Ahmet Türk: Dışlanmışlığın yarattığı duygu toplumda HDP'nin gücünü müthiş artıracak

Ahmet Türk, HDP'nin muhalefet ittifakının dışında bırakılmasını eleştirdi. "Bu dışlama politikasından sonra muhafazakar Kürtler, demokrat olduklarını söyleyenlerin de Kürtlerle ittifak kurmaktan kaçındığını görerek, 'Bunların diğerlerinden ne farkı kaldı?' diye sorar" diyen Türk. şunu ekledi: "Dışlanmışlığın yarattığı duygu ve düşüncenin toplumda partinin gücünü müthiş artıracağını düşünüyorum."

Google Haberlere Abone ol

MARDİN - Türkiye’de siyaset yapan ve bedel ödemek durumunda bırakılan isimlerin başında yer alanlardan biri de kuşku yok ki Ahmet Türk. Defalarca milletvekili seçildi ve parlamentoda demokrasi mücadelesi verdi, Kürtlerin haklarını talep etti. Buna karşılık yıllarca hapis yattı. Mardin Büyükşehir Belediyesi’ne başkan seçildi ve yerine kayyım atandı, ilerlemiş yaşına ve sağlık durumunun iyi olmamasına rağmen tutuklu yargılandı.

Türkiye 24 Haziran erken seçimine doğru yol alırken, elbette yılların siyasetçisi Ahmet Türk’ün söyleyecekleri de önem taşıyor. Ahmet Türk’le yeniden milletvekilliğine aday olup olmayacağını, seçimler için kurulan ittifakları ve Selahattin Demirtaş’ın Cumhurbaşkanlığına adaylığını konuştuk.

Milletvekili adayı olacak mısınız?

Aslında ben aday olmayacağımı açıkladım. Şu anda öyle bir niyetim yok fakat arkadaşların ve halkın böyle bir talebi geliyor bana. Ciddi bir süreçten geçtiğimizi dile getiriyorlar. Böyle bir baskı oluşuyor yavaş yavaş. Ama benim düşüncem seçimlere katılmamak. Uzun süredir siyasetin içindeyim. Bir yerde noktalamak gerektiğine inanıyorum. Fakat tabii biz sıradan bir parti değiliz. Demokrasi mücadelesi veren, hedef haline gelmiş bir partiyiz. Bu nedenlerle sonuçta kendi başımıza karar verecek durumda da değiliz. Henüz başvuru yapmadım. Koşullar, şartlar değişirse bilemiyorum. Bu konuda şimdiden bir şey söylemek istemiyorum. Önemli olan başarılı bir seçim geçirmektir. İnanıyorum ki HDP dostlarıyla birlikte değişim ve dönüşümün önünü açacak bir güçle ortaya çıkacaktır. Türkiye’deki bu sistemin değişmesinde önemli rol oynayacaklardır. Ve şuna inanıyoruz, Kürtleri dışlayarak Türkiye’de asla demokrasi oluşamaz, gelişemez. Demokratik bir Türkiye’yi düşünüyorsak bütün halkları kucaklamaya yönelik bir siyasetin ortaya çıkması lazım. Bizim mücadelemiz budur. Bu konudaki mesajlarımız Türkiye halkları tarafından daha iyi okunmaya başladı. Ayrıştırıcı siyasetin, ırkçılık ve milliyetçiliğin Kürtlere, Türklere ve diğer halklara bir şey kazandırmadığı, lehine olmadığı anlaşıldı. Bu seçimde bu umutları büyütmenin çabası içinde olacağız. Aday olsak da olmasak da çalışmalarımız bu süreçte de devam edecek. Geçmişteki ilişkilerimizi, deneyimlerimizi bu seçim için kullanacağız. Bu konuda kimsenin kuşkusu olmasın. Uzun süredir siyasetin içindeyim, 6 dönem milletvekilliği yaptım. Belediye başkanlığı yaptım. Bu halkın bana verdiği bir değerdir. Halkımıza, siyasetimize, mücadelemize karşı borçluyum. Tabii ki bazı aktörlerin siyasetteki rolünü göz ardı edemeyiz. Bir tek oyun kaybolmaması konusunda hassasiyet göstermemiz gerekiyor. Bizim partimiz de bu dönemde ciddi değerlendirmeler yapıyor, halkı kucaklayacak bir siyasetin oluşması konusunda. Kendi şahsım söz konusu olduğu için bir şey diyemiyorum ama buraya geldikten sonra milletvekilliğini düşünmedim ve bana cazip de gelmiyor. Ama koşullar, partinin talebi ne olur, bilemiyorum. Birkaç gün içinde komisyon çalışmaları başlayacak. Aday belirleme süreci başlayacak. Burada çıkan aktörler toplum tarafından ne kadar benimsenecek, ona bakılacak.

