Tülay Hatimoğulları: Ülkenin yarısı tek adam rejimini desteklemiyor

HDP bileşeni SYKP eski Eş Başkanı Tülay Hatimoğulları, HDP’ye yönelik baskıların önümüzdeki süreçte de devam edeceğini belirterek, “Çünkü bir rejim değişikliğine gidiliyor ve buna karşı çıkan bütün örgütlü kesimler hükümetin hedefinde” dedi. Hatimoğulları ile milletvekili seçildiği Adana’yı, HDP’ye yönelik baskıları, yerel seçimleri ve Hatay’dan Arabistan’a işçi olarak giden hemşerilerinin sorunları üzerine konuştuk.

Google Haberlere Abone ol

HATAY - HDP bileşenlerinden Sosyalist Yeniden Kurtuluş Partisi (SYKP) Eş Başkanı görevinde bulunan ve 24 Haziran parlamento seçimlerinde Adana milletvekili seçilen Tülay Hatimoğulları ile Hatay’ın Samandağ ilçesinde karşılaştık. Adana milletvekili ile Samandağ’da neden karşılaşırız? Çünkü Akdeniz Kültür ve Dayanışma Derneği, Samandağ Kalkındırma Derneği ve Samandağ Belediyesi ve yerel sponsorların katkılarıyla Samandağ’da Evvel Temmuz Festivali var. Bu yıl 19’uncusu gerçekleşen festivalin konuklarından biri Tülay Hatimoğulları. Ama aynı zamanda Samandağlı olduğunu da hatırlatmak gerekiyor.

Meclis’in yeni yüzlerinden Hatimoğulları ile karşılaşmışken, festivalin coşkusunu ve Samandağ’ın güzelliklerini bir kenara bırakıp güncel siyasi konular hakkında konuşmamak olmazdı. Hatimoğulları’na ilk sorumuz, elbette, Meclis hakkında oldu. Meclis’e dair ilk izlenimleri nedir? Herhangi bir şaşkınlık yaşadı mı ortamdan dolayı?

'MECLİS’E GİRDİK AMA SOKAKTAN VAZGEÇMEDİK'

Hatimoğulları, “Aslında oldu” diyerek başladı söze ve şöyle devam etti: “Parlamentonun bütün meseleleri çözen bir odak olmadığını bilen bir siyasetten gittiğimiz için devasa bir beklentimiz yoktu zaten. Ama beklentimizin de gerisinde bir tablo var. Bu tabloyu görebilmek için tabii ki Meclis’e gitmeye gerek yok ama Meclis’e gidince bu gerçeklik daha sert bir biçimde vuruyor insanın yüzüne. Yasama faaliyeti yürütmesi gereken bir ortamın aslında bununla alakasının hiçbir biçimde kalmadığını görüyorsunuz. Parlamentonun daha demokratik yapılanmaya gitmesini savunuyoruz ama mevcudu da kaybettiğini görmek bizim açımızdan üzücü. Biz parlamenter siyaseti halk örgütlenmesinden, dışarıdaki toplumsal örgütlenmelerden ve sınıf örgütlenmesinden kopuk görseydik açıkçası daha büyük bir mutsuzluk yaşardık. Meclis’e ilk giren başka arkadaşlarla da konuştum, bir ben değilmişim şaşkınlık yaşayan, onlar da benzer duygular yaşamış. Fakat bizi rahatlatan şey, az önce de dediğim gibi sokaktan vazgeçmeyecek oluşumuzdur."

ADANA’NIN SORUNLARI

Tülay Hatimoğulları, yukarıda da değindiğimiz gibi Hatay Samandağlı ancak Adana’dan milletvekili seçildi. Adana’nın öncelikli sorunları nedir, şeklinde bir soru da sorduk. Hatimoğulları, Adana’nın bir vakitler sanayi kenti olduğunu ve bu nedenle göç aldığını belirterek, “Ancak teşvik başka illere kaydırıldı ve bu nedenle büyük bir işsizlik yaşanmaya başladı” dedi.

Hatimoğulları, “İşsizliğin arttığı sektörlerden bir tanesi de AKP’nin iktidara gelir gelmez hayata geçirdiği ekonomik politikalardan biri olan inşaat sektörü oldu. Ekonomiyi buradan hormonlu bir şekilde büyütmeye ve göstermeye çalıştı. Tarım arazilerinin imara açılması da Adana’nın başka bir sorunudur. Adana demek Çukurova demektir. Ama tarım arazileri imara açılınca hem tarım olumsuz etkilendi hem de tarım sektöründe işsizliğe neden oldu. Savaş halinde bir ülke olan Suriye’den patates ithal etmemizin nedenlerinden biri bu politikalardır ve trajikomiktir” tespitinde bulundu.

