CHP: Eğitim cemaatlere teslim edilmiş'
CHP Parti Sözcüsü Selin Sayek Böke, 12 kişinin hayatını kaybettiği Adana'daki yurt yangını için "Hükümet, eğitimi bir cemaate teslim etmiş, yurtları başka bir cemaate teslim etmiş. Devletin yapmadığı denetimi gelin biz yapalım" çağrısında bulundu.
DUVAR - CHP Parti Sözcüsü Selin Sayek Böke, öğrencilerin eğitim uğruna gittikleri yurtların birer can tuzağına dönüşmesine engel olmak için siyasetçilere büyük sorumluluk düştüğünü söyledi. Orta öğrenim çağındaki çocukların yönetmelik gereği özel yurtlarda kalamayacağına dikkat çeken Böke, "Aladağ'da maalesef bir Türkiye gerçeği yaşandı" dedi.
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Selin Sayek Böke, genel merkezde yapılan toplantı sonrasında MYK gündemini değerlendirdi. Böke'nin açıklamasında şu başlıklar öne çıktı:
SUSMAYIZ: Çocuklarımızın ihmalle değil, göz göre göre öldüğü bir Türkiye'de yaşamanın acısını ve bir yanda da isyanını hissediyoruz. Hepimiz çocuklarımız için daha aydınlık bir gelecek hayal ediyoruz. Kız çocukları eğitim alsın diye, onları bütün zorlukları aşarak ve yoklukları aşarak, bu yurtlara göndermiş olan sevgili anneler babalarda bunu istiyorlar. Özellikle biz siyasetçiler, sadece başsağlığı dilemekle yetinemeyiz. Siyaset yeni acıların yaşanmasına engel olmakla yükümlüdür. Konya'dan Ensar'a şimdi Adana'ya siyasetin sorumluluğunu göz ardı eden yaklaşım yarın yeni katliamların yaşanmasının önüne geçemez. Hiç kimse bizden, çocuklarımızın denetimsiz, iktidardan torpilli, yasal olmayan yurtlar elinde ölürken susmamızı beklemesin.
EĞİTİM CEMAATLERE EMANET: Aladağ'da maalesef bir Türkiye gerçeği yaşandı. Var olan devlet yurdunun bir kaç yıl önce, devlet tarafından yıkıldığını öğrendik. Yerine yenisini yapmayan devlet, çocuklarına daha iyi bir gelecek arayan anne babaları ve pırlanta gibi çocuklarını özel yurtlara mahkum etti. Oysa ortada bir yönetmelik var. Yönetmelik açıkça söylüyor. Orta öğrenim çağındaki çocuklar, özel yurtlarda kalamazlar. Bu yönde özel yurt açılmamasını sağlamak devletin en temel görevidir. Bu hükümetin yazdığı yönetmelik. Kaybettiğimiz canlarımızın Aladağ'da bu yurtta olmaları yasal değildi. Oysa bizim bir Milli Eğitim Bakanlığı'mız var. Adı var ama kendisi hiç yok. Eğitimi bir cemaate teslim etmiş, yurtları başka bir cemaate teslim etmiş, açık bir siyasi tercih ortaya koyuyor. Çocuklarımızı teslim ettiğimiz tüm yurtların belli standartlarda olması gerekiyor. Ahşap olmamaları gerekiyor, halı ile kaplı olmamaları gerekiyor. Yangın merdivenleri gerekiyor. Yangın merdivenlerinin kapılarının açık olması gerekiyor. Çünkü her şeyden önce çocuklarımızın yaşaması gerekiyor. Bu şartların sağlanmasının da denetimle garanti altına alınması gerekiyor. Ama maalesef bu denetim de olmuyor. Bu yaşadığımız bir ihmal değil, kader hiç değil. Maalesef bu yaşadığımız siyasi tercihlerin bir sonucu.
