Meclis dışı partiler erken seçime ne dedi?
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin 26 Ağustos'ta erken seçim çağrısı siyaset gündemine damga vurdu. Meclis'te yer almayan partiler ilk açıklamaları ile erken seçimi değerlendirdi. Peki parlamento dışı muhalefet ne diyor?
DUVAR - MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin 26 Ağustos'ta erken seçim çağrısını Meclis dışı muhalefete sorduk. Saadet Partisi, BBP, ÖDP, EMEP, DSP ve kuruluş çalışmaları başlayan TİP temsilcileri Bahçeli'nin partisinin grup toplantısında yaptığı erken seçim çağrısını ve yarın gerçekleşecek Erdoğan ve Bahçeli görüşmesi için Duvar'a değerlendirmelerde bulundu.
'ŞARTLAR NE ŞEKİLDE DEĞİŞECEK DÜŞÜNECEĞİZ'
Cumhur İttifakı'na katılacakları yönündeki açıklamalarıyla gündeme gelen BBP'nin Genel Başkan Yardımcısı Haşim Yanar, uzun süredir gündemde olan erken seçim ihtimalini düşündüklerini söyleyerek 'olası bir erken seçime' hazırlıklı olduklarını söyledi: "BBP olarak teşkilatlanma noktasındaki şartları iyileştirme adına 4 aya yakın bir süre boyunca sahadaydık. İl ve ilçe kongrelerimizi tamamladık. Seçim gündemine hazırlıklıyız. Cumhur İttifakı hususu burada önemli. Cumhur İttifakı konusundaki genel kanaatimizi sayın genel başkanımız ifade etti. Önümüzdeki günlerde önümüzdeki şartlar ne şekilde gelişecek gibi konuları düşüneceğiz."
'ŞİMDİ SIRA ERDOĞAN DA...'
DSP Genel Başkanı Önder Aksakal ise, 2002'de partisi ile hükümet ortağı iken Bahçeli'nin erken seçim istediğini hatırlatarak, "Tarih tekerürden" ibarettir diyor: "Türkiye yaklaşık 16 yılı geçen süredir bir stratejinin yerine getirilmesi noktasında görev üstlenmiş bir siyasetle yönetiliyor. Biz bunu 2002 yılında yaşamıştık. Büyük Ortadoğu projesi denilen ABD'nin öncülüğünde emperyal sistemin Türkiye'nin güney ve güneydoğusunda yeni bir devlet yapılanmasına izin vermeyen Bülent Ecevit ve DSP'nin parlamentodan uzaklaştırılması ile başlayan bir süreçtir. O gün görevini erken seçim çağrısı yaparak yerine getiren Devlet Bahçeli, bugün ABD’nin Ortadoğu’da planladığı strateji Suriye’de tıkanınca yeniden bir görev üstlenmiş görünüyor. Demek ki şimdi sıra Erdoğan da."
Aksakal şöyle devam etti: "Son günlerde yaşadığımız terör koridoru oluşturulması sürecinde devletimizin aldığı duruş ABD'nin bu bölgede planladığı projenin Suriye'de tıkanmasına yol açtı. Rusya, İran ve Türkiye'nin bu bölgede ABD'nin bu planlarına karşı durması bazı girişimleri sekteye uğrattı. Biz bu erken seçim çağrılarına yabancı değiliz. Anlaşılan o ki Erdoğan'ın ABD'ye karşı ve Türkiye'nin güneyinde oluşturulmaya çalışılan sözde devlet yapılanmasına karşı duruşu sonrasında bu erken seçim çağrısıyla sıra Sayın Erdoğan'a gelmiş gözüküyor."
