AK Partili Orhan Miroğlu gözyaşlarıyla Diyarbakır Cezaevi'ni anlattı

12 Eylül döneminde çok sayıda insan hakları ihlali ile gündeme gelen Diyarbakır 5 No'lu Cezaevi'ni incelemek için kurulan alt komisyon son toplantısında komisyonun başkanını dinledi. Diyarbakır Cezaevi'nde 6.5 yıl tutuklu kalan AK Parti Mardin Milletvekili Orhan Miroğlu, Diyarbakır Cezaevi'nin siyasi sonuçlarına baktığında demokratik siyasi zemini savunan Kürt gruplarının tümünün bir biçimiyle tasfiye edildiğini gördüğünü söyledi.

Google Haberlere Abone ol

ANKARA - Meclis Diyarbakır 5 No’lu Cezaevi’ni İnceleme Komisyonu, son toplantısında aynı cezaevinde 6.5 yıl tutuklu kalan Komisyon Başkanı AK Parti Mardin Milletvekili Orhan Miroğlu’nu dinledi.

Hayatta kalıp kalmayacakları belli olmayan bir cezaevinden sağ çıkmayı başarıp yıllar sonra TBMM’ye gelip, burada kendisine trajedi yaşatmış bir komisyonun başkanı olmasının çok değerli olduğunu belirten Miroğlu, “Zevkle ve istekle yürüttüğüm bir çalışma oldu” dedi. Bugüne kadar yaklaşık 30-35 kişinin tanıklığına başvuran Komisyon’un son toplantısında konuşan Miroğlu yaşadıklarını özetle şöyle anlattı:

“1981 Ocak ayında gözaltına alındım. Diyarbakır’da bir toplama işkence merkezinde gözlerimiz bağlı kaldım. Biz kimin ne kötülük ettiğini göremez, sadece sesleri duyardık. Gözümde o bağ işareti halen durur. Uzun bir süre sonra toplama merkezinde 40-50 kişiyle cezaevine götürüldük. Cezaevinin birinci katının birinci hücresi lağımla doldurulmuştu. O gün gelen herkes 'banyo' denilen o lağımın içine sokulurdu. Esat Oktay Yıldıran geldi. Tamamen soyulduk. Köpekler saldırıya hazır bekliyordu. Komut verildi içeri 40-50 kişi geldi. Ellerinde yaş ağaçlardan yapılmış sopalarla dövdüler. Birinin çantasından diş macunu çıktı ona yedirdiler. Daha sonra 'banyo' yaptırın denildi lağıma sokulduk. 5 saat süren bu işkenceden sonra 1-2 kişilik hücrelere 20-25 kişi sırt sırta konulduk. Balıklar nasıl kasadan dökülürse hücre kapısı açıldığında öyle betona dökülüyorduk. O hücrelerde aylarca tutulduk. Koğuşlara gönderildiğimizde her tarafımız bitti. Hatta bit öldürme yarışmaları yapılıyordu. Gökyüzüne bile bakmanın suç olduğu bir ortamdı.”

Orhan Miroğlu, Meclis komisyonuna Diyarbakır Cezaevi'ni anlattı.

'ETNİK HINÇ VE ÖFKE VARDI'

12 Eylül döneminde Mamak, Metris cezaevlerinde uygulanan işkenceleri herkesin duyduğunu anlatan Miroğlu, Diyarbakır Cezaevi için “İşkence çeşitlerinin çokluğu, gaddarlığı ya da kötülüğün sıradanlaşması” gibi tüm kavramların kullanılabileceğini söyledi. Miroğlu, “Bizim burada karşı karşıya kaldığımız en önemli şey etnik hınç ve öfkeydi. Bir örgütle herkesi özdeşleştirme vardı. Orada görev yapan gardiyanın gözünde herkes PKK’liydi. Herkes bir örgütle özdeşleştiriliyordu” dedi.

GÖZ YAŞI DÖKTÜ

Diyarbakır Cezaevinin Newyork Times gazetesinin yayınladığı dünyanın en dehşet verici 10 cezaevinden biri olduğunu söyleyen Miroğlu, 15-16 yaşında, tedavi edilmediği için veremden ölen bir koğuş arkadaşını anlatırken göz yaşlarını tutamadı.

BUZ PARÇALARI ÜZERİNDE SÜRÜNDÜRDÜLER

Bir süre sonra konuşmaya devam eden Miroğlu, bu kez kışın buzla kaplı koğuşta yaşadıkları bir olayı anlattı. Miroğlu, “Koğuşta yarım metre buz vardı. Balyozları elimize verdiler o buzları kırdırdılar. Her yer cam tarlası gibi oldu. Sonra 'soyunun ve sürünün' dediler. O buz parçaları vücudumuzu keserken feryatlar yükseldi. Bugüne kadar çok toplama kampı filmi izledim, böyle bir sahneye rastlamadım.”