DEVLETİN YAPMADIĞINI BİZ YAPALIM: Bütün bu acılarla beraber, şu soruları sormak ihtiyacı duyuyoruz, Türkiye'de daha kaç çocuğumuz bu risklerin olduğu yurtlara mahkum edilmiş durumda ? Bugün Türkiye'de kaç yurda yönetmeliğe uymamasına rağmen siyaseten ruhsat verildi? Türkiye'de kaç yurt yönetmelikle belirlenen standartlara uygun değilken, denetlenmeyerek çocuklarımızın içinde yaşamasın imkan veriliyor? Bugün kaç yurtta denetim yapılmıyor? Ve yapılmıyorsa neden yapılmıyor? 8 yıl önce Konya'da çöken bir yurtta 18 kız çocuğumuzu kaybetmiştik. Bize bu acılar sürekli yaşatılıyor. Eğer o gün yaşanan katliamın hesabı hukuk önünde sorulmuş olsaydı, bugün biz belki bu acıyı yeniden Aladağ'da yaşamıyor olurduk. İşte bu yüzden biz bugün bu acıları yaşayan ve hukuk arayacak olan tüm acılı ailelerin yanında Cumhuriyet Halk Partisi olarak bütün desteğimizle olacağız. Buradan bütün çocuklarımıza ,Türkiye'nin gözleri ışıldayan bütün çocuklarına , başka bir gelecek hayal eden bütün gençlerine, o gelecek için varını yoğunu ortaya koyan bütün ailelere açık bir çağrıda bulunmak istiyoruz. Bize ulaşın. Devletin yapmadığı denetimi, gelin biz beraber yapalım.
KRİZİN EŞİĞİNDEYİZ: Dolar bozdurmakla mesele çözülür mü? Dolar bozdurun diyen hükümet, esasında piyasada nasıl bir sıkışıklık olduğunun da itirafını yapmış oldu. Nasıl bir krizin eşiğinde olduğumuzu kendisi kendi sözleriyle ifade etmiş oldu. Oysa bir hükümete düşen en temel görev, var olan sorunları tespit etmek ve bunları çözmektir. Kimde dolar var ki bozdursun. Ayakkabı kutularına dolduranlar, daha bundan bir kaç sene önceydi, aman ha hemen onları bozduralım demişlerdi. Arada bir açık varsa doları kimin bozdurabileceği gerçeği çok açık bir şekilde karşımızda duruyor. Türkiye ekonomisinin zaten daralan bir dönemde, büyümesine katkıda bulunan nadir sektörlerden biri olan otomotiv sektörüne ÖTV getiriyor. Sorun olan yerde çözüm üretmiyor, sorun yaşanmayan yerde, soruna yol açacak vergilerle uğraşıyor. Getirilen ÖTV zammı hükümetin ambalajladığı gibi sadece lüks araçları kapsamıyor. Orta düzey dediğimiz ve genellikle ücretlilerin, memurların, işçilerin, yani bizlerin hepimizin aldığı araçları da kapsıyor.
MESELE ERDOĞAN'IN KENDİ GELECEĞİ: Cumhurbaşkanı Suriye ile savaşa neden girdiğimizi açıkladı. IŞİD ile mücadeleye girmemişiz. PKK ile mücadeleye girmemişiz. Meğerse biz Suriye'ye Suriye devletiyle savaşmak için girmişiz. Meselenin Erdoğan'ın kendi geleceği olduğu çok aşikar. Bu Erdoğan'ın savaşıdır. Biz çocuklarımızın Erdoğan'ın savaşı için ölmesini istemiyoruz. Mesele terörle mücadele değilmiş. Her şeyden önce bir kere 2 askerimizin akıbeti ile ilgili bu hükümetten acil bir açıklama bekliyoruz. TBMM size Suriye devletiyle savaşa girmek için izin verilmedi. Türkiye'nin sınır güvenliğinin sağlanması için yetki verildi.