'Bunu söylemeyen hukukçu ya yalancı ya da soytarıdır'
CHP öncülüğünde düzenlenen Adalet Kurultayı insan hakları savunucularını da bir araya getirdi. Katılımcılar 12 Eylül darbe hukukunun dahi ihlal edildiği bir ortamda HDP başta olmak üzere muhalefetin ortak mücadelesinin önemine vurgu yaptı. Anayasa hukukçusu Murat Sevinç, “Tartışılacak bir hukuk ihlali yok. Hukuk topyekun yok. Bunu söylemeyen hukukçu ya yalancı ya da soytarıdır” dedi.
ÇANAKKALE - CHP öncülüğünde Çanakkale Eceabat Kocadere’de yapılan Adalet Kurultayı’nda “İnsan hakları” masaya yatırıldı. CHP Ankara Milletvekili, TBMM İnsan Hakları Komisyonu Başkanvekili Şenal Sarıhan, Çalıştay’ın amacını, “demokratik kitle örgütleri ile siyasi partiler arasında işbirliği ve diyaloğu geliştirmek, insan hakları ihlallerinin yoğun olduğu süreçte birlikte nasıl mücadele edileceğinin yol haritasını geliştirmek” olarak açıkladı. Yaklaşık 3 saat süren çalıştaya katılanların değerlendirmeleri şöyle oldu:
'TAHİR ELÇİ BU MASADA OLMALIYDI'
Ahmet Özmen (Diyarbakır Barosu Başkanı): Bu masada olması gereken bir insan, Tahir Elçi, 28 Kasım 2015’te katledildi. 90 haftadır adalet talep ediyoruz. Ama CHP’den bugüne dek bize bir destek gelmedi. Buna İstanbul’dan, Ankara’dan, Çanakkkale’den bir ses çıkmadı. Hayatını faili meçhul cinayetleri aydınlatmaya adamış bir insan, Kürt bir entelektüel ne yazık ki kör bir kurşunla öldürüldü. Tahir Elçi’nin öldürülmesi ile bir kaos dönemi başladı. Elçi cinayeti aydınlatılırsa bu kaosun planlayıcıları da ortaya çıkacaktır. Çok yüksek bir sesle Kürt meselesinin demokrasi içerisinde barışçıl şekilde çözümlenmesini talep etmek gerekiyor.
İNSAN HAKLARININ TEMELİ EŞİTLİKTİR
Ahmet Faruk Ünsal (Mazlum-Der Eski Başkanı): İnsan haklarının temeli eşitliktir. Etnik, dini, fiziki kimliklerimizden soyunduğumuz zaman kalan şey hepimizde aynıdır. İnsan hakları meselesi bir eşitliğe inanma meselesidir. Eşitlik aynı zamanda zımni olarak aynı olmadığımızı kabul etmektir. Biz aynı değiliz ama eşitiz. Kürt ve Alevi meselesine bu perspektiften bakmak gerekiyor. Güvenliği copla, cezaeviyle değil eşitlik konusundaki mutabakatla sağlayabiliriz. CHP’ye önerimiz de, eşitlik konusunun bu işin amentüsü olmasıdır. Bunu hallettiğiniz zaman ne Kürt meselesinde ne Alevi meselesinde ne kadın meselesinde kafanız karışmaz.
İNSAN HAKLARINDA EN KÖTÜ DÖNEM
Öztürk Türkdoğan (İHD Genel Başkanı): İnsan haklarında en kötü dönemi yaşıyoruz. İnsan hakları ve demokrasiyi birlikte ele alarak çözüm üretebiliriz. İnsan hakları onurlu her insanın isteyebileceği adalet, eşitlik, özgürlük ve barış kavramları üzerinden şekillenir. Sorunlarının başında Kürt sorunu geliyor. Türkiye bu konuda gerçek bir çözümü yaşamadan yol alamayız. İfade özgürlüğü ihlali hat safhada, toplumsal cinsiyet eşitsizliği kadının insan hakları sorunu, azınlıkların kimlik ve kültürünün tanınması gibi birçok problemimiz var. Ülkeyi yönetenler bu sorunların çözümünü kendisinin beka sorunu olarak görüyor. Benim özgürlüğüm ve eşitliğim senin bekan için tehdit olamaz. Bunun anlaşılması ve anlatılması gerekiyor.
OHAL’İN KALKMASI İÇİN GÜÇLÜ KAMPANYA ŞART
Coşkun Üsterci (TİHV): Haklar ve müzakere ortamı önemli. HDP Eş Başkanı Demirtaş’ın yargılanmasına ilişkin mahkemelerin yetkisizlik kararı var. Müzakere edebilen bir toplum olabilseydik “bu ne maskaralıktır”, “mahkemeler yetkisiz ise bu adam niye içeride?” diye tartışabilecektik. Bu yaşanırken KHK ile milletvekili soruşturmaları için Ankara Cumhuriyet Savcısı'na yetki verildi. Dolayısıyla onlar için problem halloldu. Vicdan ve adalet kavramları OHAL’in kaldırılması temelinde kullanılmalı, güçlü bir kampanya yapılmalı. HDP ile güçlü bir demokrasi ittifakı oluşturulmalı, bu şart. HDP en büyük adaletsizliğe uğrayan toplumsal kesimleri temsil eden bir parti.