'MHP'NİN ADAYININ CHP TARAFINDAN DEKLARE ETMESİ GİBİ BİR ŞEY'
Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Hasan Bitmez, 16 Nisan Anayasa referandumun ardından henüz uyum yasalarının çıkmadığına ve seçim koşullarının oluşmadığına dikkat çekerek bu konuda birçok soru işaretinin olduğunu belirtti. Bitmez şunları söyledi: "MHP bugün erken seçimi deklare etti Cumhurbaşkanı da 'bunu yarın görüşeceğiz' dedi. Bir önceki Cumhurbaşkanlığı seçiminde MHP'nin adayını CHP'nin deklare etmesi gibi bir şey bu. Yani Devlet Bahçeli'nin, Tayyip Bey'le görüşmeden erken seçim istemesi siyasi nezaket olarak mümkün değil. Hem MHP hem AKP kendilerinden kopma pozisyonunda olan oyları daha fazla kaybetmemek için yine erken seçime gitmeyi düşünüyorlar. Tarih olarak da 26 Ağustos'un seçilmesi milli ve manevi duygulara biraz daha hitap etmek için yapılan bir yaklaşım olarak görünebilir. Umarım bunu suistimal etmezler. Normal şartlarda Ağustos ayında Türkiye'de seçim yapılmaz. Ne zaman yapılırsa yapılsın yapılacak seçimlere hazırlığımızı gerçekleştiriyoruz. Bu çerçevede en iyi neticeyi almaya gayret göstereceğiz. Fakat 16 Nisan referandumundan sonra uyum yasaları bile çıkmamışken Cumhurbaşkanı adayı nasıl belirlenecek? Henüz hiçbir şey belli değil. Bütün bunlar birer soru işareti."
ÖDP: İTİRAF ANLAMINA GELİYOR
ÖDP Başkanlar Kurulu Üyesi Alper Taş, Bahçeli'nin '3 Kasım 2019'a kadar ulaşmak her dakika zorlaşmaktadır' sözlerinin bir itiraf olduğunu belirtti. Taş, "Bunlar çuvalladıklarının, iflas ettiklerinin ve güçsüzlüklerinin bir göstergesi. Çünkü seçimi zamanında yapmak onlar açısından bir güç ve istikrar göstergesiydi. Bugün erken seçim
tartışması yapıyor olmaları aslında ne derece iflas ettiklerinin, çöktüklerinin ve kaybetmekte oldukları sürecin ne kadar derinleştiğinin bir göstergesi oluyor. Daha fazla kaybetmeden ve daha fazla çukura düşmeden böyle bir karar alıyorlar. Bahçeli bu konularda önceden bir gündem yaratır ve yarattığı bu gündem de gerçekleşir. Bugün yine aynısı oldu. Topu Bahçeli attı herhalde Erdoğan da bu topa olumlu bir pas verecek gibi görünüyor. Şimdiye kadar hep oldu. Sonuç itibarıyla erken seçim demek her açıdan Türkiye'yi bir çıkmaza sürüklediklerinin itirafı anlamına geliyor" dedi.
'MÜCADELE PLATFORMUNUN BUNA GÖRE OLUŞMASI GEREKİR'
EMEP Genel Başkanı Selma Gürkan, erken seçim çağrısını, "Hükümet ortağı Bahçeli’nin bugün grup toplantısında yaptığı 'erken seçim' çağrısı aslında bir baskın seçim
çağrısıdır" şeklinde yorumladı. Gürkan, "2019 seçimlerine giderken OHAL koşulları, savaşçı ve çatışmacı politikaların etkin olduğu ve demokratik özgürlüklerin kısıtlandığı siyasal ortamda seçime gitmenin sakıncaları tartışılırken Bahçeli, geçen yıl 16 Nisan referandumu fişeğini çaktığı gibi bugün baskın seçimi gündeme getirdi. Şahsi çıkışı mıdır, yoksa ortaklığın sözcüsü olarak mı söylettirildi şimdilik bilinmiyor ama bunun bir önemi yok. Hangi kaygılarla erken seçim tartışmalarına girildiğine bakmak gerekir. Ekonomi politikalarının hayli tartışmalı olduğu bir süreç yaşanıyor. 2017 rekor büyüme rakamına rağmen işsizlik rakamları, halkın alım gücü, piyasadaki pahalılık, enflasyon oranları, döviz kurları gibi parametreler büyümenin tersine görüntü vermektedir. Geçim derdine düşen halk, yarınına güvenceyle bakamayan emekçi ekonomik sosyal sorunlarla boğuşuyor ve öncelikli derdi bu. Hükümetin Suriye politikasının merkezde olduğu Ortadoğu ve dış politikası da açmaz yaşıyor" diye konuştu.
