Basın toplantısında Lozan restleşmesi

Çipras'la görüşen Erdoğan, ortak basın toplantısında Lozan Anlaşması'nı gündeme getirdi. Erdoğan Lozan'ın güncellenmesini isterken "Lozan 11 ülkeyi, kapsayan bir anlaşmadır. Belki de şaşıracaksınız, Lozan’ın kapsamında Japonya da var, Bulgaristan var, Fransa var" dedi. Çipras, Erdoğan'a şu yanıtı verdi: "Kendisi Lozan anlaşmasının yeniden düzenlenmesini istemiyor. Böyle bir şey yapmak için Japonya gibi 9 ülkeyi bulmak gerekir."

Google Haberlere Abone ol

DUVAR -  Resmi ziyaret için Yunanistan'a giden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Yunanistan Başbakanı Aleksis Çipras ile bir araya geldi. Toplantının ardından Erdoğan ile Çipras basın toplantısı düzünledi. Basın toplantısında iki lider Lozan Anlaşması konusunda farklı mesajlar verdi.

ÇİPRAS: GÜVEN OLUŞTURABİLMELİYİZ

Toplantıda ilk sözü alan Çipras şunları söyledi: "Lozan anlaşması azınlık konularına değinmekte. Tahriklerde kışkırtmalarda bulunmadan konuşabilmeliyiz. Tabi aramızda bir güven ilişkisi oluşturabilmeliyiz. Bunun zor olduğunu biliyoruz esasında. Bizim ilişkilerimiz tabi modernleşecek, 21’nci yüzyıla uygun biçime çıkacak. Bu ilişkiler halklarımızın ihtiyaçlarını karşılayacak düzeye çıkacak. Hem Ege’de hem Doğu Akdeniz’de istikrara katkıda bulunacak.

Ama bu modernleştirme sadece Lozan Anlaşması’na kati saygı çerçevesinde gerçekleştirilebilir. Ve bu anlaşmanın yeniden yapılandırılması, güncellenmesi söz konusu olamaz. Bunu açık ve net şekilde söylüyorum. Cumhurbaşkanıyla açık ve net şekilde konuştuk. Biz anlaşmazlıkların arkasına gizlenmeyi değil çözmeyi düşündük. Birbirimizi karşılıklı olarak anlamak durumundayız."

'İT DALAŞLARI RİSK TEŞKİL EDİYOR'

Ege'deki it dalaşlarına değinen Çipras şunları söyledi: "Ben kendi tarafımdan Türkiye’nin bölgedeki ihlallerinin sona ermesi gerektiğini söyledim. Buradaki it dalaşının risk teşkil ettiğini söyledim. Mümkün olduğu düzeyde Ege’deki gerginliklerin azaltılması için bizim gözetimimizde güven artırıcı önlemlerle ilgili görüşmelerin başlaması yönünde mutabık kaldık.

Buna paralel olarak cumhurbaşkanı ile birlikte Kıbrıs sorununun adil ve kalıcı çözüm bulunmasının hem Kıbrıs hem bölgemiz için ne kadar önemli olduğunu görüştük. Bizim tarafımızdan, bizim tezlerimizi savundum. Ve bu çerçevede yabancı askerlerin olmayacağı bir Kıbrıs Cumhuriyeti kurulmasından yana olduğumuzu söyledim. Ve bu çözümün BM genel sekreterinin çerçevesinde bulunması gerektiğini söyledim."

'AVRUPA'YA YÖNELEN DEMOKRATİK BİR TÜRKİYE'Yİ YUNANİSTAN DESTEKLEYECEK'

Türkiye, AB ilişkilerine değinen Yunanistan Başbakanı, şöyle dedi: "Türkiye ve AB arasında imzalanan anlaşmayı konuştuk. İki ülke yetkili makamlarının daha yakın işbirliğini konuştuk. Türk halkının 3,5 milyondan fazla mülteciyi barındırmakla ilgili yoğun çabasını takdirle karşılıyorum.

