AK Parti Mardin İl Başkanı Dündar: OHAL'de seçim bahar gibi
AK Parti Mardin İl Başkanı Mehmet Ali Dündar, referandumda MHP ile ortak çalışma yürütmek için hazırlıklarının olmadığını belirtirken "Belki birbirimizi onore etmek için bir-iki program yaparız" dedi. Dündar, "OHAL'de seçim sağlıklı olacak mı" sorusuna ise "OHAL, 7 Haziran’da ve özellikle 1 Kasım’da yaşadığımız sıkıntıların yanında bahar gibi görünüyor" yanıtını verdi.
MARDİN - Başbakan Binali Yıldırım geçen hafta Ankara’da bütün il başkanlarının katıldığı toplantıda, AK Parti’nin referandum çalışmasını resmen başlatmış oldu. Kürt illerinde AK Parti referandumla ilgili nasıl bir çalışma yürütecek? Seçmeni 'Evet' oyları için nasıl ikna edecek? Hem yerel seçimlerde hem de genel seçimlerde HDP’nin gerisinde kalan AK Parti, bu kez seçmenin oylarını alabilecek mi? Bu soruların cevabını, AK Parti Mardin İl Başkanı Mehmet Ali Dündar’dan almaya çalıştık.
Başbakan referandumla ilgili startı verdi hafta sonu. Siz Mardin de nasıl bir çalışma yürüteceksiniz referandum için?
Bizim teşkilat çalışmalarımız sadece referandumlarla ya da seçimlerle ilgili değil, bizim çalışmalarımız sürekli var. Halkımızla iç içe hem siyasi çalışmalarımızı, hem toplumsal çalışmalarımızı, hem de Mardin halkının bizden talep edebileceği hizmet ve ricacı olabileceğimiz alanlar içinde çalışmalarımızı yapıyoruz. Referandum kampanyası için de çalışmaya 3 ay önceden başladık, bütün köylerimizi gezdik ve insanlarımızla bir araya geldik, mahallelerimizi gezdik. Teknik çalışmalarımızı tamamladık, bu alanda sandık, yönetim vs.. hepsini bitirdik biz. 2 ay 3 ay öncesinden bütün kırsalımızı gezdik. Bu yeni sisteminin ne olduğunu anlatacağız insanlarımıza. Her köyde, her mahallede bu çalışmaları yapacağız, bu konuda hazırlıklarımız hemen hemen bitti. Tabi Meclis, 15 Mart’a kadar çalışacak. Vekillerimiz ya da genel merkezimizden gelecek yetkililerimiz, bakanlarımızın geldiği günlerde de onlara özgü programlar yaparak, 16 Nisan’da halkımızın neden Evet demesi gerektiğiyle ilgili argümanla sahada olacağız.
'KILAÇDAROĞLU NE KADAR SAMİMİ HALKIMIZ TAKDİR ETSİN'
Çalışmaya 3 aydır devam ettiğinizi söylediniz, bu 3 ayda neden 'Evet' demek gerektiğini anlattığınızda zorlandığınız oldu mu?
İki şey var burada, birincisi, neden Evet demesi gerektiği ile ilgili vatandaşın aydınlanması. Çünkü bu konuda vatandaşımızın net bir bilgisi yok. Bazı kesimlerin haksız ve yanlış bilgilendirmesi sonucunda bir kafa karışıklığı çıkabiliyor ortaya. Bunları da bizim gidermemiz lazım. İkincisi ise, karşımıza bir blok çıkacak. Pensilvanya’dan tutun Kandil'e kadar, CHP’den SP’ye kadar bir blok oluşmuş durumda. Sayın Kılıçdaroğlu Necmettin Erbakan'ın ölüm yıl dönümündeki programa katıldı. İlginçtir bunun da ne kadar samimi olduğunu halkımız taktir etsin. Hizipçilik maksadıyla yaptıkları bu çalışmanın halkımıza fayda sağlayamayacağını iyi biliyoruz. Biz bu anlamda halkımızın sağduyusuna inanıyoruz. Bunun yanında mesela padişahlık gelecek, yok diktatörlük gelecek gibi bir sürü yanlış argüman kullanıyorlar. Burada Cumhurbaşkanı hükümet sisteminde biz başkanlık sisteminin Türkiye versiyonunu uyguluyorsak, dünyanın bir sürü yerinde uygulanan bir sistemdir. Dünyanın birçok ülkesinde Cumhurbaşkanı hükümeti kendisi kurar, yürütmeyi kendisi kurar ve bu şekilde bir yönetim olur. Biz yasamanın, yürütmenin tamamen birbirinden ayrılması noktasında bir çalışmanın bu ülkeye daha faydalı olacağını düşünüyoruz. Milliyetçi Hareket Partisi bu konuda bizimle aynı düşündüğü için onlar da bu kampanyada Evet oyunu kullanacaklarını açıkladılar. Yargının tarafsızlığını da biz anayasaya alıyoruz. Mesela yargının bağımsızlığı ile ilgili bir madde var, biz bunun yanına ‘tarafsız’ kelimesini eklediğimizde neresinde hata görüyor bu insanlar, biz bunu anlamıyoruz.
