Göçmenler Caddesi'nde seçim sohbeti: Bu cadde ful HDP
HDP’nin Bağlar ilçesinde açtığı seçim bürosunun önünde hatırı sayılır bir kalabalık vardı. Seçim bürosunun açıldığı Göçmenler Caddesi'nde yanıma yaklaşan bir esnaf “Her tarafta çok sivil var” diye uyarıyor. HDP'nin barajı aşacağına inandığın söyleyen başka bir esnaf, “Avrupa’daki oylar da çok önemli, boş konuşmasınlar, gidip oylarını kullansınlar” diyor.
DİYARBAKIR - Göçmenler Caddesi’nin girişinde polis karakolu var. Beton bariyerlerle korunan karakolun önünde eli silahlı polisler ile zırhlı polis araçları bekliyor. Diyarbakır’da ve bölgenin diğer illerinde yaşayan insanlar bu görüntüye alışık ama dışarıdan biri bu manzarayı görünce ne düşünür acaba, diye geçiriyorum aklımdan. Bu görüntünün beni tedirgin ettiğini belirtmeliyim. İnsanın gözleri alışıyor, aklı da eriyor bu manzaranın gerekçelerine ama duygusu hiç alışmıyor galiba. Silahların gölgesi, Diyarbakırlılar gibi söyleyecek olursam, hiç xoş (hoş) değil.
Göçmenler Caddesi’nde bulunma nedenim, HDP’nin bu caddede seçim bürosu açacak olması. Malum, erken seçimlere Olağanüstü Hal (OHAL) koşullarında giriyoruz. Uzun uzun anlatmaya gerek yok ama kısaca hatırlatacak olursak: HDP’nin eski eş genel başkanı Selahattin Demirtaş hapiste Cumhurbaşkanı adayı. HDP’li 9 milletvekili tutuklu yargılanıyor. 4’ü tutuklu 11 milletvekilinin milletvekilliği düşürüldü. "Bu koşullarda HDP’den kim milletvekili olmaya cesaret eder?" Erken seçim tarihi açıklandığında, muhabbet arasında, şaka yollu bu soruyu soruyordu insanlar. HDP’den Diyarbakır milletvekili olmak için 230 kişinin başvurduğunu bu arada hatırlatayım. Seçim bürosunun açılışına katılım nasıl olacak acaba sorusu da beni Göçmenler Caddesi’ne götürdü.
DAR ALANDA HALAY
Polis karakolunu geçtikten sonra, caddenin iki yanında dizilmiş dükkanların yoksulluğu çarpıyor göze. Dükkanlar küçük ve satışa sunulan malların albenisine göre bakımsız. Çoğu bakkal dükkanı ve içindeki mallar birbirinin aynı. Halka tatlı satan dükkanların arasındaki mesafe bile uzak değil. Bir tek toptan ve perakende satış yapan dükkan büyüktü ama ne satılıyordu içeride, girip bakamadım. Uzaktan gelin davulun sesi, seçim bürosunun açılışına davet ediyordu.
HDP, Beyoğlu Kıraathanesi’ni seçim bürosu olarak kullanacak. Mahalledeki seçim çalışmaları burada organize edilecek. Sıvasız, eski binanın altındaki kıraathanenin önü kalabalık. Davul zurna eşliğinde halay çekiyor partililer. Etraflarında hatırı sayılır bir kalabalık var. Kimi geçerken durup bakıyor bir müddet, sonra yoluna devam ediyor. Kimi bir iki tur halay çekip kenara çekiliyor.
Caddenin üzerinde çekilen halay, zaman zaman araçların geçmesini engelliyor. Halay çeken ekibin dar alanda halay çekme deneyimine sahip oldukları belli, araçların geçişine engel olan çevrede biriken kalabalık. Araç kullananlar bu durumdan pek rahatsız olmuş gibi görünmüyor. Geçerken düğün alayındaki araçlar gibi korna çalıyorlar. Zafer işaretleri, alkışlar ve zılgıtlarla karşılık buluyorlar. En büyük alkışı ise, engelli aracıyla caddeden geçerken zafer işareti yapan adam alıyor.
BİR CADDENİN KISA TARİHÇESİ
Kalabalıkta seçim bürosunun açılışına gelen tanıdık milletvekili aday adaylarını görüyorum. Mehmet Nuri Özdemir, Muharrem Erbey, Havva Karahancı ve Faruk Balıkçı. Şimdi adını hatırlamadığım başka aday adaylarıyla da tanışıyorum. Ayaküstü seçim değerlendirmesi ve başka şeyler üzerine konuşuyoruz.
Seçim bürosunun karşısında bir başka kıraathane var. Kıraathanenin önüne kursiler atılmış, insanlar oradan halay çekenleri izliyorlar. Bana da bir yer açıyorlar. Sol yanımda oturan adam, Göçmenler Caddesi’nin eski sakinlerinden. Gelirken Diyarbakırlı bir gazeteci arkadaşım, buraya neden Göçmenler Caddesi denildiğini anlatmıştı. Sohbete başlamak için, "Buraya neden Göçmenler Caddesi deniliyor” diye soruyorum. Adam, “Caddenin eski adı, 1970’li yıllarda Mehdi Zana Caddesi’ydi. Mehdi Zana belediye başkanıydı o zaman. Daha sonra buraya Balkan göçmenlerini yerleştirdiler. Devlet bahçeli evler yaptırmıştı onlar için. Ve adını da Göçmenler Caddesi olarak değiştirdiler” dedi. Kayyım atanan belediyelerin ilk işleri parkların, kültür merkezlerinin adını değiştirmek olmuştu. Gelenek uzun yıllar öncesine dayanıyor, bu bilgiyle bunu bir kez daha idrak ediyorum.
