Ayhan Bilgen: CHP seçmeni HDP'ye borçlu olduğunu düşünüyor

HDP Sözcüsü Ayhan Bilgen, HDP’nin 24 Haziran sonuçlarını değerlendirdi. 'HDP’ye CHP mi barajı aştırdı' sorusu yöneltilen Bilgen "Bu duyarlı toplumsal çevre son derece akıllıca, stratejik bir tercih yaptı" ifadelerini kullandı.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - 24 Haziran seçimleri geride kaldı. HDP üçüncü kez yüzde 10 barajını aşarak Meclis'te üçüncü parti haline geldi. Seçimlerin en çok tartışılan konuları arasında 'CHP'li seçmenin HDP'ye baraj desteği verdiği' iddiaları oldu. "HDP’ye barajı CHP aştırdı”, “bölge kentlerinde oyları düştü” şeklindeki iddiları değerlendiren Bilgen "CHP seçmeninin bir kısmı, özelikle de HDP'li vekillerin dokunulmazlığının kaldırılıp, yargılama sürecinin başladığından bu yana CHP'nin HDP'ye bir diyet borcu olduğunu da görüyor" yorumu yaptı.

Ayhan Bilgen'in MA'dan Selman Güzelyüz  ve Hayri Demir'e verdiği yanıtlar şöyle;

Seçimlerden çıkan sonuçları nasıl değerlenmek gerekiyor? 

 

Türkiye siyasetinde bir değişim talebi, bence son derece güçlü. Bu sandıklarda kendisini hissettirdi. Ama bu değişimi somut bir alternatif olarak sunmak ve seçmenin talebinin karar sürecine şekillenmesini sağlayarak bir alternatif, bir umut inşa etme konusunda bence muhalefet yeterince rüştünü ispat edemedi. Evet, burada bir toplumsal beklenti var ama bu beklentinin yönetimi konusunda istendiği  düzeyde bir başarı söz konusu değil. Bunu bir bütün olarak muhalefet açısında söylüyoruz. Toplamda eğer üzerinden bir buçuk yıla yakın süre geçmesine rağmen 16 Nisan'daki ‘Hayır’ oylarının hemen hemen aynı düzeyinde ifade ediyorsa, elbette ki hile, baskı ve engellemelerle birlikte güçlü, etkili, ikna edici, inandırıcı bir muhalefet performansının da sergilemediğini gösteriyor. Ben bu noktada yani kritik dönemecin çok belirleyici olduğu kanaatindeyim.

Seçimlerin HDP açısından en çok değerlendirildiği konuların başında HDP’nin bölge kentlerindeki oy oranlarındaki düşüş geliyor. Bu kısmi düşüş neden yaşandı? 

Tabi ki HDP'nin en vefalı seçmeni, en sadık, en zor dönemlerde partisine sahip çıkmış HDP'yi eleştirse bile onu yalnız bırakmamış, onu başkalarına yem etmeme yönündeki ahlaki sorumluluğunu yerine getirmiş olan seçmenin aslında bir uyarısı var ise, bunu hiç işi dolandırmadan net biçimde değerlendirmek bir ahlaki sorumluluktur. Bir toplumsal sorumluluktur. Bunun hiçbir şekilde sümen altına atılır bir tarafı yok. Ama görünen tablo çok öyle değil. Elbette ki eleştirel yaklaşımlar olabilir, HDP'yi eksik bulan yetersiz bulan özellikle de şehirlerin ablukası döneminde yeterince güçlü, etkili olarak siyaset yapılamadığını düşünen çevreler olabilir. Ancak o çevrelerin HDP dışında  bir başka partiye gidip oy verme ihtimali çok zayıf. Yani HDP' den bu konuda daha etkili, daha duyarlı güçlü bir çalışan özne olmadığı için bunu söylüyoruz. Ama elbette ki, yeterince istekli, yeterince kararlı, heyecanlı bir tutum almamış olabilirler ama vicdani olarak üzerlerine düşeni yaptılar.

Diğer yandan da MHP’nin o kentlerdeki oylarında da bir artış görülüyor. 

 

Bazı şehirlerin nüfusu ile orantıladığınızda çok büyük rakamlarda güvenlik güçlerinin kullandıkları oylar söz konusu. Sözleşmeli erler olmak üzere örneğin Diyarbakır'da oy kullansalar belki toplam aritmetiği etkilemeyecek, değiştirmeyecek miktarda ama Hakkari ve Şırnak'a kaydırıldığında çok büyük bir orana tekabül ediyor. Burada önceden planlanmış bir durum var.