SANKİ BİR HUKUK VARMIŞ GİBİ DAVRANAMAYIZ
Nilgün Toker (Akademisyen): İhraç edilmiş barış imzacısı bir akademisyenim. Sadece ifade özgürlüğü hakkının ihlali değil toplumun yeniden biçimlendirme projesi içerisinde korku iklimi yaratılarak yeniden inşa süreci yaşıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının vatandaşlık hakları alınarak sivil ölüme mahkum ediliyor. Şu anda çalışma hakkı elinden alındığı için yaşam hakkından da vazgeçen insanlar var. Nuriye ve Semih meselesi bu anlamda önemli. Hak savunucularının tutuklanmasının anlamı, sizin haklara sahip olduğunuzu reddediyorum, sizin haklarınız olduğunu iddia edenleri de yok ediyorum demek. CHP’ye önerim, hak meselesini soyut kanunlarda yer alan bir mesele olarak algılamaktan vazgeçmesi. Hak yapabildiğiniz şeydir, ne yapabiliyorsak hak odur. Sanki bir hukuk varmış gibi davranamayız. Referandumu Anayasa Mahkemesi'ne götürmekle olmaz bu iş. Adını koymadan ilerleyemeyiz. Faşizm ise faşizm, hukuksuzluk ise hukuksuzluk, adını koymak gerek. Adını koymak, hastalığı teşhis etmek, bir yalanın hakikatin yerine geçmesine engel olur.
ONLAR CASUS BEN MAKUL VATANDAŞIM!
Feray Salman (İHOP Genel Koordinatörü): Büyükada’da tutuklananların hepsi benim yol arkadaşlarım. Savcı, “insan hakları savunucularının çalışmalarına uygun olmayan bir çalışma” diye fezleke hazırlıyor. İnsan hakları savunucuları nasıl çalışır, bunu kim belirler? Bunu CHP’ye de soruyorum. Bu çalışmayı kriminalize edenlere karşı tavrınız nedir? Ben de o toplantıda olacaktım ama gidemedim. Şimdi burada oturuyorum, onlar cezaevinde. Onlar casus, ben henüz daha makul vatandaşım. Buna itiraz etmemiz gerekir. Bu yaşananlar “hukuk nasıl işlemez”i bir kez daha gösterdi. Yargı bağımsızdır, umut etmek istiyorum. Bu umudu kimin sırtlanacağı ise izleyeceği yola bağlı. Siyaset yapan sadece iktidar değil, bunu hepimizin düşünmesi gerekiyor.
ANA MUHALEFET FEMİNİZMLE BARIŞMALI
Hülya Gülbahar (Avukat): Faşizm hiçbir ülkeye bir günde gelmedi. Başkasının problemi olarak gördüğünüz olaylar birike birike bunu doğuruyor. Adil Gür’ün araştırması Türkiye’de kadınların yüzde 80’inin kadın örgütlerine güvendiğini gösteriyor. Türkiye ana muhalefetinin feminizmle barışması gerekiyor. Feminizm sadece kadınlar için değil bütün toplum için adil, eşit bir hayat demek. Kadınların mücadelesi diğer tüm hak mücadelesi verenler için önemli olmalı. Siyaset üstü bir şekilde birbirimizin elini tutunca başarabiliriz, faşizan karamsarlığı yıkabiliriz.
HUKUK İHLALİ YOK, HUKUK TOPYEKUN YOK!
Murat Sevinç (Akademisyen): Yalnızca temel haklar değil, 12 Eylül dönemi dahil anayasal ilkelerin ihlal edildiği böyle bir dönem yok. Yasanın yerini “karar” aldı. Karar vericiler var ve onlar karar veriyor. Hukuk düzenine göre konumlanmışız ama hukuk düzeni yok. Her gözaltına alınan alınmadan önce veya alındığı anda suçlu ilan ediliyor. Anayasal ilkeler fiili olarak askıya alınmış durumda. Partiler ne yapabilir. İşleri zor. Yüzyüze ilişki ve gençlerle ilişki önemli. Gençler yüzde 65 oranında “hayır” dedi. Muhalefet partileri ittifak ve çatı ile seçime girmeli. İttifaksız seçime giren CHP’nin ne oy alacağı ortada. Bu bir zorunluluk. Partiler arasındaki kırmızı çizgiler beni ilgilendirmiyor. Bir seçimlik kırmızı çizgini unut, Meclis’e girince tekrar saffına dön. Başka yol yok. Anayasa’daki bütün hükümler açığa alınmıştır. Tartışılacak bir hukuk ihlali yok. Hukuk topyekun yok. Bunu söylemeyen her hukukçu ya yalancı ya da soytarıdır.