'HSYK'YA YAPILACAK ATAMALARIN NERESİ ANTİDEMOKRATİK?'
Atanacak kişilerin kim tarafından atanacağına bakılarak yapılıyor bu eleştiriler. Cumhurbaşkanı bütün yetkileri elinde topluyor eleştirisi de var...
Vesayetin 80-90 yıl önce bu ülkeye neler yaptığını çok iyi biliyoruz. Bu vesayetin devamından sadece bu ülkenin düşmanlarının faydası vardır ya da bu ülkede bu vesayetten ekmeğini yiyen, siyasi rant yiyen insanlara faydası vardır. Siyasette, devlet kurumlarında vesayettin kalkması lazım. Bu devletin prangalarından kurtulması lazım. Halkın seçtiği bir meclisin HSYK üyelerinin atanmasında etkin olması, halkın direk vesayet ile atananların üzerinde etkin olması demek. Üç-beş kişinin bir araya gelerek daha önce olduğu gibi insanları seçip oraya yerleştirmeleri ne kadar demokratikti? Vesayet bürokrasisinin artık kalkması lazım. Cumhurbaşkanı halkın oyu ile seçilecek. İlk turda seçilmez ise ikinci turda seçilecek. Bu aday yüzde 51 oy alacak demektir. Yüzde 51 alan bir insanın, yüzde 51’i temsilen 3 HSYK üyesi, 5 HSYK üyesi ataması ya da başka bir mercinin üst mevkilerine atama yapma noktasında bir inisiyatif kullanılmasının neresi anti demokratiktir. Bunu iyi değerlendirip yargılamak lazım. Bazı kesimlerin bugüne kadar bu ülkenin başına bela ettiği vesayetin ne kadar büyük zararlar doğurduğunu gördük. Halk oyunu verecek, halkın temsilcisi de onun istediği doğrultuda, oradaki yargının üst mercilerine atayacak.
'AK PARTİ ZEMİNİNDE SIKINTIMIZ YOK'
Mardin’de işinizin zor olduğunu düşünüyor musunuz? Çünkü Mardin Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Ahmet Türk’ün yerine kayyım atandı ve kendisi bir süre hapis yattı. HDP'li 13 milletvekili ve DBP’li birçok belediye başkanı hala tutuklu. Bütün bunlar olurken, halka Evet’i benimsetmek noktasında işiniz zor olmayacak mı?