Ve burada yasa dışı düzensiz göçmenler için duvarların örülmesinin kabul edilemez olduğunu söyledim. AB ve Türkiye arasındaki ilişkilerin önemini konuştuk. Yunanistan’ın Türkiye’nin AB üyeliğini karşılıklı çıkar çerçevesinde desteklediğini söyledim. Komşuluk ilişkilerinin geliştirilmesini görüştük. Reformlara desteğimizi ilettim. Yine şunu da belirttim, Avrupa’ya yönelen demokratik bir Türkiye’yi Yunanistan’ın her zaman destekleyeceğini söyledim."

'YUNANİSTAN BİR HUKUK DEVLETİDİR'

15 Temmuz darbe girişimi sonrası Yunanistan'a sığınan askerlerin durumuna da değinen Çipras, şöyle konuştu: Türkiye başarısız darbe girişiminin ardından demokratik reformlara geri dönecek. Bu konuda mevcut hükümet bu reformları desteklemektedir. Her zaman vurguladığım gibi, Yunanistan’ın temel ilkesinin ve değerinin demokratik süreçlere saygısından bahsettim. Bizim ülkemiz demokrasi ve özgürlük ülkesidir. Ve bizim ülkemizin darbecileri destekleyebilecek ülke olmadığını söyledim. Şunu da söyledim, Yunanistan bir hukuk devletidir. Ve temel ilkesi bu hukuk devletinin, yönetim ve yargı arasındaki bağımsızlıktır. Yunanistan yargısının kararları bağımsız şekilde alınır ve saygıyla karşılanır. Bazı önemli projelerin tamamlanması gerektiğini konuştuk. İzmir – Selanik feribot seferleri gibi. Yine İstanbul- Selanik demiryolu hattının tekrar devreye girmesi ele aldığımız konulardı. Mutabık kaldığımız bir başka konu da karma ekonomik çalışmalarının yeniden başlamasıydı.

'YENİ BİR SAYFA AÇMAYA DAVET EDİYORUM'

2018'in Yunanistan için önemli bir yıl olduğuna değinen Çipras, şunları dile getirdi: "Biz uzun süredir ekonomik krizle ilgili bir maceranın içerisindeyiz. Ve Yunanistan 2018 yılında Türk-Yunan ilişkilerinde yeni bir sayfa çağrısında bulunuyorum. 2018 yılında Yunanistan için mevcut olan bu olumlu atmosfer çerçevesinde iki ülke arasında da en iyi ortamın, havanın yakalanması için elimizden gelen çabayı sarf etmek durumunda olduğumuzu düşünüyorum. Sizi Türk Yunan ilişkilerinde yeni bir sayfa açmaya davet ediyorum. Bu yeni sayfa kışkırtmalara dayanmayacak. Aksine bizim inşa etmeye çalıştığımız dostluk köprülerine dayanacak. Eğer kabul etmezseniz bu bizim halklarımızın, bölgemizin, Türkiye – AB ilişkilerinin aleyhine olacaktır diye düşünüyorum.

ERDOĞAN: TARİHİ BİR GÜN YAŞIYORUZ

Çipras'tan sonra konuşan Erdoğan ise şunlar söyledi: "Öncelikle sizlerle 65 yıl aradan sonra resmi olarak Cumhurbaşkanı nezdinde böyle bir ziyareti gerçekleştirmenin memnuniyeti içerisindeyim. Bu mekana yabancı değilim, başbakanlığım döneminde birkaç kez geldim. Bundan önceki başbakanlar, cumhurbaşkanları onlarla da görüşmelerim oldu. Fakat resmi görüşme olarak bu ilk görüşme. Merhum Celal Bayar’dan 65 yıl sonra.

Gerçekten bugün tarihi bir gün yaşıyoruz. Bu ziyareti iki ülke diyaloğunda önemli bir adım olarak görüyorum. Tabi ki bu süreç içerisinde atmamız gereken önemli adımlar var. Başbakanlığım döneminde kurulan yüksek düzeyli işbirliği konseyinin 5’nci toplantısını inşallah önümüzdeki dönemde Selanik’te düzenleyeceğiz. Konseyin etkisiyle son yıllarda ticarette ekonomide turizmde bir çok adımlar attık. 2016 yılında ikili ticaret hacmimiz 2,6 milyar dolar. Bu rakam aslında belirlediğimiz hedef 10 milyar dolardı. Fakat bir geri gidiş 2014’ten sonra söz konusu oldu, temennim odur ki bunu yeniden toparlarız."

