İrfan Değirmenci: Ülkemin yeni gününe KHK'lılarla birlikte 'günaydın' demek istiyorum

Gazeteci, yazar İrfan Değirmenci CHP'den Milletvekili aday adayı oldu. Değirmenci neden aday olduğunu, seçilirse ilk icraatını, hayalindeki Türkiye'yi anlattı.

Google Haberlere Abone ol

ANKARA - Gazeteci, yazar İrfan Değirmenci, 3 Kasım 1977 tarihinde Ankara'da doğdu. Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi'nden mezun olan Değirmenci öğrenciyken başladığı muhabirliği, sırasıyla Ostim TV, Atv, Star, CNNTürk ve Kanal D'de sürdürdü. Uzun süre Fox TV’de Çalar Saat adlı sabah haberlerini sunan Değirmenci, 2010 yılında Kanal D'ye transfer oldu. Gezi olayları sırasında yaşananları ana akım medyada yansıtarak dikkatleri üzerine çeken Değirmenci, mezun olduğu Ankara Üniversitesi Cebeci Kampüsünde, KHK ile ihraç edilen barış imzacısı akademisyenler için 10 Şubat 2017 tarihinde yapılan ve polisin hocaların yerdeki cübbelerine basarak kampüse girdiği protesto sırasında polisin şiddet kullanmasını eleştirdi. 16 Nisan Referandumuyla ilgili sosyal medyadan yaptığı “Hayır” paylaşımı gerekçe gösterilerek işten çıkarıldı. “Bir Uyuyup Uyanalım” ve “Herlanda” adlı iki kitap yazan Değirmenci kendisinin kaleme aldığı, “Anne Ben Artist Oldum” adlı gösterisini Türkiye'nin bir çok kentinde sergiledi. Geçtiğimiz günlerde CHP'den milletvekilliği aday adaylığı başvurusunu yapan İrfan Değirmenci, GazeteDuvar’da '5 Soru-5 Cevap'ın konuğu oldu.

Neden milletvekilliğine aday olmak istiyorsunuz?

Anayasa değişikliği referandumundan bu yana hayatımıza, ülkemize, Türkiye Cumhuriyeti'ne ve parlamenter demokrasiye sahip çıkmaya çalışıyoruz. Milyonlarız. Bu ülkenin öz evlatlarıyız. Evet farklılıklarımız çok. Bir kez bir araya gelmeyi başardık ve hayır dedik. “Hayır”ımız sayılmadı. Bir dayatmayla karşı karşıya kaldık. TAMAM demek, artık yeter demek, TBMM çatısı altında mücadeleyi büyütmek ve ülkesine sahip çıkmak isteyen milyonların Meclis kürsüsündeki sesi olmak için adayım. Parlamentonun ve halkın seçtiği milletvekillerinin işlevsiz hale getirilmeye çalışıldığı bir ortamda 'milli irade' diye ağızlarda sakız edilen şeyin gerçekleşeceği yerin TBMM olduğunu söylemek ve göstermek üzere adayım.

.

Türkiye’nin en büyük sorunları nedir?

Bu ülkenin bir kere çok ciddi bir demokrasi, insan hakları sorunu var. Çok büyük ekonomik sorunlarla karşı karşıyayız. Bütün bu sorunlara sebep olan ise adaletsizlik. Adalet terazisi bozulduğu için insanlar işlerinden oldu, hapishanelere atıldı ve vatandaşın devlete güveni kalmadı. Her şeye tek bir kişinin karar vermek istediği ortamda sıkıntılar katlanarak büyüdü. Bir varoluşsal problemle karşı karşıya getirildi bu ülke. Birlikte yaşamanın güvencesi laiklikle problemli bir iktidar kendi dünya görüşünü bu ülkenin 80 milyon vatandaşına dayattı. Ortada itirazını yükseltmekten, bedel ödemekten korkmadan mücadelesine devam eden, cesur, onurlu, boyun eğmeyen insanların direnişi ve birikimi var. Çok önemli bir kırılma anına doğru hep birlikte gidiyoruz. Demokrasiden, ülkenin kurucu değerlerinden yana tavır koyacağız ve sandıkta bu tavra sahip çıkacağız. Bu koşullarda haksızlığa, hukuksuzluğa, adaletsizliğe itiraz eden, AK Partiye oy vermiş olsa da bunlara itiraz eden, çocuklarının geleceği için endişe duyan insanlarımız var. Endişeleri gidermek için hep birlikte, tek bir yurttaşı dahi dışında bırakmadan el ele vererek hak ettiğimiz güzel yarınlara kavuşacağımıza inanıyorum.

Neden CHP?