.

Cumhur İttifakı ve Milli İttifak’ın karşısında HDP tek başına kaldı. Bunun için ne söylemek istersiniz?

Şunu söylemeliyim ki biz kendimize güveniyoruz. Dışlamanın verdiği bir rahatsızlık oluyor halklar arasında. Demokrasiden söz edenler Kürtleri dışlayacak bir siyaseti gütmemeli. Bizim öfkemiz bundan, halkın öfkesi bundan. Önce 'Demokrasi Cephesi' dediler sonra da 'Milli İttifak' şeklinde oluşturdular. O zaman Kürtler şunu diyecek; 'Sosyal demokrat olduklarını ileri sürenler nasıl böyle bir oluşumun içinde yer alır?' Muhafazakar Kürtler AKP’nin yürüttüğü politikadan rahatsız. Ama bu dışlama politikasından sonra muhafazakar Kürtler, demokrat olduklarını söyleyenlerin de Kürtlerle ittifak kurmaktan kaçındığını görerek, 'Bunların diğerlerinden ne farkı kaldı?' diye sorar. Kamuoyu araştırmaları gösteriyor ki HDP’nin içinde olduğu ittifak yüzde 53’ü görüyor. Siz şimdi bu şansı tepip sadece birkaç milliyetçi oyun peşine düşerseniz demokrasiyi nasıl oluşturursunuz, nasıl kalıcı hale getirirsiniz? Hâlâ Kürtlere uzak duran bir mantıkla yaklaşırsanız bu ülkede demokrasiyi, bu ülkede iç barışı, özgür bir geleceği nasıl sağlarsınız? Bizim tepkimiz bunadır. Yoksa biz kendimize güveniyoruz. Asla yüzde 10’un altına düşmeyiz. Hatta 7 Haziran seçimlerini de aşacağız. Baskılar olmasa bu konuda hiç endişemiz yok. Sistem partilerinin Kürtleri dışlayarak oluşturduğu bu ittifakları Kürtler, demokrasi güçleri, sosyalistler iyi görmeli ve çok geniş bir ittifak oluşturmak zorundadır. Bu ittifakı, toplumu rahatlatmaya ve geleceği özgürleştirmeye yönelik bir hareket olarak değerlendirmek lazım. Sadece Kürtler değil Türkiye halkları da demokrasiye kavuşmak için bu projeyi görmek ve desteklemek zorundadır diye düşünüyorum.

Kürt partileri de bir ittifak kurdu, bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Yürütülen bu siyaset her insanı etkiliyor. Rojava’daki gelişmeler, Afrin saldırısı, Irak’taki referandumdaki kaos her Kürdü etkiliyor. Bu siyaset bir harekete karşı değil, Kürtlere karşıdır çünkü. Kürtlerin kazanımlarını ortadan kaldırmaya yönelik refleks gösterdikleri çok açık bir şekilde ortaya çıktı. Bu da Kürtlerin de kendi içinde ittifak kurmasını getiriyor. İYİ Parti, CHP, Saadet Partisi bir araya geliyorsa Kürtler niye ittifak kurmasın? Hatta bana göre çok daha geniş bir ittifakın kurulması lazım. Böyle bir ittifakın içinde yer almak tarihi bir sorumluluktur bence. Herkes de bunun farkında. Ayrıca bu ittifakın içinde yer alan arkadaşlarımızın söyledikleri ile bizim söylediklerimiz arasında çok büyük bir fark yok. Her zaman dile getirdiğimiz taleplerimizdir. Bu konuda da bir sıkıntı yok. O halde niçin bir ittifak olmasın? Olacak, olmalıdır. Kürtlerin de kendi içinde bir ittifak kurması kaçınılmazdır. Dünyanın neresinde Kürtlerin bir kazanımı varsa, onu ortadan kaldırmak için bir saldırının olduğunu görüyoruz. Kürtlerin bu tavrı görerek ve bir sorumluluk bilinciyle sandık başına gideceğine inanıyorum. Bu nedenle bütün olumsuz koşullara baskılara rağmen kendi siyasetine onuruna sahip çıkacaklardır. Halkımız gerçekten tarihi bir sınavdan geçiyor. Ve bu sınavı başarılı bir şekilde sonuçlandırmak zorundadır.