'BU ORHAN MI?'

Miroğlu anne babasının görüşe geldiği zaman yaşadıklarını da komisyon üyeleriyle paylaştı. Annesi ziyarete geldiğinde kendisini tanıyamadığını anlatan Miroğlu, “26-27 yaşındaydım. 3 ay Kurtoğlu’nda işkence, açlık, akabinde Diyarbakır cezaevinde yaşadıklarımız, kilolarımızın yarısını götürmüştü. 38-40 kiloya düşmüştüm. Annem tanıyamadı 'Bu Orhan mı' diye sordu yere yıkıldı" dedi. Bunları anlatırken duygulanan Miroğlu bir süre sessiz kaldı.

DİYARBAKIR CEZAEVİ FETÖ BENZETMESİ

Kemal Burkay liderliğindeki gruptan yargılandığını, haklarında kriminal bir şey olmadığını anlatan Miroğlu, Diyarbakır Cezaevi’nde yaşananları şöyle yorumladığını anlattı;

"Diyarbakır Cezaevi'ne uygun bulduğum kelime sistemli bir devlet taammüdüydü. Bu devlet taammüdü söz konusuydu ve bu Kürt meselesinin şiddetle yoluna devam etmesini arzu ediyordu. 1984’ten sonra Türkiye normalleşme sürecine geçmeye başlayınca Kürt meselesinde bunların hiçbiri olmadı. Tam tersine, Eruh-Şemdinli ile başlayan süreç, Türkiye’yi o günden bugüne kadar meşgul eden bir siyasi ortamın yaşanmasına yol açtı. Siyasi sonuçları itibariyle şöyle bakıyorum: Demokratik siyasi zemini savunan Kürt gruplarının tümü bir biçimiyle tasfiye edildi. Belki FETÖ olayında da benzer bir şey yaşadık. Diyarbakır Cezaevi, PKK hareketi için de çok önemli bir ortam olmuştur. Bugün PKK’yle ilgili bir şey söylemek isteyenler döner dolaşır Diyarbakır Cezaevi ile ilgili şeyler paylaşır. Çünkü PKK, Diyarbakır Cezaevi’ni kendi tarihinin bir parçası gibi görür. Bu ne kadar doğru bilmiyorum ama evet, bu hareketin sonraki yıllarda gelişmesi, benimsediği yollar, uyguladığı strateji Diyarbakır Cezaevi'ndeki zulüm ortamıyla örtüşüyor. Bunları ortaya çıkarma konusunda maharetli olamadık. FETÖ olayında, nasıl ılımlı İslami çevreler, vakıflar, tarikatlar süreç içinde, bir devlet taammüdü şeklinde tasfiye edilirken FETÖ’nün önü çeşitli iktidarlar zamanında açıldıysa bence Kürt meselesinde biz de böyle bir şey yaşadık.

Orhan Miroğlu'nu komisyon üyeleri teskin etmeye çalıştı.

'DİYARBAKIR CEZAEVİ OLMASA PKK OLMAYACAK MIYDI?'

“Diyarbakır cezaevi olmasaydı PKK olmayacak mıydı? Sorusunu kendi sorup kendi yanıtlayan Miroğlu, “Olacaktı. PKK’yı tamamen Diyarbakır Cezaevi'ne bağlamak yanıltıcı bir fikirdir. Ama Diyarbakır Cezaevi'nden tahliye olan herkese Bekaa’ya gidecek potansiyel kişi olarak bakılıyordu. Benim şiddet öneren siyasi fikirlerle ilişkim olmadı" dedi.

Miroğlu bir soru üzerine Diyarbakır Cezaevi'nin yaklaşık 500 kişilik bir kapasitesi bulunduğunu ama 20 kişilik koğuşlarda 70-80 kişi kaldığını, kimi çalışmalara göre 7-8 bin kişinin bu cezaevine girip çıktığını söyledi. Diyarbakır Cezaevi'nde yatanların yüzde 80-85’inin bugün PKK'den yargılandığını söyleyen Miroğlu, "Örgütün 1-2 yılda böyle bir kitlesel güce ulaşmış olmasının kendilerini o dönem şaşırttığını" belirtti. Miroğlu, “Bu kadar kısa sürede bu kitlesellik nasıl sağlanmış soru işaretidir” diye konuştu.

CEZAEVİNİN MÜZE OLMASI İSTENECEK

Diyarbakır Cezaevi’nde yaşananlarla ilgili komisyon çalışması, 3 kitap haline gelecek. Cezaevinin müze yapılması önerisinin de yer aldığı bir dizi önerinin yer aldığı rapor da hazırlanacak.