Yasal zeminde siyaset yapan herkesin, kendi gücü doğrultusunda siyaset yapmaya hakkı vardır, biz bundan hiç bir zaman yakınmayız. Ama belediye başkanlarının görevden alınması, bir kısmının gözaltına alınıp tutuklanması tamamen devletin icrası ile ilgili bir şeydir, yargısal ve hukuksal bir şeydir. Terör örgütü ile olan bağları dolayısı ile bunların yapıldığını herkesin net olarak görmesi lazım. Biz son üç yıldır HDP belediyelerinin hakim olduğu bir ilde siyaset yaptık, şu anda da devlet tarafından atanan kayyımların yönettiği belediyeler var. Devletin belediyeleridir, AK Parti belediyeleri değildir ki bunlar, bizimle ilgisi yok. Biz hiçbir zaman vatandaşımıza ‘biz sizi belediyeye yerleştireceğiz, artık bu belediye bize geçti’ demeyiz, çünkü böyle bir şey yok. Sayın Başbakanımızdan başlayarak bütün yetkili organlarımızın, bu belediyelerin emanetçilerin elinde olduğunu bize net olarak söylediklerini halkımızın da bilmesi gerek. Devlet adına bu işi ifa eden kesimlerin şu anda yönetici olduğu alanlardır bu alanlar. Halkımız artık bazı şeylerden bıkmış durumda. Sen halka demokrasi, özgürlük, barış için oy talebiyle gittikten sonra ve oyu aldıktan sonra tamamen terör, kan, savaş iklimini inşa edersen, görevden alındığında halk neden görevden alındın demez, demedi. Halkımız bu durumda çok net bir duruş sergiledi. Bu alanda AK Parti zemininde bir sıkıntımız yok. Evet çıkması ile ilgili de hiçbir sıkıntımız yok. Ancak Ak Parti teşkilat ruhu çok farklı bir ruhtur, biz yüzde 70 oy alsak dahi, her zaman yüzde 49.9’un da olduğunu düşünerek var gücümüzle çalışıyoruz, o mantıkla hareket ediyoruz. Bu referandumda hem anayasayı oylayacağız hem de yeni sisteminin inşası için çaba sarf edeceğiz, bu konuda hiçbir çekincemiz, sıkıntımız yok. Seçilmiş hiçbir kişinin görevden alınması taraftarı değiliz. Ancak devlet de kendini korumakla yükümlüdür. AK Parti'den alınan Belediye başkanları da oldu, onlara da kayyım atandı biliyorsunuz, FETÖ davasından dolayı. Lokal olarak bazen çıkıyor, herhangi bir partiden yolsuzluk ya da belli nedenlerden dolayı insanlar görevinden alınıyor. Bunun hükümetle ilgisi yok, bu siyasi bir tavır değildir. Halka ait olması gereken alanların birilerinin güdümüne girmesini hissetmesinden sonra devlet bu işe el atmıştır ve tekrar bu hizmetleri halka yansıtma adına bir tavır sergilemiştir.
'KORUKÖY'DE NE OLUYOR SİZ SÖYLEYİN'
Nusaybin’e bağlı Koruköy’de iki haftadır devam eden bir kuşatma var. Ne düşünüyorsunuz bu konuda, Koruköyü’ne gittiniz mi ya da orada neler olup bitiyor, bu konuda bilgi aldınız mı?
Oraya gitme durumumuz şu anda yok, çünkü orada şu anda operasyonlar var. Şimdi siz söyleyin, Koruköy’de neler oluyor?
Biz de bilmiyoruz, çünkü gazetecilerin de köye girişi yasak.
İşte biliyorsunuz aslında, ama bilmezlikten geliyorsunuz. Bir köyün, bir bölgenin tamamını sığınak, terör yuvası haline getiren bir örgüte karşı mücadele yapılıyor.
Köyün tamamının öyle olduğunu mu söylüyorsunuz?
Köydeki bütün evlerin altı sığınaklarla doludur. İçişleri Bakanımız net olarak söyledi, metropollerde yapılan saldırıların planlaması orada yapılmış, oradaki mühimmat ile o saldırılar yapılmış. Oranın örgütün hakimiyetinden çıkarılması için yapılan bir güvenlik operasyonudur bu. Şimdi birilerinin yaygara koparmasını daha önce de gördük, devlet kendi hakim olduğu alanda birilerinin farklı, paralel bir alan oluşturmasına asla izin vermez, halkının güvenliğini sağlamakla yükümlüdür. O bölgede neler olduğunun detayını bilemem, çünkü güvenlik sorunudur, ama bize yansıyan oradan yedi kişinin alındığıdır. İnsanların evinin altı tamamen kazılmış, sığınak yapılmış. Mağaraların hepsi sığınak yapılmış. Bölgede hiç kimsenin yaşam şansı yok ya onlara biat edeceksiniz ya yaşayamayacaksınız. Bir devlet bunu kabul etmez. Devlet kendi güvenliğini, halkının güvenliğini sağlamak için orada bir operasyon yapıyor. Lice'de de yaptı, başka yerde de yapıyor ve bunu yapacaktır. Ama bu kadar olay olurken ve bazı siyasilerin sesi çıkmazken, gidip Koruköy’de nöbet tutmalarının halkımızın nezdinde çok itibarı yok. Kimleri kurtarmak için orada oldukları da bellidir. Biz siyaset yapıyoruz ve her zaman bu çağrıda bulunduk, siyaseti demokratik bir şekilde yapalım, siyaseti silahla yapmayalım. Mesela sandık başına özgürce gidelim, halkımız özgürce gitsin. Sandık başlarına adam koyarak, sandık kurulan okulların kapısına silahlı adamlar dikerek, perde arkasına terör örgütü elemanlarını koyarak insanları sindirmekle siyaset olmaz. Bu geçici bir siyasi güçtür, sonradan halk bunun karşılığını size misliyle verir. Bırakın herkes gidip özgürce oyunu kullansın. Biz bunun tarafındayız. Oylar özgürce kullanılsa bizim rakip partimiz Mardin’de bu kadar devasa oy alamaz. Asla özgür bir seçim olmadı son iki seçimdir. O zaman FETÖ de işin içindeydi, güvenlik güçleri de tam randıman sağlayamadılar. Koruköy'de de yaşadıklarımız bunlardır. Güvenlik güçleri o bölgeyi temizliyor, eğer o bölgede örgüt mensupları yoksa, ‘Koruköy’de o zaman ne işi var bu devletin’ diyebiliriz. Ama var, adamlar isimlerini açıklıyor. Siyasi beklentilerimiz için bu halkın algısıyla oynamak, halkın geleceği ile oynamaktır. Biz siyaset yapalım, bırakalım devlete işini yapsın. Devletin yapacağı yanlışın da hep beraber karşısında duralım.