Sayın başbakanın da ifade ettiği gibi İstanbul Selanik Hızlı Tren hattı, İpsala ikinci köprü inşaatı gibi ulaştırmaya önem veriyoruz. Ülkemizden 800 bin turist Yunanistan’a, Yunanistan’dan da 600 bin turist ülkemize gelmiş bulunuyor."

'YUNAN YARGISINA BİNİM BİR ÇAĞRIM VAR'

Erdoğan, darbe girişimi sonrası Yunanistan'a sığınan askerlerle ilgili şunları söyledi: "Türkiye uzun yıllardır PKK DHKPC FETÖ gibi eli kanlı çetelerle mücadele ediyor. Aslında Yunanistan da bunlar yabancı değil. Bu açıdan bizimle en rahat empati kurabilecek ülkelerin başında Yunanistan geliyor. Son dönemde yunan güvenlik birimlerinin attığı adımları takdirle karşılıyoruz. 15 Temmuz gecesi demokrasimize kast eden 251 insanımızı şehit eden FETÖ militanlarının adaletle yüzleşmesi büyük önem taşıyor. FETÖ’cü şahısların iadesiyle ilgili Çipras ile olaydan hemen sonra başlattığım görüşmede, bugün de basın toplantısı vesilesiyle Yunan yargısına benim bir çağrım var. O da şudur. Gecikmiş adalet adalet değildir. Lütfen bu konuyla ilgili kararı, gerekirse adalet bakanlarımız da devreye girmek suretiyle, biliyorsunuz Türkiye’de işkence idam söz konusu değil. Bunların iadesiyle mümkündür. Bunlar darbe gerçekleştiren kişilerdir."

LOZAN ÇIKIŞI: BELKİ DE ŞAŞIRACAKSINIZ

Erdoğan, Lozan konusunu bir kez daha gündeme getirdi ve şu mesajları verdi: "Azınlık sorunlarını da ele aldık. Batı Trakya Türk azınlığının, uluslararası hukukun gerektirdiği iyileştirmelerin yapılmasını talep ettim. Buraya şuradan girmemde fayda var. Lozan ile ilgili tanım ve Lozan’ı tanımlama şekli bir defa bu işi iyi anlamak gerekiyor. Lozan denince Türkiye ile Yunanistan arasındaki bir anlaşma değildir. Lozan 11 ülkeyi, 11 ülkenin katılımını kapsayan bir anlaşmadır. Belki de şaşıracaksınız, Lozan’ın kapsamında Japonya da var, Bulgaristan var, Fransa var. Bütün bu ülkeler anlaşmanın içerisinde yer almışlardır."

Peki Lozan sadece Ege’yi mi kapsıyor? Batı Trakya’daki azınlıkların hukuku yok mu? Şimdi buradaki azınlıkların hukukunu bu anlaşmayla biz nasıl teminat altına alacağız? Şu anda 150 bin Müslüman Türk Pomak azınlık var. Bunların hukukunu herhalde araştırmak, korumak özellikle de Yunanistan’daki görevi olsa gerek. Bakın çok enteresandır. Şu anda 15 bin Euro kişi başına milli geliri var Yunanistan’ın, ama Batı Trakya’da 2 bin 200 euro. Bu fark korkunç bir fark. Bu oradaki insanların hangi şartta yaşadığını göstermesi bakımından önemli."

'DAHA DA İLERİ GİDECEĞİM'

Erdoğan, Lozan'la ilgili eleştirilerine şöyle devam etti: "Özellikle inançlarını yaşaması noktasında da sıkıntı var. Hala bir baş müftülük meselesi çözülememiştir. Orada baş müftüyü seçimle değil atamayla geldiğini görüyoruz.

Lozan ne diyor? Lozan seçim diyor. Aynı şey Türkiye için de geçerli. Patrik seçimle mi geliyor? Atamayla mı geliyor? Türkiye’de patrik seçimle gelir. Sen Sinod Meclisi seçer. Patriği seçmekten düşmüştü ve ben o zaman sayın patriğe haber gönderdim, bize bu noktada bazı isimler gönderin, biz onları vatandaş yapalım ve onları Sen Sinod Meclisi’ne girmiş olsunlar ve sizdeki seçim meşru olsun. Ve bize isimler geldi, 7 idi ben bu çağrıyı yaptığımda 17’ye çıktı. Şu anda 17 tane Sen Sinod meclisinin dini elemanları var.