Nasıl bir plan peki? 

 

Tüm dikkatler AKP ile HDP üzerine yoğunlaşmışken, yani MHP'nin orada yükselmesi, muhtemelen MHP üzerinden organize edilmiş oylar, MHP'nin toplam oyunu rakamsal arttırdı ama vekil temsilini AKP'ye yaptı. Çünkü Hakkari'de zaten o oylar ile vekil çıkaramazsınız ama ittifak ile AKP'nin vekil çıkartmasını kolaylaştırırsınız. Şırnak, Hakkari gibi ve başka şehirlerde buna benzer sonuçlar elde edildiğini düşünüyorum.

Muhalefet demişken, “HDP’ye CHP barajı aştırdı” değerlendirmesi de sandık sonrası en çok konuşulan konu ve hükümetten doğru da bu yönlü değerlendirmeler geldi. Buna dair neler demek istersiniz? 

Burada oylar sanki partilerin cebinde duruyor, canları kime vermek istiyorsa alıp bunlara dağıtıyorlar işte bu kadarını şu partiye, bu kadarını bize. Böyle bir şey yok. Evet bunu çok kendisine sorun etmeyen, bu konuda daha anlayışlı davranan CHP yöneticileri ve temsilcileri de oldu. Hatta CHP muhalifleri, listeye girememiş ya da CHP’nin bugünkü yönetim tarzını eleştiren milletvekillerinden, parti yöneticilerinden çok sayıda isim oldu. Bunu bir kere taktir etmek ve bu olgunluğu ifade etmekten imtina etmemek gerekiyor. Ama kurumsal olarak da şöyle  bir pozisyonu göz ardı etmemeliyiz; sonuçta CHP seçmeninin bir kısmı, özelikle de HDP'li vekillerin dokunulmazlığının kaldırılıp, yargılama sürecinin başladığından bu yana CHP'nin HDP'ye bir diyet borcu olduğunu da görüyor. Kendi partilerini eleştiriyorlardı. Bunu CHP içerisindeki bir çok milletvekili hatta parti yöneticisi açık yüreklilikle net biçimde ifade etti. Bunun elbette ortaya çıkarttığı bir toplumsal duyarlılık olmuştur. Bu duyarlı toplumsal çevre gayet tabi son derece akıllıca, stratejik bir tercih yaptı. HDP kaybettiğinde, HDP baraj altına kaldığında bugün ne olurdu diye soru sorduğunuzda aslında onların ne kadar öngürülü, doğru ve ahlaki bir tutum takındığını görüyoruz.

Bu oylar demokrasiye ve barışa verilmiştir. HDP demokrasi ve barış mücadelesinin öncülüğünü yaptığı müddetçe, bu oylar kalıcılaşabilir, örgütlenebilir, eğitilebilir ortak bir mücadelenin içerisinde taşınabilir.

Peki tüm bu değerlendirmeler ve en son HDP’nin izlemesi gereken tutumdan da yola çıkarak HDP önümüzdeki süreçte nasıl bir strateji izleyecek. Kaldı ki HDP’nin özellikle Türkiye’nin batısında oylarını arttırdığı bir seçimi geride bırakmışken. 

Belki bizim HDP içerisinde işte temsil ya da yönetimlerinde pozisyonu olanlar açısından bugüne gelişimizde eksiklikler, gecikmeler özeleştiri yapılması gereken yanlışlar, yaklaşımlar olabilir. Ama sonuç itibariyle HDP’nin bu noktaya gelmesi aslında doğru bir proje olduğunun bir kez daha teyit edilmesidir. HDP’nin kuruluş süreci tartışmaları yapılırken, yapılan değerlendirmeler aslında gün gün kendini onaylatıyor. Kendini rüştünü ispat ediyor ve adeta tarihe kendisini teyit ettiriyor, onaylatıyor. Sonuç itibariyle bugün Karadeniz’de bir oy artışı varsa, sabırla kararlılıkla elbette ki sadece örgütsel çalışma değil, o da çok önemli değerli ama bu çalışmaların son derece zayıf olduğu bölgelerde bile toplumsal duyarlılıkla aslında HDP’yi sahiplenmiş bir seçmen kitlesinden bahsediyoruz. Bu Artvin’de de, Çukurova’da, Trakya’da da kendisini hissettiriyor. Bu durumda bu siyasetin bir sosyolojik karşılığı var.