Murat Bakan: Politik kimliğimin oluşmasında İzmir'in sorunları yer tutuyor
CHP İzmir Milletvekili Murat Bakan, doğa ve çevre konusunda en çok önerge veren vekillerin başında geliyor. Bakan, 24 Haziran seçimleri için İzmir'den aday gösterildi. Nasıl bir ülke hayal ettiğini sorduğumuz Bakan "Hiç kimsenin tercihlerinden, değerlerinden, yaşam tarzından dolayı ötekileştirilmediği, baskı altında hissetmediği bir ülke" cevabını veriyor.
İZMİR - Cumhuriyet Halk Partisi İzmir milletvekili birinci bölge ikinci sıra adayı Murat Bakan, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdi. Bir süre serbest avukatlık yapan Bakan 2009-2014 yılları arasında Karabağlar Belediyesi ve İzmir Büyükşehir Belediyesi meclis üyesi üyeliği, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekilliği görevlerinde bulundu. İzmir’in yerel sorunları ile ilgilenerek çözümler üretmeye çalışan Bakan, 1 Kasım 2015’de 7. (son) sıradan milletvekili seçildi.
Halkın Özel Hareketi olarak bilinen derneğin kapatılmasını sağlayan, kapatılan vakıf üniversitelerinin devlet üniversitesine dönüşmesi için mücadele eden Bakan, İzmir'e iki yeni üniversite kurulması için verdiği kanun teklifinin yasalaşmasıyla, İzmir’e iki yeni üniversite kazandırdı.
Doğa ve çevre konusunda en çok soru önergesi, meclis araştırma önergesi ve kanun teklifi veren milletvekili olarak bilinen Murat Bakan Gazete Duvar’ın ‘Milletvekili adaylarıyla 5 soru- 5 Cevap köşesinin konuğu oldu.
'KENDİMİ BİLDİM BİLELİ MEMLEKET MESELELERİ İLE İLGİLİYİM'
Neden adaysınız?
Ülkenin sorunlarını düşünmek, bunun üzerine kafa yormak, halkının derdiyle dertlenmek içinde yetiştiğim kuşağımın, gençlik dönemimin olmazsa olmazı gibi. Kendimi bildim bileli memleket meseleleri ile ilgiliyim ve gençliğimden beri de aktif siyasetle uğraşıyorum. Siyasetin sol renginden başlayarak içinde var olduğum tüm siyasal yapılanmalarda hep bir iddianın sahibi olarak bugüne kadar geldim. Bu süreç en nihayetinde 2015 yılında, beni partimde milletvekilliğine taşıdı. Siyasette hep iddia sahibi oldum ama iddialarımın altını doldurmaya, çözüme dönük, üretken, çalışkan bir siyasetçi olmaya gayret ettim. Tabi büyüdüğüm, bana kimliğimi, değerlerimi kazandıran İzmir ve sorunları da benim siyasal kimliğimin oluşumunda son derece önemli bir yer tutar.
Laik Cumhuriyetimizin, demokrasimizin, toplumsal birlikteliğin en zor dönemecinde elimden geldiğince, gösterişe yer vermeden ama çok yoğun bir şekilde hiç usanmadan mücadele etmeye çalıştım. Bunun neticesinde de partim İzmir’de ikinci sıradan aday gösterdi beni, taltif etti. Elbette elimden geldiğince bu güvene layık olmaya çalışacağım…
Neden CHP’yi seçtiniz?
Cumhuriyet Halk Partisi emperyalizme karşı yürütülen bir bağımsızlık savaşının, feodalizme ve din devletine karşı verilen bir kurtuluş mücadelesinin içinden doğmuştur. Partimiz kurucu bir partidir. Ülkemizde aydınlanmanın ve modernleşme projesinin öncüsüdür. Özünde bağımsızlık, modernleşme ve laiklik kavgası vardır. Çok partili hayat ile birlikte evrensel demokratik sol siyasetin ülkemizdeki başrol oyuncusudur. Bu özellikleri benim CHP’liliğimin temel nirengi noktalarını oluşturur.
Tabi yine bu özellikleri partimize bugün devrimci bir nitelik kazandırmaktadır. İnşa edilmeye çalışılan dinci-faşizan saray rejiminin karşısında partimiz örgütü ve kitlesi ile en önemli ilerici güçtür. Bugün vermiş olduğumuz demokrasi kavgasında, Cumhuriyet Halk Partisi, ülkenin bütün kesimlerini kapsayacak sol, kamucu, halkçı, cumhuriyetçi, yurtsever, eşitlikçi ve aydınlanmacı bir mücadele hattının ana eksenidir. Canı yürekten mücadelesini verdiğim bu değerler için Cumhuriyet Halk Partisi'ndeyim ve olmaya devam edeceğim…
'TOPLUMSAL HAYAT DİNİ ESASLARA GÖRE YENİDEN KURGULANIYOR'
Sizce Türkiye’nin en büyük sorunları nelerdir?
Bugün laikliğin tasfiyesi ve toplumun yeniden dinselleşmesi son hızla devam etmektedir. Başta eğitim olmak üzere neredeyse tüm toplumsal hayat, dini esaslara göre yeniden kurgulanıyor.