Daha da ileri gideceğim. Mesela patrik yurtdışına çıkmak istese, Lozana göre Eyüp Kaymakamlığının müsaadesi ile çıkabilirdi. Biz bunun önünü açtık. Fakat gelelim Batı Trakya’ya şu anda atanmış bir baş müftü var. Ama biz atanmışla yapmıyoruz, seçilmişle yapıyoruz. Lütfen önünü açalım bu işin. Bugüne kadar hiçbir netice alamadık. İşte bu da Lozan."

'KİLİSELERLE İLGİLİ SORUN YAŞAMADIK'

Erdoğan, Lozan'la ilgili eleştirilerinin toprak bütünlüğünü kapsamadığını belirtirken şu ifadeleri kullandı:  "Çok daha farklı konular da söz konusu. Toprak bütünlüğü… Bizim bununla ilgili bir sorunumuz yok. İnanç hürriyeti deniliyor, mesela burada bir Fethiye camii meselesi var. Atina’da cami sorunumuz var. Ama benim ülkemde Türkiye’de biz bugüne kadar Hristiyanların kiliseleriyle ilgili sorun yaşamadık. Sümela’yı yapıyoruz, biz yapıyoruz. Yapılan yer şartları öyle zor bir yer ki, dağ yamacı adeta. Sümela manastırını koşullar zor da olsa bitireceğiz ve tüm Hristiyan dünyasının hizmetine sunacağız. Onlara niye burada ibadet yapıyorsunuz diye soran yok.

Şimdi Ocak ayının 7’sinde İstanbul Balat’da patrikhanenin kısa bir mesafede Demir Kilise namıyla maruf bir kilise var. Bitiyor ve 7 Ocak’ta Boyko ile birlikte açılışını yapacağız. İnancına güvenen inanç hürriyetinden korkmaz. Ama Batı Trakya’da da bu sorunu artık bir an önce aşalım. Artık bunlar bizim masamızın üzerinde durmasın, masadan kaldıralım istiyoruz."

'KIBRIS KONUSUNDA AKTİF ROL OYNAMIŞ BİR SİYASETÇİYİM'

Erdoğan, kıbrıs konusunda ise şunları söyledi: "Bir diğer konu da özellikle ana vatan ve garantör Türkiye olarak Kıbrıs meselesi. Ben Kıbrıs meselesinde aktif rol oynamış bir siyasetçisiyim. Bu işin en zirve nokta, Davos’taki görüşmede Kofi Annan benden rica etmiştir. Demiştir ki bu konuda ne düşünüyorsunuz? Ben size soruyorum dedim. Ben 3 kez teşebbüs ettim başarılı olamadım, girmek istemiyorum dedi.

Beni 1 hafta 10 gün sonra aradı, başlayabiliriz dedi. Tabi Yunanistan garantör ülke, Türkiye de garantör ülke, İngiltere de garantör ülke. Çalışmalara başladık. Final çalışmasını da İsviçre’de yaptık. Kofi Annan, başbakanlar orada bir araya geldik. O zaman Karamanlis Yunanistan başbakanıydı. Görüşmeler bittikten sonra son ana geldiğimizde, hatta Güney Kıbrıs tarafı masadan çekilmek istedi. Annan dedi ki “Ben söz verdim, bu işi bitireceğiz” dedi. Ve imzalar atıldı ayrıldık iş referandum safhasına geldi. İşte bildiğiniz gibi yüzde 65-70 Türkler evet dedi, ama Güney bir o kadar hayır dedi. Ve oradan AB’ye Güney Kıbrıs girdi. Bu ana kadar böyle bir şansı söz konusu değildi.

Bakın şimdi yine Cenevre’de yine bir araya geldiler. Dışişleri bakanları, garantörler konuştular konuştular. Masadan kim çekildi? Güney Kıbrıs çekildi. Dışişleri Bakanım burada. Hep beraber o süreci yaşadılar. Adil kalıcı bir çözüme kavuşturalım istiyoruz. Ama güney Kıbrıs’ın böyle bir sorunu yok. Haklı olduğumuzu görüyorlar, bakıyorsunuz kaçamak bazı yollara başvurup diyorlar ki “yine olmadı.”

