İbrahim Uslu: AK Parti'nin yüzde 35'i 'Evet' demiyor
ANAR Araştırma şirketinin Genel Müdürü İbrahim Uslu, ocak ayında yaptıkları son ankete göre, AK Parti tabanının yüzde 35'inin, MHP'lilerin ise yüzde 50'sinin referandumda 'Evet' demediğini söyledi. 7 Haziran seçimleri dönemi bir tablo çizen Uslu, "Erdoğan güçlü bir silah, ölçülü kullanılmalı" diyor. Uslu'ya göre, bütün risk AK Parti ve MHP'nin üzerinde ve bu nedenle 'tedirginler'.
DUVAR - Cumhurbaşkanlığı sistemi adı altında başkanlığı getirecek olan anayasa değişikliğinin oylamaya sunulacağı referanduma iki aydan az bir zaman kalırken, açıklanan anket sonuçları, işlerin 'Evet' cephesi açısından yolunda gitmediğini gösteriyor.
AK Parti’ye yönelik yaptığı araştırmalarla bilinen ANAR Araştırma Şirketi'nin Genel Müdürü İbrahim Uslu, Referandum sürecini RS FM’de 'Yavuz Oğhan'dan Bidebunudinle' programında değerlendirdi. Referandumu 'bu seçim diğerlerinden çok farklı' sözleriyle tarif eden Uslu’ya göre, en büyük riski bu kez AK Parti ve MHP almış durumda.
16 Nisanda yapılacak referandumun birçok nedenden dolayı Türkiye'nin siyasi tarihine geçeceğini söyleyen Uslu'nun değerlendirmelerinde öne çıkan başlıklar şöyle:
SEÇMENİN KAFASI KARIŞIK: Seçmenin gönlü başka bir şey aklı başka bir şey söylüyor. Bu güne kadar yaptığı parti tercihleri var, desteklediği liderler var ama bu yeni sistemle ilgili henüz beyninde netleşmemiş bazı hususlar bulunan seçmenlerde var. Özellikle evet bloğunun seçmenleri bunlar. Hem AK Parti hem de MHP içerisindeki seçmenler. O yüzden bu seçim son ana kadar herkesin çaba harcaması, ince ince hesaplar yapması gerekiyor. Bu seçim son anda bile sonuçlarının ciddi bir biçimde etkilenebileceği, her bir hamlenin marjinal faydasının ya da marjinal maliyetinin yüksek olacağı bir seçim olarak siyasi tarihimizdeki yerini alacak.
EKONOMİNİN ETKİSİ: Bu işsizlik rakamlarında gelişmeler nasıl çıkacak önemli ama baktığımızda toplumsal bir rahatsızlık hissi yok. Döviz dalgalanmalarının yaşandığı günlerde toplum bir teyakkuz durumuna geçti, devam edecek olsaydı eğer toplum olumsuz tepkiler verebilirdi. Fakat devam etmedi, şu an için stabil görünüyor. Bu stabilite devam ederse şayet şu anki dengeler siyasi bir sonuç doğurmaz. Şu anki işsizlik ve enflasyon rakamları, şu an ki döviz kurları, borsa endeksi falan bir siyasal sonuç doğuracak düzeyde değil. Dolayısıyla insanlar parti kimliklerinin, paketin içeriğini, liderlerin performansının, kampanya döneminde kullanılacak dilin ve üslubun etkisiyle tercihlerini yapacaklar. Etkili olması muhtemel iki faktör terör ve ekonomi kontrol altında olduğu için bir siyasal risk oluşturmuyorlar. Ama bu oluşturmayacağı anlamına gelmez. Yeniden dalgalanma yaşayabilir çünkü daha iki ay gibi çok uzun bir süre var önümüzde. Siyasal sonuç doğuracak bir hale gelebilir ama şu anki göstergeler bize denklemde yerinin olmadığını söylüyor.
BÜTÜN RİSK AK PARTİ'NİN: Bu referandumda en büyük risk AK Parti'nin aslında. Diğer partilerden biraz MHP'nin riski var ama bütün risk AK Parti'nin. Eğer hayır çıkarsa başka sonuçlar doğurur, çok küçük bir farkla geçerse başka bir sonuç doğurur, rahat bir farkla geçerse başka sonuçlar doğurur. Mesela CHP, sonuç ne olursa olsun fazla etkilenmez. Parti için bütünlük, söylem birliği, lider taban ilişkisi açısından baktığınızda CHP'nin bir riski yok. HDP'nin'de bir riski yok ama AK Parti ve MHP'nin riski yüksek. Bütün riski üstlenen evetçi partiler, bütün risk parlamentoda bu projenin sahipliğini yapan partilerin üzerinde. O yüzden de tedirginler.