Karşımızda, 16 Nisan referandumunda hukuksuz bir şekilde bütün ülkeye kabul ettirilen yeni anayasa ve tek adamlı başkanlık rejimi var. Referandumdan önce fiili olarak yürürlüğe giren tek adamlı saray rejimi referandumdan sonra kurumsal bir boyutta hızla yol alıyor. Devletin yasama, yürütme ve yargıdan doğan tüm güçleri sarayın elinde toplanmakta, demokratik hukuk devletinin temeli olan denge ve denetim mekanizmaları bütünüyle yok edilmekte, devletin kurumsal yapısı hızla çökertilmektedir.
Medya üzerinde sarayın nefes aldırmaz boyutta kontrol sağladığı bir dönemi yaşıyoruz. Sözcü ve Cumhuriyet davaları, merkez medyanın bütünüyle iktidar yanlısı sermaye elinde toplanması, ülkede basın özgürlüğünün neredeyse tamamen yok olduğu bir aşamaya geldiğimizi gösteriyor. Onlarca gazeteci hukuksuz bir şekilde tutuklu olarak aylarca cezaevinde tutuluyor.
Sorunlardan birisi de mülteci sorunudur. Arakan’da, Irak’ta, Yemen’de, Sudan’da ve son olarak bizi de yakından ilgilendiren Suriye’de. Türkiye’de resmi rakamlara göre 3.5 milyon Suriyeli mülteci var. Bu sorunun bir insanlık sorunu olarak ele alınıp bugün ve yarın için acilen çözüm üretilmesi gerekiyor.
Ve tabi bugün en yakıcı sorunların başında AKP’nin iflas etmiş ekonomi politikaları var. 16 yılın sonucunda katma değere dayalı bir üretim ekonomisi oluşturamayan, bütün kaynaklarını rantiyeci bir inşaat lobisine gömen ve buna bağlı olarak oluşan dış açıklar kapatılamadığı için faiz-kur kıskacında sıkışmış bir ekonomi… Nihayetinde artan işsiz sayısı ve gençlerin geleceğe dair karamsarlığı… Yükselen fiyatlar, artan yoksulluk, çaresizlik…
'TOPLUMU ORTAÇAĞ ZİHNİYETLİ BİR ANLAYIŞ BEKLİYOR'
Yeniden milletvekili olduğunuz takdirde yapamadığınız ne yapacaksınız?
Anlattığım bu sürecin son aşaması olarak 24 Haziran seçimleri ile karşı karşıyayız. Bu iktidarın seçimleri kazanması halinde toplumu demokrasiden, aydınlanmadan uzak ortaçağ zihniyetli bir yönetim anlayışı bekliyor. Ayrıca ekonomik daralma neticesinde derin bir yoksullaşma da çabası… Buna karşı sonuna kadar mücadele etmekten başka ne yapabilirim ki bir Cumhuriyet Halk Partili milletvekili olarak…
Ama öte yanda umut var… Kendi adıma köy köy, mahalle mahalle, sokak sokak gezdiğim İzmir var… Kaygılarını dinlediğim insanlar, beklentileri ve umutları var… Tabi en önemlisi Muharrem İnce var… Memleketi karış karış dolaşan, demokrasiyi, cumhuriyeti, adaleti anlatarak yeniden umut haline gelen… Halkın gözlerinde yeniden umut ışığını yakan, umudu ilmek ilmek ören Muharrem İnce... Benim yeniden vekil olmamdan öte biz demokrasi güçleri iktidar olabilirsek eğer mutlu, huzurlu, ve hayata umutla bakan insanların yaşadığı bir ülkeyi bıkmadan, usanmadan inşa etmeye çalışacağız... Kendi adıma bu sürecin paydaşı olmaktan gurur duyacağım…
Nasıl bir Türkiye hayal ediyorsunuz?
Hiç kimsenin tercihlerinden, değerlerinden, yaşam tarzından dolayı ötekileştirilmediği, baskı altında hissetmediği bir ülke… Toplumun bütün farklı kimliklerinin kendini Cumhuriyet yurttaşı olarak eşit ve asli unsur olarak görebildiği bir Türkiye…
Eğitimin bilimsel kriterlere dayandığı, kayırmacılığın yerine hayatın her alanında liyakatın esas alındığı, bunlara bağlı olarak üretimin katma değere dayandığı, üreten insanların ürettiklerini mutlu ve adil bir şekilde bölüştüğü, emeğin üretimden hakkını alabildiği bir Türkiye… Gençlerin işsizlik nedeniyle umutlarının törpülenmediği, güvenle geleceğe bakabildikleri bir ülke… Emeklilerin yaşamlarının son baharlarını geçim sorunları ile değil keyifle, huzurla geçirebildikleri bir ülke… Kadınların bırakın şiddeti ve ayırımcılığı, kadın olmaktan dolayı en ufak bir üzüntü dahi hissetmedikleri, başı dik, onurlu ve özgürce yaşadıkları bir Türkiye...
Çocukların çocukluklarını doyasıya yaşayabildikleri, gelişimlerinde fırsat eşitliğinin esas alındığı, sürekli değiştirilen sınavlarla psikolojilerinin alt üst edilmediği, geleceğe umutla baktıkları, mutlu oldukları bir ülke... Sanatsal veya bilimsel yaratıcı yeteneklerinin sonuna kadar desteklendiği, yaratıcı eylemlerinin hazzı ve neşesiyle büyüyen çocukların yaşadığı bir Türkiye…
Umarım 24 Haziran seçimleri bu hayallerimi gerçekleştirebilmenin kıvılcımı olur…