CHP’li Tanrıkulu: Türkiye'nin onuru olan yazarlar içeride
15 Temmuz darbe girişiminden bu yana Türkiye'de durumun 'içler acısı' olduğunu belirten CHP Milletvekili, HDP milletvekillerinin tutuklanmasına tepki gösterdi.
ANKARA- CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, TBMM Genel Kurulundaki konuşmasında Cumhuriyet gazetesine yapılan operasyon ve HDP'li siyasetçilerin tutuklanmasına tepki gösterdi. Yayın politikası hükümet tarafından yönlendirilmeyen yayın organlarına hayat hakkı tanınmadığını belirten Tanrıkulu "Türkiye'nin onuru olan, vicdanı olan yazarlar, kalemler şu anda içeride” dedi.
HDP Grup Başkanvekili İdris Baluken’in tutuklanmasını da gündeme getiren Tanrıkulu, “Her gün burada konuşan bir grup başkanvekilinin 1994'teki gibi başından eğilerek arabaya sokulması travmasını Kürtlere ve bu topluma bir daha hatırlattınız. Bu travma hiçbir zaman küllenmemişti ama şimdi yeniden bu acıyı kanattınız” dedi.
Tanrıkulu’nun konuşması tutanaklara şöyle yansıdı:
MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) - 15 Temmuzdan bu yana Türkiye'nin yaşadığı durum gerçekten, demokrasi açısından, hukuk devleti açısından içler acısıdır. Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmeti 15 Temmuz darbe girişimini ve ondan sonra ortaya konulan ortak iradeyi, maalesef, Türkiye'yi hukuk devleti ilkelerinden uzaklaştıran ve giderek demokrasiyi askıya alan, Parlamentoyu devre dışı bırakan bir çıkmaz sokağa doğru sürüklemektedir. 15 Temmuzdan bu yana ortaya çıkan insan hakları tablosu bunun çok açık göstergesidir.
Önceki hafta itibarıyla, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra Türkiye'de yaşanan insan hakları ihlallerinin geniş bir çerçevesini bir yayın olarak Parlamentoda paylaştım, onlara yeniden girmeyeceğim ancak son bir haftada yaşanan olaylar, özellikle Cumhuriyet gazetesinin basılması, yöneticilerinin gözaltına alınması, yargının tutumu ve son olarak da bu Parlamentonun üyesi olan milletvekillerinin gözaltına alınış biçimleri, tutuklanmaları Türkiye'de demokrasisini ve Türkiye'nin sorunlarının bu Parlamentonun çatısı altında çözme konusundaki iradesini zayıflatmıştır.
Değerli arkadaşlar, Cumhuriyet gazetesiyle ilgili olarak 2,5 sayfalık gerekçeyi okudum. O 2,5 sayfalık gerekçe -burada kayıtlara geçmesi açısından söylüyorum- Türkiye'de yargı tarihi bakımından bir utanç belgesidir, bir yüz karasıdır ve hukuk tarihinde bunlar ileride gerçekten de birer utanç vesikası olarak yazılacaklardır. Cumhuriyet gazetesinin yayın politikası Cumhuriyet gazetesinin yayın kurulu tarafından saptanır, bir hâkim tarafından değil veya sarayda değil veya başka merkezlerde değil ancak o karardan anlaşılıyor ki yayın politikası belli merkezlerden yönlendirilmeyen yayın organlarına artık Türkiye'de hayat hakkı yok. 200'e yakın yayın kuruluşu Türkiye'de kapatıldı, 140'tan fazla gazeteci hapiste ve Türkiye'nin onuru olan, vicdanı olan yazarlar, kalemler şu anda içeride. Bizimle aynı görüşte olmayabilirler, farklı görüşte olabilirler ama şiddete başvurmadığı sürece, şiddeti önermediği sürece her düşüncenin özgür olması lazım ama bugün itibarıyla maalesef, bunları ifade etmek mümkün değil.
Kendi açımdan söyleyeyim, soru önergelerimiz bile burada artık İçişleri Bakanlığının suç duyurularına konu oluyor, burada yaptığımız siyasi faaliyetler bile, savcılar es geçiyorlar, suç unsuru görmüyorlar, onların görmediklerini İçişleri Bakanlığı suç olarak tasnif edip gönderiyor. Neden? İçişleri Bakanı aleyhine verdiğimiz soru önergeleri, başka hiçbir nedeni yok.
Değerli milletvekilleri, ikinci olgu: 1994 olaylarının bu Parlamentoda yeniden canlanmış olmasıdır. Bir parlamenterin, her gün burada konuşan bir grup başkan vekilinin 1994'teki gibi başından eğilerek arabaya sokulması travmasını Kürtlere ve bu topluma bir daha hatırlattınız. Bu travma hiçbir zaman küllenmemişti ama şimdi yeniden bu acıyı kanattınız.
Anayasa Mahkemesi kararlarının çoğunu ben eleştiririm ama Anayasa Mahkemesinin Balbay ve diğerlerinin Türkiye kararı var, hak ihlali kararı var. Bu kararla ilgili olarak sizlerin görüşleriniz var ve en sonunda Meclis Başkanlığı yapmış olan Mehmet Ali Şahin'in görüşü var ama buna rağmen tek bir söz ağzınızdan çıkmadı. Bu Parlamentoda bu grubun olmaması bu Parlamentonun çalışmalarına ilerisi bakımından büyük sıkıntı doğuracaktır. Bakın, değerli arkadaşlar, yüzde 10 barajıyla ilgili olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararı var. O kararda ihlal tespiti yapmadı ama serbest seçim hakkı bakımından çok önemli vurgular var, çok önemli vurgular var. Eğer siz Parlamentoya temsil hakkını kapatırsanız ve belediyelere kayyum atarsanız milletvekillerini Parlamentoda milletvekilliği yapamayacak konuma getirirseniz eğer başka ihtimallerin devreye girmesine yol açarsınız. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi yaklaşık on yıl önce bu tehlikeye dikkat çekmişti. Bakın, Birleşmiş Milletler ilk defa bu olaydan sonra insan hakları temelinde değil, siyasi temelde bu olayın yanlış olduğunu yazdı. Lütfen sizlerden ricam, bu meseleyi takip eden, Türkiye'nin bütünlüğünden yana olan, eşitlikten yana olan, teröre her koşulda karşı çıkmış olan birisi olarak söylüyorum. Lütfen sağduyulu düşünün, lütfen çünkü Türkiye uçurumun eşiğinde değil hızla uçurumun dibine doğru yuvarlanıyor.