Bülent Tanık: Muhalefet ilk kez iktidarı devralmaya daha yatkın görünüyor
CHP'li eski Çankaya belediye başkanı Bülent Tanık, "Türk ve Kürt halklarının barışçı ve onurlu bir arada yaşamasının güvencesi olamayan, bunun yolunu inşa edemeyen siyasal iktidarların başarısından söz edilemez" diyor. 7 Haziran seçimleri sonrasında yaşananların tekrarlanmayacağına inandığın belirten Tanık "CHP ve muhalefet bloku bu kez iktidarı devralmaya ve yeni bir iktidar kurmaya daha yatkın görünüyor" değerlendirmesini yaptı.
İZMİR - Uzun yıllardır siyasetin içinde yer alan eski Çankaya Belediye Başkanı Bülent Tanık, ve bir süredir Ege Barış Derneği Başkanlığı’nı yürütüyor. Tanık, İzmir ve çevresi özelinde seçim sürecini yorumladı.
Uzun yıllardır siyasetin içinde ve Belediye Başkanlığı yapmış bir kişi olarak erken seçim kararını nasıl yorumluyorsunuz?
24 Haziran seçimlerini, söylenen ve söylenmeyen gerekçeleri üzerinden değerlendirmek isterim. Gerçek nedenler anlaşılırsa Türkiye’nin bugününe ve geleceğine etkileri hakkında daha isabetli değerlendirmeler ve öngörülerde bulunulabilir. Neden bir seçim zamanından önce yapılır?
İktidarlar seçim riskine hele görev sürelerinin tamamlanmasına 17 ay varken ancak başka türlü kazanma ihtimalleri kalmadığında girerler. Erken seçim kararı, ya koşullar ya da muhalefet güçleri zorluyor demektir. Çok yükselen bir iktidar grafiği ve başarı hikayesi ve buna dayalı güç sıçratma olasılığı yoksa neden dönem sonu beklenmesin? Beklemenin, mevcut iktidarı çökertecek daha acı reçeteleri uygulamak zorunda bırakacağı öngörüsü ancak bu kararı aldırır. Erken seçimi dayatanın, muhalefetten ziyade çözümü daha zor mali tablolar yani ekonomik ve yönetsel sorunlar olduğu kuvvetli bir olasılıktır.
Olağanüstü Hal ile birlikte tüm güç ve yetkinin merkezileştiği, meclis çoğunluğu elinde, medya tek elden kontrol ediliyor konumdayken, erken seçime giden bir yönetim bir bakıma “ben elimdeki güçlerle yönetemiyorum” da demektedir!
Sorun, hızla derinleşmekte olan krizin yönetimi için seçilen yöntemin -erken seçim ve başkanlık rejimini daha da merkezileştirme- krizi daha derinleştirip daha öne çekmesinde. Seçim ekonomisi ve popülizmi ya bu yönde çalışacak ya da köklü bir dönüşüme kapı aralayacak. Seçim toplumsal ve ekonomik krizi derinleştirebilir ama herkes için “çıkışın” anahtarı da olabilir.
'7 HAZİRAN 2015'İN TEKRARINA DÜŞÜLMEYECEK'
CHP'nin cumhurbaşkanı olarak Muharrem İnce'yi aday göstermesini ve seçim sürecinde yaşananlardı nasıml yorumluyorsunuz?
Pratik sorunlar ve eşiklerin aşılması yönünde heyecan yaratan ve umut vadeden bir irade ortaya konmuş bulunuyor. CHP ve muhalefet bloku bu kez iktidarı devralmaya ve yeni bir iktidar kurmaya daha yatkın görünüyor. Her şeyin ötesinde uzun süredir hissedilmeyen bir dip dalgasının, yenilik isteğini sandıkta açığa çıkaracağına inanç oldukça yüksek. Endişe duyulan hukuksuzluklar böylesi bir iradeye karşı uzun süre direnemeyecektir. Siyasal önderlikler ve “etki odakları” 7 Haziran 2015’in tekrarına düşülmeyecek umudundayım. Sadece sayın İnce’de değil iktidar ittifakının karşısındaki tüm siyasal karar verici yelpazede benzer bir eğilim gözlüyorum.
İYİ Parti’nin MHP ve AKP tabanından hatta CHP tabanından da oy alacağı varsayılıyor. İzmir yerelinde sizce bu geçerli mi?