Balkan göçmenleri hâlâ burada mı yaşıyor? Büyük çoğunluğu ayak uyduramamış Diyarbakır’ın sıcağına, Bursa’ya göç etmiş. Geriye birkaç aile kalmış sadece. Adam, ta ileride bir dükkanı işaret ediyor, “Bak, o berber göçmendir” diyor. Ne göçmen kalmış caddede ne de göçmenler için yaptırılan tek katlı, bahçeli evler. Cadde boyunca derme çatma hissi veren çok katlı binalar var sadece.
BALKAN GÖÇMENLERİNİN YERİNİ SURİYELİ GÖÇMENLER ALDI
Cadde, askeriyeye yakın olduğu için, bir vakitler burada çok sayıda subayın da oturduğunu anlatıyor adam. “O zaman böyle yoksul bir yer değildi burası. Sonra değişti” diyerek geçen zaman ve değişen hayata hayıflanıyor. Şimdi, Balkan göçmenlerinin yerini Suriye’den göç edenler almış. Nedenini bilmediğini söylese de “Ne onlar bizi seviyor ne de biz onları seviyoruz” diyor. Biraz irdeleyince, caddeden geçen iki genci göstererek, “Bak bunlara, bunların eli silah tutmaz mı? IŞİD’e bırakıp kaçtılar memleketlerini, bizim gençlerimiz gidip savaştı, öldü orada. Bunlara devlet vatandaşlık verdi, kira yardımında bulundu. Ben nasıl seveyim onları?” diyor.
Adam gözünü halay çekenlerden ayırmıyor. Caddeden gidip gelen tanıdıklarıyla laflıyor. Kiminin çocuğunu soruyor, iş buldu mu, diye. Kimine “Oyunu kime vereceksin?” diye takılıyor.
'BURALARDA DİĞER ADAYLARA TEK TÜK OY ÇIKAR'
“Caddede hangi partiye oy çıkıyor?” diye soruyorum. “Ful HDP” diye karşılık veriyor. “Burada diğer partilere tek tük oy çıkar.” Dediğine göre HDP barajı aşacak ama bunun için Türkiye’nin Batısından da destek gerekiyor. “Avrupa’daki oylar da çok önemli, boş konuşmasınlar, gidip oylarını kullansınlar” diyor.
Sağ yanımda oturan adam daha önce Sur ilçesinin Hançepek Mahallesi’nde oturuyormuş. Evini yıkmışlar, 60 bin lira teklif etmişler ama kabul etmemiş. “Ne olacak şimdi?” diyorum. “Ne olursa olsun” diyor.
Oyunu elbette HDP’ye verecek, böyle diyor. Sonra “Selahattin Demirtaş’ı keşke milletvekili adayı yapsalardı” diyor. Nedenini de şöyle açıklıyor: “Demirtaş milletvekili seçilirdi, dışarı çıkardı. Cumhurbaşkanı seçilmesi zor. Böyle olursa hapisten dışarı çıkamaz.”
‘HER TARAFTA ÇOK SİVİL VAR’
Seçim bürosunun önü giderek kalabalıklaşıyor. İlçe başkanları, seçim için çalışanlar geliyor. Biraz önce sadece davul zurna ile halay çekiliyordu, şimdi HDP’nin seçim şarkısı eşliğinde, çocukların da katılımıyla daha bir şenlikli olmuş büronun önü.
İlçe eş başkanları içeride gerçekleştiriyor açılışı. İçeri girmek mümkün olmuyor kalabalıktan dolayı. Ama seslerini dışarıdan duyabiliyoruz. Kısaca, halka yapılan bütün baskıların hesabını soracağız, diyorlar. İçeriden ve dışarıdan alkışlanıyor söyledikleri.
Bu arada bir TOMA seçim bürosunun önüne yaklaşıyor. Geçip gidecek, ancak araçlar yolu kapattığı için bekliyor bir süre. Yol boşalınca geçiyor. Daha önce de polislerin sivil araçları defalarca geçmişti buradan. Seçim bürosuna yakın ara sokaklarda zırhlı polis araçları bekliyordu.
Seçim bürosunun önündeki kalabalığı izlerken, az önce konuştuğum adamlardan biri yanıma yaklaşıyor ve kulağıma bir şeyler fısıldıyor. Anlamadığım için biraz daha yüksek sesle, “Her tarafta çok sivil var” diyor. Gülümseyerek, “Olsun” diyorum.
Bir seçim bürosunun açılışı için devletin bu kadar güvenlik gücünü seferber etmesi akıl alır gibi değil. Ama HDP’nin açılışını yaptığı ilk seçim bürolarından biri için böyle bir refleks göstermişti işte.