'ZATEN OHAL VARDI'
Bu seçim daha mı güvenli olacak? OHAL koşullarında herkes kendini güvende hissedecek mi?
Güvenli olmasını istiyoruz. Bakın OHAL varken sağlıklı, özgür olacak mı diyorsunuz. Zaten OHAL vardı, yıllardır vardı. Biz son iki seçimi de OHAL'in değil, bir tarafın uyguladığı sıkıyönetim altında geçirdik. Burada hangi güvenlik gücü son iki seçimde oylara müdahale etti? Bundan sonra ederse o zaman konuşalım. Sadece insanların özgürce gidip oy kullanmasını istiyoruz. OHAL, 7 Haziran’da ve özellikle 1 Kasım’da yaşadığımız sıkıntıların yanında bahar gibi görünüyor. Bu halkın güvenliğini sağlamak için yapılan bir durumdur OHAL, yoksa OHAL yaşamayalım isteriz. İnsanlarımıza silah gösterip tehdit edeceksin, sonra OHAL’de seçim özgür olabilir mi?
Bu yönde eleştiriler, endişeler var, bu nedenle soruyorum.
Bu tamamen örgütün tekrar alana sahip ve hakim olabilmesi için yapılan bir çağrıdır. Bu tip bir soruyu ben hiç bir zaman iyi niyetli algılamam.
Örgüt diyorsunuz ama, CHP ve SP de OHAL’de sağlıklı bir seçim olmayacağını söylüyor.
CHP'nin ve SP'nin kimlerle iş tutuğunu az önce söyledim, bunların derdi halkın güvenliği, halkın huzuru değil. Bunların derdi AK Parti iktidarının Türkiye’de son bulmasıdır. Gidin sandıkta AK Parti’yi sonlandırın, elinizden geleni yapın, ama bu komplolarla, yanlış bilgilerle, algılarla, halkı yanıltarak yapmayın bunu. Halk orada evine giremiyor, köyünü, bölgesini örgüt yönetiyor, ona laf yok. Onun için yapılan operasyona kıyamet koparacaksa, OHAL'de seçim yapılmaz denecekse bunu zaten kimse mantıklı bulmuyor. Bu muhalefet cephesinin derdi başta Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'dır, ondan sonra da Ak Parti iktidarının bitmesidir. Kılıçdaroğlu o kadar başarılıysa yapsın. FETÖ’ye bile yeşil ışık yakacak noktada hareket edip bu ülkeye darbe çağrısı yapan insanların bu halka verebilecek çok bir şeyi yoktur.
'KAOS BU ANAYASA İLE ÇOK GÜZEL YAPILIR'
MHP ile bir çeşit ittifak, Ak Parti’yi seçmeni karşısında zor durumda bırakmayacak mı?