CHP'nin bu ülkenin birleştirici gücü olduğuna inanıyorum. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun adalet ihtiyacı içindeki kitlelere o sıcak yaz ayından beri vadettiği 'kimsenin hakkı yenmeyecek' sözünün arkasında durulabileceğini, eski alışkanlıkların bir kenara bırakılmış olduğunu, 80 milyonun adalet ihtiyacını sahiplenip gereğini yapabilecek yeni bir enerji, dinamizm ve perspektif sunduğunu düşünüyorum. CHP yönetiminin siyasette görmeye alışık olmadığımız özverileri üst üste sergilemesi, ben de CHP’nin mücadelesinin bir parçası olmalıyım' dedirtti. CHP’nin diğer muhalefet partilerine ihtiyaç duyduğu eli uzatması, ülkenin geleceğini kendinden daha yukarıda tutması gerçeği kararımı pekiştirdi. Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlık yarışında rakibi olan Sayın Muharrem İnce’yi en büyük makam olan cumhurbaşkanlığına aday gösterdiğini, kendini öncelemeyip yine ortak aklın ve vicdanın sesini dinlediğini gördük. Muharrem İnce de garibanların, hakkı yenenlerin, çiftçinin, emeklinin, öğretmenlerin, bu toplumun bel kemiği olan üreten tüm kesimlerin özlediği, mücadeleci cumhurbaşkanı olacağını ilk günden gösterdi.

Milletvekili seçilirseniz ilk icraatınız ne olacak?

OHAL koşulları altında seçime gidiyoruz ve buna rağmen birlikte başaracağız, kazanacağız. Kazandığımız gün OHAL'i sona erdireceğiz. OHAL'den doğmuş mağduriyetlerin, mağdur edilmiş milyonlarca insanın yenilmiş olan haklarını iade edeceğiz. Seçildiğim takdirde hiçbir suç isnat edilmemiş ama KHK ile işinden olmuş, işsizliğe, açlığa, geleceksizliğe mahkûm edilmiş yurdumun güzel insanlarıyla sabah kahvaltısında buluşmak istiyorum. Hep kahvaltı haberleri sunuyordum ya, kahvaltının sembolik bir anlamı var bende (gülümsüyor). Ülkemin yeni gününe onlarla birlikte 'günaydın' demek istiyorum.

Nasıl bir Türkiye hayal ediyorsunuz?

Gençlerin gelecekten endişe etmediği, çocukların yatağa aç girmek zorunda kalmadığı, anne babaların çocukları için kaygılanmadığı, sokaklarında korkunun baskının değil gençliğin, müziğin, aşkın, sanatın rengarenk boy gösterdiği, kadınların sokaklarda korkusuzca yürüyebildiği, çocukların istismar edilmediği bir gelecek hayal ediyorum. Emeklilerin ay başı nasıl gelecek diye dertlenmediği, asgari ücretin açlık sınırının altında olmadığı, kimsenin ötekileştirilmediği bir yarın kurguluyorum.

Milli Eğitim Bakanının nitelikli-niteliksiz okul ayrımı yapmadığı, eğitimde fırsat eşitliğinin sağlandığı, hastanelerin parası olana hizmet veren otellere dönüştürülmediği, herkesin eşit sağlık hizmetinden faydalanabildiği, sadaka değil yurttaşların emrinde sosyal devletin yaraları saracağı bir ülkede yaşadığımı hayal ediyorum.

Siyasetin bir kişisel zenginleşme basamağı olarak görülmediği, halkın çocuklarının halka bir bayrak yarışı anlayışıyla hizmet ettiği ve zamanı gelince bayrağı devretmeyi bildiği Türkiye'yi hayal ediyorum. İnsan kayırmanın, torpilin, hilenin, hırsızlığın, yalanın ayıplandığı, yetişkin bireylere nasıl yaşayıp yaşamayacağının, ne giyip giymeyeceğinin dayatılmadığı bir ülke hayal ediyorum.

Medyanın kontrol altında tutulmadığı, gazetecilerin gazetecilik yaptığı için hapse atılmadığı, seçilmiş siyasetçilerin hukuksuz biçimde hakim önüne çıkarılmadan aylarca hapiste tutulmadığı, tek sesli değil çok sesli ve uyum içinde bir Türkiye hayal ediyorum.

Yerel yönetimlerin güçlendiği ve halkın oylarıyla seçilmiş yerel yöneticilerin yerine kayyımların atanmadığı, üniversitelerin özgür araştırma ve düşünme kampüsü haline geldiği, bölünerek değil üreterek büyüdüğü, barış isteyenin cezalandırılmadığı bir gelecek hayal ediyorum.

Komşularıyla sorun yaşayan değil bölge ve dünya için çözümler üreten, saygın dış politikasıyla ve gelişmiş ekonomisiyle dünyanın ezilenlerine umut vadeden bir Türkiye’de yaşamak istiyorum. Kimse verdiğim oy çalınır mı diye endişe etmesin, sandığa giderek demokratik hakkını kullansın. Korkmayın, her bir oy için hep birlikte sonuna kadar mücadele edeceğiz. Haklıyız, kazanacağız. Bence 24 Haziran’da bu iş TAMAM!