Adana, Türkiye’nin kozmopolit kentlerinden biridir. Hatimoğulları da buna dikkat çekerek Samandağı’na benzetiyor Adana’yı. Adana’nın bütün Güney’e hitap eden bir yaşam biçimi olduğunu vurgulayarak, “Hatay’da çok güzel örülmüş bir kardeşlik köprüsü var. Adana’da da benzer bir durum var ve seçim çalışmaları sırasında buna tanık olduk. Tahminlerin üzerinde bir barış ve kardeşlik iklimi var. Ancak bunun çok açığa çıkmadığını da gördük. Bu nedenle Adana’da yapmayı tasarladığımız çalışmalardan biri de kardeşlik köprüsünü oluşturmak olacak” ifadelerini kullandı.

HDP Adana Milletvekili Tülay Hatimoğulları

BULDAN’A YÖNELİK ELEŞTİRİLER

Sosyal medyanın güncel konularından biri, HDP Eş Başkanı Pervin Buldan’ın, Meclis’te oy kullandığı sırada Binali Yıldırım ile tokalaşmasını gösteren fotoğraf oldu. Buldan, lince davet eden tweetlerle karşılaştı. Hatimoğulları’na bu konuda ne düşündüğünü de sorduk. Hatimoğulları, “Toplumdaki bu kutuplaşmayı iktidar sağladı. Dolayısıyla bu kitlelere de sirayet etti. Keşke süreç hiç böyle yaşanmasaydı, bu kadar ağır baskılarla ülke yönetilmeseydi ve bu kutuplaşma da oluşmasaydı. Ama ne yazık ki böyle bir gerçeklik var toplumda” dedi.

Mecliste tokalaşmayı normal bulduğunu ve servis edilen görüntülerin tamamen tesadüf olduğunu söyleyen Hatimoğulları, “Oy kullanma sırasındaki fiziki koşulları da biliyorum ve zaten video izlendiğinde de açıkça görülüyor karşılaşmanın tesadüf olduğu. Bunun HDP’yi yıpratmaya yönelik bir manipülasyon olduğunu düşünüyorum” dedi.

‘GERGİNLİK POLİTİKASI DEVAM EDECEK’

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın seçim meydanlarında HDP’ye yönelik ağır eleştirileri olmuştu. Seçimler bittikten sonra üslupta bir yumuşama beklentisi vardı ancak bu sert üslup, seçimlerden sonra da devam etti. Hatimoğulları bu üslubun 7 Haziran’dan bu yana devam ettiğini vurgulayarak, şunları söyledi:

“HDP’nin 7 Haziran’da kazandığı başarıdan bu yana bu gerginlik devam ediyor. Bu gerginliğin nedeni de rejim değişikliğine gidilmek isteniyordu, bir faşist rejimin inşasına gidilmek isteniyordu. Bu süreç bugüne kadar ağır biçimde ilerledi. Barış görüşmeleri vardı ve Dolmabahçe mutabakatı mevcut hükümet tarafından yok sayıldı. Ondan sonra HDP’ye yönelik ağır baskılar başladı. Bunun nedeni elbette hükümetin Kürt meselesine yaklaşımıdır. Ama bunun bir diğer nedeni Türkiye’de kurulmak istenen faşist rejim için atılan adımlardır. En örgütlü yapı HDP’dir, bu nedenle HDP ile uğraşılmalıdır mantığını güttü iktidar. Örgütlü bütün yapılara yönelik topyekun bir saldırı var ve bundan en fazla nasibini alan ise HDP ve bileşenleridir. Ama bunun yanı sıra Türkiye’deki demokrasi ortamını zedeleyecek baskılar oluştu. Eskiden biz OHAL’i Kürt illerinde bilirdik, şimdi bütün Türkiye’de OHAL var. Tekrar olacak ama bunda iki temel mesele var: Birincisi, Kürt sorununu savaş ve şiddetle bastırmak, ikincisi da faşizmi inşa etmektir. Bu nedenle HDP’ye yönelik ağır baskılar uygulandı. Bu nedenle seçim stratejilerini HDP’nin baraj altında kalması olarak belirlediler."