TRUMP'IN KUDÜS KARARINA ELEŞTİRİ

Erdoğan, ABD Başkanı Donald Trump'ın Kudüs'le ilgili kararını da eleştirdi ve şöyle dedi: "Sözlerimi bitirmeden önce dün ABD Başkanı Trump tarafından yapılan Kudüs’e dair açıklamaya değinmek istiyorum. Bu talihsiz bir açıklamadır. Yapılan açıklamalar uluslararası hukukun açıkça ayaklar altına alınmasıdır. BM’nin kararı var, sadece Amerika ve İsrail’den başka o kararı reddeden yok. Tüm dünya o kararı sahiplendi. Şimdi farklı bir yöntemle “ben yaptım oldu” demek suretiyle bir açıklama yaptılar ve bu talihsiz adımla bölgeyi ciddi manada sıkıntıya sokacaklarına inanıyorum.

İslam İşbirliği Teşkilatı dönem başkanı olarak İstanbul’da bir zirve yapacağız. Arap Ligi’nin tüm mensupları da orada beraber olacağız. Ve bir sonuç bildirgesi çıkacak."

İki liderin konuşmalarını tamamlamasının ardından soru-cevap bölümüne geçildi.

SORU: Mülteci konusuyla ilgili olarak yeni bir anlaşmadan bahsettiniz. Yeni bir gelişme var mı? Bugüne kadar işbirliğine ilave bir şey mi söz konusu? Başka alanlarda da başka işbirliği olacak mı? Sayın Erdoğan’ın ABD’nin Kudüs açıklamasıyla ilgili açıklamalarda bulundu. Yunanistan Başbakanı bu konuda neler söyleyecek?

Erdoğan, ibadet özgürlüğünden korkmadıklarını söylüyor. O zaman Heybeliada ruhban okulu bugüne kadar neden açılmadı?

ÇİPRAS:

Ben sorulara cevap vermeden önce şunu söylemek istiyorum. Sevgili dostum görüşmemizin bütün gündemini açıkladı ve bu son derece olumlu bir şey. İki dost, komşu ülkeden bahsediyoruz. Komşu ülkeler kendi aralarında hem anlaştıkları hem anlaşamadıkları konuları ele almaları gerekir.

Lozan anlaşmasıyla ilgili söylediklerim…

Kendisi Lozan anlaşmasının yeniden düzenlenmesini istemiyor. Böyle bir şey yapmak için Japonya gibi 9 ülkeyi bulmak gerekir. Önemli bir hususu tespit ettim. Yunanistan’ın toprak bütünlüğüyle ilgili olarak herhangi bir durum söz konusu değil. Gerçek biraz karmaşık. Kendisi Lozan anlaşmasıyla ilgili güncellemeden bahsediyor, bunun hayata geçirilmesinden bahsediyor. Bu anlaşmanın doğru şekilde uygulanmasından bahsetti. Trakya konusuyla ilgili şunu söylemek istiyorum. Müslüman azınlık ve Türkiye’deki Yunan azınlık iki ülke arasında bir çekim unsuru oluşturmak durumundadır. Yakınlaştıran unsurlar olmalıdır.

Bizim ülkemiz Yunanistan vatandaşı Müslümanlarla ilgili hassas davranmakta. Azınlık konularıyla ilgili, yaşam standardıyla ilgili daha fazla adımlar atılması gerektiğine de katılıyorum. Fakat reformlar başka ülkeleri ilgilendiren bir konu değil. Biz reformları uygulayacağız ve bu bizim meselemiz. Yine cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın Ege’deki fikir ayrılıklarıyla, Kıbrıs’taki fikir ayrılığından bahsettiğini duydum.

Ben 43 yaşındayım ve 43 yıldır bu mesele hala tartışılıyor. Yine bu çerçevede kimin suçlu olduğuna dair bir tartışma söz konusu. Ama bu durum 43 yıldır devam ediyor, çünkü yasa dışı bir işgal olmuştu. O sebeple ortaya çıktı.