Kürtlerin kendi arasında kurduğu ittifakı saymazsak, diğer ittifaklara karşı HDP’nin tek başına seçimlere girmesinin Kürtlerde ve sol sosyalist çevrelerde nasıl bir yansıması olacak?

Bölge insanı politize olmuş bir halk. Kürtlerin içinde bulunduğu süreç ve yaşadıkları acılar daha çok politize olmalarını sağladı. Gidin bakın, bir çobanın bile elinde telefonu, internetten dünyadaki gelişmeleri izlediğini, kimin ne söylediğini bildiğini göreceksiniz. Gittiğiniz her köyde insanların süreci çok yakından takip ettiğini göreceksiniz. Dışlanmışlığın yarattığı duygu ve düşüncenin toplumda partinin gücünü müthiş artıracağını düşünüyorum. Türkiye’de çok sayıda vicdan sahibi, demokrat, sosyalist insan var, Aleviler var, başka kimlikler var. Onlar da yürütülen politikanın halkların lehine olmadığını görüyorlar. Halkları dışlayan, inançları dışlayan politikaların Türkiye’yi esenliğe çıkarmayacağını çok iyi biliyorlar. Herkes kendi cephesinden HDP’nin dışlanmasını değerlendirecek. CHP, sol sosyalist partilerle ciddi bir görüşme yapmadı. Alevilerin yüzlerce derneği ve federasyonları var. Bunların da düşüncelerini almadı, diyalog kurmadı. Tabii ki herkes bunun farkında. Demokrasiyi kalıcı hale getirecek, demokratik mücadeleyi büyütecek olan HDP ve onun verdiği mücadele bilinci gittikçe daha yükseliyor. HDP’nin demokrasiyi gerçekten savunan, Türkiye’nin değişip dönüşmesini isteyen, demokratik bir cumhuriyetin inşası için çaba gösteren bir parti olduğu inancı giderek güçleniyor. Ve bunun ciddi bir şekilde oya dönüşeceğine inanıyorum.

Hem 7 Haziran seçimlerinden sonra hükümetin Kürt meselesine yaklaşımı hem de IKBY ve Rojava politikalarının iktidara Kürt oylarını kaybettirdiği ifade ediliyor. Siz ne düşünüyorsunuz?

Tabii ki her toplumda menfaatçi gruplar var. Menfaatlerini her şeyin önüne koyarlar. Böyleleri her zaman olacaktır ve bunlar mevcut hükümete destek olacaklardır. Ama şimdiye kadar partimizi destekleyen halk, bu seçimde de desteğini gösterecektir. Savaş, insanların öldürülmesi artık kimse tarafından bir kahramanlık olarak görülmüyor. Türkiye’de gerçekten bir yoksullaşma var. Yoksullaşmanın, işsizliğin had safhaya ulaştığı, birçok işyerinin kapandığı bir süreçten geçiyoruz. Ekonomik olarak insanlar büyük sıkıntıda. İnsanlar her şeyden önce huzur ve refah arıyor. Yoksullaşmış, ekmeğe muhtaç geniş bir kesimin savaş naralarıyla siyaset yapanlara destek vermeyeceği açıktır. Bu nedenle Afrin saldırısı, bağımsızlık referandumu gibi çıkışları oya dönüşmez. Bunu biz söylemiyoruz, kamuoyu araştırmaları söylüyor. İnsanları milliyetçi söylemlerle bir müddet oyalayabilirler. Ama insanlar bir süre sonra ekonominin, milliyetçi söylemlerin balon olduğunu fark eder. Ve halk buna göre tavır koyacaktır.

.

Cumhurbaşkanlığı seçimleri 2. tura kalırsa Kürtler nasıl bir strateji izleyecek?