Gerginlik politikasının seçim sonrası devam etmesinin nedenlerinden biri de önümüzdeki yerel seçimler olabilir mi? Hatimoğulları, “Olabilir” diyerek cevapladı bu soruyu ve şöyle devam etti:

"Mevcut iktidar faşizmin son sürecine girdi, diyebiliriz. Faşizmin inşa edildiği ülkelerin tarihine baktığımızda çok geniş bir kitle desteğine sahip olduğunu görüyoruz. Türkiye’de hem referandumda hem de son seçimlerde yüzde 50’nin tek adam rejimine karşı olduğunu görüyoruz. Mevcut iktidar bu nedenle örgütlü yapılara dönük sindirme politikalarını sürdürecek. Önümüzdeki döneme dair tahminlerimiz bu yönde. Bunun yerel seçimlerle ilgisi var ama yerel seçimlerden de bağımsız olarak bir rejim değişikliği istedikleri için baskılar devam edecek. Batıda büyük şehirleri ve sahil kesimlerini kaybetmek istemiyor AKP. Ancak buralarda referandumda gördük ki hayır önce çıktı. Laik, seküler yaşamı kaybetmek istemeyen, vaktinde AKP’ye oy veren ama AKP’nin faşizan çizgisini desteklemeyen bir kesim de var. Bu kesimin yerel seçimlerde kendilerini desteklememesinden korkuyorlar. Çünkü belediyeleri kaybetmeleri güç kaybetmeleri anlamına gelecek. Kürt illerindeki belediyelere kayyım atanmış durumda ama 24 Haziran seçimleri de gösteriyor ki bütün belediyeleri geri alabiliyoruz. İktidar ile muhalefet arasındaki yarış Batı illerinde olacak.”

'BİZE DÜŞEN İLKELİ BİR İTTİFAK KURMAK'

24 Haziran seçimlerinde HDP’nin dışında kaldığı Cumhur İttifakı ile Millet İttifakı kurulmuştu. Yerel seçimlerde HDP’nin de içinde yer alacağı bir ittifak kurulabilir mi? Hatimoğulları gönüllerinden ilkeli bir ittifakın geçtiğini belirtti. 24 Haziran’da bir ittifak deneyimi var:

"Seçim yasası nedeniyle milletvekili kayıplarımız da oldu. Yerel seçimlerde benzer sıkıntıların yaşanmaması için ve seçmenin bize ısrarlı temkinleri de bu nedenle oluyor. Seçmenin gönlünden geçen yerel seçimlerde aynı hataların olmaması yönünde oldu. Muhalefet ortak bir çıkış noktası bulsun gibi bir görev ve sorumluluk yüklüyor seçmen. Biz siyasetçilere düşen ise ilkeli bir ittifak kurmak çabası olmalı. Önümüzdeki süreçte bunu HDP olarak değerlendireceğiz."

ARABİSTAN’DAKİ HATAYLILAR

Arabistan’da çalışan çok sayıda Hataylı var. Ancak Arabistan’da çıkan son yasalar, burada çalışmak isteyenlerin işini güçleştiriyor. Tülay Hatimoğulları konuya hakim bir siyasetçi. Daha önce konuyla ilgili makale yazmışlığı var. Ayrıca 25 yıl Arabistan’da çalışmak durumunda kalan bir ağabeyi de var Hatimoğulları’nın.

Arabistan’ın, ülkede çalışanlar için çıkardığı harç yasaları, en azından Hatay’dan Arabistan’a çalışmak üzere gidenler için cazibesini yitiriyor. Hatimoğulları, 1970’li yıllarda Arabistan’a çok sayıda insanın işçi olarak gittiğini belirterek, “Her aileden en az bir kişi Arabistan’a işçi olarak gitmiştir” diyor. Ancak yeni yasalarla Arabistan’ın ekonomik cazibesini yitirmeye başladığını da aktarıyor.

Prens Salman’ın Arabistan için 2030 vizyonunu çizdiğine dikkat çeken Tülay Hatimoğulları, “Turizme açılacak adacıklar oluşturmaya çalışıyorlar ve bunu ülke ekonomisine katkısı olacağını düşünüyorlar. Fakat esas olarak işçi gelirinin düşmesinin sebebi, eskiden çoğunlukla Hatay, Mersin ve Adana’dan Araplar giderken, sonraları Tayland ve Filipinlerden çok sayıda işçi gitmeye başladı. Ortadoğu’daki savaşlardan dolayı, buradaki ülkelerden de bir işçi akışı oldu. Bu nedenle işçilerin ücretlerinde düşüşler oldu. Bu düşüşün aslında Prens’in 2030 Arabistan vizyonuyla ilgisi yok. Bu düşüş çok önce başlamıştı. Küresel işsizliğin Arabistan’a yansıması olarak da görebiliriz bu durumu. Bu aslında klasik sınıf meselesi. Yeni yasalarla şunu da yapmak istiyor olabilirler: Özellikle alt meslekler diyebileceğimiz işlerde Arabistanlılar çalışmazlar. Ancak bankacılık gibi orta sınıf diyebileceğimiz işlerde Arabistanlılardan oluşan bir istihdam yaratmaya çalışıyorlar. Bu da Arabistan’daki ekonominin artık bozulmaya başladığına dair sinyallere karşı önlemler olarak değerlendirilebilir."