Gürkan son olarak şöyle konuştu: "Diğer taraftan iktidarın siyasal gericiliğini güçlendirmeye dayanak yaptığı kadın ve gençlik politikaları başta olmak üzere toplumsal hayata dair politikaları da halk nezdinde kolay karşılık bulmadığı gibi tepkisel çıkışlar söz konusu olmakta. Ekonomide, iç ve dış politikada sıkışan hükümet, önce yapılacak yerel seçimde hem ittifakının bozulma ihtimalini, hem de yaşayacağı bir seçim bozgununu göze almayarak baskın seçimle çıkış yolu arıyor olabilir. AKP’nin tek adam tek parti yönetime geçişine karşı duran muhalefet, meclis içi ya da dışı tüm muhalifleri kastediyorum, baskın seçim olasılığına dün söylendiği gibi hazır olunmalı ve mücadele platformu buna göre oluşturulmalı."
'HUKUKİ OLARAK KOLAY GÖZÜKMÜYOR'
Vatan Partisi Genel Başkan Doğu Perinçek de, MHP lideri Devlet Bahçeli'nin erken seçim açıklaması ile ilgili olarak yazılı bir açıklama yaptı. Partisinin 'seçimlere hazır olduğunu' söyleyen Perinçek, 'hükümetin ve MHP'nin zor durumda olduğunu' belirtti. Seçimin yapılması için bazı yasal şartlar olduğunu belirten Perinçek, "Bahçeli'nin belirlediği tarihte seçimlerin olması, hukuki şartlar nedeniyle o kadar kolay gözükmüyor. Henüz uyum yasaları Meclis'ten çıkmış değil. Uyum yasaları çıktıktan sonra, ayrıca siyasal partiler arasında eşitlik olması için zaman gerekiyor. Devlet Bahçeli'nin bunları düşünecek hali yok, büyük telaş içerisinde, çünkü partisi dağılıyor. Her hâlükârda Vatan Partisi seçime hazır. Şimdiden ilan ediyorum, bu seçimi Tayyip Erdoğan kazanamayacak" diye konuştu.
'EN BÜYÜK SORUN ERKEN SEÇİM DEĞİL'
Türkiye İşçi Partisi Kurucu Meclis Üyesi Erkan Baş da erken seçimi beklediklerini söylüyor. Baş, seçim güvenliği konusunun daha önemli olduğunu vurguladı, "AKP'nin her geçen gün büyüyen bir korkusu var. Erken seçim beklemediğimiz bir şey değildi. Bahçeli'nin açıklamaları MHP çevresinden gelen bir açıklamadan ziyade ittifakta Bahçeli'ye verilen görevin bir yansıması olarak okumak lazım. Bu da o korkularının ve telaşlarının bir yansıması. Yalnız burada başka büyük bir sıkıntımız var. Seçim güvenliği zaten tartıştığımız bir konuydu. Erken seçimle birlikte toplumsal muhalefet olarak en büyük sorunumuz burada. Eğer biz OHAL koşullarını ortadan kaldırır, seçim güvenliğini sağlayabilir ve halkın iradesinin sandığa yansımasına yol açacak bir düzenleme yaptırabilirsek AKP iktidarı açısından beklentilerin tersine bir yıkımla sonuçlanacağını söyleyebiliriz. Dolayısıyla hızlı bir şekilde toplumsal muhalefetin ilk görevi seçim güvenliğini sağlamak ve OHAL'de bir seçim yapılmasını engellemek gibi gözüküyor. Bu konuda hiç vakit kaybetmemek gerekir. Seçimden korkmamamız gerekir. Sonuçta Türkiye'de bu iktidarın halk düşmanı politikalara karşı birikmiş çok büyük bir öfke var. Bizim görevimiz bu öfkenin toplumsal muhalefetin tüm renklerini kapsayan bir biçimde yan yana gelmesi ve halkın taleplerinin ifadesini bulacak bir program etrafında birleşik bir alternatifin yaratılması gibi duruyor."