HDP’den 'Kayyım cumhurbaşkanı' eleştirisi
HDP, Anayasa Komisyonu’nda kabul edilen değişiklik teklifine şerh düştü. Teklifi, “kişiye özgü rejim dayatması” olarak nitelendiren HDP, “Bu dikta metni ile yasama ve yargıya cumhurbaşkanı kayyım olarak atanmaktadır” dedi.
ANKARA - HDP, TBMM Anayasa Komisyonu’nda oy çokluğuyla kabul edilen değişiklik teklifine yönelik muhalefet şerhini tamamladı. "Parlamentonun 2’nci ve 3’üncü siyasi partilerinin dahil edilmediği, toplumun farklı kesimlerinin hiçbirisinin görüşüne başvurulmadığı, parti eş genel başkanları ve seçilmiş milletvekillerinin tutuklu bulunduğu bir süreçte topluma dayatılacak bir metnin 'yeni anayasa' olmayacağı"eleştirisinde bulunan HDP'nin muhalefet şerhinde şu değerlendirmelere yer verildi:
KAOS ORTAMINDA ANAYASA: Şiddet eylemlerinin yaygınlaştığı, her yerde patlayan bombalarla güvensizlik ortamının egemen olduğu, kutuplaşmanın belki de hiç olmadığı kadar arttığı, muhalefete baskının yükseldiği ve demokratik hak alanının daraldığı bu ortamda, bu kadar kapsamlı anayasa değişikliklerini tartışmak mümkün değildir. Özellikle anayasa değişikliklerinin bu sorunların herhangi birisine çözüm bulmak bir yana, bir dayatmayla toplumda kutuplaşma ve yarılmayı derinleştireceği açıktır.
DENGE DENETLEME YOK: Teklifin başkanlık sistemi andıran tarafları olmakla birlikte, başkanlık sisteminin öngördüğü denge ve denetleme mekanizmalarının yoksunluğunda bir başkanlık sisteminden bahsetmek mümkün değildir. Yine parlamenter sistemin bazı özelliklerini zayıflatarak korumaya devam ederek çok kırılgan bir yapı ortaya çıkarmaktadır.
SINIRSIZ YÜRÜTME: Teklifle yürütme erki, frensiz ve sınırsız bir biçimde genişletilirken, yasama ve yargı zayıflatılmakta ve alanları daraltılmaktadır. Başbakan da tamamen tedavülden kalkmaktadır. Kendi statüsünün ilgası için Türkiye tarihinde imza veren başka 'muktedir' olmayabilir.
PARLAMENTONUN SONU: Anayasa değişiklik teklifinin birincil amacı, yürütmede tek yetkili olan cumhurbaşkanının olağanüstü yetkilerle donatılması iken parlamentonun yetkilerinin sadece “kağıt üzerinde” göstermelik yetkilere indirgenmesi, parlamentonun kendi kendisini feshetmesi ile eşdeğerdir.
KAYYIM CUMHURBAŞKANI: Yapılacak olanın adı darbeyi, OHAL’i ve statükoyu süreklileştirme; toplumu daha fazla baskı altında tutarak demokratik özgürlüklerin daha fazla yok sayılacağı bir “dikta metni”dir. 'Bu dikta metni ile yasama ve yargıya cumhurbaşkanı kayyım olarak atanmaktadır' demek abartı olmayacaktır.
12 EYLÜL ANAYASASININ GERİSİNDE: 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında adeta bir karşı darbe olarak yürürlüğe konulan keyfi OHAL uygulamalarının fiili bir faşizm boyutlarına ulaştığı bir atmosferde parlamento önüne getirilen bu anayasa değişikliği teklifiyle kişiye özgü ve demokratik ülkelerde bir benzeri daha bulunmayan bir cumhurbaşkanlığı rejiminin inşasına dayalı çalışmalar, izlenen usul ve hedef bakımından demokratik usullere yabancı olmakla kalmayıp, mevcut darbe anayasasından da çok geri düzenlemeler içermektedir.
TOPLUMSAL BARIŞ DAHA DA ZEDELENİR: 15 Temmuz'un ardından ülke adeta padişah fermanı niteliğindeki KHK’ler ile yönetilmektedir. OHAL, temel hürriyetleri bile keyfi biçimde askıya almış durumdadır. Halkın iradesini temsil eden parlamento da, OHAL sürecinde işlevi sembolikleşen, itibarsızlaştırılan, seromonik görüşmelerin yapıldığı bir mekâna dönüştürülmüştür. Böyle bir durumda, meclis her ne kadar seçimle oluşmuş temsili bir niteliğe sahipse de, anayasayı kendi serbest iradesiyle değil, başka bir gücün denetimi altında ve talimatlarla yapmaktadır. Bu ise milli egemenlik kavramını hiçe saymanın en açık ispatıdır. OHAL dönemlerinde anayasalarda rejim bakımından önemli değişikliklere gitmek, hele hele antidemokratik uygulamaları arttıracak açık uçlu, denetimsiz uygulamaların, mekanizmaların önünü açmak, zaten son derece zedelenmiş olan toplumsal barışımızı tam anlamıyla dinamitlemek manasına gelmektedir.
DOLMABAHÇE MUTABAKATI: 28 Şubat 2015 tarihinde Dolmabahçe’de Türkiye ve dünya kamuoyu ile paylaşılan mutabakat metninde de belirtilen; demokratik siyaset tanımı ve içeriği, demokratik çözümün ulusal ve yerel boyutlarının tanımlanması, özgür vatandaşlığın, yasal ve demokratik güvenceleri, demokratik siyasetin devlet ve toplumla ilişkisi ve bunun kurumsallaşması, kadın, kültür ve ekolojik sorunların yasal çözümleri ve güvenceleri, kimlik kavramı, tanımı ve tanınmasına dönük çoğulcu demokratik anlayışın geliştirilmesi, demokratik cumhuriyet, ortak vatan ve milletin demokratik ölçütlerle tanımlanması, çoğulcu demokratik sistem içerisinde yasal ve anayasal güvencelere kavuşturulması ancak tüm bu demokratik hamle ve dönüşümleri içselleştirmeyi hedefleyen yeni bir anayasa ile mümkündür.