Hızlı bir etkileşim süreci ve yakınlaşmalar yaşanıyor ve yaşanacak. CHP ve İYİ Parti arasında önemli bir demokrasi dayanışması deneyimi yaşandı. Bu muhtemelen İzmir coğrafyasında Türkiye genelinde olandan daha fazla! İzmir ve Ege Bölgesi sakinleri demokratik bir yaşam ortamının, özgürlükçü bir hukuk düzeninin ve laik cumhuriyet değerlerinin tutkunu bir çoğunluğa işaret ediyor. CHP ve İYİ Parti’nin hitap etmeye çalıştıkları seçmen topluluklarının bu ortak değerlere yakın oldukları düşünülebilir ancak siyasi alışkanlıklar ve geçmiş dönem bloklaşmaları bu seçimde bu alanda radikal geçişliliklere açık değil gibi. Ayrı zarflar içinde bir arada durmaya daha yatkın görünüyor.
Ekmeleddin İhsanoğlu’nda yaşanandan daha uzun soluklu bir sorumluluk anlayışı beklentim. Önemli olan Millet İttifakı’nın ve HDP’nin alacağı toplam oyların 7 Haziran 2015’i aşması; Cumhurbaşkanlığı seçimine ve TBMM çoğunluğuna yansıması… Bu “her yerin İzmir olmasının” ilk adımı olacaktır.
'DUVARLARIN İRTİFA KAYBETTİĞİ DUYGUSU HAKİM'
Millet İttifakı içinde yer alan muhalefet partilerinin HDP ve Demirtaş'a yönelik söylemlerini nasıl yorumluyorsunuz?
Aslında iki blok adında da HDP seçmenine kapalı bir adlandırma görünmüyor. Cumhur da, Millet de kapsayıcı ve esnek kavramlar. Bu seçimde Muharrem İnce de Meral Akşener de doğunun ve Kürt gerçeğinin farkındalığına açık, daha cesur, daha esnek yaklaşıyorlar. Ayırıcı duvarların oldukça irtifa kaybettiği ve sanki başka çözümlerin gerektiği duygusu tüm toplumda daha önde.
Muhalefet partilerinin Cumhur İttifakı’na karşı bir araya gelmesinin Türkiye'nin kutuplaştırılmış siyaset alanının normale dönmesine katkısı olacağını düşünüyor musunuz?
Tekrara kaçmadan bu konuda umutkar hissettiğimi ifade edeyim. Sayın Muharrem İnce’nin, Sayın Selahattin Demirtaş’ı ziyaretinin ve dokunulmazlıkların kaldırılması konusundaki tutumunun önemli bir şans olduğunu düşünüyorum. Bu tür cesur tavırların artacağını ve sadece seçim dönemi yaşanan sıcaklıkları aşacak bir anlayışın gelmekte olduğunu, gelmesi gerektiğini görüyorum. Türk ve Kürt halklarının barışçı ve onurlu bir arada yaşamasının güvencesi olamayan, bunun yolunu inşa edemeyen siyasal iktidarların başarısından söz edilemez. Aksi durumda yaklaşan büyük sorunlarla baş etmek, toplumu bu yönde örgütlemek mümkün değildir!
'TEK ADAM REJİMLERİ KIRILGANDIR'
Seçimden sonra ortaya çıkacak tabloya ilişkin öngörüleriniz nelerdir?
7 Haziran - 1 Kasım 2015 arasında ve sonrasında yaşananlardan çok ders çıkarmış olmamız gerekir. Halkımızın umudundaki yükselişi ve siyasi partilere güvenini hala yitirmemiş olmasını, parlamenter demokrasi için önemli bir şans olarak görüyorum. Bununla birlikte siyasi partiler var oluş sebeplerini sorgulatacak bir tutum içinde görünmeye devam ederlerse demokratik bir yönetim düzenini yeniden kurmak ve de sürdürebilmek mümkün olmayacaktır.
HDP’nin kendi toplumsal tabanının duyarlılıklarını taşıyarak bir “Türkiye Partisi” olma beyanını ve isteğini anlamlı ve sahici buluyorum. Bu yönelişin temsilcilerinin siyasal aktivitelerini kısıtlayıcı uygulamaların haksız olduğu kanısındayım. Sayın Demirtaş’ın ve HDP’nin özgür siyasal eylemliliklerini savunmak -sadece seçimde, taktik olarak ve iktidar partisine doğudan kaybedilebilecek milletvekillerini kaybetme endişesiyle değil- siyasal, toplumsal yapının sağlıklı devam edebilmesinin de gereğidir.
7 Haziran seçimlerinin üzerine çıkmak ve iktidar yorgunu bu yapıyı değiştirebilmek potansiyeli bugün oldukça yüksek görünüyor. Seçim zaferle sonuçlanırsa bu kez gereği yapılacak; sandık iktidara yansıyacak! Devrimci ve demokrat biçimde... Tek adam rejimleri kırılgandır ama “Demokrasilerde çare tükenmez”. Tabii gerçek demokrasilerde…