HDP Meclis grubunda bir süredir, "Dış halkalardan başlayarak partiye kadar geldi gözaltı ve tutuklamalar. Sıra yavaş yavaş bize geliyor, çember giderek daralıyor" konuşmaları yapılıyor.
'TAK EMREDİYOR, ŞAK YAPIYORUM'CU REKTÖRLER
Haklarında açılan soruşturmalar, verilen disiplin cezaları, ihraçlar... Üniversite camiasında epeydir yeni bir KHK'nın (Kanun Hükmünde Kararname) geleceğine dair tedirgin bir bekleyiş vardı. Geçtiğimiz hafta Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli endişenin yersiz olmadığına işaret eden açıklamalar yaparak yeni bir KHK hazırladıklarını söyledi. Satır arasında da 'sırada başka KHK'lar da var' dedi. Canikli'nin, 'önümüzdeki KHK'ların birinde göreve iadeler de olacağına' dair açıklaması bütün bu sözlerinin arasında duyulmadı bile. Çünkü hocalar için yeni KHK, yeni ihraçlar demekti.
15 Temmuz sonrası üniversitelerde çok ilginç olaylar yaşanıyor. En dikkat çeken durum şu: AK Parti'ye çok yakın olduğu bilinen bazı rektörler Eğitim Sen'li ve/veya 'barış imzacısı' akademisyenlere hiç dokunmadı, sadece FETÖ ile ilişiği olduğu düşünülen isimleri hedef aldı. AK Partili olmayan, en azından 15 Temmuz darbe girişimine kadar AK Parti sempatizanı olduğu dahi bilinmeyen bazı rektörler var ki, onlar bayrak elde, en öndeler. Bu rektörlerin birinci düşmanlarının FETÖ'cüler değil solcu akademisyenler olması, AK Partililer tarafından bile şaşkınlıkla izleniyor.
Bu rektörlerin siyasi iktidarla ilişkilerini, Tansu Çiller-Doğan Güreş ilişkisine benzeten bazı akademisyenler, dönemin Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş'in dönemin Başbakanı Tansu Çiller'le ne kadar uyumlu çalıştıklarını anlatmak için söylediği, "Tak emrediyor, şak yapıyorum" cümlesini hatırlatıyorlar.