Bizim hedefimiz 24 Haziran’da 2. tura kalmaktır. Şimdiden 2. turu tartışmak doğru değildir. Çünkü biz bütün gücümüzle 2. tura kalmak için çabamızı göstereceğiz. Tabii ki adayların eşit bir şekilde yarışması bizim için önemlidir. Selahattin Demirtaş cezaevinde ve cumhurbaşkanı adayı. Daha önce aday olduğu zaman büyük bir oy aldı. Partisi 7 Haziran seçimlerinde yüzde 13 civarında oy aldı. Onun cezaevinde olması adalet anlayışına ters düşüyor. “Cumhurbaşkanı adayları için imza verenler FETÖ’cüdür” gibi tehditvari söylemler de doğru değildir. Cumhurbaşkanı adayı olan insanların şahsiyetleriyle ilgili bir eleştiriyi doğru bulmuyorum. Herkesin aday olma hakkı vardır. Bizim dışımızdaki adaylarla ilgili bir tartışma yapmamız çok doğru değil. Sonuçta halkın iradesi ortaya çıkacaktır. Bizim için önemli olan 24 Haziran’da ipi göğüslemektir. 2. turda şartlara göre yeni tartışmalar açılır.

HDP’nin Demirtaş’ı aday göstermesi ve kendisinin cezaevinde olması hakkında neler söylemek istersiniz?

Selahattin beyin hapiste olması dezavantajdır. Selahattin bey iyi bir hatiptir. İnsanların, toplumun yüreğine dokunan bir hatiptir. Şimdi bu imkanlardan uzaktır. Ama bir duygusal durum da var. “Bir cumhurbaşkanı adayı neden cezaevinde tutuluyor? Bunu kabullenemeyiz” diyen vicdan sahibi insanlar da çıkacaktır. Bir adayın il il dolaşması, insanlarla göz göze gelmesi, yüreklerine hitap etmesi, fikirlerini ve projelerini iletmesi önemlidir. Siyasette bu çok önemlidir. Ama sonuç olarak bu haksız duruma karşı vicdani sorumluluğunu yerine getiren insanlar mutlaka olacaktır. “Adil bir yarış yok. Bu adaletsiz duruma karşı çıkayım, Demirtaş’a oy vereyim” gibi bir tavır da gelişecektir.

CHP’li dört milletvekili Selahattin Demirtaş’ın hapisten çıkmasını talep ettiler. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu, siyasette olumlu bir mesajdır. Bu söylemlerinin ne kadarı seçime yöneliktir, bilemeyiz ama önemlidir. Buna kimse itiraz edemez. Aslında daha yüksek bir sesle bu talebin dile getirilmesi lazım. Bütün siyasi partilerin parlamentoda konuyla ilgili açıklama yapması gerekirdi. Bir cumhurbaşkanı adayının cezaevinde tutulmasının eşitlik ve adalet ilkesine aykırı olduğunu söylemeleri lazım. Ama tabi üç beş milletvekili arkadaşın bunu söylemesi de güzel bir şey.

Zaman zaman şöyle konuşmalara tanık oluyoruz: Belediye başkanı seçiyoruz, yerine kayyım atıyorlar. Milletvekili seçiyoruz, hapse atıyorlar. Bu umutsuzluk ifadesi seçmenin sandığı gitmesinin önünde engel değil midir?

Seçmenlerimiz, demokrasiye inanan insanlarımız bunları düşünmesinler. Önemli olan seçtikleri insanlar demokrasiye, halkına, özgürlüklere sahip çıkıyorlar mı çıkmıyorlar mı? Sahip çıktığın zaman bunun bir bedeli oluyor. Demokratik ülkelerde böyle bir bedel ödenmiyor. Ama maalesef Türkiye’de ödeniyor. “Biz seçsek bile onlar cezaevine gönderecek” diye düşünmek yerine, “Biz bu mücadeleyi ısrarlı bir şekilde sürdürmeliyiz. Demokrasi için bedel ödeyen insanların yanında olduğumuzu göstermeliyiz” demeleri gerekiyor. Doğrusu budur. Ve halkımızın böyle bir anlayışla yeniden partisine, demokrasiye sahip çıkacağına inanıyorum.