Yunanistan sınırlarında yer alan Sakız Adası’nda Selanik’te Rodos Adası’nda Fethiye camii gibi bir çok mabedin restorasyonunu gerçekleştirdi. Burada Ortadoksların dini tören düzenlemesini düşünmedik. Ancak üzüntüyle belirtmek isterim ki böyle bir durum Ayasofya’da söz konusu. Karşılıklı olarak her tarafın hassasiyetlerini saygı göstermek durumundayız. Özgürlükler konusunda geri adım atmamak gerekir. Yunanistan’daki Müslüman azınlığın dinini gerektiği gibi yaşamasına müsaade edilmeli.

Şimdi Kudüs ve Filistin konusuna değinmek istiyorum. Yunanistan’ın tavrı net. Yunanistan barış sürecine destek veriyor ki bu barış süreci iki devletli bir çözümü desteklemekte. Biz ülke olarak aynı doğrultuda ilerlemeye devam edeceğiz. Ben Kudüs’ün tamamının İsrail’in başkenti olarak ABD tarafından tanınmasının barışa hizmet etmediği görüşündeyim. Zira kırılgan ve hassas bir bölgeden bahsediyoruz, yangının devam ettiği bölgeden bahsediyoruz.

ERDOĞAN:

Azınlıklar konusuna değinmek istiyorum. Her şeyden önce Batı Trakya’da baş müftü meselesinin atanmış veya seçilmiş olması konusu bana göre çok ciddi bir yaradır. Ve inanıyorum ki sayın başbakan bu konunun çözümüyle ilgili gerekli adımı da atacaktır.

Bir diğer husus ise tabi bunu iç meselemiz olarak görmek tabi güzel bir düşünce. Bizim ona aykırı bir şey söylememiz mümkün değil. Ama müsaade ederlerse herhalde ricada bulunmamız isabetli olur. Çünkü soydaşımızdır, onun hukukuyla ilgilenmemiz lazım.

Bir diğer konu da mülteciler meselesine yönelik… Bu konu teknik boyutu çok ileri derecede. Dışişleri bakanlarımız çalışmak suretiyle bunu aşmanın yollarını arayacaklar.

Atacağımız diğer adım özellikle Kıbrıs konusunda da yine söylüyorum. Adil ve kalıcı bir çözümü bulmamız gerekiyor. Tabi yaş itibariyle 43 yıldır bunu böyle devam ediyor demesi, 63 yaşında olduğuma göre ben de aynı şeyi yaşıyorum. Ben burada ciddi bir tecrübeye sahibim. Takip ettiğim süreçte de minderden kimlerin kaçtığını çok iyi biliyorum. Bütün belgeleri rahatlıkla verebilirim. Buna dikkat edersek çok şeyi aşarız diye düşünüyorum.

Askerde bulundurma deniyor, tamam da Yunanistan asker bulundurmuyor mu? Annan planı uygulanmış olsaydı bu noktaya gelmemiş olacaktır. Asker sayısı belli düzene oturtulmuştu. Ama referandumda kim ters hareket etti? Güney Kıbrıs ters hareket etti ve bugünlere geldik.

SORU: FETÖ’cü darbecilerle ilgili görüştük dediniz. Bu konuda adım atılacak mı? Sayın Çipras darbecilerin iadesinde neler konuşuldu? Darbecilerin iade edilmesine ilişkin cümleleriniz vardı? Ne gibi adımlar atılacak?

ÇİPRAS:

Ben oldukça açık ve net olduğumu söylüyorum. Bu konunun Yunanistan yargısının konusu olduğunu belirtim. Yunanistan erkler arasında ayrıma büyük önem atfetmekte. Ben şunu söyleyebilirim ki bu benim siyasi düşüncemle ilgilidir. Yunanistan ve Yunan halkı, demokrasiye vurulan darbelerden son derece rahatsızdır. Böyle bir ülkede demokratik olarak işbaşına gelen hükümetleri desteklemekten başka bir şey düşünemez. Bunun tersi bütün teşebbüslerin karşısında durmaktadır. Ve bizim darbecilere kapılarımızı açmamız söz konusu dahi olamaz.

Şunu belirtmek istiyorum Yunanistan hukuk devleti olarak, Yunanistan yargısı gerekenleri yapacak. Bu insanların adil yargılanması için yargı gereğini yapacaktır. (HABER MERKEZİ)