Barış Vakfı: Kürt sorununda çözüm masası kaçınılmaz
Barış Vakfı, ‘Çözüm Süreci’nde çalışma yürüten sivil toplum kuruluşlarıyla ilgili rapor hazırladı. Rapor’a göre bu dönemde barış için çalışan STK’lar siyasiler tarafından dikkate alınmadı. STK’ların temsilcileri müzakere sürecinin yeniden çözüme kısa sürede kavuşamayacağını, fakat meselenin tekrar masaya gelmesinin kaçınılmaz olduğunu belirtiyor.
ANKARA - Barış Vakfı, “Çözüm Sürecinde Sivil Toplum Kuruluşları” başlıklı rapor hazırladı. İngilizce ve Kürtçe olarak da paylaşılacak olan rapor, barış için çalışan 48 sivil toplum kuruluşu (STK) ve inisiyatif temsilcileriyle Ankara, İstanbul, Van, Diyarbakır’da yüz yüze yapılan mülakatlarla yürütülen saha çalışmasıyla hazırlandı.
İLK KEZ SİYASİLERDEN FARKLI BİR KESİM İNCELENDİ
Çözüm sürecine ilişkin ilk kez siyasetçilerden farklı bir kesime odaklanan çalışma, 2013-2015 yılları arasında çalışma yürütmüş sivil toplum kuruluşlarının çatışmanın sonlanması konusundaki tavırlarıyla, kapasitelerinin incelenmesini amaçladı.
Dr. Cuma Çiçek tarafından hazırlanan raporun saha araştırmasında Reha Ruhavioğlu ve Veysi Altıntaş çalıştı. Danışman olarak da Alev Erkilet, Bekir Ağırdır ve Etyan Mahçupyan rapora katkı sundu.
Hazırlanan rapor, barışın yaratılmasıyla ilgili teorik bir çerçeve sunarak başlıyor. Sonraki bölümde ise Türkiye’de sivil toplumun ve çatışma çözümünün genel değerlendirmesi ve geniş olarak 2013-2015 yıllarında çalışma yürüten sivil toplum kurumları analiz edildi. ‘Çözüm Süreci’nde çalışma yürüten STK’ların ortak yönleri tespit edilerek, Kürt sorununda çözüm ve uzlaşı için rollerine yönelik öneriler yer aldı.
SİYASETÇİLER STK’LARI DİKKATE ALMADI
Hazırlanan rapor, ‘Çözüm Süreci’nde STK’ların nasıl faaliyetler ürettiklerine odaklanıyor. STK’lar bu dönemde AK Parti hükümeti ve ana-akım Kürt Hareketini merkeze alan lobicilik ve savunuculuk faaliyetlerini yürüttü. Diyarbakır’da ekonomi alanında faaliyet yürüten bir STK temsilcisi, ‘Çözüm Süreci’nde devletin elinde Kürt meselesine dair dikkate değer bir arşiv oluştuğunu ve bu bilgi birikimin oluşumunda STK’ların önemli rol oynadığını söyledi. Aynı temsilci, ‘Çözüm Süreci’ndeki yerelden merkeze aktarılan çoğu bilginin STK’lar tarafından “düzeltildiğinin” de altını çizdi. Çoğu STK temsilcisi konuyla ilgili görüşlerini hükümete ve ana-akım Kürt Hareketine iletmelerine rağmen etkili olmadığını, siyasi aktörlerin kendilerini dikkate almadığını belirtti.
BİRÇOK MESELE İLK KEZ KONUŞULDU
Çözüm Süreci’nde Kürt meselesi geçmişten farklı olarak kamusal alanda görünür oldu ve geniş kesimler içerisinde konuşuldu. Ankara’da sosyal alanda faaliyet yürüten bir STK’nın temsilcisi geçmişte konuşamadıkları birçok meseleyi ‘Çözüm Süreci’nde rahatlıkla tartışır hale geldiklerini söyledi. Sorunun kamusal alanda bu düzeyde konuşulmasında ve tartışılmasında STK’lar kritik bir rol oynadı.
STK’LAR ARABULUCULUK YAPTI
STK’lar bu dönemde yereldeki devlet yetkilileri ile Kürt bileşenleri ve HÜDA-PAR ile HDP arasında arabuluculuk yaptı. STK’ların üstelendiği arabuluculuk ‘Çözüm Süreci’nin devam ettiği 6-8 Ekim Kobanî olayları, yol kapatmalar, alıkonulan kamu görevlilerinin serbest bırakılması gibi olaylarda etkili oldu. Çözüm Süreci’nin bitişinden sonra kazılan hendekler ve kent çatışmalarında ise bu girişimler başarısız oldu.
YENİ ALANLAR AÇILDI
Bu dönemde hak temelli çalışan bazı STK’lar çalışma sahalarına yeni alanlar açtı. Konuyu hükümete ve diğer siyasi partilere anlatmak, kadınlarla görüşerek süreci toplumsal cinsiyete duyarlı hale getirmek STK’ların faaliyetleri arasında yer aldı. Bu çabalar sonunda CHP ve MHP gibi partilerin temsilcileri sürece dair tartışabilir hale geldi. Çatışma mağdurlarına dönük faaliyet yürüten bir STK’nın temsilcisi, daha önceki dönemde siyasi ve hukuksal sorunlardan dolayı yapamadıkları araştırmaları bu dönemde 44 çatışma bölgesini kapsayacak şekilde rahatlıkla yaptıklarını ifade etti.
STK’LAR NELERİ YAPAMADI
Çözüm Süreci içerisinde STK’lar görüşlerini açıklayıp toplantılar yaparak etkili olmaya çalıştı; süreci bir adım öteye götürerek yeni bir yol haritası çizme faaliyeti konusunda ise eksik kaldı. Çoğu katılımcı barışın toplumsallaştırılamadığını savundu. İstanbul’da ayrımcılık ve toplumsal farklılıklar arası eşitliğin inşası alanında çalışan bir katılımcı STK’ların ‘Çözüm Süreci’nde aldıkları pasif pozisyonu şu sözlerle ifade etti:
“Seyrettik biz. Yani İmralı’ya gidildi, görüşüldü, oradan Kandil’e geldi, oradan MİT’e geldi, bilmem ne… Biz bu süreci seyrettik. Yani savunmak istediğimiz talepler ortaya çıkınca onların etrafında durduk, kümelendik ama biz bir talep üretmedik.”
MÜZAKERE SÜRECİ İÇİN TEKRAR MASADA TOPLANILACAK
Hazırlanan rapora katılan STK’ların temsilcileri müzakere sürecinin yeniden çözüme kısa sürede kavuşamayacağını, fakat meselenin tekrar masaya geleceğini belirtiyor. “Masanın kaçınılmazlığı” konusunda öne sürülen argümanlardan bazılar ise şöyle sıralandı:
• Geniş toplumsal kesimlerin barış ve siyasi çözüm talebinin olması.
• Dünya deneyimlerinin gösterdiği üzere, bu tür çatışmaların genellikle uzlaşıyla sonuçlanması.
• İki tarafın birbirini fiziken yok etmesinin mümkün olmaması.
• Kürtler içerisinde meselenin şiddetle çözülemeyeceği ve siyasi çözümün tek seçenek olduğu yönünde yaygın bir kanaatin olması.
• Ana-akım Kürt Hareketinin KCK’ye indirgenemeyeceği ve silahlı bir hareketten öteye geniş sosyo-politik mobilizasyonları içermesi.
• Kürt meselesinin ulusal sınırları aşmış olması.
• Kürt meselesinin devlet açısından 'maliyetinin' her geçen gün artıyor olması.