MHP ile ittifak halinde değiliz. Yeni bir anayasayı inşa etmek için çalıştık, muhalefet nedeniyle şimdiye kadar olmadı. Çünkü vesayeti kaldıracak bir anayasa ne CHP’nin, ne HDP'nin ne de marjinal grupların işine gelir. Çünkü bu ülkede kaos bu anayasa ile çok güzel yapılır. Onlar istemedi, ama biz kendi taslağımızı hazırladık ve meclise sunduk. Sonradan MHP dedi ki ben de halk oylamasına gitmesi için sizinle beraber hareket edeceğim, birlikte çalışalım. 18 maddemizi hazırladık Meclis'e gönderdik, MHP de bunu destekledi ve halk oylaması kararı çıktı. Kendilerine teşekkür ediyoruz, bizim o konuda bir sıkıntımız yok. Sahada da bizim MHP ile ortak bir çalışmamız yok, belki birbirimizi onore etmek için bir-iki program yaparız, ama biz Ak Parti olarak bayrağımızla, teşkilatımızla Evet çıkması için çalışacağız. Yoksa MHP yarın 17 Nisan’da bizim için yine muhalefet partisidir.
'DEVLET NUSAYBİN'DE YENİ BİR ŞEHİR İNŞA EDİYOR'
Son bir iki yılda göçler yaşandı çatışmalardan kaynaklı olarak. Mesela Nusaybin’de 35 bin kişinin şehirden ayrılıp başka yerlere gittiği yönünde bilgiler var, bu oylar ne olacak?
Nusaybin halkı, örgütün ortaya koyduğu çukur siyasetiyle büyük bir felakete sürüklenmek istendi. Halk devletin çağrısına kulak asarak Nusaybin'in terörden arınması için evlerini terk etti. Bu tarihi bir kırılmadır, bunu yanlış yansıtmak, bunu görmemek hiçbir TC vatandaşının iyi niyetini ifade etmez. Bir defa bunu görmek lazım, o halk evini bıraktı ve örgüt evden tek bir eşya almasına bile izin vermedi, ceketiyle çıktı. Biz Kürtlerin hakları için ortaya çıktık diyen insanlar o Kürtleri perişan ettiler. Yine devlet el uzattı, her yerde onları muhafaza etti. Gıda yardımlarından tutun, giyim yardımına kadar. O insanların oradan çıkış nedeninin ne olduğunu hala halka yanlış anlatıyorsan, halk zaten cevabını verdi. Ben sana inanmıyorum dedi, çıktı evini terk etti. Devlet bunun karşılığında iki milyarlık yatırım yapıyor şuan Nusaybin’de, yeni bir şehir inşa ediyor. Kısmet olursa 10 Mart dolaylarında bakanımızın katılımıyla temel atma töreni yapacağız. Yoksa Nusaybin büyük bir mağduriyet ve kaos yaşadı ve o kaosun neden yaşandığını herkes çok iyi biliyor. 16 mahalleyi siz çukurlarla kapatırsanız, halkın her türlü güvenliğini riske atarsanız, devletin hakimiyetine meydan okursanız ve yaşlısını, gencini, kadınını o çukurların başında ellerinde bomba kabloları nöbet tutturursanız onun vebalini, sonucunu da başkalarına yükleme hakkınız yoktur.
Oylar peki, oradan göç eden insanlar? Tercihlerden bağımsız soruyorum. Şimdi 35 bin oy az bir şey değil. Onlar nereye gitti, siz ulaşabilecek misiniz?
AK Parti teşkilatı olarak her yere ulaşabiliyoruz ve her oyun nerede olduğunu biliyor ve o oylar ile mutlaka muhatap oluyoruz. Teşkilatlarımız o insanları sürekli ziyaret ediyor, gidin oylarınızın kaydını yapın telkininde bulunuyor. Eğer dönüp Nusaybin’de kullanacaklarsa o konuda da yardımcı oluyoruz. 1990’larda devlet içindeki bazı grupların halka yaptıkları zulümlerin belki on mislini son iki seçimde birileri Kürt halkına yapmış durumda. İradeleri tamamen ipotek olmuş durumda. Biz o iradenin üstündeki ipoteğin kaldırılmasını istiyoruz. Telaffuz ettiğiniz 35 bin rakamının ekseriyetle nereye oy kullanacağını iyi biliyoruz, yeter ki özgürce oy kullanmalarına izin verilsin.
Miting düşünüyor musunuz?
Başbakan’ın ve Cumhurbaşkanımızın da katıldığı mitingler olacak. Biz seçimden seçime çalışan bir parti değiliz. İnşallah güzel bir sonuç alacağız ve 17 Nisan’da Evet’li bir güne uyanacağız.