AK PARTİ TABANININ YÜZDE 65'İ EVET DİYOR: AK Parti tabanının yüzde 65'i, evet oyu vereceğini söyledi ama yüzde 35'i, Ocak ayı başında yaptığımız araştırmada henüz evet oyu vereceğini söylemiyordu. Bu bir gösterge, ama bunların bir kısmı illaki evet oyuna dönecektir ama ne kadar kısmı 'evet' demeyecek 'hayır' diyecek ya da sandığa gitmeyecek. Onlar referandum sonuçları üzerinde çok etkili olacağı için, mesela HDP'nin yüzde 10'unu sandığa gitmediği zaman 1 puana tekabül ediyor ama AK Parti'nin yüzde 10'u 5 puana tekabül ediyor. Şimdi arada böyle bir dramatik fark var. O yüzden AK Parti ilk önce kendi tabanı üzerinde ince ince çalışmak ve işlemek zorunda. Sadece kendi tabanı da yetmiyor, aynı zaman da MHP'nin tabanında bazı sorunlar var. Bir şekilde orayı halletmesi gerekiyor. Küçük partilerin parlamentoda temsil edilmeyen seçmenleri var, oraya yönelik başka bir dil geliştirmesi gerekiyor. Bir taraftan kullanacağı dil, MHP tabanını rahatsız etmezken bir taraftan da kendi içindeki Kürt seçmenlerini de, HDP'den alınması muhtemel evet oylarını verecek seçmenleri de rahatsız etmemesi gerekiyor.
MHP TABANI YÖNETİME SICAK BAKMIYOR: Şu an ki araştırmalarda, HDP'den yüzde 15 ila 20 arasında bir kitle ‘Evet oyu vereceğim' diyor. Bu biraz daha yüksek de olabilir. Yada bunlar resmi görüşlerini söylemiş olabilirler oran bu kadar yüksek de olmayabilir, bunu anketlerle anlamak zor. Çünkü bölgede iki kere OHAL koşulları var. Bizim çalışmamızda MHP'nin yüzde 20'si henüz ‘evet' diyordu, yaklaşık yüzde 50'si ‘Hayır' oyu vereceğini net bir biçimde söylüyordu. Bu da bizi yanıltmadı çünkü zaten anayasa değişiklik paketinden bağımsız olarak MHP tabanının yarısı mevcut MHP yönetimine sempatiyle bakmıyor.
ERDOĞAN FAKTÖRÜ: Bu durum gerçekten tehlikeli. Bir taraftan işe yarayabilir ama bir taraftan da ters tepebilir. Çünkü çok güçlü bir silah bu o yüzden ölçülü kullanılması lazım. 7 Haziran öncesinde bazı seçmenlerde haksız rekabet yapıldığı, siyasetin centilmenlik kurallarına uyulmadığı ve aşırı bir güç gösterisi yapıldığına dair kanaatler olmadı değil. En azından oy kayıplarının nedeni sayın cumhurbaşkanının meydanlara çıkması değil, benim gözlemim cumhurbaşkanı oy kayıplarını önlemek için meydanlara çıktı ama geri döndüremedi. Oy kayıpları onun meydanlara çıkmasından önce başlamıştı. Şimdi bir erezyon yok doğrusu, çünkü parti seçimi değil. AK Parti seçmenini bir fikre ikna etmek gerekiyor.
BAŞA BAŞ MÜCADELE: Bizim çalışmamız ocak ayına ait olduğu için, bu hafta sonu başlayacağımız yeni bir araştırma var. Ama ben o denge durumunun devam ettiğini düşünüyorum. Çünkü o günden bu güne kampanyalar başlamadığı için kafasında soru işareti olan seçmen kitlesinin, sorularına cevap bulabileceği bir okazyon olmadı. Makasın açılmadan başa baş bir mücadele olacağını düşünüyorum.
(Kaynak: Sputnik)